165
Prof. Dr. Feroz AHMAD
masına izin vermemiş olmalarına rağmen banka işgali de büyük güçlerin
müdahale etmesini sağlayamamıştır
2
.
1889’da kurulmuş olan Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti de
Sultan’ın istibdadını yıkmak, bir anayasal monarşi (meşrutiyet) kurmak,
reformlar yapmak ve imparatorluğu modernleştirmek amaçlarını taşıyor-
du. Bir gündem belirlemek konusunda anlaşmaya varmakta zorlansalar da
ARF, İttihat Terakki ile işbirliği yapmak istiyordu. Jön Türkler ise kendi
aralarında bölünmüşlerdi. Ahmet Rıza’nın önderliğindeki grup imparator-
luktaki bütün unsurların birliğini (ittihadını) sonra da reformlarla ilerle-
meyi (terakkiyi) arzu ediyordu. Prens Sabahattin’in grubu olan Teşebbüs-i
Şahsî ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti ise milletlerin çoğunluğu tarafından
desteklenen adem-i merkeziyet ve reform politikalarını savunuyordu.
Ermeni ulusçuluğunun merkezlerinden biri olan Van’da, ARF örgü-
tünün çalışmalarını takip eden İngiliz Konsolos muavini şöyle yazmıştır:
Cemiyet’in politikaları eşit derecede güçleri olan Doğu ve Batı merkezi
Komiteleri tarafından belirlenmektedir. Batı Komitesinin genel merkezi
İsviçre’de, Cenevre’dedir. Temel sorumluluğu hareketin Avrupa’da tanı-
tımının yapılması ve para toplanmasıdır; bir de baskı makinaları vardır.
Doğu Komitesi ise Tifl is’tedir... Bu komite Rusya’da devrimci propaganda
yapıp gerektiğinde Ermeni gençleri militan olarak kaydeder, para toplar,
silâh ve mühimmat satın alır veya çalar ve bunları Türkiye’ye (Osman-
lı İmparatorluğu’na) geçirir. Aynı zamanda Rus devrim hareketinin, pek
çok mezalim ve suikasta sebep olan Kafkasya temsilcisi olduğundan do-
layı Van’daki yerel komitenin elini Türkiye meselelerinde epeyce serbest
bırakır...
Doğu Komitesi ile bağlantılı olarak, Türkiye’de merkezleri Van, Muş,
Erzurum, ve Trabzon’da olan dört yerel komite vardır. Devrimcilerin
Türkiye’deki en önemli merkezi Van’dır... Komite, eskiden Türkiye’ye Rus
fedai çeteleri gönderirdi; artık bunu durdurdu, ve (komitacılar) kendilerini
neredeyse tamamen propagandaya, cephane ve mühimmat depoları top-
lamaya, Kürtleri ve Jön Türkleri yanlarına çekme çalışmalarına veriyor-
lar. Mevcut politikaları, hiç gürültü patırtı çıkarmamak ve Müslümanların
desteğini kazanabilmek için ellerinden gelen her şeyi yapmak. Bu durum
komitenin şu anda basmakta olduğu, hemen hepsi Müslümanlara hitap
2 Louise Nalbandian, The Armenian Revolutionary Movement, Berkeley 1963, s.176-177;
William L. Langer, The Diplomacy of Imperialism 1890-1902, New York 1951.
166
HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER
eden çok sayıda broşürden de anlaşılabilir. Farkındalar ki Müslümanların
işbirliği ve desteği olmaksızın amaçlarına ulaşmaları mümkün değil.
Bu ‘fedailere’ dair birkaç husus ekselanslarının ilgisini çekebilir...
Hareket ederken takip ettikleri fi kirler şöyledir. Ermenistan’daki koşulla-
rın iyileşmesi için Avrupa müdahalesinin söz konusu olmadığını düşünü-
yorlar. Bunun yanısıra, Avrupalı güçlerin Sultan’dan almak istedikleri bir
şey olduğu zaman bunu terörizm denilebilecek yollardan güç kullanarak
gerçekleştirdiklerini düşünüyorlar. Bundan dolayı, Daşnaklar da amaç-
larına terörizm politikası ile ulaşmayı ve istibdada sebep olan kimseleri
cezalandırmayı umuyorlar. Kullandıkları yöntemlerde kesinlikle vicdan-
sızlar. Amaçlarının daha iyi bir hükümet olduğunu söylüyorlar. İdarenin
Türklerin elinde olmasına itiraz etmeseler de mevcut kötü yönetime karşı
çıkıyorlar; ve şu anda Jön Türkleri ve Kürtleri hareketlerine katmak için
gerekli her çabayı gösteriyorlar. Müteveffa Ali Bey zamanında bu çabala-
rında biraz olsun başarıya ulaştılar, ancak bu yeni Vali zamanında Türkler
(işbirliği yapma fi krinden) epeyce soğudular
3
....
Jön Türkler, Temmuz 1908’de, Sultan’ı anayasayı tekrar yürürlüğe
koyması için ikna ettiklerinde işte durum bundan ibaretti.
Anayasa’nın tekrar yürürlüğe sokulmasıyla birlikte, milletler, mec-
liste temsil edilmelerinin kendilerine imparatorluk genelinde iyileşmeler
sağlayacağını umdular. Dönemin fotoğrafl arından da görülebileceği gibi
anayasanın tekrar yürürlüğe konmasını kutlayan Müslüman, Hıristiyan ve
Musevîler arasında büyük bir sevinç vardı. Fakat iyimserlik çok sürmedi.
Meşrutiyet dönemindeki Ermeni topluluğunu tasvir eden Sarkis Atamyan,
topluluğun üç ayrı gruba bölündüğünü yazar: İTC’ye benzer bir şekilde
yükselen orta sınıfın altındakileri temsil eden Daşnaklar Anadolu’da güç-
lüydüler. Bunlar 1908’deki en güçlü gruptular. Geçmişte Sultan’la işbirliği
yapmış olan ve devrimden sonra ayrıcalıklarını yitirmekten korkan Patrik-
lik ruhban-zengin Ermeni topluluğunu ve
amira sınıfını temsil ediyordu.
Hınçaklar ise Rus sosyalizmine uzanan kökleri
ile Marxist grubu oluştu-
ruyorlardı. Bunlar, en devrimci olup en az etkili olan gruptu. Dönemin Er-
meni gazetelerine atıfta bulunan Atamyan, Patrikliğin Daşnaklarla işbirliği
yapmak istediğini belirtir. Ancak, daha güçlü olan ve Ermeni yüksek bur-
juvazisi ‘amira’ ile sınıf farklılığı olan Daşnaklar, onları paraya tapmakla
ve sahte vatanseverler olmakla suçladılar
4
. Ermeni burjuvazisi siyasî ör-
3 Dickson to O’Conor, Van 2 Mart 1908, FO 371/533.
4 Sarkis Atamian, The Armenian Community, New York 1955, s.159ff, 164-165, 171.