Gizli sırlar Öğretisi


MAYALAR’IN GİZEMLİ YAPILARI



Yüklə 4,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə24/64
tarix29.05.2018
ölçüsü4,8 Kb.
#46588
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   64

MAYALAR’IN GİZEMLİ YAPILARI
Gelelim Mayalar’ın inşaa ettikleri yapılara…
İspanyol tarihçisi Diego Garcia de Palacio, 1576 yılında Maya şehirlerinden
biri  olan  Copan  hakkında:  “Burada  bir  zamanlar  büyük  bir  şehrin  varlığını
kanıtlayan  harikulade  tapınak  kalıntıları  bulunuyor.  İnsan,  böylesine  ilkel
insanların geçmişte bu denli güzel yapıları nasıl inşa ettiklerini anlayamıyor”
diye yazmıştı.
Copan, öylesine çok sayıda piramit, saray, yol ve kanallarla düzenlenmiş bir
şehir  ki!..  Onun  için  bu  insanları  ilkel  diye  adlandırmaya  kalkacak  olursak,
İspanyol tarihçisinin düştüğü çıkmaza saplanıp kalmak kaçınılmaz olacaktır…
Yucatan’daki Maya merkezlerinin en önemlilerinden biri olan, Çıken-İta’daki
otuz metre yüksekliğindeki “Kukulkan Piramidi”nden de söz etmek istiyorum:
Yıkıntıları  bugün  bile  muhteşem  olan  piramidin  tabanı,  55,5  metre
uzunluğunda  bir  karedir.  Dokuz  platformdan  oluşan;  kat  kat  görünümlü
piramidin yan yüzlerinin tam ortasında doksanbir basamaktan oluşan dört ayrı
merdiven  vardır.  Piramidin  en  üstünde,  yani  dokuzuncu  platformun  üzerinde,
her  iki  yanı  tüylü  yılan  sembolleriyle  süslü  olan  sütunlu  oda  görünümlü  bir
bölüm vardır. Bu bölüm, tanrısallığa yükselişin ifadesiydi. Piramidin özelliği
bunlarla bitmiyor…
Piramit öylesine ayarlanmıştır ki, her 21 Mart’ta güneşin batışından yaklaşık
olarak  1,5  saat  önce,  büyüleyici  bir  ışık-gölge  oyunu  ortaya  çıkmaktadır.
Güneşin  son  ışıklarıyla  birlikte  dokuz  platformun  basamakları,  merdiven
kenarlarında,  gölgelerden  oluşmuş  eşkenar  üçgenler  meydana  getirmektedir.
Bu, Kukulkan’ın vucudundaki dokuz kıvrımı sembolize etmektedir. Daha sonra,
bir  tür  gölge  dalgasına  dönüşmekte  ve  güneşin  batışıyla  birlikte  aşağı  doğru
süzülen  bir  yılan  görüntüsü  oluşturmaktadır.  Basamağın  en  altında  da,  ışık-
gölge oyunları yardımıyla bir yılan başı meydana gelmektedir…
21  Eylül’de  ise,  güneş  doğarken,  aynı  olaylar  bu  sefer  aksi  istikamette
yinelenmektedir.  Önce  tüylü  yılanın  başı  canlanmakta,  ardından  güneşin
ışınlarıyla  birlikte  yukarıya  doğru  tırmanışa  geçmekte  ve  yavaş  yavaş  devam
eden bu tırmanışın sonunda da gökyüzünde kaybolup gitmektedir…
Sözü edilen bu ışık gölge oyunlarının ayarlanabilmesi için; yüksek seviyede
matematik bilgisine ihtiyaç vardır.


İnşaat sırasında hiçbir iş tesadüfe bırakılamazdı, yani daha sonra düzeltilmek
üzere yapılmazdı.
Her  şeyden  önce  piramidin  inşa  edileceği  yer  hesaba  katılmak  zorundaydı.
Daha  sonra  da  dokuz  platformla,  her  biri  doksanbir  basamaklı  olan  dört  adet
merdivenin  uyum  içinde  olması  gerekmekteydi.  Çünkü  açılardaki  en  ufak  bir
sapma bile, söz konusu kesin sonucun elde edilmesine engel olurdu.


ATEŞE ve GÜNEŞE TAPMAYANLAR
Bütün  bunların  ışığında,  bu  insanların  “ilkel  insanlar”  olduğunu  söylemek
acaba  ne  derece  doğru  olacaktır.  Böylesine  yüksek  seviyeli  matematik
bilgilerine  sahip  olan  bir  toplum,  tutup  da  kendi  ellerinin  mahsulü  olan  bir
heykele nasıl tapabilir?
Eski Devirlerin toplumları ateşe, güneşe ya da kendi ellerinin mahsülü olan
heykellere  tapmıyorlardı…  Onları  sadece,  bir  meselenin,  bir  fikrin,  bir
bilginin aktarılışında sembol olarak kullanıyorlardı.
Nitekim,  eski  toplumların  geleneklerinde  ateşin  kutsal  sayıldığını,  ateşe  bir
kutsiyet  atfedildiğini  görüyoruz.  Bunun  sebebi,  özel  bir  eğitim  ve  öğretim
yoluna  girmek  anlamına  gelen  inisiyatik  öğretilerde,  ateşin,  arınma  ve
sadeleşme  sembolü  olarak  kullanılmış  olmasından  ileri  gelmektedir.  Böyle
özel  bir  eğitime  tabi  tutulmamış  bir  kimse  için  ateş,  onun  her  zaman  gördüğü
bir  ateştir.  İnisiyatik  öğretileri  ve  ezoterizmi  biraz  araştırmış  biri  ise,  ateşle
sembolize edilen asıl bilgiyi derhal kavrayı verir.
Örneğin Cehennem’de sözü edilen ateşi ele alalım ve bu konuya çok kısa da
olsa bir açıklık getirmeye çalışalım:
Ateşin, kullanıldığı yere göre farklı anlamlar taşıyabildiğini, ama genellikle
arınmanın  sembolü  olarak  ele  alındığını  belirtmiştik.  Bir  an  için,  ateşin,
arınmayı sembolize ettiğinden haberdar olmadığımızı düşünelim.
Bu  durumda,  cehennemde  var  olduğu  söylenen  ateş,  bizim  için,  fizik
dünyadaki şu bildiğimiz ateşten başka bir şey ifade etmeyecektir.
Durum  böyle  olunca  da,  cehennemdeki  ateşin  gerçekte  ne  anlama  geldiği,
bizler için meçhul kalacaktır. Ateşin, fizik bedenin olmadığı bir ortamda bize
acı  vermesi  mümkün  değildir.  Ateş  vücudumuza  değince,  biz  bundan  doğal
olarak  ıstırap  duyarız.  Vücut  yoksa,  bu  ıstırap  da  yoktur.  Ama  hemen  hemen
bütün  inanç  sistemleri,  hep  bir  cehennemden  bahsederler.  En  eskisinden  en
yenisine varıncaya kadar..
Peki,  cehennemde  başa  geleceği  söylenen  bu  ıstırapla  anlatılmak  istenen
nedir?
Bu  hususla,  inisiyatik  öğretilerin  sembolik  anlatımlarında  da  yüz  yüze
geliyoruz. Örneğin: Popol Vuh’ta da bir varlığın tanrısallaşabilmesi için, onun
cehenneme inmesi ve sonra oradan tekrar çıkması gerektiği, çeşitli motifler ve


semboller  kullanılarak,  uzun  uzun  anlatılmıştır.  Başka  geleneklerde  de  yine,
cennet  yolunun  cehennemden  geçtiği  söylenir.  Ayrıca  inisiyatik  öğretilerde
başarıyla geçilmesi gereken en önemli sınavlardan biri de “ateş sınavı”dır.
İşte bu noktadan sonra; yapılacak tek şey: Görünenin ardındaki görünmeyen
prensiplere  ulaşmaktır.  Yani  gizli  olanı,  sembolik  olanı,  batıni  olanı
keşfetmektir.
Ne  yazık  ki  günümüzde  bu  yapılamamaktadır.  Görünenin  ardındaki
görünmeyen  prensiplere  ulaşılamamaktadır.  şunu  üzülerek  ifade  etmek
istiyorum ki, İslami Kültür’ün en temel sembolleri bile günümüzde son derece
yanlış  bir  tarzda  yorumlanmakta  ve  buna  bağlı  olarak  son  derece  yanlış  bir
anlayışla  hareket  edilmektedir.  Örneğin  İslamiyet’in  en  temel  kavramlarından
olan  Cennet  ve  Cehennem  sembolleri,  İslam  Dini’nin  en  önemli  ögelerinden
birini  oluşturur.  Maalesef  bu  en  temel  öge  bile,  yanlış  bir  anlayışın  kurbanı
olmuş durumdadır.
***
Amerika  Kıtası’nın  eski  uygarlıklarından  olan  Aztek,  İnka  ve  Mayalar’ın
bazı  özelliklerine  değinmeye  çalışırken  konu  bizi  buralara  getirdi…
Kaldığımız yere geri dönelim…
İspanyollar, onları haritadan silmekle kalmayıp, zorla Hristiyan da yapmaya
çalışmışlar  ama  hiç  bir  zaman  kalplerinden  eski  inançlarını  silip
atamamışlardır.  Onlar  hiçbir  zaman  Kukulkanlarını,  Yeşil  Tüylü  Yılanlarını
unutmadılar.
Onların kalpleri bugün bile hâlâ bu duyguyla ve bu inançla atmaktadır.
Bunların ilkel insanlar olup olmadığına gelince…
Bu  kararı  size  bırakıyoruz…  Diyoruz  ve  madem  söz  Aztek  İnka  ve
Mayalardan  açıldı,  hemen  onların  Kutsal  kitaplarıyla  araştırmamıza  devam
ediyouz.


Yüklə 4,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   64




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə