Dr. Recep Albayrak Türklerin İranı



Yüklə 9,25 Mb.
səhifə60/88
tarix15.03.2018
ölçüsü9,25 Mb.
#31630
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   88

6.GİLEKLER

Gilekler, Hazar denizinin güneybatısında Gilan’da yaşayan İrani dilli bir halktır. Gilan’ın merkezinin Reşt kenti olması sebEbiyle, diğer etnik gruplar Gileklere Reştli anlamında “Reştî” derler. Gilekler, kendilerini diğer İran etnik gruplarından farklı bir kimlikte görürler. Gileklerin alt grubu olan Galışlar, Gilek nüfusunun % 9’unu oluşturur. Gilekler, Gilan Bölge Valiliği’nde yaşarlar. Bu bölgenin eski adı Varna’dır. Yüksek okur yazarlık oranına sahiptirler. Halkın sosyo-ekonomik seviyesinin yüksekliği; Hazar sahilinde olması, Azerbaycan ve Rusya ile komşuluğu, dinî taassubun olmayışı ve savaşlardan uzak kalması ile açıklanabilir.

Etnik Gilan bölgesinin önemli kentleri Astane-i Eşrefiyye, Bender-Enzeli, Reşt, Rudbar, Rudser, Sovme-a Sera, Tutkabun, Fumen, Lahican, Lengerud ve Ramser’dir. Gilekler ayrıca Şehsevâr (Gilek, Fars), Abbasabad, KeTalim, Sadat-Mahalle (Gilek, Fars), Heşt-rûd/ Heşterûd (Tutkabun), Emleş, Hasan-Kiyâde (Bender-Ferahnaz), Çabukser, HoşkbiCar, Humam, Rahimabad, Rızvan-deh/ Rızvanşehr, Şeft, Kelaçay, Kumle, Leştnişa’, Ecaregân vd. yerlerde oturmaktadır.

Dilleri Gilekçe’dir. Bu dil, Gilan Bölge Valiliği’nin bir bölümünde, yani etnik Gilan’da konuşulmaktadır. Gilekçe; Mazenderanice, Talışça ve Simnanİce ile birlikte İrani dillerin Hazar çevresi alt grubunu oluşturur. Önemli lehçeleri şunlardır:

-Galeşî: Gilan’ın dağlık bölgesinde Lengerud ve Mencil arasında hayvancılıkla uğraşan halkın lehçesidir. Lahican Gilekçesi’ne benzerlik gösterse de, diğerleri tarafından da anlaşılmaktadır.

-Biyâpes: Batı veya Lahican lehçesi. Sefidrud ırmağının batısında konuşulur.

-Sefidrud: Biyâpes veya BiyâPiş lehçeleri arasında geçiş lehçedir.

-BiyâPiş: Doğu veya Reşt lehçesi. Sefidrud ırmağının doğusunda konuşulur.

-Tunekabunî: Lahican Gilekçesi ile Mazenderanice arasında geçiş lehçedir.

Bunlardan başka Rahîmabadî, Deylemanî, İşkuRi, ŞehsevâRi ve Siyahkelî gibi daha alt lehçeler de bulunmaktadır.

Gilekçe, tarihte sadece şiir dili olarak kullanılmıştır. Büyük Sufî Azerbaycanlı Şair Seyyid Kasım Envar (1356-1433), Gilekçe gazel de yazmıştır.

Talış bölümünde de izah edildiği üzere, Deylem, coğrafi terim olarak; Tabaristan, Gilan ve Azerbaycan’ın güneydoğu bölgesini de kapsamaktadır.

Marcel Bazin- Christian Bromberger, Gilekçe’yi; Reşt Gilekçesi ve Lahican Gilekçesi olmak üzere ikiye ayırır. Bu lehçeler, sahil kesiminde konuşulmaktadır. Reşt ve Lahican’ın ortasında kalan Sefidrud bölgesinde, bu iki lehçenin karışımı kullanılmaktadır. Dağlık batı kesimlerde Talışça, doğusunda Gâlışça geçerlidir. Rızvanşehr ve devamında Talışça konuşulur. Kergânrûd’tan itibaren yavaş yavaş Azerbaycan Türkçesi’ne geçilmekte, Türkçe baskın hale gelmektedir. Haşk eteğindeki yerleşim birimlerinin dili Türkçe’dir. Haşk’ın güneyi ve Dere-Şahrud mıntıkasının dili Tatça’dır. Hemen ardından gene Türkçe konuşulan bölgeler başlamaktadır. Bu mıntıkada, Nadir Şah Afşar tarafından yerleştirilen ve halen göçeri yaşam süren az sayıda Kürt bulunmaktadır. (s.21-22)

Milliyetçe Gilek, inanç olarak Şii olan Büveyhîler, 945 yılında Bağdat’ı fethedince, Arap Abbasi Hilâfeti’ni kendilerine bağlamayı başarmışlardır. Dağlar ve ormanlarda bağımsız yaşamaya devam eden Deylemiler ve kurdukları devletler, X-XIV. yüzyıllar arasında Gilan’ın bağımsızlığını koruyabilmiştir. X. yüzyılda Deylem’de KésTanîler adında bir hükümdarlık vardı. KésTanîler, Deylemilerden olan Alevi Zeydîler ile Tarum’da SâLaRilerin ortaya çıkışı ile yok olmuştur. 1307-1370’de Gilan, Moğolların saldırısına uğramıştır. 1370’ten XVI. yüzyıla kadar Gilan’da hüküm süren devletlerden biri de Âl-i Kéyâ’dır. Bu süLale, Alevi/ Kızılbaş özelliklerini korusa da, ismen Düvazdeh-İmam/ Oniki İmam Şiiliği’ne yani Caferiliğe geçmiştir. Bu süLalenin tanınmış hükümdarlarından biri Farkiyâ Mirza Ali’dir (1429-1504). Safevi Türk hükümdarı olacak Şah İsmail, çocukluk döneminde Şeyh Safi’nin müritleri ile birlikte Farkiyâ’ya sığınmış, yedi yıl boyunca onun hİmayesinde kalmıştır. Bölge halkı, İsmail Mirza’yı himaye etmenin karşılığını Safevi, Afşar ve Kacar Türk iktidarları döneminde görmüştür. Türk hanedanları, Gilekleri her zaman kendilerinden bir toplum olarak kabul etmiş, derbârda, bürokraside ve orduda Gileklere her zaman yer verilmiştir. Nadiren de olsa bazı çatışmalar da yaşanmıştır. Şah Abbas döneminde Gilan Hanı Ahmed Gilanî, bağımsız devletini korumak amacıyla Rusya’dan yardım istemiş, bu yardımı alamayınca İstanbul’a sığınmıştır. Böylece Gilan toprakları İran’a katılmıştır. XVI-XVII. yüzyıllarda Safevilere karşı ayaklanmışlardır. Gilekler, topraklarını işgal eden Rusya’ya karşı 1899 yılında da ayaklanmıştır. Meşrutiyet Hareketinde Tebriz’i desteklemişler, Tahran’ın ele geçirilişi sırasında silahlı birlik göndermişlerdir.

I.Dünya Savaşı’nın ardından 05 Haziran 1920-29 Eylül 1921 tarihları arasında Gilan Sovyet Cumhuriyeti kurulmuştur. Cumhuriyetin kurucusu Mirza Küçük Han Cengeli yurtsever, dini eğilimli bir sosyal demokrattı. Tahran yönetimini, Rusya ve İngiltere’nin kuklası olarak görmüş, ülkenin bu iki devlet arasında paylaştırılmasına karşı çıkmıştır. 22 Haziran 1921 tarihinde Azerbaycan Türkleri’nin ağırlıkla temsil edildiği İran Komünist Partisi’nin I.Kurultayı, Mirza Küçük Han Cengeli’nin hİmayesinde Gilan’ın Bender-Enzeli kentinde yapılmıştır. Gilan Sovyet Cumhuriyeti, 29 Eylül 1921 tarihinde İngiltere destekli Rıza Han kuvvetleri tarafından yıkılmıştır. Mirza Küçük Han Cengeli ise, teslim olmayarak ormana çekilmiş, şiddetli soğuk nedeniyle ormanda donarak ölmüştür. Daha sonra donmuş cesedi bulunmuş, Talış emirinin kardeşi tarafından kafası kesilerek, Aralık 1921 tarihinde Tahran’a gönderilmiştir.

II.Dünya Savaşı döneminde Gilekler, Azerbaycan’da kurulan Azerbaycan Millî Hükümeti’ne genelde sıcak bakmışlardır. Ancak o dönemde CihanGir Sertippur adında bir Gilek, Gileklerle Türk Şahseven aşireti güçlerini birleştirerek, Gilan Direniş Hareketi’ni kurmuş, Talış bölgesinde Azerbaycan Millî Hükümeti kuvvetlerine silahlı saldırıda bulunmuştur.

Azerbaycan Türk aristokratlarından Dr.Muhammed Musaddık’a karşı CIA’nın düzenlediği darbe operasyonundan sonra Gilan, kısa bir süre Gilek komünistlerin eline geçti. İran komünistlerinin ileri gelenleri arasında Azerbaycan Türklerinden sonra Gilekler ikinci sırayı almaktaydı. Reza Rusta (Reşt), Reza Râdmeneş (Lahican), Feridun Keşaverz (Enzeli), Efrâşte” takma adlı Muhammed Ali Râd Bâz-Kaleî (Reşt), Mirza Hüseyin KesMayî, İbrahim Fahraî, Siyâvuş Késrâî, “Beh-azîn” takma adlı Mahmut İtimadzade bunlardan bazılarıdır.

Gilekler, Fars Pehlevi rejiminde (1925-1979), yoğun bir asimilasyona tabi tutulmuştur. Dilleri ve kendileri, devlet imkânlarıyla alay konusu yapılmıştır. Erkeklerinin aptallığı, kadınlarının hafifmeşrepliği, resmi Tahran propaganda merkezince fıkralara konu edilmiş, gece kulüplerinde devlet güdümündeki şovmanlere malzeme yapılmıştır. Gilekler, yürütülen propagandanın tam aksine yüksek zekâlı, ahlaklı, çalışkan ve modernleşmeye açık insanlardır. Bu dönemde Reşt Radyosu’nda sadece Gilek müzik programları vardı.

Fars Pehlevi/ Savadkûhi rejimi ile işbirliği yapan bazı Gilekler de olmuştur. Muhammed Rıza Şah Pehlevi’nin eşi Farah Diba’nın anası milliyetçe Gilek Tabatabai Alevi Seyyidleri hanedanının kızıdır. Farah’ın dayısı Atabek, dönemin sayılı milyarderleri arasında idi. Reştli yazar ve araştırmacı İbrahim Purdavud, tanınmış Pan İranistlerdendir. Farsça’nın Arapça’dan arındırılmasını, Zerdüştlüğün millî din olarak öne çıkarılmasını savunuyordu.

XV-XVII. yüzyıllarda Çerkes, Gürcü ve Lezgi gibi Kafkasyalı esirler bu bölgeye yerleştirilmiştir. Rusya’da Ekim Devrimi, I. ve II. Dünya Savaşları sırasında ülkelerini terk eden Kafkasyalılar daha çok Azerbaycan, Gilan ve Mazenderan’a yerleşmiştir.

Türk Kızılbaş Safevi devletinin, Alevi/ Kızılbaşlığı İran’ın resmi mezhebi ilan etmesinden önce bölgede kurulan Gilek devletlerinin tamamı; Buveyhîler, Âli-Kéya, KésTanîler, SâLaRiler ve Mer’âşîler Şii idiler. GAli Şiilerden Gilek Muhammed Pesi, Noktavîliğin kurucusudur. Günümüzde İran halkları arasında Azerbaycan Türkleri ile birlikte dini toleransa sahip halk sayılırlar. Gilek kadınlarında gönüllü örtünme kültürü pek görülmez. İçki kültürünün Gilek kadınları arasında yagın olduğu belirtilmektedir.

Gilan Bölge Valiliği’nin 2006 sayımına göre nüfusu 2.381.063’tür. Gilekler, az da olsa bu bölge valiliği dışında da vardırlar. Ancak Gilan’ın Astara kentinin tamamı ile Enzeli’nin yarısı Türk’tür. Ayrıca bu bölgede Talışlar da yaşamaktadır. Talış nüfusunun yaklaşık 2 milyondan biraz fazla olduğunu söylemememiz doğruya yakın bir tahmin olacaktır. (R.Blaga, s.144-150; Marcel Bazin- Christian Bromberger, Gilan ve Azerbaycan-ı Şarki, s.21-22) Bkz.→Gilan BV


7.GORANLAR (GURANLAR/ GÖRANLAR/ GÔRANLAR)

Goranlar, Kürtlerin arasında yaşayan, fakat Kürtçe’den ayrı bir İran dili konuşan halktır. Goran; “Ordunun toplandığı yer” veya “Zerdüştîler/ Gebrân” anlamlarını taşıdığı kabul edilir. Goranca, Kürt bölgelerinde yaygındır. Goranlar, OraMan (diğer yazılış ve söylenişi AvRaman ve HuRaman’dır), Kerend, Kirmanşah, İslamabad, Goran, Gehvâre, Kendûle, Pave, Bâclân/ Bacalan, Telehedeşk ve Senendec’e serpilmiş halde yaşarlar.

Azerbaycan’da, Gulât-ı Şia inancında olan Azerbaycan Türkleri için Kızılbaş/ Alevi yerine kullanılan adlardan biri de Goran/ Guran/ Görân, hatta gören’dir. Alevi Ehl-i Hakk inancına bağlı Azerbaycan Türk gruplarıyla İrani dilli Goranlar arasında inanç sistemindeki kısmî benzerlik hâriç herhangi bir soy bağlantı yoktur. Ancak Şeriatmedari’nin “Aleviler, Kızılbaşlar, Goranlar pâktır”, yani “İslam dairesi içerisindedir” yönündeki birleştirici fetvası nedeniyle Goranlar, vefat etmiş olsa da, öte yandan Alevi/ Kızılbaşlarda merc-i taklid anlayışı bulunmasa da, Ayetullah Şeriatmedari’ye ve onun öğrencisi olan Ayetullahlara “merc-i taklid” imiş gibi saygıda kusur etmezler. Hatta devrim günlerinde çok sayıda Goran’ın, Ayetullah Şeriatmedari’ye muhafızlık yapmak üzere silahlı olarak Kirmanşah ve Kürdistan’dan Tebriz’e akın ettiği bilinmektedir.

Goranların toplu olarak yaşadıkları bölgeye Goran denir. 725 km² civarında olan bu bölge, Kirmanşah’ta İslamabad-ı Garb (İslamabad/ Şahabad-ı Garb)’ın önemli yerleşim merkezlerindendir. Bu mıntıkadaki en büyük kenti (kasaba), Zemkan ırmağının batısındaki Gehvâre’dir.

Dilleri Goranca’dır. Goranca, Kürtçe ile yakın akraba olmakla birlikte, ayrı bir dildir. Kürtçe’nin uzak akrabası olduğu söylenen Lekçe ve Zazaca’ya da yakınlık göstermektedir. Diğer İran dillerinden Simnanî, Sivendî ve Gilekçe ile de uzak benzerlikleri vardır.

Zazaca gibi, Batı İran dillerinin kuzey koluna mensup olan Goranca’nın çok sayıda lehçesi vardır. Bunlardan Kendûle, Pave, OraManî/ AvRamanî, Gorecûyî, Golâyî, Bivencî, Bacalan/ Bâclân ve Telehedeşk lehçelerini sayabiliriz.

ORaman lehçesinde Pehlevice ve ondan önceki devre ait çok sayıda sözcüğün var olduğu söylenmektedir. Bu lehçenin Avesta ve eski Pehlevice’ye, yaşayan en yakın İran dili olduğu söylenmektedir.

OraManî/ AvRamanî lehçesi, ORaman/AvRaman kenti ağzına dayanır. Bu lehçede şiirin gelişimi, XVII-XVIII. yüzyıllarda gerçekleşmiştir. Saîd’in şiirleri bu lehçede yazılmıştır. Bu dil, İslam’ın ilk yüzyıllarında Kürtlerin edebi ve şiir dili olmuştur. IX-XI. yüzyıldan kalan Kürtçe metinlerin çoğu, örneğin Yâresan/ Ehl-i Hakk manzum eserleri bu dilde yazılmıştır. Eskiden bazı Lek aşiretlerinin Guranca’yı kullandıkları söylenir.

Goran dilinin yazılı edebiyatı, XII-XIII. yüzyılda Ardelân Beyliği döneminde büyük bir gelişme göstermiştir. Şeyh Ahmed Tahtî (1640-?), Mustafa BerArani (1641-1702), Molla Tahir OraManî/ AvRamanî ve Muhammed-kulu Salman tasavvuf etkisi altındaki yapıtlarını bu dilde yaratmıştır. Tanınmış Goran Divan şairleri Mevlevî/ Mawlawî (1806-1882), Feqé KadiRi Hamavendî, Cafâî, RancûRi vd.’dir.

Dinleri, Gulât-ı Şia’dan sayılan Ehl-i Hakk’tır.

Goranca, Ehl-i Hakk seyyidleri arasında özel olarak ve bazen aile içi görüşmelerde kullanılmaktadır. Goranca’nın bazı lehçeleri, sadece birkaç aile tarafından konuşulmaktadır. Goranların sadece iki aşireti İmami Şii’dir. Ehl-i Hakkların törenlerinde okunan şiirlere “Kelâm” denir. Sünnilerin tersine onlar kurban etini pişirdikten sonra dağıtırlar. Nevruz bayramından önce, Ehl-i Hakk Kerbelâsı diye ünlenmiş, Kerend’in 48 km kuzeydoğusunda bulunan Baba yadigâr (Azerbaycan’da bunlara YâdigâRi derler) mezarlığına giderler.

Goranların kışlakları Irak topraklarında kalmıştır. Musul ve hanekin civarında Goranca konuşanların yaşadığı söylenmektedir. (R.Blaga, s.180-181; http://tr.wikipedia.org/ Kürtler) Bkz.→ Kara-Koyunlu Türkleri İl/ Ulusları; Kürtler


8.HİNTLİLER

-Çingene(Hind)

M. Ö. 750-1000 yıllarında Hindistan’ın kuzeyinde yer alan Pencab ve Sind’ten Roman ve Sind kabileleri İran’a gelmişlerdir. Sasani Şahı Behram Gor (420-440), 12 bin kişilik Hint kökenli LuRi/ Lulî’leri kendisini eğlendirmek için ülkesine çağırmıştır. Bu esmer tenli ve iyi flüt çalan gruba ayrıca Cat (Zut), Mutrib de denmiştir. Lulî kelime olarak; şen, tatlı, hafif meşreb ve çalgıcı kadın/ çengî anlamlarına gelmektedir. Lulî’nin etimolojisinde, Sind-Hindu racalarının eski başkenti Aror (Alor)’un adı geçmektedir. Behram Gor, Lulîleri çalışmaya ikna edemediği için daha sonra onları ülkesinden kovmuştur. Kovulan Romlar, Anadolu-Suriye ve Hazar denizini üzerinden Balkanlar ve Avrupa’ya doğru ilerlemiştir.

Romlar, bütün İran’a dağılmıştır. Göçebe ve yarı göçebelerin hâlâ asimile olmayanları vardır. Bunlara Lor, Beluç ve Kürtler arasında rastlanmaktadır.

Romların tarihsel dili, Hind dil ailesinden Sindî dilidir. Lisanlarını koruyabilmiş göçebe Romların diline genelde komşu halkların dilinden çok sayıda sözcük girmiştir. Birkaç lehçeye sahip olan İran Romlarının dili, biçimsel özelliğini Farsça’dan almıştır. Farslar bu dile “Gurbetî” derler. Türkiye’nin Ege bölgesinde yaşayan Yörükler arasında kulanılan “Gurbet” kelimesi, Çingeneleri ifade eder. Yörüklerin kullandığı bu ismin kökeni, Farsların kullandığı “Gurbetî”den kaynaklanmış olması ihtimal dâhilindedir.

Orta Asya, Azerbaycan, İran, Türkiye, Balkanlar ve Avrupa’da, Romaların aralarında eridikleri halkların dillerinde, yeni argo veya gizli diller oluşturmuşlardır. Azerbaycan’da “Gurd” ve “Aşıklar” dilleri, Orta Asya’da “Abdul” dili bunlara örnektir. Senendec’te Kürt kabileleri arasında Herrat (Tornacı), Lori KoLahger (Külahçı) adında, kökenleri belirsiz kabileler vardır. Artık Kürtçe konuşan Suzmanîler ile Anadolu’nun doğusunda, Kürt sözlü edebiyatının aktarıcısı olan Deng-bejlerin Rom oldukları söylenmektedir.

Romlar, pek inançlı olmasalar da, İran’da Müslüman olarak görünmektedir. Her iki Azerbaycan’da bulunan Rom/ Karaçı’ların ise, Anadolu ve Balkanlarda olduğu gibi Bektaşî meşreb oldukları belirtilmektedir. Anadolu’da, özellikle Ege bölgesinde Bektaşî Çingene grubun dedelerine “Çingene Dedesi” denmektedir. Dedeler, Türk olmasına rağmen cemaatları Çingene’dir. Dedelerine karşı saygıda kusur etmezler. Batı Anadolu halkının inançlara karşı hoşgörüsüne rağmen, Cem ayinlerini gizli olarak icra etmeyi sürdürdüleri iddia edilmektedir.

II.Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından soykırıma uğrayan Romlar, Çekoslavakya’da kısırlaştırılmıştır. Afganistan’ın Kabil ve Celâlabad kentleri çevresinde çok sayıda Rom yaşamaktadır. Orta Asya’da yaşayan Romlar ile hayat tarzı olarak onlara benzeyen Lulî, Cugî, Mezengî ve Kavaluların çoğunluğu Tacikçe, bazısı ise Özbek Türkçesi konuşmaktadır. Bunlar kendilerine “Mugat” derler.

-Brahoî(Hind)

Dravit dillerinden Brahoİce konuşan, tarım ve hayvancılıkla uğraşan göçebe, yarı göçebe halktır. İsimlerinin “be-Ruhî/ be-Kûhî”, dağ üstü sözcüğünden türediği sanılmaktadır. Brahoîler, kendilerine Kurdî derler. Las-Bela’da dillerine Kurdegali demektedirler. Naruî Beluçları, Brahoîlere “Kej” demektedir.

Brahoîler, Sistan’da yaşarlar. Lutek’te 850-900 aile Tasukî, Hüseynabad, Sekûhe köyleri ile Hace dağının eteklerine yerleşmişlerdir.

1871’de Beluçistan ve Sistan’ın İran ile Pakistan arasında taksiminden sonra Brahoî aşiretinin gücü azalmıştır. Bazı Brahoîler, Sistan’a göç ederek, Serabendî aşireti ile dostluk anlaşması yaptılar. Serabendîler, Brahoîlerin en güçlü kabilesi olarak kabul edilir. Beluçlara göre, çok daha esmer ve kısa boyludurlar.

Müslüman olanları Sünni/ Hanefi’dir. Diğerleri Hint kökenli geleneklere sahiptir. Beluçlar gibi Sehî Mesrûr ve Lâl-Şahbaz’ın kabirlerini ziyaret ederler. Diğer ziyaret yerleri Sehi Sultan ve Melek Siyah mezarlıklarıdır.

-İran’da ayrıca konumuzu dışındaki Cat ve Hindî gibi Hind grupları bulunmaktadır. (R.Blaga, s.251-262)
9.KÜRTLER

Kürtler, İran’ın batısında dağlık bir bölge olan Kürdistan’da yaşamaktadır. Bunun dışında Horasan’ın kuzeyinde, Kirmanşah, İlam, Hemedan ve Batı Azerbaycan’da yaşayan Kürtler de bulunmaktadır.

-Horasan bölgesi: Şah Abbas Safevi (1587-1628), Özbeklerin Horasan’a saldırılarını engellemek için Kürdistan’dan 15 bin ilâ 50 bin arasındaki Kürt ailesini Horasan’a yerleştirniştir. Esterabad’tan Kuçan’a kadar olan arazide perakende olarak meskûndurlar. Bunlar Zaferanlu, Şadlu, Biçeranlu gibi aşiretleri şekillendirmiştir. Daha sonra Nadir Şah Afşar da 1736-1747 yıllarında bu bölgeye Kürt yerleştirmiştir. Halen bölgedeki Esferayin Bocnurd, Deregez, Şirvan, Kûçân, Nişabur, Meşhed, Kelat, Çınaran/ Çenaran, Novhandan, Serahs kentleri ve çevresinde serpilmiş durumda Horasan Türkleri ile iç içe yaşamaktadırlar. Ayrıca;

-Mazenderan BV: Sari, Kecûr, Nur ve Neka ırmağı çevresinde dağınık halde,

-Farsistan bölgesi: Germsar, Tahran, Demavend, Isfahan, Şiraz’ın kuzeybatısında perakende halde,

-Güney Azerbaycan: Urumiye, Zencan, Hemedan, Kazvin, Mencil, Save ve Halhal kentleri civarında perakende halde,

-Gîlan bölgesi: Şahrud nehrinin iki yakası, Sefidrud nehrinin doğusu, Kazvin’in kuzeyinde perakende halde,

-Beluçistan: Seravan, İranşehr ve Beluçistan topraklarının kuzeybatısında perakende halde yaşamaktadırlar.

Kürdistan ve KirmaŞah bölge valilikleri topraklarının tamamına yakını Kürdistan’a dâhildir. Bu iki bölge valiliğinin doğusundaki Bicar, Gurve ve Sungur ilçeleri ile bölgedeki diğer Azerbaycan Türk yerleşim merkezleri eskiden beri Azerbaycan toprağı sayılmaktadır. Batı Azerbaycan Bölge Valiliği’nin kabaca Maku, Hoy, Salmas, Urumiye, Negade, MiyanduAb, Saindej (Şahin-Kale Afşar) ve Tekab gibi Azerbaycan kentlerini birleştiren hattın batısından Türkiye-İran sınırına kadar olan topraklar Azerbaycan’a dâhil olmakla beraber, bu bölgelerde kuzeyden güneye dar bir şeritteki köm ve köylerde Kürtler de oturmaktadır. Kürdistan ile Azerbaycan’ın sınırı detaylı olarak verildiğinden burada tekrar edilmemiştir. İlam Bölge Valiliği’nin kuzey bölgesi Kürdistan, güneyi ise Lekistan’a dâhildir. Burada Kürtler; Abdanan, Zerrinabad, Dehlorân, Musiyân, Mehran vd. şehirlerde diğer halklarla birlikte yaşamaktadır.

Kürdistan’ın önemli özelliklerinden biri, alanının sürekli şekilde güney ve doğuya doğru genişlemesidir. Özellikle Batı Azerbaycan Bölge Valiliği’nde Kürtler önceleri Ağrı dağı-Zagros çizgisinin dağlık bölgesinde yaşardı. Ak-Koyunlu, Kara-Koyunlu döneminden başlayarak, XV. yüzyıl ve özellikle Şeyh Ubeydullah ayaklanması ve daha sonra İran-Rusya savaşlarını Takiben bölgede varlıkları hissedilmeyen Kürt nüfusu, çok hızlı bir şekilde artmıştır. Bir zaman Türkiye-İran sınırının sadece dağlık bölgesine yerleşen Kürtler, Türk şehirleri olan Maku, Salmas, Hoy, Urumiye, MiyanduAb, Tekab, Şahindej çizgisinin batısındaki ovalıklara doğru yayılmaya başlamıştır. Hatta Sulduz/ Karapapak bölgesinde Urumiye gölü ile komşu olmuşlardır. Rejim değişikliğinden sonra Kürt yerleşim alanlarının genişlemesi; İran-Irak ve Türkiye Kürt bölgelerinde çıkan sürekli çatışma ve huzursuzluklardan ötürü iç ve dış Kürtlerin daha içlere, Azerbaycan topraklarına doğru yaptıkları göç ile devam etmektedir.

Kürtlerin etnik kökeni ve yapıları tam olarak açığa kavuşmamışsa da, dilleri kuşkusuz İran dillerinin alt kolunun kuzey grubuna dâhildir. Bu dil, Farsça’dan sonra batı İran dillerinin en önemlisi sayılır. Ortaçağ Kürt edebiyatı (XI-XVIII. yüzyıl), başlangıçta Kurmancî lehçesi esasında Botan, HakkâRi, BehdiNan, Bidlis/ Bitlis vs. deki yerel feodal beylikler döneminde gelişmiştir. XII-XIII. yüzyıllarda yazılmış olan Yezidî Kürtlere ait Mıshaf-ı Reş ve Cilve adlı dini kitaplar bu lehçede kaleme alınmıştır. Kürt edebiyatının düşüş dönemi XVIII ve XIX. yüzyıllarda başlar. Bundan sonra Kürt edebiyatı halkçı yönünü kaybederek, çok kısıtlı tasavvuf çevrelerinin dili hâline gelmiştir. edebi merkez, daha güneye, Kuzey Irak’a kayarak Sorânî ve Mukri gibi lehçeler, edebi Kürtçe’nin temelini oluşturmuştur. SüleyManî ve Mukri ağızları bu lehçeye dâhildir. Klâsik Sorânî edebiyatının dört büyük ozanı NAli (1796-1892), Selim (1800-1861), Kürdî (1809-1849) ve Hacı Kadir Kûyî (1815-1892)’dir. Mukri ağzı Ahmed (XVIII. yüzyıl), adap (1806-1876), Mirza Rahîm Vefâyî (1838-1899), Râşid (1851-1933), Mélâ Abdurrahman Şivân (1856-1896) gibi ozanların kullandığı dildir.

XI-XII. yüzyıllardan başlayarak sözlü ve yazılı Kürtçe materyallere rastlanmaktadır. “Şeyhül-Irak” unvanlı Enuşirvan Bağdadî’nin Mucemül-Buldan’da bir mülemma’ kasidesi, Ali/ Éli HaRiRi, Şeyh Ahmed Melé-yé CeziRi, Ali Temurkî, Feqi-yé Teyrâ, Melé-yé Baté, Selim SalMan, Ahmed é Xanî, Mahvî ve diğerlerinin eserleri mevcuttur.

Horasan Kürtleri arasında Deregez kentinden Cafer-kulu Zenglî’nin Kurmancî lehçesinde yazdığı şiirler çok meşhurdur.

Üniversitelerde Kürtçe eğitime başlandığı söylenmektedir. Devlete bağlı SÂLahaddin Yayınevi ile İslami Propaganda teşkilatı’nda ve İran Radyo-Televizyonu’na bağlı Suruş kurumunda Kürtçe bölümleri aktif faaliyet göstermektedir.

Kürtçe’nin, eski Med dilinin devamı olduğu iddiası ispat edilememiştir. Med dilinden günümüze herhangi yazılı bir metin ulaşmamıştır. Son dönemlerde Medlerin Turani olduklarına dair görüşler ağırlık kazanmaya başlamıştır.

Azerbaycan Türkleri’nden Prof.Dr.Muhammed Taki ZehtABi Kirişçi, iki ciltlik “İran Türklerinin Eski Tarihi” isimli kitabında Medlerle ilgili detaylı bilgiler vermektedir. Aryaistlerin bu kitaba yönelik saldırıları devam etse de, emek verilmiş bir eser bırakarak bu dünyadan göçmüştür. “İran Türklerinin Eski Tarihi” isimli kitap, aynı zamanda Azerbaycan ve Türkiye Türkleri’nin de eski tarihidir.

İran’da ilk Kürtçe dergi, 1921 yılında Mehemmed TerCanizade tarafından çıkarılmıştır. 1945-46 Mahabad Hükümeti döneminde Kürtçe dergi ve kitaplar yayınlanmıştır. Günümüzde İran’da Kürtçe dergi ve kitaplar basılmaktadır. İran Kürtleri, yazıda Arap-Fars alfabesini kullanmaktadır. Türkçe, Kürdistan’da ikinci dil konumundadır.

İran’da, Kürtlerin genellikle Guti veya Gurtilerin devamı olduğu iddia edilir. Bunların bölgede yaşamış olan Lulubi, HuRi, Asuri, Urartu, Med vs. ile karıştıkları kesindir. Saf kan İrani bir kavim olarak tanımlamak bilimsel açıdan mümkün değildir. Sasani ve hatta İslami dönemde uzun süre Kürt aşiretlerine “Rem” denmiştir. Kürt sözcüğü, yakın zamana kadar belirli bir etnik grup adı olmaktan ziyade, göçebe aşiretler ve dağlı anlamında kullanılmakta idi.

Kürtler, yakın tarihte komşu halklardan Türkler, özellikle Azerbaycan Türkleri, Ermeniler, Sâmîlerden ÂRamî, Arap, Yahudi, Asuri ve İranilerden Lek, Lor vs. ile karışmış ve karışmaktadır. Çeşitli gruplardan oluşan Sencabi ili arasında Sofu, Hüsrev, Kolkol, Ali-Velî, gibi Irak’tan gelme Kürtlerin yanı sıra Simînvend, Celilvend, Sûrhekî/ Sorhekî gibi etnik Lekistan kökenliler de vardır. Kelhor Kürtleri, kendilerini Yahudi Ruham veya Nabukadnasr soyundan sayar. Bunlarda çok sayıda İbranî isme rastlanır. İsrail’de, İran ve Irak’tan göçetmiş Yahudi Kürtlerden oluşan bir koloni mevcuttur.

Tarihte Azerbaycan Türkü olmuş Kürtlere rastlandığı gibi, Kürtleşmiş Azerbaycan Türkleri’ne de rastlanır. Azerbaycan’ın Sehend bölgesinde yaşayan Balkanlı boyunun Kürt kökenli olduğu söylenir. Azerbaycan’ın Zencan kenti civarında Alamut’ta yaşayan Rişvendler ve Horasan’ın Deregez, Novhandan, Kepkân vs.de Azerbaycan Türkü olmuş ve halen Türkleşmekte olan Kürtlere rastlandığı söylenmektedir. Iğdır bölgesinde Geloğlu adlı Azerbaycan Türk tayfanın büyük bölümü XX. yüzyılın başlarında Kürtleşmiş ve Geloyî adını almıştır. Kürtleşen grup Şafii mezhebine geçmiştir. Akrabaları olan Geloğlular ise, Caferi’dir. Her iki grup içerisinde güçlü Kürt ve Türk milliyetçilerinin bulunması sosyolojik bir vâkıadır. Azerbaycan’ın Sulduz bölgesinde, Türk Karapapak ilinden bazı cemaat ve obalar geçtiğimiz yüz yıllık dönem içerisinde Kürtleşmiştir. Kürdistan’daki Gelbaği aşiretinin Kürtleşmekte olan Azerbaycan Türkleri olduğunu biliyoruz.

Kürtler, VII. yüzyılda Müslüman olmuşlardır. Günümüzde İran Kürtleri’nin çoğu Sünni/ Şafii’dir. Geriye kalanların bir kışmı Şii, Batı Azerbaycan Bölge Valiliği’nde oturan Şakak aşireti Sünni/ Hanefi, Revanser’den İlam’a kadar olan yerlerde meskûn Kürtler Caferi’dir. Ayrıca GAli Şiiler (Ehl-i Hakk/ Ali-Allahi/ Gôrân, Sarlı ‘Azerbaycan’da Sarılı denmektedir’, Şebek, Bacurân, Yâresân vd.), Yezidî, Nasranî/ Hıristiyan ve Yahudi gruplar da vardır. Kirmanşah civarında çok sayıdaki aşiretin GAli Şii, Yezidî ve Hıristiyan olduğu söylenmektedir. Sencabilerin birkaç boyunun veya çoğunun, Halidîlerden Kelhor aşiretine bağlı Meneşî’lerin, Azerbaycan ve Gilan’da; Halhal, MordAb-ı Enzeli, KeLardeşt vs.’de yaşayan Kürtlerin Ehl-i Hakk/ Ali-Allahi/, Gôrân, Yâresân oldukları belirtilmektedir. Ayrıca Kirmanşah’ta HerSin civarında Şeytanperestlerin var olduğu iddia edilmiştir. Zerdüştler, Hıristiyanlar ve Yahudiler, Kürdistan’da farklı dinlerin mensupları olarak yaşam sürmektedir. Bu dini grupların büyük bölümü Senendec kent merkezindedir. Ş. 1355/ 1976 yılındaki nüfusları; Zerdüşt 69 kişi, Hıristiyan 347 kişi, Yahudi 584 kişidir. Bölgedeki Yahudiler -Mahabad’takiler dâhil, bir bölümü İsrail ve ABD’ye göç etmiştir.

Bazı teologlar, Ehl-i Hakk’ı (Yâresân), İran kökenli bir din olarak kabul ederler. Gulât-ı Şia’lıkla ilişkilendirilen Ehl-i Hakk, Batı İran’da yaygın bir inanıştır. İnanan sayısının 1-1.5 milyon kişi olduğu belirtilmektedir. İslami şahsiyetlerden Hz.Ali’yi Allah’ın tecellisi olarak görürler. Şii İslam başta olmak üzere tasavvuf, Zerdüştlük ve çeşitli düşünce ve inanç sistemlerinden etkilenmiştir. Taşıdığı özelliklerden ötürü bir tür Batı İran dini sayılabileceği değerlendirilmiştir. Ehl-i Hakk’daki temel ibadetlerden biri de Cemhane olarak adlandırılan ibadethanelerde yapılan Cem’dir.

Horasan Kürtleri, Azerbaycan Türkleri’nin kültür etkisi altındadır. Türk Azerbaycan müziği yaşamlarının bir parçasıdır.

Tanınmış Aryaist Reşid é Yasemî (Kirmanşah), Lahuti (Kirmanşah), Gazi Muhammed, İzzeddin Hüseyni ve Abdurrahman Kasımlu Kürt’tür.

İran Kürtleri, kısa süre de yaşasa, Mahabad Kürt Cumhuriyeti deneyimini akıllarından çıkaramamıştır. Komala, 1942-1946 döneminde İran’da etkinlik göstermiş Kürt milliyetçisi sosyalist bir örgüttür. 1946’da İran Kürdistan Demokrat Partisi adını almıştır. 1979 İran devriminden sonra İKDP’den ayrılan bir grup tarafından tekrar kurulmuştur. Bunun dışında İran Kürtleri’nin bağımsızlık yönünde faaliyet gösteren çok sayıda partileri olmuştur. Bu partilerden bazıları halen faaliyetlerini gizli, yarı gizli ve açık olarak sürdürmektedir. Bunlardan biri de kısa adı PJAK olan Partiya Jiyana Azad é Kürdistanê/ Kürdistan Özgür Yaşam Partisi’dir. Parti tüzüğünde yer alan ifadelere göre, ideoloji olarak terör örgütü PKK’ya yakın olduğu söylenEbilir. Federalizmi, demokrasi ve Kürt milliyetçiliğini savunan Kürdistan Demokratik Konfederasyonu (Koma Civakên Kürdistan/ KCK) üyesidir.

Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin çok sayıdaki kardeşlerinden biri de Şahpur/ Şapur adıyla tanınan, 2001 yılında ölen Prens Mahmut Rıza’dır. İran Olimpiyat Komitesi Başkanı olan Şapur/ Mahmut Rıza, baba bir üvey kardeşidir. Anası, Rıza Han’ın dördüncü eşi Kacar Prenseslerinden İsmet DövletŞahî’dir. Şapur, atlara çok düşkün olduğundan harası vardı. MiRahuru/ kâhyası, tanınmış Kürt aşiretlerinden Caf aşireti lideri SâLar Caf idi. SâLar Caf’ın devrimden iki yıl sonra idam edildiği, damatlarının ise Türkiye üzerinden Irak’a kaçtıkları, PJAK denen terör örgütünü kurdukları söylendi.

Caf ilinin 15-20 bin civarında nüfusu bulunmaktadır. Geçmiş dönemde yılın altı ayını Bane sınırı, Horhor ve Divandere’de olmak üzere İran’da, diğer altı ayını da Irakta geçirirler, iki ülke arasında gidip gelirlerdi. Bu arada çevredeki il ve aşiretlere zarar verirlerdi. Nasreddin Şah zamanında İran’dakiler İran’da, Irak’takiler Irak’ta bırakıldı. Gidiş gelişleri sınırlandırıldı. Süleyman Caf’ın oğlu Muhammed Salih Şahperest, Ş. 1333/ 1954 yılında bu ilin reisi oldu. 1941 yılında İran tabiiyetine geçti. Mülkleri İran’dadır. Babası ve kardeşleri Irak vatandaşı olarak kaldılar. Mikâilî, ŞatıRi, GeLali, RaxZadî, İsmail Azizî, Şeyh İsmailî, Harunî, Kemalî, Bâgûşî, Mendemî, Kubadi, Velid Begî, ÎNahî, Kelâşî ve TurHani tayfa ve cemaatlerinden oluşan Caf ilinin büyük bölümü Müslüman ve Sünni’dir. Tütün ve buğday üretirler. Kasr-ı Şirin Andlaşması’na göre Caf aşiretine ait bazı kaleler Osmanlı sınırları içerisinde kalmıştı. (R.Blaga, s.164-181; Dr.Mes’ud GülZaRi, Kirmanşahan ve Kürdistan, 1.cilt, s.84; Ber-reSi Cem’iyetşiNaSi Egalliyethâ-yı mezhebi der-İran, 2.20-29; http://wowturkey.com/forum/vewtopic, Samir Savalan, 18 Ekim 2008; http://tr.wikipedia.org/Kürtler; http://www.eksisozluk.com/Komala) Bkz.→Kürdistan BV; Kara-Koyunlu Türkleri İl/ Ulusları; Guranlar (Goranlar/ Göranlar/ Gôranlar)


Yüklə 9,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   88




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə