KİNDÎ’DE KLASİK PSİKOLOJİ VE TEMEL PROBLEMLERİ
131
İbn Rüşd’te olsun bu filozofların eserleri bütünsellikleri
içerisinde değer-
lendirildiğinde âyetlere referans önemli yer tutar. Fârâbî’de de Kindî ben-
zeri felsefi bir üslubu bulmamız mümkündür. Bu mesele aslında farklı bağ-
lamlar etrafında üzerinde çokça işlenmesi gereken bir durum ya da sorun;
ancak, şu kadarını söylemek mümkün ki en kesin ifadeyle, söz konusu dü-
şünürlerin hangi biçimde olursa olsun Kur’ân’a referans bağlamında gös-
termiş oldukları performanstan hareket ederek, dine ilişkin samimiyetlerin-
den her hangi biçimde şüphe duymamız söz konusu olamaz.
Zira bu
düşünürlerin tamamı da kendi zamanları içerisinde İslâm dinini kabul et-
meyen kimselerle felsefi anlamda tartışmış ve İslâm akidesinin doğruluğu-
na dair kesin kanaatlerini en veciz ifadelerle yapmışlardır.
. . Nefsin şlevselliği ve
üşünen Özle Farklılaşma latoncu
dealizm ve Aristocu ealizm
İnsan tabiatına dair yaklaşımlar, ilgili dünya görüşünün en hassas tarafını
oluşturur. Daha öncede ifade etmeye çalıştığımız gibi Kindî, sahip olduğu
felsefi
birikimi, ilgili konular bağlamında ele alır; ama bu ele alış, Kindî’nin
ait olduğu dünya görüşünün kapsama alanı dışında bir durum olarak
karşımıza çıkmaz. Nefsin ya da ruhun işlevsellikleri üzerinden bir nefs
analizine giren Kindî, Platoncu ayrımı esas alır ve ilgili temellendirme ya
da değerlendirmeyi bu bağlam üzerinden hareketle yapar. Nefsi; arzu, öfke
ve akıl üçlüsü bağlamında değerlendiren Platon, Kindî için de ilham
kaynağı olur. Nefsin, basit,
şerefli ve yetkin
24
olduğundan söz eden Kindî,
sahip olduğu temel güçlerin arzu ve öfke gücü olduğu ve bu güçlere aykırı
olup, bu güçleri idare eden başka bir gücün daha olduğuna işaret eder; de-
vamında ise Kindî, bu gücün cevheri ilahî ve nurani olan (akıl/ruh) olduğu-
na referansta bulunur.
25
Gerek öfke ve gerekse arzu gücünü dizginleyen
şeyin bu güçlere benzer olan bir gücün olmasının imkânsız olduğu tezin-
den hareketle akli nefsin varlığına dikkat çeken Kindî, benzerlik ve zıtlık
kavramlarından hareket eder. Akli nefs, arzu ve öfke gücüne karşıt onları
dizginleyen olması hasebiyle, onların tabiatını paylaşması
mümkün değil-
se, zıt bir tabiata sahip olacağı açıktır. Benzerlik ve zıtlık kavramlarının
aykırılığı üzerinden bir tür kıyâs-ı hulf yolunu kullanarak, arzu ve öfke
gücüne benzemeyecek bu gücün yani akıl gücünün ana ve ara niteliklerinin
ne ya da neler olabileceği kısmını sadece engelleyici olma özelliğinden
hareketle değerlendiren Kindî, kelâmi bir yöntem üzerinden hareket ede-
rek, akli nefsin tabiatına dair temel bir çıkarımda bulunur.
26
24
Kindî, “Nefs Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 131.
25
Kindî, “Nefs Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 131.
26
Kindî, “Nefs Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 132.
DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
132
Akıl
kelimesi, Arapçada, engellemek, tutmak ve yasaklamak gibi kök
anlamlarına gelir. Ahmaklığın ve budalalığın zıddı için kullanılır. Yapısın-
da toplamak ve bir araya getirmek gibi anlamları da içeren kelime, aynı
zamanda devenin ayakları bir araya getirilmesini de ifade eder.
27
Kelimenin
teknik anlamlarını ustaca işleyen İbn Manzûr’un akl ile kalbin aynı episte-
molojik semantiğe göndermede
bulunduğuna temas etmesi
28
, geleneğin
kalp algısı dışında kelimenin Kur’âni özüne ya da temeline sadık kalan bir
açıklama olduğunu göstermektedir. Aklın engelleyici özünün öfke ve arzu
güçlerine nazaran öne çıkması ve bunun kelimenin sadece semantik yapısı
ile alakalı bir anlama ya da açıklama olduğuna dair değerlendirme yapıl-
ması, söz konusu kelimenin Kur’ân bağlamında fiil kipinde kullanılması
ile yarattığı dinamizmi görmezden gelmek olur. Nitekim Kur’ân’da, akıl,
hem teorik hem de pratik aklın tüm işlevselliklerinin sahip olduğu bütüncül
içeriği
29
ile takva kavramında somutlaştırmış ve bu husus,
bireyin eylemsel
etiğinin bir finalitesi/gayesi olarak değerlendirilmiştir. Bu yönüyle düşü-
nen özümüz, bizim ayırt edici niteliğimiz olarak öne çıkar.
Kindîci açıklama her ne kadar bağlı olduğu Platoncu felsefe geleneğinin
nefs tanımlaması bağlamında böyle bir şema önümüze koysa da bu açıkla-
manın, Aristocu akıl analizine dair yaptığı ve ortaya koyduğu zihinsel gay-
ret dikkatlerden kaçamaz. Kindî’nin klasik psikoloji bağlamında ortaya
koyduğu nefs tasavvuru, Platoncu idealizmle Aristocu
realizmin birleşmesi
ile açıklanabilir. Diğer bir ifadeyle Kindî’nin nefs tasavvuru, akılsal içeri-
ğini Aristo’dan alan Platoncu yönelime ve ideale sahip bir yaklaşım olarak
karşımıza çıkar. Bu sebeple, bu tarz bir Aristocu realist akılcılığı ile Kindî,
sırasıyla Faal Akıl, Güç Halinde Akıl, Bi’l-Fiil/Müstefad (Kazanılmış)
Akıl ve Beyânî (Zâhir) Akıl ayrımına gider.
30
Nefsin biliş merkezi olması
açısından ve yapısı itibariyle basitliğinden ve bölünmezliğinden ötürü bir-
liği öne çıksa da
31
nefs ile akıl arasında epistemik bir ayrımın varlığından
söz edilebileceğini Kindî bağlamında söyleyebiliriz. Zira aklın kavrayışı
nefsin kavrayışından daha güçlü
32
ve daha devamlıdır.
Ancak böylesi bir
farklılık akıl ile nefsin birleşmeyeceği anlamına da gelmez. Kindî’ye göre,
akli suret nefsle birleşince ikisinin arasında her hangi bir ayrılıktan ve gay-
rılıktan söz edilemez hale gelir.
33
Kindî’nin de haklılıkla işaret ettiği üzere, üçüncü ve dördüncü sıralama-
da gelen müstefad akıl ile beyânî/zâhir akıl arasında sanki bir karışıklığın
27
İbn Manzûr,
isânu’l-Arab (Kahire:Dâru’l-Hadîs, 2003), 6.cilt, 371.
28
İbnManzûr,
isânu’l-Arab, 6.cilt, 371.
29
Hac, 22/46.
30
Kindî, “Akıl Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 149.
31
Kindî, “Akıl Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 150.
32
Kindî, “Akıl Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 151.
33
Kindî, “Akıl Üzerine”,
Felsefî Risâleler, 151.