“Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimizi görmediler mi? Onları, sizi
yerleştirmediğimiz bir şekilde yeryüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur
yağdırmış, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından ötürü
yok ettik ve ardından başka bir nesil yetiştirdik” (En’am Suresi: 6/6)
Görüldüğü gibi her ne kadar Galaktik Adem’den bahsedilmese de,
Kur’an’da bizim neslimizin haricinde de nesillerin yeryüzünde yaşadığı ve
dolaylı olarak başka Ademler’in de mevcut olduğu anlatılmaktadır.
Kaldığımız yerden devam edelim…
Altın Çağ’ın yaşandığı dönemlerde yeryüzünde Galaktik Irk’a mensup
varlıklar bulunmaktaydı. Galaktik Irk’ın en son uzantıları olarak, Mu ve
Atlantis Uygarlıkları’nı görmekteyiz. Kutsal Kitaplar’da sözü edilen büyük
tufanla birlikte bu Galaktik Irk’ın son temsilcileri de yeryüzünden silinmişler
sadece çok küçük bir kısmı bizim kıtalarımıza göç ederek varlıklarını
sürdürebilmişlerdir.
Ezoterizm’de bu varlıklara “Naakaller” adı verilir. Ezoterik kayıtlar
Naakaller’in Tibet dolaylarında gizli bir yeraltı uygarlığı oluşturduğundan
bahseder. Agarta adı verilen bu yeraltı uygarlığı günümüzde hala varlığını
sürdürmektedir.
“Galaktik Irk”ın yeryüzünden kaybolmasından hemen önce, bizim devremizin
başlangıcını teşkil edecek fizik bedenlere ihtiyaç vardı. Zaman bir hayli
ilerlemiş ve insanlığın aşamalı aşağıya iniş sürecinin bir sonucu olarak,
“Demir Çağı”nın bedenleri imal edilmesi gerekiyordu. Bu tamamıyla bir
laboratuar çalışmasını gerektiren, genetik biliminde uzmanlaşmış “Galaktik
İnsanlar”ın yapabileceği bir işti.
Tevrat’ta anlatılanlardan; Yehova ve grubunun, muhtelif gezegenlerde, her
devreden sonra ruhi varlıkların gelişim süreçlerini sürdürebilmeleri için
doğacakları biyolojik bedenleri imal ettiklerini anlıyoruz.
İşte bu noktada Tevrat’ta Yehova olarak isimlendirilen “uzaylı” varlıklar
devreye girmiş ve bizim devremize ait ilk bedenleri imal etmişlerdir.
Bu sır tüm dinlerde ve tüm mitolojilerde üstü örtülerek anlatılmıştır.
Mitolojik anlatımlarda geçen ilahların bir kısmı, sözünü etmeye çalıştığımız
Galaktik Irk’a mensup ileri seviyeli insanların sembolüdür. “Ruhsal İdare
Mekanizması”na bağlı olarak çalışan bu uzaylıların, dünya üzerinde ne kadar
önemli bir fonksiyon gördükleri, dinlerin ve mitolojilerin tam anlamıyla
açıklığa kavuşmasından sonra çok daha iyi anlaşılacaktır. Ancak günümüze
kadar gelebilen Ezoterik kayıtlarda bunlarla ilgili son derece önemli bilgiler
mevcuttur. Ne yazık ki yurdumuzda bu konuyla ilgili fazla bir araştırma
yapılamamış ve kamuoyu bu konuda yeterince bilgilendirilememiştir.
***
Dini Öğretiler’de Adem’in meydana getirilişiyle ilgili bir başka ilginç
ayrıntı daha verilir. İslam’ın Kitabı Kur’an-ı Kerim’de, Adem’in balçıktan
yaratıldığı söylenir. Buna benzer ifadeler diğer dinlerde de vardır. Örneğin
İbraniler’in Kutsal Kitabı Tevrat’ta Adem’in yerin tozundan yaratılmış olduğu
anlatılır. Her iki ifade de birbiriyle aynıdır.
Balçıktan ya da yerin tozundan yaratılmak ne demektir? Burada kastedilmek
istenen, doğrudan doğruya dünyasal bir molekül yapısıdır. Dünyaya ait
moleküler yapının kullanılmış olmasıdır. Bu bizim devremizin Ademi’dir.
Diğer Adem’in moleküler yapısı ise tamamen farklıydı. Dünya’ya ait değil
dünya dışına ait bir yapıdan oluşmuştu. Yani Elohimler’in dünyasından….
Böylelikle değişen yeryüzü şartlarına en uygun Adem soyu meydana
getirilmiş oluyordu… Demir Çağı’nın çocuklarının, bedenlerinin ilk örnekleri
artık hazırdı… Galaktik Uygarlığın temsilcileri ise, geçmişin anıları arasında
eriyip gitti… Ama izlerini ve hatıralalarını dünyada bırakarak…
YILANOĞULLARI - TANRIOĞULLARI ve
TANRI’NIN OĞLU İSA…
Gerek Batı, gerekse Doğu Ezoterizmi’nde, her dinde, hayatsal kudreti,
hayatsal değişimi, devri daimi simgeleyen bir işaret vardır. Bu işaret “Yılan”
sembolüdür. Bu sembol tüm toplumların geleneksel bilgilerinde, kültürlerinde
ve dinlerinde karşımıza çıkar. Ezoterizm’in en önemli sembollerinden biridir.
Ve birden fazla anlamı vardır. Yılan sembolü bazı yerlerde kuyruğunu ısırırken
gösterilmiştir. Kuyruğunu ısıran yılan tekrar eden bir süreci anlatır. Bu
tekrarlama, Evrendeki kanunların birbirleriyle olan yakın ilgisini de ifade
eder. Aynı zamanda tekrardoğuşun da sembolüdür. Yaşamın ve ölümün arka
arkaya gelmekte olduğunu dile getirir.
Aynı zamanda spiral galaksiyi de ifade eder. Bilindiği gibi evrende bilinen
birkaç tip galaksi çeşidinden birisi de spiral galaksidir. Mensubu
bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi de işte böyle bir spiral galaksidir. Bu
açıdan sembole yaklaştığımızda, ki bunu toplumların mitolojileri ve dinleri de
doğrulamaktadır; yılan, Galaktik Uygarlığın da sembolü olarak kullanılmıştır.
Örneğin Eski Amerika Kıtası’nda yaşayan yerlilerin mitolojilerinde geçen
“Yeşil Tüylü Yılan” böyle bir semboldür. Yerlilerin mitolojilerinden
öğrendiğimize göre “Yeşil Tüylü Yılan” gökyüzünden gelmiş ve 52 yıl
yerlilerle birlikte yaşadıktan sonra yine gökyüzüne doğru uçarak gitmiştir.
Yeryüzünde kaldığı 52 yıl süresince de yerlileri her alanda eğitmiştir. Bu yılan
Aztek İnka ve Maya Mitolojilerinin temel sembolüdür ve Kukulkan olarak
anılır. İşte bu sembol “Galaktik Irk”a mensup varlıkların arkalarında bırakmış
oldukları izlerden sadece bir tanesidir.
Yine birçok toplumun kültürlerinde ve folklorik inançlarında dile getirilen
“Yılanoğulları” ya da “Tanrıoğulları” sözüyle de anlatılan sır buna
dayanmaktadır. Yani bir zamanlar yeryüzünde de yaşamış olan “Galaktik Irk”a
mensup varlıkların hatıralarından ibarettir.
Ezoterik yazıtlarda ve mitolojilerde geçen “Yılanoğulları” sembolü dinsel
kitaplarda “Tanrıoğulları” olarak ifade edilmiştir. İkisinin de aynı anlama
gelen semboller olduğunu yine Ezoterik kayıtlardan öğreniyoruz.
Gerek Hristiyan dünyasında, gerekse de İslam dünyasında yüzyıllardır tam
olarak anlaşılamayan bir mesele vardır. Ne olduğu bir türlü çözülememiş,
Dostları ilə paylaş: |