Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2015, № 1
26
Salahaddin Halilov Felsefesi
Senail Özkan
Könül Bünyadzadə
Varlık Üzerine
İdea, madde (materiya) ve hareket
Selahaddin Halilov’un idea ile ilgili düşünceleri onun felsefi siste-
minin temelini teşkil etmektedir. Söz konusu düşünceleri Eski Yunan ve
Modern Dönem felsefesinde üzerinde sıkça durulan geleneksel felsefe
meselelerine yeni bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.
İdea ve maddenin varlığını saf ve halis bir şey olarak kabul eden Ha-
lilov’a göre, onların ikisi de sonsuz, ezelî ve ebedîdir. Aydınlık ve ka-
ranlıkla kıyaslanan saf idea ve saf madde (materia) cismani dünyanın,
fiziki gerçekliğin fevkinde olan bir şeydir. Saf madde kaotik veya amorf
bölgedir. Dolayısıyla ikisi de boyuta, miktara sahip değil ve zaman-mekân
dışında bulunmaktadır. Sıradan bilinç düzeyinde var olan duyusal (maddi)
dünya onların çeşitli bileşimlerinden oluşmaktadır: “yalnız idea ile temasta
bulunan, ideanın etkisinde kalan, ideaya uygun bir biçim kazanan madde
(materia) parçasının boyutundan ve miktarından bahsedebiliriz. Zaman ve
mekân da yalnız ideanın maddi tecessümü zamanı ortaya çıkmaktadır.”
Varlığın adeta iki uç noktasını veya iki yönünü hatırlatan her iki kavram saf
haliyle insan idrakinin algılayamadığı bir şeydir. Çünkü, insanın kendisi de,
Fəlsəfə tarixi və müasirlərimiz
27
aklı da söz konusu iki kavramın varyasyonlarından ibarettir. Bu nedenle
insan idraki de yalnız kendisi gibi zaman ve mekân çerçevesinde var
olanları idrak etme iktidarındadır.
S. Halilov’un idea ile ilgili yaklaşımlarında iki temel ayrıntının özel-
likle vurgulanması gerekmektedir. Birincisi, hem saf ideayı, hem de saf
maddeyi (materia) Allah yaratmıştır. Bu nedenle her mahlûkun, dolayısıyla
artık duyusal (maddi) dünyada var olan şeylerin, olayların gerçek mahiyeti
bir tek ona bellidir: “En büyük hakikat, en saf idea, en doğru bilgi Yaratı-
cının yaratmadan önce ’bildiği’ şeydir.” İkincisi, Allah’ın kudreti bununla
sınırlı değildir: her iki âlemin teması da O’nun iradesiyle gerçekleşmektedir.
Saf idea âleminde her idea tektir ve tekrarlanmamaktadır. Kurani-
Kerim’de ifade edildiği üzere, Allah’ın kelamları tükenmez (18/109). Maddi
tecessümle temas her bir ideanın kopyasının yapılmasını olağan kılmaktadır.
Halilov’a göre, “İdea küçük veya büyük materyal temelinde tecessüm ede-
bilir. Her bir tecessüm olayına ne kadar materyal kullanılması, diğer bir ifa-
deyle, maddi temelin çok veya az, büyük veya küçük olarak alınması – bun-
lar yalnız temas sırasında ortaya çıkan şeylerdir. Dolayısıyla, boyut, miktar
ve kemiyet idea ile maddenin kendisini değil, onların temasını ifade etmek-
tedir. Bunlar temasın sadece somut örnekleridirler. Diğer bir ifadeyle, kop-
yalanma işleminin (onun ürünlerinin) objeye özel olduğunu, farklılıklar gös-
terdiğini ve özgünlüğünü ifade etmektedir.” Dolayısıyla, duyusal (maddi)
dünya ideaların kendisinin değil, kopyalarının dünyasıdır. Bundan başka,
duyusal dünya aynı zamanda idea ve maddenin (materia) belirlilik kazandığı
mekândır. Söz konusu belirliliği sağlayan zaman, mekân ve nedensellik
“doğada nesnel olarak var olmayan, düşünceye ait olmayan” (Kant) bir şey
olarak kendisi de saf madde (materia) ve saf ideanın temas halinde oluşunun
bir örneğidir. Bu bağlamda, yalnız zaman ve mekân belirliliği kazanan,
dolayısıyla maddileşen idea (bilgi) idrak edilebilmekte ve formel mantık
için yararlı duruma gelmektedir. Halilov buna “düşüncelerin hudut tayini
(demarkasyon), mefhumun sınır belirliliği” ismini vermektedir.
Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2015, № 1
28
İdea ve maddenin temasının temel ve önemli şartı kendi ideasını hangi
ölçüde yansıttığıdır. Kuran-ı Kerim’de, “O, yarattığı her şeyi güzel yarattı”
(32/7) buyrulmaktadır. Dolayısıyla, Allah’ın iradesiyle maddilik kazanan
varlıklar da olaylar da güzeldir. Burada, “Allah’ın yarattığı güzel olmayan
bir şey var mıdır?”, diye bir soru akla gelebilir. Daha önce de işaret edildiği
üzere, her şeyin hakikatini ve bu hakikate uygun olan doğru tecessümünü
Allah bilmektedir. Bu nedenle de, “Tanrı’nın projesinin mükemmel ol-
maması düşünülemez.” Halilov buradan hareketle şu kanaate varmaktadır:
İdeaya uygun yaratılan şey güzeldir. Diğer bir ifadeyle, güzellik ideaya
tamamıyla uygunluktur. Burada başka bir gerçek daha ifade edilmektedir:
Maddi tecessüm, ilk ideadan uzaklaşınca “çirkinlik”, “kötülük” vb. olumsuz
özellikler ortaya çıkar. Kuşkusuz, söz konusu olan hem ilk oluşum, hem de
oluşan nesnenin veya olayın gelecek kaderidir. Bu anlamda “şartlar uygun
olduğunda yani dış etkiler ideanın gerçekleşmesini tamamen güvence altına
aldığında, ürün de ilahi ’proje’ye daha uygun olacaktır.”
Bu arada, bahsettiğimiz bu fikirler temel alındığında türler ve cinslerle
ilgili fikirler de farklı bir biçim almaktadır. Halilov’a göre, “Türler gerçekte
çokluğun somut tezahürleridir. Onların temelinde bulunan idea ise cinstir ve
vahittir.” Nasıl ki her cisim idea ve maddenin (materia) eşsiz var-
yasyonunun sonucuysa, aynı şekilde “yaratılan her şey biriciktir, yegâ-
nedir”; “İdea, geneldir (cinstir); maddi tecessüm, tektir (türdür).”
1
Halilov, ideanın tecessümü işleminde maddenin (materia) iki farklı
tertibinden ve derecesinden bahsederek “kaba madde (materia)”nin yanı sı-
ra “nazik, latif madde (materia)”nin varlığından da bahsetmektedir. Diğer
taraftan, ideanın da aktif ve pasif durumu bulunmaktadır. Duyusal (maddi)
dünyada gerçekleşen temas veya yaratma işi ideanın uygun durumu ve mad-
denin uygun derecesi arasında gerçekleşmektedir. Onlar arasındaki çeşitli
bileşimler şeylerin niteliğinde ve sahip oldukları mahiyette istisnai önem ta-
şımaktadır. Nitekim, Halilov’a göre, “duyusal (maddi) dünyada tüm cisimler
1
Şərq və Qərb, Bakü: Azerbaycan Üniversitesi Yayınları, 2004, s. 516.
Dostları ilə paylaş: |