Filozoflar



Yüklə 169,19 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə7/7
tarix14.05.2018
ölçüsü169,19 Kb.
#43805
1   2   3   4   5   6   7

Filozoflar

X-Robots-Tag: otherbot: noindex, nofollow

olan bir kaydetme dizgesi getirildi — bellek dediğimiz şeyin bir parçası.

a) BİLİNÇ Haz Ve Acı Niteliklerinin Ötesinde Duyusal Nitelikleri De Kavramayı Öğrendi.

b) DİKKAT İşlevi Gelişti. 

c) BELLEK İşlevi Gelişti7. Ortaya çıkan tasarımlardan bir bölümünü hazsızlık üretici oldukları

için yatırım dışı bırakan baskının yeri bir yansız yargıda bulunma yetisi

9

tarafından alındı ki, belirli bir tasarımın doğru mu yoksa yanlış mı olduğuna, eş deyişle,



olgusallık ile uyum içinde olup olmadığına karar vermesi gerekiyor, ve karar ise olgusallığın

anı-izleri ile bir karşılaştırma yoluyla belirleniyordu. 

9

[Freud tarafından sık sık yinelenen bu kavram erken bir tarihte şakalar üzerine kitabının ilk



yayımında görünür (1905c, Bölüm VI; P.F.L., 6, 233 ve n. 2.) ve ‘‘Yadsıma’’ (1925h) üzerine

denemesinde daha derin olarak yoklanmıştır. Bkz. ayrıca Bilinçaltı (1915e) Bölüm V.]

d) YARGI İşlevi Gelişti.

8. Böylece motor boşalım yeni bir işlev kazandı — motor boşalım ki, haz ilkesinin egemenliği

altında, ruhsal aygıtı uyarı artışından boşaltmanın bir aracı olarak hizmet etmiş, ve bu görevi

bedenin içinde onu mimiklere ve duygu anlatımlarına götüren sinirsel bağlantılar göndererek

yerine getirmişti. Motor boşalım şimdi olgusallığın amaca uygun olarak değiştirilmesinde

kullanılır oldu. Eyleme çevrildi.

Motor Boşalım AMAÇLI EYLEME Gelişti.

9. Motor boşalım üzerine (eylem üzerine) getirilmesi o zamanlar zorunlu olmuş olan kısıtlama

tasarımlama yetisinden gelişen düşünme süreci aracılığıyla sağlandı. Düşünme yetisi öyle

özelliklerle donatıldı ki, boşaltım sürecinin ertelenmesi sağlanırken, ruhsal aygıtın artan bir uyarı

gerilimine dayanmasını olanaklı kıldılar.Bu özsel olarak deneysel bir eylem türüdür ki, daha

küçük yatırım niceliklerinin yerdeğişimi ve bu niceliklerin daha az harcanması (boşalması) ile

birlikte gider.

10

Bu amaç için özgürce yerdeğiştirebilir yatırımların ‘‘bağlı’’ yatırımlara çevrilmesi zorunluydu, ve



buna bütün yatırım sürecinin düzlemini yükseltme aracılığıyla erişildi. Olasıdır ki düşünme,

yalnızca tasarımlama ediminin üstüne yükseldiği ve nesnelerin izlenimleri arasındaki ilişkilere

yöneldiği düzeye dek kökensel olarak bilinçsizdi, ve bilinç tarafından algılanabilir daha öte

nitelikleri ilkin sözel kalıntılara bağlanınca kazandı.

11

1

0



[Bu önemli kuram Freud tarafından Düşlerin Yorumu’nda (1900a) ortaya sürülmüştü, P.F.L., 4,

758-9, ve daha açık olarak Şakalar’da, a.y., 6, 251 ve n. 2, ayrıca ‘‘Yadsıma’’da (1925h), a.y.,

11, 440 ve n. 2, ele alınır.]

11

[Bkz. Düşlerin Yorumu (1900a), P.F.L., 4, 729-30, 771 n. ve 779. Bu ‘‘Bilinçaltı’’nda (1915e)



daha öte geliştirildi, a.y., 11, s. 208.] Tasarımlama Yetisi DÜŞÜNME YETİSİNE Gelişti.

Düşünme Yetisi Boşaltımı Durdurmayı (Baskı) Olanaklı Kıldı.

@Düşünme Yatırım Niceliklerinin Yerdeğişimini Ve Daha Az Harcanmasını (Boşalmasını)

 30 / 36



Filozoflar

X-Robots-Tag: otherbot: noindex, nofollow

Olanaklı Kıldı.

@Baskı ‘‘Dolaşan’’ Yatırımların ‘‘Bağlı’’ Yatımlara Çevrilmesini Gerektirir.10. (2) Ruhsal

aygıtımızın geriye [erke] harcamayı azaltma biçimindeki ekonomik ilkeye dek izlenebilecek

genel bir eğilimi, el altında duran haz kaynaklarına sarılmadaki diretkenlikte ve bunlardan

vazgeçmedeki güçlükte anlatım buluyor görünür. Olgusallık ilkesinin girişi ile

düşünce-etkinliğinin bir türü koptu; bu olgusallık-sınamasından özgür tutuldu ve yalnızca haz

ilkesine altgüdümlü kaldı.

12

Bu etkinlik düşlem üretme etkinliğidir ki, daha önce çocukların oyununda başlar, ve sonra, hayal



kurma olarak sürdürülerek, olgusal nesneler üzerine bağımlılığı terkeder. 

12

Benzer olarak, gönenci toprağının ürünleri üzerine dayanan bir ulus gene de belli alanları



kökensel durumları içinde saklamak ve uygarlığın getirmiş olduğu değişimlerden korumak üzere

ayıracaktır (Yellowstonepark.) [Bkz. ‘‘Yaratıcı Yazarlar ve Hayal Kurma’’ (1908e), P.F.L., 14,

129, ve ‘‘Histerik Düşlemler ve İki-Eşeylilik İle İlişkileri’’ (1908a) P.F.L., 10, 87 ss.

‘Realitätsprüfung’ terimi ilk kez bu tümcede kullanılıyor görünür.]

Ekonomik İlke (Erke Harcamayı Azaltma Eğilimi): Eldeki Haz Kaynaklarına Sarılma.

Düşünce Etkinliğinin Bir Bölümü Olgusallık Sınamasından Ayrıldı: Düşlem.11. (3) Ortaya çıkan

tüm ruhsal sonuçlarıyla birlikte, haz ilkesinin yerinin olgusallık ilkesi tarafından alınması — ki

burada tek bir tümcede şematik bir açımlamaya sıkıştırılmıştır — gerçekte birdenbire başarılmış

değildir, ne de tümüyle eşzamanlı olarak tek bir çizgide yer alır. Çünkü bu gelişim

ben-içgüdülerinde sürerken, eşeysel içgüdüler oldukça önemli bir yolda onlardan koparlar.

Eşeysel içgüdüler ilkin oto-erotik olarak davranırlar; doyumlarını bireyin kendi bedeninden elde

ederler ve bu yüzden kendilerini olgusallık ilkesinin doğuşunu zorunlu kılmış olan düşkırıklığı

durumunda bulmazlar. Daha sonra nesne bulma süreci başladığı zaman eşeysel gelişimi

erinliğe dek erteleyen uzun bir gizlilik dönemi bu süreci kesintiye uğratır. Bu iki etmen —

oto-erotizm ve gizlilik dönemi — sonuçları olarak eşeysel içgüdünün ruhsal gelişiminde

durdurulmasını ve çok daha uzun bir süre boyunca haz ilkesinin egemenliği altında kalmasını (ki

birçok insanda bundan hiç bir zaman geri çekilemez) getirir.

Eşeysel İçgüdülerin Oto-Erotizmi Ve Erişkinliğe Dek Süren Gizlilik Dönemi Olgusallık İlkesine

Daha Geç Boyun Eğmelerini Sağlar.

12. Bu koşulların sonucu olarak, bir yanda eşeysel içgüdü ve düşlem arasında, ve öte yanda

ben-içgüdüleri ve bilinç etkinlikleri arasında daha yakın bir bağıntı doğar. Hem sağlıklı hem de

sinirceli insanlarda bu bağıntının çarpıcı ölçüde yakın olduğunu görürüz, üstelik kalıtım

ruhbiliminin o irdelemelerinin bizi onu ikincil bir bağıntı olarak kabul etmeye götürmesine karşın.

Oto-erotizmin sürmesi çaba ve erteleme gerektiren gerçek doyumun yerine eşeysel nesne ile

ilişkide daha kolay olan kısa süreli ve düşlemsel doyumu öylesine uzun bir süre elde tutmayı

olanaklı kılan şeydir. Düşlem alanında, baskı herşeyden güçlü kalır; eğer tasarımlar üzerine

yatırım bir hazsızlık salınışına yol açabilecek gibi görünürse, baskı tasarımların daha bilinç

tarafından ayrımsanmadan in statu nascendi [doğuş durumunda] engellenmelerine götürür.

Ruhsal örgütlenişimizdeki zayıf nokta budur, ve daha şimdiden ussallaşmış olan düşünme

süreçlerini geriye haz ilkesinin egemenliği altına getirmek için kullanılabilir. Sinirceye ruhsal

yatkınlığın özsel bir parçası böylece eşeysel içgüdüleri olgusallığa saygı göstermek için

eğitmedeki gecikmede ve, bir sonuç olarak, bu gecikmeyi olanaklı kılan koşullarda yatar.

 31 / 36



Filozoflar

X-Robots-Tag: otherbot: noindex, nofollow

Eşey-İçgüdüsü Düşlem İle, Ben-İçgüdüleri Bilinç İle Bağıntılı.

Düşlem Alanında Baskı Koşulsuzca Egemendir. 

Sinirceye Ruhsal Yatkınlık Eşey İçgüdülerini Baskılamadaki (Eğitmedeki) Gecikmeden De

Doğar. 13. (4) Tıpkı haz-beninin [Lust-Ich] dilekte bulunmaktan, haz kazanımı için çalışmaktan,

ve hazsızlıktan kaçınmaktan başka birşey yapamaması gibi, olgusallık-beni [Real-Ich] de yararlı

olan için çabalamaktan ve kendini yıkıma karşı güvenlik altına almaktan başka birşey yapma

gereksiniminde değildir.

13

 Gerçekte haz ilkesinin olgusallık ilkesi ile yer değiştirmesi



hazzın tahttan indirilmesini değil ama yalnızca güvenlik altına alınmasını imler. Sonuçlarında

güvenilmez olan kısa süreli bir hazdan vazgeçilir, ama yalnızca yeni yol boyunca daha sonraki

bir zamanda güvenilir bir hazzı kazanmak için. Ama bu yer değiştirme tarafından yaratılan

ruh-içi izlenim öylesine güçlü olmuştur ki, özel bir dinsel mitte yansıtılır. Dünyasal hazlardan

gönüllü ya da zorlamalı vazgeçiş için öte danyadaki ödüller öğretisi bu ruhsal devrimin mitsel bir

izdüşümünden başka birşey değildir. Bu imgeleri tutarlı bir biçimde izleyerek, dinler yitirilenin

gelecek bir varoluşta karşılığının görüleceği sözünü vererek bu yaşamda hazdan saltık

vazgeçişi sağlamayı başarabilmişlerdir; ama bu yolla haz ilkesini yenmeyi başaramamışlardır.

Bu utkuya erişmenin en yakınına gelen ise bilimdir; ama bilim de çalışması sırasında anlıksal

haz sunar ve sonunda kılgısal kazanımlar beklentisini yaratır. 

13

Olgusallık-beninin haz-beni üzerindeki üstünlüğü Bernard Shaw’ın şu sözlerinde uygun bir



anlatım bulur: ‘‘To be able to choose the line of greatest advantage instead of yielding in the

direction of the least resistance’’ [:: ‘‘En az direnç yönünde boyun eğmek yerine en büyük

üstünlük çizgisini seçebilmek’’] [İngilizce alıntı Freud’un]. (Man and Superman: A Comedy and a

Philosophy.) [III’üncü Sahnede bir perde arasında Don Juan’ın sözleri. — ‘Haz beni’ ve

‘olgusallık beni ’arasındaki ilişkilerin çok daha ayrıntılı bir açıklaması İçgüdüler ve Yazgıları’da

verilir, P.F.L., 11, 131-4. ] 

Olgusallık İlkesi Haz İlkesinin Egemenliğini Güvence Altına Alır.

Dolaysız Hazzın Ertelenmesi Öte-Dünyada Ödül Mitinde Yansıtılır. Din Haz İlkesini Yenmeyi

Başaramaz; Tersine, Pozitif Yanında Ondan Yararlanır. 

Bilim Haz İlkesini Yenmede Dinden Daha Başarılıdır; Ama Saltık Olarak Değil. 

14. (5) Eğitim doğrudan doğruya haz ilkesinin yenilmesine, ve olgusallık ilkesi ile yer

değiştirmesine doğru bir yüreklendirme olarak betimlenebilir; başka bir deyişle, beni etkileyen

gelişim sürecine yardım etmeye çabalar, bu amaçla eğitimcilerden bir ödül olarak bir sevgi

sunuluşundan yararlanır; ve bu yüzden eğer şımarık bir çocuk her durumda o sevginin elinin

altında olduğuna ve onu hiçbir durumda yitirmeyeceğine inanırsa eğitim başarısızlığa uğrar.

Eğitim Haz İlkesinin Olgusallık İlkesi İle Değiştirilmesini Amaçlar [Ve O Da Haz İlkesinin

Korunması Uğruna Çalışır]. 

Dolaysız Hazzın Ertelenmesi Öte-Dünyada Ödül Mitinde Yansıtılır.

15. (6) Sanat kendine özgü bir yolda iki ilke arasında bir uzlaşma yaratır. Kökensel olarak bir

sanatçı içgüdüsel doyumdan olgusallığın daha baştan istediği vazgeçme ile anlaşamadığı için

olgusallığa sırtını dönen, ve erotik ve tutkulu dileklerine düşlem yaşamında tam özgürlük veren

bir insandır. Ama düşlemlerini insanlar tarafından olgusallığın değerli yansımaları olarak

beğenilen yeni bir edimsellik türüne yoğurmak için özel becerilerden yararlanarak, bu düşlem

dünyasından geriye olgusallığa giden yolu bulur. Böylece, dışsal dünyada edimsel değişimler

 32 / 36



Filozoflar

X-Robots-Tag: otherbot: noindex, nofollow

yapmanın zorlu ve dolambaçlı yolunu izlemeksizin, belli bir biçimde edimsel olarak olmak

istediği kahraman, kral, yaratıcı, ya da sevgili olur. Ama bunu başarabilmesinin biricik nedeni

olgusallık tarafından istenen vazgeçmeler karşısında başka insanların da onunla aynı

doyumsuzluğu duymaları, ve haz ilkesinin yerinin olgusallık ilkesi tarafından alınmasından

doğan o doyumsuzluğun kendisinin olgusallığın bir parçası olmasıdır.

14

14



Bkz. Otto Rank’ın [Der Künstler, Viyana] (1907) benzer gözlemleri. [Bkz. ayrıca ‘‘Yaratıcı

Yazarlar ve Hayal Kurma’’ (1908e), P.F.L., 14, 129, ve ayrıca Giriş Dersleri (1916-17), 23’üncü

Dersin kapanış paragrafları, a.y., 1, 423-4.]

Sanat Haz İlkesi Ve Olgusallık İlkesi Arasında Yalnızca Dolaylı Bir Uzlaşma Yaratır.

16. (7) Ben bir haz-benden bir olgusallık-benine dönüşme sürecinden geçerken, eşey içgüdüleri

onları başlangıçtaki oto-erotizmlerinden çeşitli ara evreler yoluyla üremenin hizmetindeki

nesne-sevgisine götüren değişimlere uğrar. Eğer bu iki gelişim yolundaki her adımın daha

sonraki sinirceli hastalığa doğru bir yatkınlığın yeri olabileceğini düşünmede haklıysak, daha

sonraki hastalığın biçimi (sinircenin seçmesi) üzerine kararı benin gelişiminde ve libidinal

gelişimde bu gelişimi engelleme eğilimine yer veren tikel evre üzerine bağlamak usayatkındır.

Böylece iki gelişimin henüz incelenmemiş olan zamansal özellikleri ve birbirlerine karşı

düzenlenişlerindeki olanaklı türlülükler beklenmedik bir imlem kazanır.

15

15

[Bu tema ‘‘Saplantı Sinircesine Yatkınlık’’ta (1913i) geliştirildi, P.F.L., 10, 142 ss.] 



17. (8) Bilinçsiz (baskılanmış) süreçlerin hiçbir araştırmacının kendi üzerinde büyük bir disiplin

uygulaması olmaksızın alışamayacağı en yadırgatıcı özellikleri bunların olgusallık-sınamasını

bütünüyle gözardı etmelerine bağlıdır; bunlar düşüncedeki olgusallığı dışsal edimsellik ile, ve

dilekleri yerine getirilmeleri ile — olay ile — eşitlerler, tıpkı eski haz ilkesinin egemenliği altında

kendiliğinden olduğu gibi. Bunun ortaya çıkardığı bir başka güçlük de bilinçsiz düşlemleri

bilinçsizleşmiş anılardan ayırdetme güçlüğüdür.

16

Ama baskılanmış ruhsal yapılara olgusallık ölçünlerini uygulama, ve bu yüzden, belki de,



düşlemlerin edimsellikler olmadıklarını düşünerek semptom oluşumundaki önemlerini

küçümseme, ya da sinirceli bir suçluluk duygusunu herhangi bir edimsel suçun işlenmiş olduğu

konusunda hiçbir kanıt olmadığı için başka bir yerden türetme gibi yanılgılara hiçbir zaman

düşülmemelidir. Kişi gezmekte olduğu ülkede kullanılan parayı kullanmalıdır — bizim

durumumuzda sinirceli bir para. Örneğin, düşünün ki biri şöyle bir düşü çözmeye çalışmaktadır.

Bir zamanlar uzun ve acılı bir ölümcül hastalık boyunca babasına bakmış olan biri bana

babasının ölümünü izleyen aylarda düşlerinde yineleyerek babasının bir kez daha sağ olduğunu

ve onunla her zaman olduğu gibi konuşmakta olduğunu gördüğünü anlattı. Ama babasının

gerçekten ölmüş olması ama onu bilmemesi ona dayanılmayacak denli acı geliyordu. Bu

görünürde anlamsız düşü anlamanın biricik yolu ‘‘babasının gerçekten ölmüş olması’’ sözlerinin

arkasına ‘‘düşü görenin dilediği gibi’’ ya da ‘‘dileğinin sonucu olarak’’ sözlerini eklemek, ve

dahası, bu aynı sözlere ’’onu diledi’’ sözlerini eklemektir. Buna göre düş-düşüncesi şöyle gider:

Henüz babası sağken (bir kurtuluş olarak) babasının ölümünü dilemek zorunda kalmış olması

onun için acılı bir anıydı, ve eğer babası bundan kuşkulanmış olsaydı bu çok korkunç birşey

olurdu. Burada bulduğumuz şey böylece sevilen bir kişinin yitirilişinden sonraki iyi bilinen kendini

kınama durumudur, ve bu örnekte öz-kınama geriye babaya karşı çocuktaki ölüm-dileğinin

 33 / 36



Filozoflar

X-Robots-Tag: otherbot: noindex, nofollow

imlemine dek gidiyordu.

17

16



[Bu güçlük Giriş Dersleri (1916-17), 23’üncü Dersin son bölümünde uzunlamasına tartışılır,

P.F.L., 1, 414 ss.]

17

[Bu düş bu çalışmanın yayımından kısa bir süre sonra Düşlerin Yorumu’nun 1911 yayımına



eklendi (1900a), P.F.L., 4, 559-60.]  18. Açımlayıcı olmaktan çok bir hazırlık niteliğini taşıyan

bu kısa denemenin eksiklikleri eğer kaçınılmaz oldukları özrünü öne sürersem belki de ancak

küçük bir bölümde bağışlanacaklardır. Olgusallık ilkesine uyarlanımın ruhsal sonuçları üzerine

bu birkaç gözlemde, şimdilik açıklamayı istemediğim ve aklanmaları hiç kuşkusuz önemsiz bir

çaba ile başarılmayacak olan görüşleri taslak olarak vermek zorunda kaldım. Gene de

umuyorum ki bu çalışmada bile olgusallık ilkesinin egemenliğinin nasıl başladığı haktanır okurun

gözünden kaçmayacaktır.

  

  



  

  

Freud ve Din 

  

17. yüzyıl bilim felsefecisi Francis Bacon, dünyanın seyrini değiştiren üç keşfin barut, pusula ve



matbaa olduğunu belirtir. Freud’un ise bu üç keşfe karşılık, üç kâşifi vardır. Bunlar da

insanoğlunun evreni algılama biçiminin ve âlemde kendisine biçtiği rolün değişmesine,

dolayısıyla dinin darbe almasına sebep oldular. Bunların ilki olan Kopernik’le gelen kozmolojik

darbe insanın ve onun mekânı olan dünyanın evrenin merkezi olduğu illüzyonunu yıktı. İkinci

darbe Darwin’dendi. Evrim teorisiyle dinlerin savunduğu yaratılış teorileri artık bir efsâne

muâmelesi görmeye başladı ve Tanrı, “yaratıcı olma” unvanını kaybetti. Üçüncü darbe ise tabiî

ki, Freud’un kendisindendi. Onun öğretileriyle de insan artık Tanrı’nın yeryüzündeki halifesi olan

mâsum bir varlık değildi. İnsanın cinsel dürtüleri tamamıyla ehlileştirilemezdi ve onun zihninde

bilinçli gibi görünen süreçler aslında bilincinde olunmayan bir alanın tesiri altındaydılar. Freud’a

göre bu üç keşifle dinin evren ve insan üzerine iddialarının doğru olmadığı anlaşılmıştı. İnsan

artık evreni ve kendisini yeniden değerlendirmeliydi.

 34 / 36



Filozoflar

X-Robots-Tag: otherbot: noindex, nofollow

Sigmund Freud, “tekerlek ve elektriğin icadı kadar mühim” dediği psikanalizin kurucusudur.

Ancak onun kendisini, hakkında yargıda bulunmaya yetkili gördüğü bir alan daha vardı: Din. O,

bu alanda da birinci alanı olan psikanalizi kullandı. Bu yöntemden hareketle XVIII. asırdan

itibaren başlayan ve XIX. asırda, Darwin ile devam eden süreçte, dine bir darbe de o vurdu.

Batı’da felsefe, biyoloji ve fiziğin temsil ettiği bilimle dine karşı kazanılan zaferin, psikoloji ayağı

da Freud’la başarılmıştı. Darwin’le gelişen süreçte insan, eşref-i mahlukât olmaktan çıkarılmış,

dinlerin kendisine sağladığı imtiyazlı pozisyondan aşağıya çekilmişti. Freud’la ise kutsal

kitapların “Tanrı, insanı kendi imajında yarattı” şeklindeki öğretisi “insan, Tanrı’yı kendi imajında

yarattı” ya dönüşmüş ve Tanrı yaratıcı pozisyondan, insan zihninin bir yaratığı derecesine

düşürülmüştü. Freud, bilinçaltı ile bilincin birbirleriyle bir bütünlük, bir ayrılık arz etmemelerinden

kaynaklanan yanılsamaların olduğu ve insanın iki alan arasındaki çatışmaları giderme için

savunma mekanizmalarına başvurduğu inancındaydı. İşte Freud’un, Tanrı’nın, dolayısıyla dinin

bir yanılsama, insan düşüncesinin bir vehmi olduğunu, bir gerçeklik olmadığını ileri sürmesinin

altında yatan temel neden, onun yukarıda belirtilen psikolojik mekanizmanın varlığına olan katî

inancıydı.

“Bilimselci” anlayışın en önemli öncülerinden birisi Freud’dan yaklaşık 50 yıl önce yaşayan ve

Freud’un “kendisinden çok etkilendiğim” dediği Darwin’di. O dönemdeki din-bilim mücadelesi,

Darwin’in şahsında sembolleşmişti. Freud, din ile bilimi karşı karşıya getirirken üç alan belirler.

Birincisi, din, âlemin varlığı ve kaynağı konusunda bir bilgi sunar, insanın bu konudaki anlama

arzusunu tatmin eder. İkincisi, din, hayatın tüm kötü yönlerine rağmen insanlara ebedî mutluluk

vaadinde bulunur. Üçüncüsü, din, çeşitli prensiplerle insanların düşünce ve davranışlarını

yönlendirir, bunu da onlar üzerinde büyük bir otorite kurarak gerçekleştirir. Freud’a göre bilimin

güçsüz olduğu devrelerde din, insanın bu alanlarda “anlama, mutluluk arama ve yönlendirme”

arzularını tatmin etmiştir. Ancak artık bu alanlar dinin tekelinden çıkarılmalı, bilime

devredilmelidir. Çünkü bilim hayatın gerçeklerini olduğu gibi algılamayı ve bunlarla nasıl baş

edeceğini insana gerçekçi bir şekilde öğretmektedir. Bununla birlikte Freud, bilimin de

üstesinden gelemediği birçok durum olduğunu ve insanı hayatın acılarına boyun eğmesi

gereken bir alanla baş başa bıraktığını, dolayısıyla dinin bu fonksiyonunu hiçbir zaman

kaybetmeyeceğini kabul eder. İşte bu sistem içinde Freud, dini bir önyargı ile incelemiştir. Bu

sebeple o, ateizme, yaptığı araştırmalarının neticesinde ulaşmadı. Tam tersine, araştırmalarını

ateist inançlarının gölgesinde yaptı. Freud’u okurken kendini dine karşı çıkmaya mecbur gören,

bu yüzden de kendisini “Tanrısız Yahudi” şeklinde tanımlayan bir materyalist ile karşı karşıya

bulunulduğu bilinmelidir. Nitekim, Freud dine yönelik eleştirilerini özetlerken: “Benim bütün

yaptığım, benden öncekilerin dine yönelttikleri tenkide biraz psikolojik temel kazandırmaktır”

demektedir.

Kaynak: Prof. Dr. Ali Köse, Freud ve Din, İz Yayıncılık

  

  



 35 / 36


Filozoflar

X-Robots-Tag: otherbot: noindex, nofollow

  

Temel eserleri 

  

Zur Psychopat­hologie des Alltagslebens (Günlük Yaşa­mın Psikopatolojisi) 



Die Traumdeutung (Düşlerin Yorumu) 

Uber Psychoanaly­se (Psikanaliz Üzerine Beş Ders) 

Totem und Tabu (Totem ve Tabu) 

Zur Einführung des Narzissmus (Narsisizmin İncelenmesine Giriş) 

Unbehagen in der Kultur (Uygarlı­ğın Huzursuzluğu) 

Jenseits des Lustprinzips Das Ich und das Es (Haz İlkesinin Ötesinde Ben ve İd) 

Der Mann Moses und die monotheistische Religion (Musa ve Tektanrıcılık)

  

 36 / 36



Yüklə 169,19 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə