kurtarabilecektir. Bu sözlerimizin doğruluğunu ya da yanlışlığını şüphesiz ki
zaman hepimize gösterecektir.
Konu yine bizi bir başka alana çekti…
Konuyu daha fazla dağıtmayalım…
***
XLVIII. ve XLIX. Bablar X. ve IX. Babların tekrarıdır.
L. ile LXII Bablar sayesinde ruh yeniden “hayat nefesini” bulur. Önünde Yer
ve Gök Kapıları’nın açıldığını ve aynı zamanda Osiris’in Mekanı olan Semavi
Nil’in sularını görür. Ve Osiris’e “suya sahip olmam için gerekeni yap” der.
Özetini aktardığımız bu bölümler sanırım fazla bir açıklamaya gerek
bırakmayacak şekilde okuyucuda bir anlam bulmaya başlamıştır. Çünkü
yukarıda geçen sembollerin ne anlamlara geldiği hakkında yeterli açıklamaları
daha önce yapmış olduğumuzu düşünüyorum. Örneğin inisiyasyonun üst
kademelerine doğru elde edilen “Yer’in ve Göğün Oğulları” adı verilen bir
gruba dahil olmanın ne anlama geldiği üzerinde uzun uzun durmuştuk. Ama yine
de toparlayacak olursak; ölen varlığın, öte alemin şartlarına gittikçe uyum
sağladığı ve kendisine aktarılan bilgilerle, öte alemin üst katmanlarına doğru
tırmandığını ve uyanmaya doğru hızla ilerlediğini söylebiliriz. şu anda varlığın
hala tam olarak uyanmadığını görüyoruz. Bunu da “Semavi Nil’in sularına
sahip olmam için gerekeni yap” sözlerinden anlayabilmekteyiz. Ölmüş olan
varlık belli bir aydınlanmaya ulaşmış olmasına rağmen asıl uyanması
gerçekleşememiştir. Ezoterik öğretiler Semavi Nil sembolünü Ruhsal İdare
Mekanizması’nın şuurlandırıcı ve bilgilendirici tesir ve enerjileri olarak
açıklarlar. Bu bilgiler ışığında “Ölüler Kitabı”na devam edelim…
LXIV.’den LXXV. Bablar’a kadar olan bölümlerde, ruhun güneşe nasıl
yükseleceğini, İsis’in bağrında nasıl gençleşeceğini, “anası olan gök
mekanında” nasıl yeniden doğacağını, gökte olan tanrılarının yanında oturmaya
nasıl kabul edileceğini ölüye anlatır.
Bu bölümün en önemli sembollerini sırasıyla ele alalım: Ruhun güneşe
yükselmesi, gençleşmesi, anası olan gök mekanı ve bu mekanda yeniden
doğması, tanrıların yanında oturmak… İşte bütün bunlar, içlerinde önemli
ezoterik bilgileri saklayan sembollerdir. Peki bu sembollerin gizlediği ezoterik
gerçekler nelerdir? Teker teker kısaca incelemeye çalışalım.
Güneş: Gerçeğin sembolüdür. Daire ile gösterilmiştir. Geometrik şekillerin
en mükemmeli olarak ele alınmasının nedeni sürekliliği ve küreselliği
sembolleştirme özelliğinden dolayıdır. Güneşe doğru yükselmek de gerçeğe
doğru giden yolun ifadesidir.
Gençleşmek: Ruhun özündeki yetenek ve bilgilere yeniden kavuşması
anlamına gelir. Başlangıçtaki mükemmelliyete dönüşü ifade eder.
Anası olan gök mekanı: Ruhun kozmik kökenini ve ilahi potansiyalinin
mitolojik anlatımıdır. Yeniden bu mekanda doğmak ise; dünyadayken daralan
şuurunun sonucu olarak unuttuğu gerçek benliğini ve kökenini, ruhun yeniden
hatırlaması anlamına gelir.
Tanrıların yanında oturmak: Burada çok tanrıcılığın ve putperestliğin
izlerini bulmak mümkün değildir. Tüm mitolojik öğretilerde olduğu gibi
“Ölüler Kitabı”nda da sözü edilen tanrılar, öncelikle Ruhsal İdare
Mekanizmesı’nın sembolü olarak Ezoterizm’de ele alınmıştır. Bir başka
yaklaşımla ruhların öz itibariyle mükemmelliyetini anlatır. Ancak ruhlar
dünyaya doğmakla bu mükemmelliyetlerinden belirli bir süre uzak
kalmışlardır. Ancak öldükten belli bir süre sonra ruhlar yeniden asıl
benliklerini hatırlayabilmektedirler. Tanrıların yanında oturmaya kabul
edilmeleri de, üstü örtülü bir şekilde bunu anlatır.
LXXVI. Bab’dan C. Bab’a kadar ölüye, kendini değiştirmesi için “değişim
sırlarının formülleri”ni seçmesi tavsiye edilir. Böylelikle Horus’un şahini
veya soğuk bölgelerin “Işıklı Ruhu” olabilecektir. Değişim formülleri ölünün
yeni bir bilgelik kazanabilmesi için, okuyucu rahip tarafından tekrarlanır. Artık
ruh, kendisini mutlular arasına veya atılmışların evrenine gönderecek
“mahkeme” önüne çıkabilecek ve yılanların yardımıyla, ölülerin çekeceği
RA’nın “güneş kayığı”nda yar alabilecektir. Öbür dünyaya girdiğinde,
böylelikle her yerde “eski kıymetlerin” izlerini görebilecektir.
CI.’den CXXIV. ‘ye kadar olan Bablar, ölünün, Batı’nın sırlarının ve
tanrıların yazıcısı olan Thot’un Gizli Kitapları’ndaki “sırlar bilgisi”nin
anlaşılabilmesi için okunur. Bütün bu uğraşlar, Osiris’in Krallığı’nın önüne
gelmeden önce “ışığın yedi derecesi”nden geçebilmek içindir.
Mısır’ın Ölüler Kitabı”nda da Thot’un gizli kitabından sözedilmektedir.
Atlantisli bir bilge olan ve sırların Mısır’a getirilişinde aktif bir görev aldığı
bildirilen Thot ile ilgili Ezoterik kaynaklarda hayli ilginç bilgiler
verilmektedir. Bunlar arasında Thot’un gerçekten de yazmış olduğu bir kitabın
bulunduğu ve uzun yıllar İskenderiye Kitaplığı’nda bu kitabın saklandığından
sözedilir. Bu kitap ne yazık ki günümüze kadar gelememiştir. İskenderiye
Kitaplığı’nın yakılarak yok edilmesi sırasında birçok gizli kitapların
kaçırıldığı bilinmektedir. Ancak bunların arasında maalesef Thot’un kitabı yer
alamamıştır.
Işığın yedi derecesinde geçmek diye sembolleşitirlen mesele de oldukca
ilginç ve önemlidir. Bu sembolün de üzerinde durmadan geçmek
istemiyorum…
Ezoterizm’de ışık sembolünün önemli bir yeri vardır. Karanlıkları
aydınlatması bakımından “ışık”, ezoterizmde karanlığın ve cahilliğin karşıtı
olarak nitelendirilmiş ve bilginin sembolü olarak da sembolleştirilmiştir. Bu
kozmik bir bilgidir. Mitolojik bir dille anlatacak olusak; tanrılar bilgisinin yer
yüzüne sızan huzmeleridir. Bu anlamda “ışık” her zaman bilgiyle eş değerde
tutulmuş ve bu anlayış içinde ele alınmıştır. Kozmik bilginin ve ilahiliğin
sembolü olmuştur. İslam Ezoterizm’de ışık = nur olarak isimlendirilmiştir.
Ancak burada dikkatlerden kaçmaması gereken bir başka küçük ayrıntıda
büyük bir sır gizlenmiş durumdadır. Işığın yedi derecesi… Evet bu başlı
başına büyük bir bilginin sembolüdür. Kur’an-ı Kerim’in de yedi kat
bohçalanarak verildiğinden sözedilir. Yedi rakamının tüm toplumlarda kutsal
bir sembol olarak ele alınmış olmasının bir sebebi vardır. Bu da Ruhsal İdare
Mekanizması’nın yedi kademeden oluşan plansal bir hiyerarşiden oluşmuş
olmasıyla bağlantılı bir meseledir.
Eski toplumların göğü yedi kat olarak ifade etmeleri de hep buna dayanan
sebeplerden dolayıdır.
Ezoterizm’de yedi sayısının bir başka önemi daha vardır. Dünyayı sembolize
eden dört sayısıyla, göğü sembolize eden üç sayısının birleşmesinden meydana
geldiği için yedi sayısı aynı zamanda gökyüzüyle yeryüzünün evliliğinin, yani
vuslatın da sembolü olarak nitelendirilmiştir. Gök yüzüyle yeryüzünün
birleşmesi, iki mekan arasındaki köprünün yani tanrılarla insanlar arasındaki
kopmayan irtibatın sembolüdür. Daha açık söylemek gerekirse, “Ruhsal İdare
Mekanizması”nın yeryüzü insanlarıyla zaman zaman kurduğu, bilgilendirmeye
yönelik irtibatlarının ifadesi olarak karşımıza çıkar. Bu nedenle de yedi
rakkanının Ezoterizm’de özel bir yeri ve anlamı vardır.
Yedinin bir başka önemi de sembollerin yedi ayrı açılımının
yapılabilmesidir. Yani her bir ezoterik sembol yedi ayrı dereceden
anlaşılabilecek bir potansiyalle oluşturulmuş durumdadır. Bir başka ifadeyle
yedi kat bohçalanmıştır. Her insan kendi şuur kapasitesine göre bu sembolleri
Dostları ilə paylaş: |