473
Kentlerin logolarına bakıldığında gerek sosyal gerekse kültürel ve ekonomik
yapıları ile ilintili irdelendiğinde görsel gerçeklikle var olan form üzerine etkileri
araştırmanın temelini oluşturmaktadır. Bu anlamda İstanbul, yerleşim tarihi çok eski
çağlardan itibaren Avrupa ve Asya kıtalarının kesiştiği noktada bulunan kenttir.
Kentin tarihsel gelişim sürecine bakıldığında farklı uygarlık ve kültürlere ev
sahipliği yapmıştır.
Corbusier’e göre İstanbul “bir şehir bizi kırık çizgileriyle etkiler; gökyüzü
onun düzensiz silüetiyle yırtılmıştır. Ahengi nerede bulacağız? Güzellikleriye ün
salmış eski şehirlerde, ya bir merkez etrafında ya da bir eksen boyunca tasarlanmış
koordine biçimler arasında yürürüz” (Kortan, 2013, s. 79)
İstanbul tarih boyunca yaşadığı değişimler kentsel formlarında ve yenilikçi
mimari anlayışında görülmektedir. Coğrafi konumu, yaşam kalitesi ve ticari olarak
güçlü bir kent olan İstanbul farklı karakteristlik özellikler göstermektedir. Geçirdiği
savaşların, göçlerin ve kültürel değerlerinin farklılıkları çağdaş kentlerin gelişiminde
önemli olduğu görülmektedir.
Bu anlamda İstanbul’un kültürel, geleneksel ve tarihsel
dokusunda yer alan minareler, camiler logoda ilk önce dikkat
çeker. Bu minareler ve camiler İstanbul silüetinin vazgeçil-
mez kent imgesini yansıtır. Ayrıca minareler ve camiler İstan-
bul’un tarihsel yapısını anlatır. Logonun odağında bulunan
yedi tane beyaz üçgen ise şehrin üzerine kurulduğu yedi
tepeyi simgeler. Logonun alt kısmında yer alan surlar ise ken-
tin tarih boyunca fethedilmesinin zor olduğunu ve güçlü bir
yapısının olduğunu temsil eder. Bu surların iki tane olmasının
nedeni ise kentin Avrupa ve Asya kıtalarının üzerine kurulduğunu, bu iki sur
asarındaki boşluk ise Boğaz’ı betimlemektedir.
“…yalnızca iyi tasarımın değil, modernliğinde vurgulanması gerekmektedir.
Ünlü mimar ve kuramcı Le Corbusier, şöyle diyor: “Modern olmak bir moda değil,
bir oluştur. Tarihi anlamak gereklidir ve tarihi anlayan, olmuş olan, olmakta olan ve
olacak olan arasındaki devamlılığı bulmasını bilir (Armstrong, 2012, s. 68).
Bir görsel kimlik olarak karşımıza çıkan kent logoları önemli bir iletişim
görevi üstlenirler. Kent logolarının farkı, kendi kimliğine uygun olarak hedef kitleye
doğrudan yalın, özgün bir ifadeyle aktarılmasıdır. Kent imajında oluşan görsel kül-
tür, estetik, iletişimsel ve işlevsel algıların bir araya gelmesi olarak değerlendiri-
lebilir.
Barnard’ın ifade ettiği gibi tasarım, “görsel kültür içinde görsel olan, görüle-
bilen ve işlevsel ve iletişimsel bir amacı olan şeydir. Bu tanımda kesinlikle bir akla
yatkınlık vardır. Bu akla yatkınlık, görsel kültür içinde görsel olanın tasarlanmış
şeylerde olduğu imasından ortaya çıkar. Görülebilen ve iletişimsel ya da işlevsel bir
amaç içeren şey iyi bir tasarım tanımıdır (Barnard, 2010, s. 31).
Tuncer’e göre logo, bir kent ya da kentin yerel yönetimini temsil edecek logo,
o kentin sahip olduğu değerler ve özellikler arasından tercih edilenin logolaştırıl-
masıyla ortaya çıkar. Bu, ismi kent ismini taşıyan bir ürün ya da gece kulübü logosu
gibi olmamalı. Logo, şu an, şimdi, bugün gibi yapılmış yarın da değişebilirmiş gibi
474
olmamalı. Geleceğe kalabilecek, değişen yerel yönetimlerin çekineceği ‘ağırlıkta’
olmalı. Yerel yönetimin logosu olduğu kadar kentin de logosu olmalı (Tuncer, 2011,
s. 19).
Bu doğrultuda Ankara, çok çeşitli uygarlıkların yaşadığı tarih boyunca iki kez
başkentlik yapmış bir kenttir. Kent ve çevresi coğrafi konum olarak Avrupa-Asya
arasında göç, ticaret ve fetih yolları üzerine kurulmuştur.
XIX. yüzyıl öncesi bütün Anadolu kentleri gibi, Ankara’nın kent dokusu eğri
büğrü, iki tarafında küçük ahşap evler, köşe başlarında çeşmeler ve ağaçlarla süs-
lenmiş dar yollardan meydana geliyordu (Taşkıran, 1997, s. 112). Ankara 1923’te
Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olduktan sonra modern mimari kent anlayışına
sahip mimarlar tarafından çağdaş ihtiyaca cevap verebilecek tarzdaki yapıları
günümüze kadar uzanmaktadır.
Değişen ve gelişen teknolojiyle beraber kentlerde sürekli
gelişir ve değişirler. Ankara’nın gelişim seyrine baktığımızda tarih-
sel dokusu ve çevresel zenginlikleriyle önemli bir noktadadır.
Ankara’nın logosu, hızla gelişen ve değişen sosyal, ekonomik ve
kültürel kentin simgesi olarak tasarlanmıştır. Logoda yer alan ay
yıldız bağımsızlığı simgelerken, üst kısımdaki 5 yıldız ise Türk
devletlerinin başkentlerini sembolize etmektedir. Yukarı doğru
yükselen minarelerin arasında yer alan kubbe ise Atakule silueti
tanımlamaktadır. Atakule silueti kentin modern yüzünü betimler-
ken geçmiş ve gelecek arasında bağı yansıtmaktadır. Logonun orta kısmında yer alan
kale figürü ise Ankara kalesini temsil etmektedir.
Bir kentin en önemli öğesi olan logolar güçlü bir imajı simgeler. Türkiye’nin
en önemli metropol kentlerinden biri olan Bursa, Osmanlı Devletinin ilk başkentidir.
Ekonomik açıdan oldukça gelişmiş olan Bursa doğal ve tarihsel
zenginlikleriyle önem taşımaktadır. Camileri, çarşıları ve
gelişmiş sanayisi ile önemli bir konumdadır.
Kültürlerin beşiği olan Bursa’nın kent logosunda ilk
göze çarpan dış yüzeydeki 12 yıldız Avrupa’yı simgelemek-
tedir. Logonun iç kısımında tarih ve doğa değerleriyle birlikte
kent kimliğini vurgulayan camiler, kılıç-kalkan ekibini anlatan
göndermeler bulunmaktadır. Logonun üst kısmındaki sivri
dağlar Uludağ’ı ortadaki kubbe Yeşil Türbe’yi ve dış tarafı
çevreleyen minareler ise Ulu Cami’yi anlatmaktadır.
…Kimlik tasarlamak için bir şirketin veya kuruluşun özü, tek bir grafik
işarette ya da logoda özetlenirdi (Twemlow, 2011, s. 112).
SONUÇ
Tarihsel kent kimliğini vurgulayan logolar kurumsal marka değerlerinin bir
parçasıdır. Kenti temsil eden logolar, kentin tarihsel, geleneksel ve çevresel zen-
ginlikleriyle beraber bakıldığında üç kentte benzerlikler görülmektedir. Bu doğrul-
tuda üç kentte kullanılan ortak renk ön plana çıkmaktadır. Bu renkle ilgili çağrı-
şımlar, lacivert renginin anlamı ile vurgulanmaktadır. Lacivert renk resmiyetin,