Microsoft Word içindekiler doc



Yüklə 2,39 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə97/110
tarix28.08.2018
ölçüsü2,39 Mb.
#65015
1   ...   93   94   95   96   97   98   99   100   ...   110

Recep Yıldız 
192 
yıkılmıştır. Bunlardan 7’si medrese, 21’i camidir.
19
 Halk fakir düşmüştür, Türkler çocuklarını 
okutamamaktadırlar ve öğretmen bulmak zaten çok zorlaşmıştır. Bunun sonucunda da Türkler kitleler 
halinde göç etmişlerdir. 
1908 ile 1944 yılları arasını kapsayan Krallık Döneminde ise krallık ilan eden Bulgaristan Devleti 
ile Osmanlı hükümeti arasında bir protokol imzalanmıştır ki Bulgaristan’da yaşayan Türklerin biraz da 
olsa rahata kavuşabildikleri bir dönem olarak değerlendirilebilir. Özellikle bu sözleşmenin “Başmüftü ve 
müftüler, indelhace Bulgaristan’daki maarif-i umumiye meclislerini ve mekatib-i islamiyeyi ve 
medreseleri teftiş ve lüzum görülen mahallerde mektepler ihdası  zımmında teşebbüsat-ı lazıme icra 
edeceklerdir....” 
20
  şeklinde ifade edilmiş olan 6. maddesi ile Türkler az da olsa baskılardan 
uzaklaşabilmiştir. Anlaşma ile müftülükler doğrudan  İstanbul’daki  Şeyhülislamlık’a bağlı olacaklardır, 
Bulgaristan hükümeti Türk okullarına maddi yardım da dahil olmak üzere gerekli yardımda bulunacaktır. 
Böyle bir yakınlaşma ile Osmanlı ve Bulgaristan müttefik olarak Birinci Dünya Savaşı’na girerler ve 
yenilirler.  
Savaş sonrasında Türkler Kurtuluş Savaşını başlatırlarken Bulgaristan’da da iktidar değişir ve 
Çiftçi Partisi hükümet olur. İlişki devam eder ve 1919-1923 yılları arasında bu rejimin idaresinde Türkler 
biraz rahat nefes alırlar. Örneğin, Medresetün-Nüvvab açıktır. Müdürü ve öğretmenleri vardır. Ancak 
1920’lerde Bulgaristan Türkleri arasında tartışmalar vardır ve bu tartışmaların nedeni Türkiye’deki 
dönemin gelişmelerine karşı takınılan farklı tutumlardır. Mesela, Nüvvab okulu kendi müftü ve kadısını 
yetiştirmektedir ve Mustafa Kemal’in devrimlerine muhaliftirler, Türkiye’deki gelişme ve gidişattan 
memnun değildirler. Bir kısım Türk ise devrim taraftarı olarak, Nüvvab okulu ve çevresini Bulgarların 
işbirlikçisi olarak değerlendirmektedirler. Bu görüşün sahipleri Türk Öğretmenler Birliği mensubudurlar 
ki bu birliğin açılışı Türkiye’den Bulgaristan’a geçmiş olan bazı Jön Türkler iledir ve birlik diplomatik 
yollarla Türkiye tarafından desteklenmektedir. Abdülhamid’den kaçanların bir bölümünü oluşturan bu 
insanlar, Bulgaristan’da “Muvazene” adlı bir dergi çıkarmaktadırlar. 
21
 Bu birliğin amacı, kurulmuş olan 
Türkiye Cumhuriyeti ve gerçekleştirilmiş olan inkılaplar üzerine, Bulgaristan’da yaşamakta olan 
Türklerin Türkiye’deki gerçeklerden haberdar olması ve Atatürkçü bir gençlik yetiştirmektir. Bu gerekçe 
ile latin haflerine geçiş istenir, fakat bu sorun iki Türk örgütü arasında çetin bir çatışma konusu olur. 
Bunun üzerine ağır bastığı görülen birlik, 1928’de bir kongre yaparak, Bulgaristan’daki Türk okullarında 
Latin alfabesiyle eğitim-öğretim yapılması kararı alır. Ancak birlik, 23. Kongresini yaptığı 1933 yılında 
Bulgar hükümetince dağıtılır. 
Bu dönemde Türkiye’de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması yönünde büyük başarılar ve 
zaferler kazanılır. Buna bağlı olarak Bulgaristan’da yaşamakta olan Türkler arasında özellikle gençler 
çeşitli spor klüpleri kurmaya başlarlar. Hatta 1923-1924 yıllarında kurulmuş olan klüpler bir ‘Spor 
Birliği’ oluştururlar. Özellikle de Folluklu Kel Pehlivan’ı 
22
 örnek alırlar. Deliorman’dan yetişmiş olan 
meşhur güreşçiler hepimizin malumudur. Ancak şunu da ifade etmek lazım gelir ki, Spor Birliği’nin 
faaliyetleri sadece güreşten ibaret değildir ve her alanda ve dalda faaliyet gösterme çabasındadırlar. 
Ayrıca bir çok sıkıntıya rağmen geçmişten gelen gelenek ve adetlerini de devam ettirebilmektedirler. Bu 
da tarihle ve kökleriyle bağlantılarını yaşatabilmenin bir yolu olarak görülmektedir. Özel kıyafetlerini 
giyerek eğlendikleri ve 1985’e kadar bütün detayları devam ettirdikleri Hıdrellez Bayramı, bir örnek 
teşkil etmesi açısından önemlidir.

 
                                                 
19
 Şimşir, age., ss.10-35. 
20
 age., s.9. 
21
 age., ss.98-102. 
22
İbrahim H. Akıncı, “Madalyasız Şöhretlerimiz”, Balkan Türklerinin Sesi, Sayı:7-8, 1991, s.32. 

 Ateşin kötülükleri temizlediği, hastalıkları kovduğu inancı Bulgaristan Türkleri arasında yaygın bir inanıştır. O akşam, 
Türkiye’de de olduğu gibi, ateşler yakılır ve üstünden atlanır. Ateşin külünden de, sağlıklı olacakları ve kötü ruhlardan 
korunacakları inancı ile çocukların alınlarına birer damga vurulur. Yılan gibi zararlı hayvanlardan korunması inancı ile de bu 
kül damgalarından biri de evlerin kapılarına yapılır.  


Batı Dünyasının Çifte Standartlı Yaklaşımlarına Bir Örnek: "Ermenilerin Tehciri ve Bulgaristan Türkleri Kıyaslaması" 
193 
1934 yılına gelindiğinde ihtilal olur ve Türk okul encümenleri dağıtılır. İdare başmüftülüğe geçer. 
Başmüftü Naib sıfatıyla, Hüseyin Hüsnü Efendi’dir.

 1935’te Bulgaristan Türk okullarında Osmanlıcaya 
dönüş başlar. Fakat Türk Devleti’nin de araya girmesiyle bu uygulama da uzun sürmez ve 1938’ de tekrar 
latin harflerine dönülür. Ancak belirtmek lazımdır ki, bu çatışmalar sebebi ile 1700 okulun 1250’sinin 
kapatıldığı 1939 ile 1944 yılları arasında 
23
 Bulgaristan’da Türk eğitimi zor günler yaşar. Bir yandan da 
kitap yokluğu ve fakirlik hakimdir. Dolayısıyla okul açık olsa da okula gidilecek/gönderilecek güç yoktur. 
Halk Cumhuriyeti Dönemi olarak isimlendirilen ve 1944-1985 yılları arasını kapsayan yıllar, 9 
Eylül 1944 günü komünist hükümetinin kuruluşu ile başlar. Bu rejim değişikliği zihniyet değişimi 
yanında sosyal değişmeyi de beraberinde getirecektir. Buna bağlı olarak Bulgaristan Türkleri de 14 Mayıs 
1945 tarihinde “Işık” dergisini çıkarmaya başlarlar. Eski rejimin baskılarına maruz kalmamak için yeni 
rejime sempati ile yaklaşılır, hatta yeni rejim bazen övülür. Bol bol kardeşlik ve eşitlik temaları işlenir. 
Yeni rejimden ışık mensuplarının istekleri şöylece ifade edilebilir: 

 
Başmüftü ve yardımcılarının görevden alınması, 

 
Başmüftünün yalnızca din işleriyle uğraşması, 

 
Başmüftülüğe gönderilen %10 vakıf gelirlerinin kaldırılması, 

 
Eski idarece alınan okulların geri verilmesi, 

 
Haftada sadece bir saat din dersi konulması, 

 
Bütün Türk okullarında eğitim-öğretimin latin harfleriyle olması, 

 
Türk öğretmenlerin maaşlarının hükümetçe ödenmesi, 

 
Türk okullarında müdür ve başöğretmenlerin Türk olması. 
24
  
Işık dergisinin bu yaklaşımına rağmen Bulgaristan’da yaşayan Türk halkı yeni idareye 
güvenmemektedir ve ‘Bulgarların faşisti de komünisti de Türk düşmanıdır’ anlayışındadırlar. Zira 
1946'da Türk azınlık okulları için istenilen / bildirilen 177.600.000 leva yerine Bulgar Parlamentosu’nun, 
60.000.000 leva ayırması bu anlayışlarının delili olarak sayılmıştır. Işık grubu ise bu ayrılan pay için yine 
de şükranlarını ifade eder.
25
 Ancak 1945’ten itibaren ‘camilerin bir kısmı kapatılmış, mevcut camilerin bir 
çoğuna da ancak Cuma namazı için izin verilmiş, fakat camiye gidenler takip edilmiş ve tepkilere maruz 
bırakılmıştır. Müslüman Türkler için hacca gitmek –özellikle 1985 öncesinde 20 yıl- imkansızdır. 
                                                                                                                                                             
Sabah olunca erken kalkılır, evin avlusuna varıncaya kadar temizlik yapılır, yün eşyalar dışarı çıkarılıp havalandırılır, ateş külüne 
biraz daha eklenerek evin etrafına saçılır. Erkekler tarlalarını ve arazilerini ziyarete giderler. Zira, sahipleri gelmezse çimenlerin 
ağladığı inancı hakimdir ve erkek kulağında başakla eve döner. O gün bir hıdrellez kuzusu kesilir ve misafir ağırlamak için 
hazırlıklar tamamlanır. 
Ayrıca o gün “nişan çıkarma” denilen bir tören düzenlenir. Bu iş, en son evlenmiş olan bir genç ailenin evinin bahçesinde yapılır. 
Sonrası köyün belli bir yerinde devam eder. Bu iş önce küçük bir kız tarafından görülür. Fakat, köyün en okumuş, mümkünse 
de köyün hafızı olan bir kadın tarafından okunan ayetlerle başlar.  İlk nişan kim adına çıkarsa o yıl istediğine kavuşacağına 
inanılır. Nişan çıkarma bitince gelinler bardaktaki su ile ellerini ve yüzlerini yıkarlar. Mahalli kıyafetlerle dernek yerine gidilir. 
Dernek, sekmecilik, ayak oyunu gibi eğlendirici oyunlarla başlar, alaylarla devam eder. Son oyun ise hafiflik olur ve hastalık 
gider inancı ile sallanmaktır ki delikanlılar genç kızları sallarlar. Sallanan kızlara sevdiği, istediği delikanlı sorulur ve 
söyleyinceye kadar da havalara uçurulur. Nihayet bayram şenlikleri misafirleri uğurlamakla son bulur. (Süleyman Çelik, 
Hıdrellez Bayramı, Esinti, Sayı:2, 1990, ss.30-31.) 

 Hüseyin Hüsnü Efendi, Medresetü'l-Kuzât mezunudur. İttihat ve Terakki taraftarı değil, Hürriyet ve İtilaf yanlısıdır. 
23
 Şimşir, a.g.e., ss. 152-163. 
24
 A.g.e., ss. 167-176.  
25
 Age., ss. 183-187. 


Yüklə 2,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   93   94   95   96   97   98   99   100   ...   110




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə