görünümün mü daha memnun edici olduğunu sorar ve aralarında
elbette büyük bir
fark olduğu yanıtını alır
286
.
Memorabilia’da yer alan başka bir hikâyeye göre ise; bir zamanlar Atina’da
yaşayan ve güzelliği dillere destan olan Theodote adlı bir kadın varmış.
Sokrates,
arkadaşlarının onun güzelliğinden söz ettiğini duyunca, haydi hep beraber gidip bu
güzeli görelim demiş. Theodote’nin evine vardıklarında, bir ressam onun portresini
yapmaktaymış. Sokrates, arkadaşlarına; kimin daha şanslı olduğunu sormuş.
Güzelliğini sergilediği için o mu yoksa bu güzelliği seyrettikleri için izleyenler mi?
Bu şansın karşılıklı olduğuna kanaat getirildikten sonra; Sokrates, hem Theodote’nin
hem de orada bulunan annesinin şatafatlı, zengin giyimlerine dikkat eder. Evde de
hizmetçiler çalışmaktadır. Theodote’ye geçim kaynağını sorar. Tavladığı
arkadaşlarının cömertliği sayesinde yaşamını sürdürdüğünü duyunca, ne çeşit bir
hileyle onları tuzağına (ağına) düşürdüğünü sorar. Herhangi bir tuzağı olmadığı
yanıtı karşısında; Sokrates, ona aslında bedeninin
ve içindeki ruhun bir tuzak
olduğunu belirtir. Ruhunun, o farkında olmasa da hangi bakışla memnun edeceğini,
hangi sözle neşelendireceğini ve hevesli bir talip geldiğinde nasıl karşılayacağını ona
gösterdiğini söyler. Arkadaşlarından biri hastalandığında onu ziyaret etmesini ve
hatırını sormasını, yine herhangi bir arkadaşına iyi bir talih isabet ettiğinde onu tebrik
etmesini de yine ruhu ona öğretmiştir. Theodote’ye; sözleriyle değil ama
yaptıklarıyla ikna ederse, dostlarının onu tatmin edeceğini söyler. Arkadaşlarına
yapacağı tüm
iyilikleri, ancak onların ihtiyacı olduğunda sunması gerektiğini de
öğütler. Sohbetin sonunda; Theodote, Sokrates’ten onu sık sık ziyarete gelmesini rica
eder. Ancak, Sokrates’e göre bu mümkün değildir. Kamu uğraşıları ve özel işleri
286
Xenophon 1968, 231-235
78
(erkek eşlikçileriyle yaptığı sohbetler) tüm zamanını alıyordur.
Öyle ise; der,
Theodote, ben sana geleceğim
287
.
Sokrates hakkında ilginç bir bilgi de Diogenes Laertios’ tan gelir. Anlattığına
göre; Atina akropolünde bir zamanlar üç güzel tanrıça heykeli varmış ve bunlar
kimilerince Sokrates’e atfedilmiştir
288
. Filozof Timon da (İ.Ö 320-230)
289
ona
“yontucu” diyordu. Arkeolojik veriler ise; bu heykellerin daha eski bir sanatçıya ait
olduğunu göstermiştir
290
.
Sokrates’in idam cezası aldığı, infazını beklemektense
-adaletsizliğin eğrilikle
ortadan kaldırılmasının yanlış olduğunu söyleyerek, hapisten kaçmayı reddedip
291
baldıran zehri içerek- intihar ettiği davanın ardından, “…Atinalılar çok geçmeden
pişman oldular ve palaistralarla gymnasionları kapattılar… Sokrates’i, Lysippos’un
eseri olan ve Pompeion’a yerleştikleri tunç bir heykelle onurlandırdılar
292
”…
Sokrates’le yakın bir ilişki içinde olan öğrencileri, ölümünden sonra onun
görüşlerini kendilerince yorumlayıp düşünce sistemleri ve okullar kurmuşlardır. Bu
sistemlerden en önemlisi, düşünce tarihinin tanıdığı ilk
büyük sistemi kurmuş olan
Platon’dur
293
. Platon’un sanata bakışını, bir sonraki bölümde irdeleyeceğiz. Burada
yalnızca Sokrates düşüncesinin etkisi altında kurulmuş dört küçük Sokrates sonrası
okulu belirtecek ve kimi üyeleriyle ilgili ilginç aktarılara yer vereceğiz.
287
Xenophon 1968, 240-249
288
Copleston 1997a, 89
289
Speake 1994, 640
290
Copleston 1997a, 89
291
Platon 1996b, 16
292
Laertios 2003, 83
293
Cevizci 1998, 75
79
İ.Ö 4.yüzyılda Sokrates’in öğrencisi Elis’li Phaidon tarafından kurulan Elis-
Eretria okulunun temsilcileri, daha çok ahlakla ilgili problemlerle ilgilendiler
294
.
Sokrates’in ilk öğrencilerinden olan Megara’lı Eukleides tarafından
kurulan
Megara okulunun felsefesi, önce Miletos’lu Eubulides sonra İasos’lu Diodoros
Kronos gibi felsefecilerin etkisiyle herhangi bir görüşü ya da tezi saçmaya indirgeme
yoluyla çürütmek üzere tasarlanmış akıl yürütme ya da argümanlara dayanan bir tür
eristiğe bağlı kalarak gelişmiştir Bu okulun üyelerinden yine Megara’lı olan Stilpon
(İ.Ö 320 civarı)
295
, anlatıldığına göre; Phidias’ ın Athena’sı hakkında şöyle
bir soru
sormuş: “ Zeus’un kızı Athena bir tanrı mıdır?” Karşısındaki, “evet” deyince; “ama
bu, Zeus’un değil Phidias’ın!” demiş. Öbürü “doğru” deyince ; “öyle ise tanrı değil!”
demiş. Bu yüzden Areopag mahkemesine çıkarıldığında, düşüncesinin doğru
olduğunu ileri sürmüş. Çünkü Athena bir tanrı değil tanrıçadır ve tanrılar erkektir.
Gene de Areopag yargıçları ona derhal kentten ayrılmasını buyurmuşlardır. Bunun
üzerine tanrı takma adıyla anılan Theodoros, ona şaka yollu takılmış: “ Stilpon bunu
nereden biliyordu yoksa eteğini kaldırıp altına mı baktı”
296
.
Kirene okulu ise; İ.Ö 4.yüzyılın başında Yunanistan’ın
Kuzey Afrika
sömürgelerinden Kirene’de kuruldu. Kurucusu, İ.Ö 435’te doğan Kirene’li
Aristippos idi. Okul; bireyin hazzını, ahlaki eylemin biricik ölçütü yapmıştı. Okul
üyelerine göre; yaşam bilgeliği, içinde bulunan andan tat alma sanatından meydana
geliyordu
297
.
294
Von.Aster 1999, 106
295
Copleston 1997a, 108
296
Von Aster 1999, 109
297
Cevizci 1998, 76-77
80