Evrim Teorisi'nin Değerlendirilmesi
257
türler değişiyorsa, bu kadar çabuk değişen türlerin değişimini
belgeleyen fosiller elbette ki bulunamazdı. Richard Dawkins,
büyük değişikliklerle evrimin oluştuğunu savunanların, Fred
Hoyle’nin benzettiği gibi, “hurdalıkta esen bir kasırganın Bo-
ing 747 uçağını yapmış olabileceğine” benzer bir görüşü sa-
vunduklarını söyler. Bu tarz değişimlerin olasılık açısından
imkânsız olduğunu vurgular.
509
Ayrıca değişim ne kadar bü-
yükse, zararlı etkisinin o kadar çok olacağını ve böylesi bir
değişimle yeni bir tür oluşabilseydi bile, bu türün kendine eş
bulmakta çekeceği zorluk nedeniyle, bu değişimi yeni nesil-
lere aktaramayacağını söyler.
510
Eğer Dawkins’in benimsediği
gibi ateist bir Evrim Teorisi savunulacaksa, Dawkins’in büyük
değişimli (makro mutasyonlu) Evrim Teorisi’ni savunanlara
yaptığı itirazlar tamamen yerinde görünmektedir. Huxley’in
ve sonraki sıçramalı evrim savunucularının birçoğu, teistik
bir evrimi savunmayı düşünmemişlerdi. Huxley’in yaşadığı
dönemde, canlıların biyolojik yapısının moleküler seviyede
ne kadar karmaşık olduğu bilinmiyordu, bu yüzden Huxley’in
büyük değişimli evrim görüşünü savunduğu söylenebilir. Fa-
kat moleküler seviyedeki karmaşıklık anlaşıldıktan sonra da
bu görüşe yakın fikirleri benimseyenler olmuştur. Bunun en
önemli sebebi, fosil kayıtlarında yüz binlerce türün varlığı tes-
pit edilmiş olmasına rağmen; türden türe yavaş aşamalı geçiş-
leri gösteren fosillerin bulunamamış olmasıdır.
Yakın dönemde fosil kayıtlarındaki bu boşlukları açıklamak
için ünlü evrimci biyolog ve fosilbilimciler Niles Eldredge ve
Stephen Jay Gould ‘kesintili denge’ (punctuated equilibrium)
kuramını ortaya attılar.
511
Bu kuramı onlar dışında Hallam,
509 Richard Dawkins, Kör Saatçi, s. 299-300.
510 Richard Dawkins, Kör Saatçi, s. 296-298.
511 Niles Eldredge-Stephen Jay Gould, Punctuated Equilibria: An Alternative to
Phyletic Gradualism, (ed: T. J. M. Schopf, ‘ Models in Paleobiology’ içinde), Fre-
eman Cooper and Company, San Francisco (1972), s. 82-115.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
258
Raup, Stanley, Vrba gibi ünlü bilim insanları da onaylamak-
tadır.
512
Bu görüşe göre yeni özelliklere sahip türler, Darwin’in
ve takipçilerinin zannettiği gibi küçük değişikliklerin bir araya
gelmesiyle oluşmaz. Türler uzun süreli değişmezlik dönemle-
rinden (stasis) sonra hızlı değişimler gösterirler.
513
Bu hızlı de-
ğişim genelde izole olan küçük popülasyonlarda gerçekleşir.
Coğrafi izolasyonun türleşmedeki öneminin en ayrıntılı ve so-
fistike açıklamasını Eldredge ve Gould teorilerini ortaya koy-
madan önce Ernst Mayr yapmıştı.
514
Bir türün popülasyonu,
içinde yapılan çiftleşmelerle belli bir gen havuzunun paylaşıl-
dığı bir birimdir. Eğer bu toplumun belli bir bölümü ayrılıp
coğrafi olarak izole olursa, bu gen havuzunda küçük de olsa
bir değişiklik olur. Bu yeni gen havuzunu paylaşan gruplarda
ortaya çıkan değişikliklerle, bu gruplar, yeni bir tür veya bir
alt-tür olarak adlandırılabilecek değişimlere de uğrayabilirler.
Hawaii’nin honeycreeper’ında olduğu gibi bir kuşun gagası bu
şekilde değişebilir, değişik bölgelerdeki insanların dış görü-
nümlerindeki farklılıkları da bu şekilde açıklayabiliriz. Fakat
bir kuşun kanadının veya insan beyninin ortaya çıkışını bu
şekilde açıklanabildiğini söyleyemeyiz.
Türlerin melezleşme ve coğrafi izolasyon gibi faktörlerle
kısmi değişimlere uğrayacakları yadsınamaz bir gerçektir. Ka-
tırın farklılığını inkâr edemeyeceğimiz gibi Hawaii’nin honeyc-
reeper’ındaki farklılaşmayı da inkâr edemeyiz. Fakat daha önce
belirttiğim gibi, Evrim Teorisi’nin ayırt edici yönü, türlerdeki
ufak farklılaşmaları savunması değildir. Bu, ancak, Linnaeus
512 Francisco J. Ayala, Beyond Darwinism? The Challange of Macroevolution to
The Synthetic Theory of Evolution, (ed: Michael Ruse, ‘ Philosophy of The Bio-
logy’ içinde), Prentice Hall, New Jersey (1989), s. 121.
513 Stephen Jay Gould, Darwinism and The Expansion of Evolution Theory, (ed:
Michael Ruse, ‘Philosophy of Biology’ içinde), Prentice Hall, New Jersey (1989),
s. 106.
514 Ernst Mayr, Animal Species and Evolution, Harvard University Press, Massac-
husetts (1963).
Evrim Teorisi'nin Değerlendirilmesi
259
gibi türlerin sabitliğini savunmuş birine karşı ileri sürülecek
bir argümandır; günümüzde, bu anlamda, Linnaeus’un takip-
çisi ciddi tek bir bilim insanının olduğunu zannetmiyorum.
Evrim Teorisi’nin ayırt edici yönü büyük değişimlerin (gör-
menin ortaya çıkışı veya deniz memelilerinin oluşumu gibi)
evrimle oluştuğunu söylemesidir ki, bu şekildeki değişimle-
rin coğrafi izolasyonla oluştuğunu destekleyecek bilimsel bir
delil sunmak mümkün gözükmemektedir. Bunların gösteri-
lememesinden daha büyük sorun ise, bu şekildeki oluşumla-
rın tesadüfen (rastgele mutasyonlarla) gerçekleşmesinin -ola-
sılıksal açıdan- imkânsız oluşudur.
Ateist Darwincilik ara geçiş formlarının fosillerinin eksik-
liği ve kompleks organların bir anda ortaya çıkmasının ola-
sılıksal imkânsızlığı arasında bir ikileme düşmüştür. Ben bu
ikileme ‘fosil-olasılık ikilemi’ diyorum. Darwin, ‘fosil-olasılık
ikilemi’nde, Huxley’in fosil sorununu çözmeye öncelik veren
sıçramalı yaklaşımına karşı olasılık sorununun çözümüne ön-
celik vermişti. Yeni-Darwincilerin ana doğrultusu, bu ikilemde
Darwinci çözüme ağırlık verirken; fosilbilimci Gould, Hux-
leyci görüşe yaklaşmıştır. Darwin, fosillerdeki eksikliği araş-
tırmaların yetersizliğine dayanan bir savunmayla karşılamaya
çalışmıştı.
515
Günümüzde ise bu savunmayı yapmak zorlaşmış
ve ‘kesintili denge’ kuramı ortaya atılmıştır. Yeni-Darwinci-
lerin birçoğunun soğuk baktığı bu kuram, beraberinde bah-
settiğimiz olasılıksal sorunları getirmektedir. Fred Hoyle’nin
bahsettiği kasırgayı daha dar bölgede ama biraz daha uzun
estirmek (Richard Goldschmidt’in ‘umulan canavar’ı gibi tek
bir bireyde büyük değişiklik yerine, dar bir bölgede küçük
bir toplulukta büyük değişimi beklemek) olasılık sorununu
ortadan kaldırmaz. Goldschmidt mikro mutasyonların biri-
kimiyle makro değişikliklerin oluşamayacağını savundu. Bu
515 Charles Darwin, The Origin of Species, s. 291-316.
Dostları ilə paylaş: |