konuşan varlıklar grubu yahut varlıklar grubunun sözcüsü ile Allah’ın aynı
kavramlar olmadığı tüm açıklığıyla ortadadır. Biz olarak konuşan varlık, aynı
ayette ayrıca Allah’tan bahsetmekte, onun emirlerini aktarmaktadır.
Eğer bir an için bu iki kavramın ortaklaşa Allah’ı ifade ettiğini düşünecek
olursak; konuşan varlığın kendi kendine hamdettiği, kendi kendine dileklerde
bulunduğu, kendi kendisinden kendisini doğru yola iletmesini istediği gibi
mantıksız ve anlamsız sonuçlar çıkarılması gerekecektir.
Kur’an’da insanlara “biz” diye hitabeden varlıkların fonksiyonları nedir? Bu
soruya da yine cevap Kur’an’dan gelmektedir. Aşağıdaki ayetlerin
incelenmesinden de anlaşılacağı gibi, insanlar, Cebrail’in de üyesi bulunduğu,
Kur’an’da kendisini “biz” olarak tanıtan, Allah’ın izni ve emri doğrultusunda
çalışan yüce bir topluluk tarafından sevk ve idare edilmektedir:
“Cebrail Muhammad’e şöyle dedi: ‘Biz, ancak Rabbinin buyruğuyla ineriz;
geçmişimizi geleceğimizi ve ikisinin arasındakileri bilmek O’na mahsustur…”
(Meryem Suresi: 19/64)
“… Bizim herbirimizin bilinen bir makamı vardır. şüphesiz biz sıra sıra
duranlarız. şüphesiz biz Allah’ı tesbih edenleriz.” (Saffat: 37/164-166)
Al-i İmrân Suresi’nde geçen bir ayet ise, belki de hepsinden daha ilginçtir:
“Allah, melekler, ve adaleti yerine getiren ilim sahipleri, O’ndan başka Tanrı
olmadığına şahitlik etmişlerdir. O’ndan başka Tanrı yoktur, O güçlüdür,
Hâkimdir.” (Al-i İmrân Suresi: 3/18)
Allah’ın, meleklerin ve ilim sahiplerinin şahitlik ettikleri ve ayette “O” diye
isimlendirilen Tanrı ile kasdedilen, Kadir-i Mutlak Yaradan’dır. İlginç bir
başka benzerlik de, Mu Kültürü’nde Yaradan’dan “O”diye bahsediliyor
olmasıdır. Mu Kültürü’nde Yaradan’ın isim ve sıfatı yoktur. Yaradan’dan
sadece “O” diye bahsedilirdi.
Konumuzu yavaş yavaş toparlayabilmek için, üzerinde görüp gözeticilerin
yaşadığını açıkça anlatılan bir yıldızdan bahseden Tarık Suresi’ndeki bir ayeti,
son olarak sizlere aktarmak istiyorum…
“Göğe ve gece ortaya çıkana and olsun. Gece ortaya çıkanın ne olduğunu sen
bilir misin? O, ışığıyla karanlığı delen yıldızdır. Üzerinde gözetici olmayan
kimse yoktur.” (Tarık Suresi: 86/1-4)
Kur’an’da, görüp gözetici özelliğiyle yüce bir topluluğun bulunduğu başka
ayetlerde de geçer. Ancak burada ilginç olan, “Görüp Gözetici” özelliğindeki
yüce topluluğun gece ortaya çıkan bir yıldız kastedilerek onun üzerinde
olduğunun söylenmesidir. Ezoterizm’deki karşılığı ise “Ruhsal İdare
Mekanizması”dır. Ve yine Ezoterizm’e göre bu yıldız Sirius Yıldızı’dır.
Böylelikle Sirius Yıldızı’nın gizemi Afrika’daki Dogonlar’dan sonra burada
da karşımıza çıkıyor…
AŞKIN İKİ YÜZÜ
Tekrar Hint Ezoterizmi’ne geri dönelim. Çiva ile ilgili bir efsane bizi
buralara getirdi. Az önceki Hint efsanesi aslında bir başka sırrın da kapısını
aralamaktadır.
Efsanede karşılaşılan tepe, Hint efsanelerinde “lingam” yani erkeklik organı
olarak ifade edilir. İçinde gizlediği anlam bambaşka olduğu halde, üstün körü
yapılan bir inceleme sonucu, lingamın seks ile karıştırıldığı da ayrı bir
gerçektir. Oysa ki, Fransa’da yayınlanan “Les Floralies de L’esprit” adlı
kitabında Raul Emmanuel, yapmış olduğu geniş araştırmalarının sonucunda,
lingam’ın seks ile hiç bir alakası olmadığını ifade etmiştir.
Emmanuel’in yaptığı açıklamalara biz de aynen katılıyoruz. Zira diğer
ezoterik kaynaklarla kendisinin yaptığı açıklamalar arasında büyük
paralellikler bulunmaktadır.
Peki lingam neyin sembolüydü?
O, insani değil, ilahi neslin sembolüdür. Bunun içinde her şey saflıktır.
Işıktır, çıkarsız sevgidir. Lingam, gerçek aşkın, varoluşun pozitif kutbudur.
İnsani sevgi ise bunun dünyaya olan yansımasıdır. Dünyada yaşanan sevgi onun
negatif kutbudur. Genellikle geçici olan zevkleriyle beşeri aşk; beraberinde
huzursuzluk, hayal kırıklığı, ahenksizlik, nefret getirebilmektedir. Yunan
Mitolojisi’nde de bu ayrım dile getirilmiştir: İlahi aşkın sembolü, arabası
beyaz kuğularla çekilen Tanrı Eros’tur. Buna karşılık, insani aşkın Tanrısı olan
Cupido’nun arabasını kaplanlar çeker!…
Dünyasal aşk insanı hürriyete kavuşturacağına, tam tersine çoğunlukla
zincirlere bağlar. Çünkü bu içgüdüsel bir tezahürdür. İnsanı yeryüzüne doğru
çeker. Bu düşünce sistemi Hint azizlerinin yaşamlarına da yansımıştır. Böyle
düşünürler ve böyle yaşarlardı… Ancak onların uyguladıkları bazı cinsel
perhizler çoğunlukla yanlış anlaşılmıştır.
Hintli rahiplerin cinsel perhizleri, seksüel zevkten yoksunluk tarzında değil,
bu gücün ruhsal bir enerjiye dönüşmesini sağlamaya yönelikti. Yani negatifi
pozitife dönüştürmeye çalışırlardı. Yani lingama…
ÇİVA DANS EDİYOR
Mitoloji bize Çiva’nın büyük bir dansçı olduğunu söyler. O dans kralıdır.
Çizilen resimlerde, Çiva dört kollu ve bir cücenin üstünde dans eder vaziyette
sembolleştirilmiştir.
Sağ eliyle, akıp giden zamanın işareti olan bir kum saati tutar. Ayrıca bir de
davulu vardır. Davul, sesin amblemidir. Kutsal Kelam’ın, ilahi gerçeğin ve
vahyin sembolüdür.
Sol eliyle aydınlanmanın ve arınmanın sembolü olan ateşi tutmaktadır.
İkinci sağ eli yeri işaret etmektedir. Barışı ve koruyuculuğu gösterir.
İkinci sol eli ayağını göstermektedir. Kutsal dansına işaret eder. İkinci sağ eli
oğlu Ganeça’ya doğru uzanmıştır. Ganeça’nın mitolojide önemli bir görevi
vardır. Ganeça insanların hürriyet ve kurtuluş yolu üzerindeki engelleri ortadan
kaldıran olarak anılır.
Çiva’nın üzerinde dans ettiği cüce ise, bilgisizliğin ve cahil insanın
sembolüdür.
İlahi dansçı Çiva, bir alev çemberi ile de ayrıca çevrilmiştir. Bu da
yaşamların tekrardoğuşlar vasıtasıyla yenilenmesinin sembolüdür.
Çiva’nın bedeninin her tarafı dans eder. Ancak yüzü duygusuz ve
hareketsizdir. Adeta yüzünde bir maske var gibidir. Bu maske, sırları açık
olarak anlatmadığının işaretidir. Yüzünün donuk ve hareketsiz durması, sırları
ancak bir maskenin arkasında gizleyerek açıkladığının sembolüdür.
Saçlarının ve kıllarının bolluğu bir güç işaretidir. Çiva’nın el sürülmemiş ve
başının tepesinde bir topuz halinde yükselen saçları vardır. Bu ilahi güçlerin
kendisinde tezahür ettiğinin bir göstergesidir. Aynı zamanda bu, vücudundaki
manyetik ışımanın da bir işaretidir. Parapsikoloji’de “aura” olarak
isimlendirilen bu manyetik güç, belli bir gelişmişlik sürecinden sonra, gözle
görülür bir şekilde, bazı insanların başlarının üzerinde ışıktan bir hale tarzında
ortaya çıkabilmektedir.
Bunun tarihte çeşitli örneklerini görmek mümkündür. Örneğin Buda’nın
yapılan bütün resimlerinde, başının üzerindeki altın rengindeki hale
dikkatlerimizi çekmiştir. Yine İsa peygaber’de de bu özelliği görmek
mümkündür. Onun da resimlerinde bu ışık huzmesi net bir şekilde
gösterilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |