| Bilişsel Gelişim Açısından Din-Fıtrat İlişkisi |
ERUIFD
2012/2
39
yaratmak” lügatlerde en yaygın kullanılan anlamları arasında yer almaktadır. Bu
kelimenin Kuran ve Hadislerde ise yaradılış, yaratış anlamlarında anlaşıldığı
görülmektedir.
12
Fıtrat, yapı, karakter, tabiat, mizaç, tabii eğilim, huy, içgüdü,
kabiliyet gibi manalara da gelmektedir.
13
Râğıb El Isfahani “Fıtrat” kelimesini bir şeyin icat edilmesi ve ortaya konması
olarak anlamakta ve “O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ın insanları
üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değişme olamaz. Doğru ve
eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar.”
14
ayetinde geçen
“Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrat” cümlesini insana doğuştan Allah’ı
tanıma ve O’nu bilme yetisinin verildiği şeklinde yorumlamaktadır.
15
Elmalılı
Hamdi Yazır ise “Fıtrat”ı “yaratılışın ilk tarzı ve mahiyeti, orijini” olarak
değerlendirmektedir. Ayette geçen "insanları onun üzerine..." ifadesini, her bireyin
kendine özgü bir yapısından değil, bütün insanların müştereken sahip oldukları bir
yaratılış özelliği olarak yorumlamaktadır.
16
Yine Hamdi Yazır “Allah sizi, analarınızın karnından hiçbir şey bilmez
durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.”
17
ayetini, insanın doğuştan bir bilgi ile doğmadığı ve bildiği şeyleri sonradan
öğrendiğini savunmaktadır. Yine bu ayetteki Allah’ın insanlara kulaklar, gözler ve
kalpler vermesini de bu duyular vasıtasıyla Allah’ın varlığının anlaşılabileceğini ve
insanın doğuştan Allah’ı tanıma ve bilmeye kabiliyetli yaratıldığının bir kanıtı
olarak yorumlamaktadır. Kur’an-ı Kerim’in bu ve benzeri ayetlerinden
anlaşıldığına göre Allah insanı yaratırken kendisini tanıma
kabiliyetiyle de donattığı anlaşılmaktadır. "Nefislerinizdekini görmez
misiniz?"
18
ayetinden, insan nefsinde Allah’ın varlığının delillerinin olabileceğinin
anlaşılabileceği gibi, insanın doğasında Allah’ın varlığını anlayabilecek birtakım
yeti ve yeteneklerin varlığı da anlaşılabilir.
Bu ayetlerin yanında “Ben (gizli) bir hazine idim; bilinmek istedim,
mahlûkatı yarattım. Kendimi onlara tanıttım, onlar da beni tanıdılar”
19
hadisi yukarıdaki ayetleri destekler nitelikte gözükmektedir. Ayrıca,
12
Yaşar Nuri Öztürk, Fıtrat ve Din, İstanbul 1997, s. 37.
13
İbn Manzur, Lisânü'l-Arab, Beyrut, (t.y.), V, 55)
14
30/Rum, 30.
15
Ragıb El Isfahani, Müfredat; Elfaz’ıl Kur’an, Üçüncü Baskı, Beyrut, 1423H (2002M), s.
640.
16
http://www.kuranikerim.com/telmalili/rum.htm
(10/07/2014)
17
Nahl, 78.
18
Zariyât, 51/21.
19
Acluni, Keşf’ül Hafa, C. II, Kahire, H. 1352, s.132.Not: Bu senedi olmayan, ne sahih ne
de zayıf hadis olarak bilinmeyen ve bundan dolayı İbni Teymiyye tarafından Hz.
Muhammed’e ait olmadığı iddia edilen bir hadistir. Ancak bu hadis “Ben insanları ve
cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (51/Zariyat, 56) ayetinin anlamını tefsir
etmesi sebebiyle anlamı doğru olarak kabul edilen ve özellikle tasavvuf alanında oldukça
sık kullanılan bir hadis olarak bilinmektedir.
| Ali KUŞAT |
ERUIFD
2012/2
40
“Fıtrat” kelimesinin yaklaşık 55 hadiste geçtiği ifade edilmektedir.
20
Bu hadisler
gruplandırılmış ve ilk grupta “Fıtrat” hadisi olarak bilinen “Her doğan belli bir
fıtrat üzere doğar, sonra anne-babası onu Yahudi, Hıristiyan ya da Mecusi yapar”
hadisinin farklı rivayetleri ele alınmıştır. Bu hadis bazı hadis kaynaklarında ve
yorumlarında her doğan çocuğun “İslam Fıtratı” üzerine doğduğu sonradan anne-
babası onu kendi dinleri üzere yetiştirdikleri şeklinde yorumlanmaktadır. Fakat bu
yorumun gerçeği yansıtmadığı ve “İslam Fıtratı üzere doğar” şeklindeki
rivayetlerin de sahih olmadığı vurgulanmakta ve bu hadislerden insan doğasında
Allah’ın varlığını tanıyabilecek bir kabiliyet ile yaratıldığı anlaşılmaktadır.
21
Bu anlamlardan hareketle fıtrat kavramını, bireyin doğuştan sahip olduğu
yaratılış özellikleri, Allah’ı, doğaüstü güçlerin varlığını, kavrayabilecek ve ona
inanabilecek bir kabiliyet ile yaratması olarak anlayabiliriz.
Bu dini kaynakların yanında bazı felsefeciler ve psikologlar da, insanda
doğuştan doğaüstü dünyayı kavramaya yönelik bir kabiliyetin varlığından
bahsetmektedirler. Bunlardan Friedrich Schleiermacher kutsalın içimizde
olduğunu ve bunun duygular şeklinde yaşandığını belirtir.
22
İnsanın doğaüstü güçlü varlık ya da varlıklara niçin inandığı ve ona karşı
birtakım yükümlülükler hissettiğinin motivasyonu üç genel başlık altında
incelenmektedir. Bunlar duygusal, zihinsel ve sosyo-kültürel nedenler olarak ele
alınmaktadır.
23
Elbette dini inancın duygusal ve sosyo-kültürel nedenleri vardır.
Ancak bir kişide bunun fıtrattan gelen bir alt yapısı mevcut olmaz ise ne duygusal
ne de sosyo-kültürel nedenlerin insanları doğaüstü görünmeyen bir varlığa
inandırması mümkün olamaz. Örneğin tat alma duyusunu kaybetmiş birisinin
gıdaların tadını alması nasıl mümkün olmaz ise, doğaüstü bir varlığı
kabullenebilme yeteneğine sahip olmayan birisinin de Allah’ın varlığına
inanabilmesi düşünülemez. Böyle bir birey doğaüstü bir varlığı bilişsel olarak
kavrayamaz ise onunla duygusal bir ilişki içerisinde olması da imkânsız hale
gelecektir. Varlığı kavranamayan bir şeye karşı duygusal yakınlık hissedilmesi de
mümkün olmayacaktır. Bu makalede söz konusu olan din duygusunun
doğuştanlığından ziyade, doğaüstü bir gücün varlığının kavranmasının doğuştan
gelen bilişsel bir yapı ile ilişkili olduğunu düşünmek daha yerinde olacaktır.
Dini Gelişimin Bilişsel Yapı İle İlişkisi
Kırk yılı aşkın bir süre çocukların zihinsel gelişmelerine yoğunlaşan Piaget
bir zekâ gelişim teorisi geliştirmiştir. Psikolojinin, düşünme süreci ile ilgili bir
yapısal zihinsel gelişim teorisi geliştirdiği için J. Piaget’e oldukça şey borçlu
olduğunu söyleyebiliriz. Bu teori sayesinde, gelişim dönemlerine has düşünce
20
A. Kadir Evgin, “Hadislerde “Fıtrat” Kavramı ve “İslam Fıtratı” Söyleminin Tenkidi”,
KSÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1(2003), s. 93-110.
21
Bkz. H. Hökelekli, İslam Ansiklopedisi,“Fıtrat” md., ss, 47-48; A. Kadir Evgin,
“Hadislerde “Fıtrat” Kavramı ve “İslam Fıtratı” Söyleminin Tenkidi”,, s. 93-110.
22
F. Schleiermacher, On Religion, çev. John Oman, Harper&Row, New York, 1958, s.
93.
23
Hüseyin Peker, Din Psikolojisi, Samsun, 2000, s. 66.