ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1
66
SSCB 1942 Kasım’ında Alman ilerleyişini Stalingrad’da durdurup savaşta üs-
tün duruma
geçtikten sonra, Türkiye’ye karşı sert bir politika izlemeye başladı.
Türkiye’nin savaş dışı politikası ilişkileri gerginleştirdi. Almanya’nın yenilgisi, Türkiye
üzerindeki Alman tehlikesini kaldırmış ama bunun yerini Sovyet tehlikesi almıştı.
Almanların Kasım 1942’de Stalingrad yenilgisinden sonra müttefiklerin Türkiye
üzerindeki beklentileri arttı. Churchill’de, 1943 ilkbaharında Türkiye’nin savaşa girme-
sinin zamanı geldiğine inanıyordu. Ona göre Türkiye’nin savaşa katılması, Almanya’ya
karşı Balkanlarda bir cephe açılmasını sağlayacaktı. Stalin ise ‘’Türkiye’nin baharda
bizim tarafımızda savaşa katılması için mümkün olan her şeyin yapılması arzu edilir.
Hitler ve suç ortaklarının yenilgilerinin hızlandırılması için bu çok önemlidir.’’ diyerek
aynı düşünceyi paylaşıyordu. Churchill, bu amaca yönelik olarak 30 Ocak 1943’te
Adana’ya geldi. Churchill, İnönü’den Almanlara karşı Balkanlarda girişilecek bir
harekâta katılma-
sını ve Türkiye’de-
ki
hava ve deniz
üslerinden ya-
rarlanılması iste-
ğinde bulundu.
Ancak Türkiye,
Almanya’nın ye-
nilmesiyle daha
da güçlenecek
olan Sovyet
Rusya’ya güven-
memekteydi. Asıl
önemlisi Türk or-
dusunun savaş
araç ve gereçleri,
Almanya ile sava-
şacak düzeyde değildi. İngiltere, konferans sonunda Türkiye’nin askerî ihtiyaçlarının
Hükümet savaş ihtimaline karşı ilk aşamada sivil halkı
ve şehirleri koruyucu
birtakım tedbirler aldı. Bu düşünce ile 15 Kasım 1940’ta büyük şehirlerde geceleri
karartma yapılmasına geçildi. Karartma, sokakların aydınlatılmaması ve binalar-
dan dışarıya ışık sızdırılmaması şeklinde uygulandı. Öte yandan büyük bir stratejik
önem taşıyan Boğazlar çevresinde bulunan Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, İstanbul,
Çanakkale ve Kocaeli’de sıkıyönetim ilan edildi. Bu altı ildeki sıkıyönetim
uygula-
ması II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar sürmüştür.
Resim 02.15: İnönü ve Churchill Adana’da Görüşürlerken
E
BİLGİ NOTU
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1
67
tespit edilerek müttefik devletlerce yapılacak yardımın artırılmasına karar verildi.
Böylece Türkiye, müttefiklere yakınlaşmakla beraber savaş dışında kalmayı başardı.
ABD, SSCB ve İngiltere liderlerinin buluştukları Tahran Konferansı ‘nda (28
Kasım- 1 Aralık 1943) Stalin, Türkiye’nin savaşa zorlanması konusunda ısrar edince,
ABD Başkanı Roosevelt ile Churchill Tahran dönüşünde İnönü’yü Kahire’ye davet et-
tiler. İnönü, Kahire’ye giderek Roosevelt ve Churchill ile görüştü (4 – 6 Aralık 1943).
Churchill öncelikle müttefik kuvvetlerin yararlanabilmesi için Türkiye’deki havaalan-
larının süratle tamamlanmasını istedi. Bu sefer müttefiklerin ağır baskısı ile karşıla-
şan İnönü, sonunda ‘’prensip olarak ‘’savaşa katılmayı kabul etti. Fakat Türkiye’nin
ihtiyaç duyduğu askerî malzeme ve teçhizatın tamamlanmasını ve ortak hareket
planının belirlenmesini bunun ön koşulu saydı. 1944 yılı başlarında Türk ve İngiliz
askerî yetkililerinin Türkiye’nin ihtiyaçlarının tespiti konusundaki çalışmaları sonuca
ulaşamadı.
Bu durum müttefiklerin, Türkiye’ye yaptıkları silah ve malzeme yardımını
durdurmalarına neden oldu. Bu dönemde Türkiye ile müttefikler arasında bir gü-
ven bunalımı başladı. Çünkü İngiltere ve ABD, savaşta olmadığı için Türkiye’ye savaş
planları hakkında bilgi vermekten kaçınıyor, Türkiye ise nerede, nasıl ve ne zaman
savaşacağını kesin olarak öğrenmeden savaşa girmeye razı olmuyordu. 1944 yılı içe-
risinde Türkiye, müttefiklerle olan ilişkilerini yeniden canlandırmaya gayret etti. Bu
amaçla askerî nitelikli Alman gemilerinin Boğazlardan geçişini engelledi ve savaş sa-
nayisinde stratejik önemi bulunan kromun Almanya’ya ihracatını durdurdu. Türkiye,
müttefiklerle ilişkilerini daha da düzeltmek amacıyla 2 Ağustos 1944’te Almanya ile
diplomatik ve ekonomik ilişkilerini kesti.
Türkiye 23 Şubat 1945’te savaş sonrası düzenin oluşturulacağı
San Francisco
Konferansı’na katılabilmek ve Yalta Konferansı kararları uyarınca Birleşmiş Milletler
Teşkilatının asil üyeleri arasında yer alabilmek için Almanya’ya savaş açtı. Ancak bu
savaş ilanı sadece simgesel bir anlam taşımaktaydı.
2. II. Dünya Savaşı’nın Türkiye’ye Etkileri
Türkiye II. Dünya Savaşı’na fiilen katılmamasına rağmen, savaşın getirdiği ağır
ekonomik şartları tümüyle yaşadı. Savaş ihtimaline karşılık ülke gelirinin önemli bir
kısmı savunma alanına ayrıldı. 1929 dünya ekonomik buhranı sonucunda büyük
ölçüde daralmış olan ihracat, daha savaşın ilk yıllarında yarı yarıya düştü.
Müttefik
ülkelerin Türkiye’nin Almanya ile olan ticari faaliyetlerini durdurma yönündeki tel-
kinleri ekonomik gelişme sürecini de durdurdu.
Savaş yıllarında Türkiye’de izlenen ekonomik politika, büyümeyi ve gelişmeyi
hızlandırmak hedefinden ziyade, mal darlığını hafifletmek, fiyat artışını frenlemek,
karaborsa ile mücadele etmek ve sosyal adaleti sağlamak
gibi hedeflere yönelmiş-
ti. Çünkü savaşın başladığı ilk günlerde hemen hemen her eşyaya önemli ölçüde
talebin olması, gereksiz yere fazla mal alınarak stoklanmasına yol açtı. Bu malların
yüksek kâr elde edilerek satılması, mevcut hükümetleri bazı kararlar almak zorunda
bıraktı.
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 1
68
Fiyatlar ( Kuruş)
1938
1942
Buğday
4,62
13,5
Pirinç
20
40
Sadeyağ
55,5
95
Et ( canlı )
18,6
31
Pamuk
42
70
Çimento
1.920
2.070
Savaşın etkilerini azaltmak ve ekonomik yönden
gerekli koruyucu önlemle-
ri almak amacıyla 18 Ocak 1940’ta TBMM’de Millî Korunma Kanunu çıkarıldı. Buna
göre hükümet, üretimin ihtiyaçları karşılayabilecek ölçü ve nitelikte olmasını sağla-
yabilmek için sanayi ve maden kuruluşlarını denetleyebilecek, bu kuruluşlara üre-
tim programları verebilecekti. Bazı maddelerin tüketim miktarları belirlenecek ya da
sınırlandırılabilecekti. İç piyasada satılan bazı malların en üst fiyatları ile cinsleri ve
türleri de belirlenebilecekti.
Tablo 02.01: 1938 – 1942 Yılları Arasında Türkiye’de Temel Tüketim Mallarındaki Fiyat Artışları
Resim 02.16: Karne ile Ekmek Satışı