KİNDÎ’DE KLASİK PSİKOLOJİ VE TEMEL PROBLEMLERİ
137
ne getirir ve bu formlar ya da kavramlar ve düşünceler üzerinde yapılan bir
tür zihinsel aktivasyonlar bizde zihinsel olaylar zinciri olarak ortaya çıkar
ki kişi bu eylemi uyumazken de ayık olduğu halde bir takım düşüncelere
dalarak da yani, geçirdiği dalgınlık süreci içerisindeyken de yapabilmekte-
dir. Kişi bu dalgınlık içerisindeyken,
bakarken görmez, işitirken duymaz
olur.
61
İşte insan uykuya geçtiğinde duyu kanalları tamamen işlevsiz hale
geldiğinden daha fazla tasarlama gücünü kullanır ve formlar üzerinde daha
açık ve net bir tavır içinde olur. Rüya hadisesi de böyle gerçekleşir.
62
Eğer, nefs algı gücüne zarar verecek şeylerden tamamen temizlenmişse,
o zaman, nefs, kendi etkisini o canlının organında gösterme gücüne sahiptir
ve ayniyle de olayları haber verir. Eğer canlı organ,
nefsin vereceği haber-
leri almaya tam hazır değilse ve buna bir takım engeller varsa, bu durumda
nefs, canlının ilgili olayı bir takım sembollerle ifade etmesine imkân tanır:
Seyahat edeceği zaman kişinin, rüyasında uçması buna örnektir. Uçma, se-
yahati sembolize eder.
63
Ayık durumdayken nasıl ki nefs bir takım sağlam
öncüllerden hareket ederek doğru sonuçlara ulaşıp gelecekten doğru haber-
ler verebiliyorsa, benzeri durum nefsin uyku esnasında da olabilir. Eğer
zannî, kesin olmayan
önermelerden hareket ediyorsa, bu durumda kişi rü-
yasında bir takım gerçeğe uymayan semboller görecek ve böylece rüyada
görülen ile gerçek dünya, birbirinin zıddı olabilecek durumlarla bizi karşı
karşıya getirebilecektir.
64
İşte Kindîci psikolojide uykunun ve rüyanın mahiyeti bu doğrultuda
kendini göstermekte ve yine Platoncu açıklama merkeze alınarak ilgili
bağlam işlenmeye çalışılmaktadır. Bu açıklamalar formlar nazariyesi ve
idealizm üzerinden halledilmeye çalışılırken, Aristo’ya da atıf yapılmadan
geçilmemektedir.
65
Ancak burada Kindî, nefsin
rüyada geleceğe dair bu
doğru bilgileri nasıl haber verebildiği sorununu açıklama yapmadan bırak-
maktadır. Meseleyi sadece nefsin vereceği bilgileri canlı organın hazır olup
olmamasına ve tamamen duyusal şeylerden arınıp düşünceye dalma ile
açıklama noktasında insanın otonomluğunu öne çıkaran bir yaklaşım Kin-
dîci psikolojide fark edilmesi gereken önemli bir ayrıntı olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Nitekim Kindî’nin hayat hikâyesinde müneccimlik yaptığı da söylen-
mektedir ki
66
insan nefsinin rüya âleminde geleceğe dair haber verebilece-
ğini böyle bir arka plan iyice açıklamaktadır. Müneccimlik her ne kadar
61
Kindî, “Uyku ve Rüyanın Mahiyeti Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 140.
62
Kindî, “Uyku ve Rüyanın Mahiyeti Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 140-141.
63
Kindî, “Uyku ve Rüyanın Mahiyeti Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 144.
64
Kindî, “Uyku ve Rüyanın Mahiyeti Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 144-145.
65
Kindî, “Uyku ve Rüyanın Mahiyeti Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 143.
66
T. . De Boer, “ Abu Yusuf Yakup b İshak Al-Kindî”, İslâm Ansiklopedisi, c.6 (İstan-
bul: Milli Eğitim Basımevi, 1988), 813.
DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
138
İslâm fıkıh ve kelâm tarihinde tevhid akidesine
zarar vereceği düşüncesiy-
le kabul edilmese de
67
bu konuda azımsanmayacak derecede İlmu Ahkâ-
mi’n-Nücûm başlığı altında eserin mevcudiyeti
68
Müslüman kültür açısın-
dan bu konuların önemini göstermektedir. Gerek astrolojiye, gerekse
kehanete dair Kindî’nin yazmış olduğu eserlerin farklı kültür tarihçileri/
genel biyo-bibliyografik yazarların İbnü’n-Nedîm (ö. 385/995), İb-
nü’l-Kiftî (ö.646/ 1248) ve İbn Ebî Useybi’a (ö.1270) verdiği sayılardan
hareketle ortalama 15 civarında eserlerin varlığı
69
Kindî’nin bu konuya
verdiği önemin ayrı bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
İslâm düşünce tarihinde felsefi geleneğin Kindî’den
sonraki büyük si-
ması Ebu Nasr El-Fârâbî (ö.339/950), rüyanın gerçekleşmesinde kurucu
değere sahip olan muhayyile kuvvetinin -ki Kindî bu kuvvete musavvire/
tasarım gücü demekteydi- bilgi kuramsal işlevini daha çok ve daha detaylı
işleyerek ele alır.
70
Kindî rüyada bilgi alışı yukarıda da ifade edildiği üzere
nefsin arınmasına ve engellenmemesine bağladığı halde, Fârâbî, muhayyi-
le kuvvetine Faal Aklın feyz etmesi sonucu gerçekleşen cüziyyat/tikel bil-
giler veya sadık rüyalar olarak anlar.
71
Muhayyile, taklit etme gücü olarak
Fârâbî sisteminde kendini gösterdiği için bu kuvvet, faal aklın
verdiği bil-
gileri, rüyalarla taklit edeceği yerde, bu bilgiler, ilahi şeylerle alakalı olarak
kehanetler biçiminde de muhayyile kuvvetinden sadır olmaktadır.
72
Görül-
düğü kadarıyla, Fârâbî sisteminde de kehanetin, bilgi kuramsal dayanağı
faal akıl kaynaklı olmak üzere muhayyile vasıtasıyla gerçekleştiğini ve
bunun kabul edildiğini -ki Fârâbî tarafından işleyen satırlarda
her hangi bir
eleştiri yapılmamaktadır- görmüş oluyoruz. Kindîde görülen müneccimlik
olayının Fârâbî’ce yapılan epistemolojik gerekçelendirilmesi -ki ne kadar
kabul edilir ayrı bir mesele- ortaya çıkmış olmaktadır.
Nefs ve Ölüm
Kindî öncesi kelâm geleneği ve özellikle Mutezili düşünce içerisinde
nefs tartışmalarına baktığımızda nefsin cisim olduğu tezini destekleyen
Nazzâm ve Cübbâî gibi büyük kelâmcılara rastlamaktayız.
73
Nazzâm, ru-
67
Tevfîk Fehd, “İlm-i Ahkâm-ı Nücûm”
, TD İslâm Ansiklopedisi, (İstanbul: 2000),
22:124.
68
Tevfîk Fehd, “İlm-i Ahkâm-ı Nücûm
”, TD İslâm Ansiklopedisi, 22:126.
69
Mahmut Kaya, “Kindî’nin Hayatı”,
Felsefî Risâleler, XXIV.
70
Ebu Nasr El-Fârâbî,
El-Medinetü’l-Fâzıla, çev. N.Danışman ( Ankara: MEB Yayın-
ları, 2001), 71-76.
71
Fârâbî,
El-Medinetü’l-Fâzıla, 75.
72
Fârâbî,
El-Medinetü’l-Fâzıla, 76.
73
Ebû’l-Hasen El-Eş’arî, İlk Dönem İslâm Mezhepleri- Makâlâtü’l-İslâmiyyîn ve İh-
tilâfu’l-Musallîn, çev., M. Dalkılıç, Ö. Aydın (İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2005),
262.