Tarihi Materyalizmin Çarpıtıcılığında Zıtların
Birliği
25
Gelin şimdi bu mantığı profesörümüzün üretim ve mülkiyet ilişkilerini birbirinden
koparması ve sınıf mücadelesinin kökeni olarak üretim ilişkileri anlayışını ilave
edelim.
Proletarya diktatörlüğü şartlarında sınıf mücadelesi üzerinden ideolojik-siyasi
ilişkilere, dolayısıyla hukuki ilişkilere hücum edersin, ki bu hukuki ilişkilerin sınıfsal
ilişkilerle, sınıfların gerçek tanımıyla, ve de üretim ilişkileri ile mekanik bir bağını
kurmamalı, bunlar arası ilişki bir ihtimaliyet ilişkisidir. Hukuki olarak mülkiyet
ilişkilerini değiştirmek, onları proletarya devletinin malı haline, sosyalist mülkiyet
haline getirmek gerçek sınıfları ve üretim ilişkilerini değiştirmez, bu daha sonranın
işidir. Kaldı ki, sınıfların ve sınıf mücadelesinin varoluş şartları üretim
ilişkilerindedir. Sınıf mücadelesi ilk,birinci, esas vs. olduğu için onunla işe başlanır,
bunlar üzerinden ekonomik ilişkiler, üretim ilişkileri değiştirilir. Ama bu sınıf
mücadelesine yol açan köken nedir? Mülkiyet ilişkileri değişmesine rağmen
bunlardan kopuk olarak yaşamını sürdüren kapitalist üretim ilişkileri. Sınıfların
varoluş şartlarının kökeni, sınıf mücadelesinin varoluş şartlarının kökeni burada. Ve
de sınıf mücadelesi ilk, birincil, üretim ilişkilerini değiştirmeye başlamak için sınıf
mücadelesi ile işe başlamalısın... sınıf mücadelesinin kökeni de üretim ilişkisinde...
sınıf mücadelesi yapasın ki kapitalist üretim ilişkilerine son veresin, iyi ama kapitalist
üretim ilişkilerini ortadan kaldıramadığın için sınıf mücadelesi yapmak zorundasın.
İlk olarak, birincil olarak sınıf mücadelesini ele almalıyım. Birincil olan sınıf
mücadelesi. Herşeyi, kapitalist üretim ilişkilerini değiştirmek için başlangıç noktası,
ilk olan o. Onunla başlamalıyım. Onun sayesinde, onun temelinde ekonomik ilişkileri,
üretim ilişkilerini değiştireceğim.
Sınıf mücadelesinin kökeni ise üretim ilişkilerinde, kapitalizmden devraldığım
kapitalist üretim ilişkileri ve antagonist sınıflarda. O halde onlar durdukça sınıf
mücadelesi kaçınılmazdır. Eh onların değişikliği de sınıf mücadelesinden sonra
geleceğine göre... ne kapitalist üretim ilişkileri sona erer, ne antagonist sınıflar, nede
antagonist sınıflar arsı mücadele...
Sosyalizmin inşası diyordu C. Bettelheim hemen öyle Stalin’in dediği gibi beş
dakikada Beşiktaş olmaz, çok
uzun zaman ister, uzun iştir...
ÇKP kaynaklı yayınlar bir ara 1000 yıldan bahsediyorlardı, veya “Kültür
Devrimini defalarca tekrarlamak gerekecek”... falan diyorlardı... C. Bettelheim da
uzun süreden bahsederken esas mantığını sergiledi... Bu sosyalizm sonsuza kadar
kurulmaz...
Tarihi Materyalizmin Çarpıtıcılığında Zıtların Birliği
26
II. BÖLÜM
R. YÜRÜKOĞLU’NUN ÇADIRI
Tarihi Materyalizmin Çarpıtıcılığında Zıtların Birliği
27
Üretim İlişkileri ile Üretici Güçlerin Niteliği Arasındaki Zorunlu Uygunluk
Ekonomik Yasası ve R. Yürükoğlu’nun Çadırı
R. Yürükoğlu’nun SBKP 26. Kongre Raporunu değerlendiren “Yaşayan
Sosyalizm” adlı kitabını, kitaba yazdığı önsözde Emine Ezgin şöyle sunuyor: “Zor
ama Komünizm için gerekli olan, Marksizm-Leninizm ışığında aksaklıklara,
eksikliklere yönelmek, bunları açıkça belirlemek ve çözüm yolları göstermektir. Kitap
bu zor görevi başarıyla yerine getirmekte ve bu yönde birçok önemli teorik açılım
içermektedir.” (Yaşayan Sosyalizm R. Yürükoğlu, s.9.)
Burada, bahsi geçen “teorik açılımların” bazılarını ele alacak ve bunların
“Marksizm-Leninizm ışığında” mı, yoksa revizyonizmin karanlığında mı olduklarını
sergilemeye çalışacağız.
-I-
1- “Çadır” nedir?
“ Üretim araçlarının üzerinde özel mülkiyetin kaldırılmasıyla kurulan üretim
ilişkisi, bir biçimdir. Bu biçime uygun üretim güçleri düzeyi, makinalı üretimdir.
Somuta gelince, üretim güçlerinin çok değişik düzeyleriyle karşılaşırız. Üretim
güçlerinin belirli bir minimumu üzerinde sözünü ettiğimiz “biçim” yani sosyalist
üretim ilişkileri kurulabilir. Kendine uygun bir “alt yapı” tam anlamıyla car olmadan
da uygulanabilir. Böylece içi çok az dolu bir çadır kurulmuş olur. Doğru yöntemlerle
bu çadırın içinin uygun kalabalıkla, hem de daha çabuk dolması sağlanabilir.” (a.g.e.
s. 98.)
Yani R. Yürükoğlu’nun “çadır”ı üretim ilişkileridir. Çadırın içini dolduracak
şeyler de üretici güçler.
Şimdi R. Yürükoğlu’nun “Marksizm-Leninizm” ışığı ile aydınlatılmış bu çadırda
seyircilere sunduğu oyunu seyredebiliriz. Oyuncunun usta bir akrobat mı yoksa çok
komik bir palyaço mu olduğuna artık seyirciler karar versin.
2- Üretim ilişkilerinin öncelliği, veya R. Yürükoğlu’nun bir “teorik açılımı” ve
sosyalizmin buna uygun inşası.
“...(Sovyetler Birliğinde. bn.) Nesnel koşullar
ve öznel seçimler sonucu,
ekonominin teknolojik düzeyinin varolması gereken düzeye ulaşmasından çok önce
tarımda ve endüstride sosyalist mülkiyet ilişkilerine geçilmiştir. Geçilmemeliydi
demiyoruz. Yalnızca bugünkü sorunların kökenini anlamaya çalışıyoruz. Sovyetler
Birliği’nde sosyalizmin kuruluşu döneminde ve hatta bugün bile, üretim ilişkileri,
kendine uygun üretim güçleri düzeyinden önde gitmiş (a.b.ç.) ve gitmektedir. Üretim
güçlerini ileriye doğru çekmektedir (a.b.ç.). Bir anlamda, önce çadır kurulmuş ve
onun kolaylaştırıcı etkisi altında içi döşenmeye başlanmıştır.
Az gelişmiş ülkelerde kurulan sosyalizmin kaçınılmaz yoludur bu.” (a.g.e., s. 45.)