242
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
Usul-i Cedit Mekteplerine Karşı Oluşan Muhalefet
a- Rus Yönetiminin Muhalefeti
Usûl-i Cedit Mektepleri, zamanla artarken aynı zamanda bunlara karşı bir
muhalefet de oluşmuştur. Bu mekteplere yönelik eleştiriler iki kutupta toplanmıştır;
İlki Kadimciler tarafından yöneltilen eleştiriler, diğeri de Rus yöneticiler tarafından
Gaspıralı’nın açtığı okulların Rusya’nın bölgedeki halkı asimile etme hedefini sekteye
uğratacağı noktasında ortaya atılan eleştirilerdir. Zira Ruslar Türk Topluluklarına
daha önce de eğitim verecek kurumlar açmışlardı. Özellikle İlminsky yöntemi ile
açılan mektepler, bu anlamda önemli bir yere sahiptir. Ancak bu okullar da Rus
idarecilerin eleştirilerine maruz kalmışlardır.
Rusların ve özellikle İlminsky’nin Usûl-i Cedit Okulları’na yönelttiği
eleştirilerin temelinde bu okullarda uygulanan müfredatın millî karakterde olması
yatar. Eski usul mekteplerde bilindiği üzere eğitim öğrencilerin alışık olmadığı
bir dil olan Arapça ile verilmekteydi. Yeni usul mekteplerde eğitim ana dilde
yapılmaktaydı. Bu durum mekteplerden mezun olacak çocukların millî hassasiyeti
yüksek şahıslar olarak yetişmelerini sağlıyordu. Doğal olarak bu Rus idarecilerinin
arzu ettiği bir durum değildi.
İlminsky ve Gaspıralı arasındaki muhalefetin kaynağında; Gaspıralı’nın
Rusya’daki Türk Topluluklarını millî hüviyetlerini kaybetmekten alıkoyacak
şekilde ortak bir edebi dil yaratarak Türklerin birliğini garanti altına alma kaygısı
yatar. Buna karşılık İlminsky, Türk Topluluklarının her birinin kendi ana dilinde
eğitim verilerek aralarında birlik kurulmasını engelleyecek nitelikte bir yöntemi
öneriyordu. Daha net bir ifadeyle Rus İdaresi her topluluğun ayrı bir dil kullanmasını
desteklemekteydi.
244
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
Eğitim yoluyla geleneksel sınırlarından
kurtulma sürecindeki çoğu Kırım Tatar genci, tıpkı
başöğretmenleri gibi, «kitlesel göç veya cehalet
kabuğu içinde ümitsizce tecrit olma gibi, bir
topluluğun geleneksel kendini koruma biçimlerinin
gerçekte çözülme sürecini hızlandırdığı» sonucuna
vardılar (http://www.ismailgaspirali.org/yazilar/
bwilliams.htm - dn_21). Bu kavrayış, savunmacı
İslam’ın kendini modern, laik terimler içinde
görmeye başlayan bu yeni nesil için Kırım
Tatar kimliğinin tanımlayıcı unsuru olmaktan
çıkmasındaki önemli bir adımdı (Williams 2001).
Gaspıralı’nın Kırım Tatarları ve Çarın diğer
Türk uyrukları arasında daha sonraki milliyetçi
kimlik oluşumunun şekillenmesindeki önemi küçümsenemez. Gaspıralı, milleti,
dine değil, öncelikle Türk soyuna ve diline dayandırıyordu. Rusya İmparator-
luğundaki Türk halklarının grup kimliğinin yegâne tanımlayıcı unsuru olarak
İslam’ın rolü giderek azaldı ve Rusya Müslümanlarının grup kimliğinin tanımlayıcı
unsurları olarak belirleyici rolü dil ve soy bağı oynamaya başladı. 1917 yılı
itibarıyla artık Çarın Müslüman uyrukları giderek artan biçimde kendilerini önce
etnik Azerbaycanlı, Kazak, İdil Tatarı, Kırım Tatarı, vs. sonra Müslüman olarak
tanımlamaya başlamışlardı (Williams 2001).
Gaspıralı›nın çalışmaları Kırım›ın Müslüman nüfusunun daha
sonraki
etnikleşmesinin temelini ve entelektüel atmosferini yarattı ve Yaş Tatarlara, Vatan
Cemiyeti›ne ve Millî Fırka›ya Rusya›nın Tavrida eyaletinde yaşayan siyaseten pasif
bir Müslüman nüfusu, bir Kırım Tatar milletine dönüştürme sürecini başlatma
imkânını verdi.
1905 yılına kadar her hareketi Rusların kendi meselesi olarak gören ve
sonuçta mutlaka kendilerinin sıkıntıya düşeceğini düşünen Kırım Tatarlarının
büyük bir çoğunluğu, siyasetle ilgilenmemişlerdir. İsmail Gaspıralı ve talebeleri olan
Hasan Sabri Ayvazov, Mahmut Refat, Osman Akçokraklı, İsmail Lömanov halkı
aydınlatmaya ve Usûl-i Cedit hareketini yaymaya çalışmışlarsa da, 1905’e doğru
Kırım Tatarları arasında Usûl-i Cedit ve Rus-Tatar okullarında yetişen gençlerden
toplum, edebiyat ve maarif meseleleriyle diğer entelektüel konularda faal olan bir
grup teşekkül etmişti (Yüksel, 2003).
Gaspıralı›nın
Kırım Tatarları
ve Çarın diğer
Türk uyrukları
arasında
daha sonraki
milliyetçi
kimlik
oluşumunun
şekillenmesindeki
önemi
küçümsenemez.