S e t a 1 y ı l l ı ğ ı



Yüklə 5,84 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə251/256
tarix18.06.2018
ölçüsü5,84 Mb.
#49335
1   ...   248   249   250   251   252   253   254   255   256

599

a r a p   b a h a r ı   v e   t ü r k   d ı ş   p o l i t i k a s ı

ittifakı menfaatleri doğrultusunda ele alması 

yapısal bir zorunluluk olarak sunulmaktadır. 

Bununla birlikte, bu pozisyonun dikkat çeken 

bir özelliği de dönemin ruhuna uygun olarak 

bölge  halkı  ile  organik  bağları  olan  AK  Parti

yönetimine Türkiye modelinin ve özgüveninin 

sınırlarını hatırlatması, bu özgüvenin açmazla-

rını göstermeye çalışmasıdır. Bu süreçte en faz-

la altı çizilen iki nokta, Arap Dünyasının tabii 

liderinin Mısır olduğu ve Türkiye’nin çevresin-

deki “sorunlu ülkeler” için demokratikleşmeyi 

teşvik eden bir dış politika vizyonunu ABD ve 

Avrupa olmadan hayata geçiremeyeceğidir. 

Bu pozisyonun, ilk etapta karşısında konuş-

landırılabilecek bir diğer pozisyon ise, ABD 

ve İngiltere’nin Türkiye’ye gösterdiği teveccü-

hü “yeni emperyal oyun”un bir uzantısı olarak 

görmekte ve Türkiye’nin bu oyunun parçası 

olmaması gerektiği uyarısını yapmaktadır. Bu 

çerçevede mezkûr ülkelerle yapılacak bir iş-

birliğinin Türkiye’yi bölgeye yabancılaştıracağı 

uyarısında bulunulmakta ve bunun maliyetinin 

taşınamaz olacağı hatırlatılmaktadır. Yine İsra-

il sorunu etrafında bölgedeki adaletsiz yapıya 

dikkat çeken AK Parti Hükümetinin bölgedeki

ideolojik yumuşak gücünü zayıflatmasından 

korkulmaktadır. 

Birbirine ters bu iki pozisyonun buluştuğu 

nokta, her ikisinin de Türkiye’nin yeni Ortado-

ğu politikasının özerkliğini ve dış politika ya-

pıcılarının kimlik tercihlerini gündeme taşıyor 

oluşlarıdır. Bu meyanda cevabı aranan soru, 

“Yeni Türkiye”nin yeni Ortadoğu’da kimin sesi 

olacağı, bir başka deyişle kazanımların kimin 

hanesine yazılacağıdır? 

Arap Baharı öncesinde dış politikanın kuru-

cu söylemlerinden biri olarak karşımıza çıkan 

“komşularla sıfır sorun politikası” öncelikle 

özerklik  iddiası  taşımaktaydı.  2003  Irak  işgali

öncesi  Irak’a  komşu  ülkeler  toplantıları  ile  ilk

emareleri görülen bu tercih son 9 yılda gide-

rek güçlendi. Oysa Tunus’la başlayan değişim 

hareketinin Suriye durağında yaşananlar son 

aylarda Türkiye’nin dış politikasında yeni bir 

eğilimi ortaya çıkardı. Bölgedeki demokratik-

leşme perspektifine sahip çıkan bu yeni eğilimi 

kontrollü gerilim politikası şeklinde isimlendi-

rebilmek mümkündür. Suriye örneğinde görü-

lebileceği gibi otoriter komşu yönetimlere sert 

tavırlar koyarak risk alan bu “gerilim siyaseti” 

özerk dış politika arayışının yeni bir yansıma-

sıdır. 


Tam da bu nedenle, Türkiye’nin ABD’nin böl-

gedeki planlarına uygun olarak Suriye’deki re-

jime karşı kampanya yürüttüğü tezinin, son on 

yılın dış politikasının ilkelerini ve pratiklerini 

gözden kaçırdığını iddia etmek mümkündür. 

Aynı şekilde İran ile yakın bir gelecekte bu 

yüzden sorun ve çatışma ortamına sürükleni-

leceği tezi de isabetli değildir. Bununla birlikte 

İsrail’le olduğu gibi, İran’la da bahsettiğimiz 

özerk dış politika menfaatleri bağlamında 

kontrollü gerilimlerin yaşanması da kuvvetle 

muhtemeldir. Füze radar sisteminin kurulma-

sı ve Suriye’ye uygulanan yaptırımlar İran’ı ra-

hatsız etse de Türkiye ve İran arasındaki derin 

ekonomik ilişkiler ve karmaşık stratejik denge-

ler bu gerilimlerin kontrol altında tutulacağını 

düşündürmektedir. 

Türkiye’nin Ortadoğu politikasındaki yeni 

eğilimin yaratacağı kazanımların kimin hane-

sine yazılacağı kaygı uyandırmakta ve bu da 

dış politikada özerkliğin yitirileceği korkusu 

üretmektedir. Hâlbuki daha önce de ABD’nin 

Büyük Ortadoğu politikasına hizmet etmekle 

suçlanan AK Parti Hükümeti, Türkiye’nin milli

menfaatleri çerçevesinde Batı ile ters düşebildi-

ğini göstermiştir. 

Arap Baharı ile birlikte, bölgemizde Birinci 

Dünya Savaşı sonrasında kurulan düzenin ye-

rinden oynadığı gün gibi aşikârdır. Bu yeni or-

tamda Türkiye’nin İran’ın Şii siyasetinin karşı-

sında “Sünni dünyanın sekter koruyuculuğu”nu 

üstlenmesinin getireceği kutuplaşmanın tehli-

keleri ortadadır ve bu durum hükümet çevrele-

ri tarafından gayet iyi bilinmektedir. Söz konu-

su kutuplaşmanın derinleşmesi ve Türkiye’nin 

“Sünni dünyanın sekter koruyuculuğu”na so-

yunması eski-yeni sömürgeci güçleri ve İsrail’i 

ziyadesiyle memnun edecektir. Ortadoğu’daki 

düzeninin bizzat bölge ülkeleri tarafından ku-

rulmasını isteyen Türkiye, kendi özerkliğini ar-

tıracak yeni bir dengenin peşindedir ve denk-

Arap  Birliği  ile  koordineli  olarak 



Suriye’ye  ekonomik  yaptırım  uygula-

yan  Türkiye  uzun  süredir  ilk  defa  sert 

gücünü göstermekte.



600

a r a l ı k   1 1

leme eklenen yeni unsur demokratikleşme 

perspektifidir 



Asıl meydan okuma

Bu noktada asıl kritik olan Türkiye’nin bu yeni 

demokratikleştirme misyonu ile birlikte ortaya 

çıkacak sıkıntıları nasıl yöneteceğidir. Demok-

ratikleşme bölgede zamanın ruhudur, bu doğ-

ru. Ancak otoriter yönetimlerin dönüşmesinin 

ne kadar kanlı olduğu da bir diğer doğru tespit. 

Arap Birliği ile koordineli olarak Suriye’ye eko-

nomik yaptırım uygulayan Türkiye uzun süre-

dir ilk defa sert gücünü göstermektedir. Ne var

ki Arap Baharı öncesinde Türk dış politika-

sında demokratikleşme konusuna gerekli ilgi-

nin gösterilmediği, bölgeye yönelik ekonomik 

entegrasyon arayışının ve yumuşak bir reform 

çağrısının ötesine geçilemediği belirtilmelidir. 

Gelinen noktada, demokratikleştirme gündemi 

Türk dış politikasında Amerikan dış politika-

sından bile daha öncelikli bir konuma sahiptir. 

Kritik soru, hegemon bir aktör olarak ABD’nin 

sert ve yumuşak gücüne rağmen başaramadığı 

hedefi Türkiye’nin gerçekleştirip, gerçekleştire-

meyeceğidir. Sorunun cevabını Esed rejiminin 

düşüş hikâyesinin yazılacağı günlerde alacağız. 

İki muhtemel durum var: Ya Türkiye, bölgede 

farklı kesimlere aynı anda ilham veren model-

lik konumunun yumuşak gücünü, büyüsünü 

kaybedecek ya da ekonomik kalkınma ve yer-

leşik demokrasi performansıyla bu konumu 

pekiştirebilir. 

Sabah, 10.2.2011



Yüklə 5,84 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   248   249   250   251   252   253   254   255   256




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə