Erdem ve mutluluk



Yüklə 32 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə28/77
tarix14.05.2018
ölçüsü32 Kb.
#43822
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   77

seçme yapacak, kuvvete ve yıkıcılığa tapınmakla, kendini akla 
ve sevgiye vermek arasında bir seçme yapacak kadar özgürdür. 
Bütün insar ,r "idealist"tirler ve bedensel tatmini aşan bir şeye 
ulaşmak için çaba gösterirler. Yalnızca inandıkları ideallerin 
çeşidi bakımından birbirlerinden ayrılırlar, insan aklının en iyi 
görünüşleri kadar en şeytanca görünüşleri de, insanın bedeninin 
değil, işte bu "idealizmin", yani ruhunun ifadeleridir. Bunun 
içindir ki, bir ideale ya da bir din duygusuna sahip olmanın kendi 
başına değerli bir şey olduğunu iddia eden rölativist bir görüş 
tehlikeli ve hatalıdır. Din-dışı ideolojilerde karşımıza çıkan 
idealleri de kapsayacak şekilde, her idealin aynı insanî ihtiyaca 
cevap verdiğini anlamak zorundayız; idealleri, doğru olup 
olmadıklarına, insanın kendi güçlerini geliştirmesine imkân verip 
vermediklerine ve insanın kendi dünyası içerisinde dengeli ve 
uyumlu bir biçimde yaşama ihtiyacına ne derece gerçek bir 
cevap verdiklerine göre değerlendirmeliyiz. Bunun içindir ki, 
insan davranışına yön veren itkileri anlamanın, ancak insanlığın 
içerisinde bulunduğu durumu anladıktan sonra gerçekleşebile-
ceğini tekrarlıyoruz. 
2. Kişilik 
İnsanlar birbirlerine benzerler, çünkü insanlığın içerisinde 
bulunduğu durumdan ve bu durumun yarattığı çatallaşmalardan 
hepsi payını almaktadır; insanî problemlerini kendilerine özgü bir 
biçimde çözmeleri bakımından ise tek ve biriciktirler. İnsan 
kişiliğinin sonsuz derecede çeşitli oluşu, insan varlığının ayırt 
edici niteliğidir. 
"Kişilik" derken, tek bir bireyin ayırt edici niteliği olan, onu 
tek ve biricik hale getiren kazanılmış ve kalıtımla geçen ruhsal 
özelliklerin tümünü anlıyorum. Kalıtımla geçen özelliklerle 
kazanılmış olanlar arasındaki fark, bütünüyle ele alındığında, 
70 
mizaç, yetenek ve doğuştan gelen ruhsal özelliklerin tümü ile 
karakter arasındaki farkla eş-arılamlıdır. Mizaç farklarının ahlâkî 
bir anlamı olmadığı halde, karakter farkları gerçek ahlâk 
problemini oluşturmaktadır; bir insanın yaşama sanatında ne 
derece başarılı olduğunu gösteren farklardır bunlar. "Mizaç" ve 
"karakter" deyimini kullanırken ortaya çıkan karışıklığı önlemek 
için, kısaca mizaç üzerinde tartışmakla işe başlayacağız. 
A. Mizaç 
Hippocrates, dört çeşit mizacı birbirinden ayırmıştır: Öfkeli, 
sıcakkanlı, hüzünlü ve soğukkanlı mizaçlar. Sıcakkanlı ve öfkeli 
mizaçlar kolayca heyecanlanma ve ilgilerinin çarçabuk 
değişmesi ile belirlenmiş tepki şekilleridir; birinci tipin ilgileri 
zayıf, ikincisininki ise şiddetlidir. Buna karşılık, soğukkanlı ve 
hüzünlü mizaçlar ilgilerinin sürekli olması, ama yavaş yavaş 
uyarılması ile belirlenmişlerdir; soğukkanlı mizacın ilgileri zayıf, 
hüzünlü mizacınki ise şiddetlidir.
2
 Hippocrates'e göre, bu farklı 
tepki tipleri, farklı bedensel kaynaklarla ilgilidir. (Günlük 
deyimlerde bu mizaçların yalnızca olumsuz görünüşlerinin 
hatırda kalmış olması ilgi çekicidir. "Öfkeli" deyimi bugün 
kolayca öfkelenen; "hüzünlü", ruh çöküntüsüne kapılan; "sıcak-
kanlı", aşırı derecede iyimser; "soğukkanlı" ise yavaş ve ağır 
davranan anlamına gelmektedir.) Bu mizaç kategorileri, 
VVundt'un çağına gelinceye kadar, mizaç üzerinde araştırma 
yapan kimselerin çoğu tarafından kullanılmıştır. Mizaç tipleri ile 
ilgili çağdaş kavramların en önemlilerini ortaya atanlar Jung, 
Kretschmer ve Sheldon
3
 olmuştur. 
2
 Dört mizaç dört ana unsurla simgelenmiştir: Öfkeli =ateş= sıcak ve kuru, 
hızlı ve kuvvetli; sıcakkanlı =hava= sıcak ve nemli, hızlı ve zayıf; soğukkanlı 
=su= soğuk ve nemli, ağır (yavaş) ve zayıf; hüzünlü =toprak= soğuk ve kuru, 
ağır (yavaş) ve kuvvetli. 
3
 Charles VVİlliam Morris'in, mizaç tiplerini kültür tiplerine uygulayan Paths of 


Bu alanda daha fazla araştırma yapmak gerektiğine, 
özellikle mizaçla bedensel süreçler arasındaki karşılıklı ilişki 
konusunda daha fazla araştırma yapmak gerektiğine şüphe 
yoktur. Ancak, karakterle mizaç arasında açık ve seçik bir ayrım 
yapmak da gerekecektir, çünkü bu iki kavramın birbirine 
karıştırılması karakter-bilimi alanında olduğu kadar, mizacın 
incelenmesi konusunda da ilerlememizi engellemektedir. 
Mizaç tepki biçimi ile ilgilidir, yapısaldır ve değişmez; 
karakter ise daha çok bir insanın yaşantıları ile, özellikle ilk 
çocukluk günlerindeki yaşantıları ile oluşmuştur; gerçeği 
kavramak ve yeni yaşantılar edinmekle bir dereceye kadar 
değişebilir. Sözgelişi, bir insanın öfkeli bir mizacı varsa eğer, 
tepki biçimi "hızlı ve kuvvetlidir". Ama hangi konuda hızlı ve 
kuvvetli olduğu, ilişki kurma biçimine, yani karakterine bağlıdır. 
Yaratıcı, dürüst, sevgi dolu bir insansa, sevdiği zaman, bir 
haksızlıktan ötürü öfkelendiği zaman, yeni bir fikirden etkilendiği 
zaman hızlı ve kuvvetli (şiddetli) bir tepki gösterecektir. Yıkıcı ya 
da sadist bir karakteri varsa, yıkıcılığında ya da zalimliğinde hızlı 
ve kuvvetli (şiddetli) olacaktır. 
Mizaçla karakterin birbirine karıştırılması, ahlâk kuramı için 
ciddî sonuçlar yaratmıştır. Mizaç farkları ile ilgili tercihler, 
yalnızca sübjektif bir zevk sorunudur. Ama karakter farkları ah-
lâk bakımından son derece önemlidir. Bir örnek bu noktayı ay-
dınlatma konusunda yardımcı olabilir. Goering ve Himmler farklı 
mizaçta insanlardı: Goering cyclothyme, Himmler schi-
zothyme'di. Dolayısıyla, sübjektif tercih bakımından, birinci tip-
ten bir mizacı beğenen bir kimse Himmler'den çok Goering'ten 
Life (New York: Harper and Brothers, 1942) adlı eserine de bakınız. 
"Cyclothyme" deyimi aşırı heyecan ve ruh çöküntüsü arasında gidip gelen, 
"schizothyme" deyimi ise içe-kapanık, içe-dönük, bir mizaçla ilgilidir. (Çevirenin 
notu.) 
73
 ı
 127 
"hoşlanacaktı" ve bunun tersi olacaktı. Bununla birlikte, karakter 
bakımından, her ikisinin ortak bir özelliği vardı: Haris sadistlerdi 
onlar. Bunun içindir ki, ahlâk açısından ikisi de aynı derecede 
kötüydü. Buna karşılık, yaratıcı karakterler arasında, öfkeli bir 
mizacı sıcakkanlı bir mizaca tercih etmek mümkündür; ama bu 
gibi yargılar o iki insandan hangisinin daha değerli olduğunu 
gösterecek yargılar olamaz.

Jung'un "içe-dönük" ve "dışa-dönük" mizaç kavramlarının 
uygulanmasında da çoğu zaman aynı karışıklığı görüyoruz. 
Dışa-dönük tipleri beğenenler, içe-dönük olanları, serbest ve 
rahat bir şekilde davranmasını beceremeyen nevrotik kişiler 
olarak tanımlama eğilimini gösterirler; içe-dönük olanları beğe-
nenler ise, dışa-dönük olanları hiçbir şeyin derinine inemeyen, 
4
 Mizaçla karakter arasındaki karışıklığın bir belirtisi, Kretschmer'in, mizaç 
kavramının kullanımında genellikle tutarlı olmasına rağmen, kitabına "Mizaç ve 
Beden Yapısı" adını verecek yerde, Beden Yapısı ve Karakter adını vermiş 
olmasıdır. Kitabına Mizaç Çeşitleri adını vermiş olan Sheldon ise, mizaç 
kavramının klinik uygulamasında yine de açık ve seçik değildir. Onun "mizaç 
tipleri" salt mizaç özellikleriyle birlikte, belli bir mizaç tipine giren kişilerin 
karakter özelliklerini de kapsamaktadır. Eğer deneklerin çoğu tam bir duygusal 
olgunluğa ulaşmamışsa, bunların arasında bazı mizaç tipleri o mizaçla ilgili bazı 
karakter özellikleri gösterecektir. Sheldon'un, viscerotonic* mizacın özellik-
lerinden biri olarak saydığı "ahbap canlısı olma" (yani tark gözetmeksizin 
insanlarla birlikte olmaktan hoşlanma) gibi bir özellik bunun açık bir örneğidir. 
Ancak olgun olmayan, yaratıcı olmayan bir viscerotonic böyle bir ahbap canlısı 
olma özelliği gösterecektir. Yaratıcı bir viscerotonic ise herkesle değil, yalnızca 
seçtiği kimselerle birlikte bulunmaktan hoşlanacaktır. Sheldon'un belirtmiş 
olduğu özellik bir mizaç özelliği değil, bir karakter özelliğidir ve deneklerin 
çoğunun aynı olgunluk düzeyinde bulunması şartıyla, çoğu zaman belli bir 
mizaç ve beden yapısı ile ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Kullanmış olduğu 
yöntem, bütünüyle, "özelliklerin" beden yapısı ile olan istatistik korrelasyonuna 
dayandığı için ve herhangi bir özelliği dile getiren belirtilerin kuramsal bir,analizi 
yapılmadığı için, Sheldon'un, düştüğü hatadan kaçınması pek mümkün değildi. 
* "Viscerotonic" deyimi, iyi yaşamayı seven, rahatına düşkün ve ahbap 
canlısı bir mizaç tipini belirtmek için kullanılmaktadır. (Çevirenin rıotu.) 


Yüklə 32 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə