KÜÇÜK GİBİ GÖRÜNEN BÜYÜK SIR
Bizi böyle bir parantez açmaya iten, maymun Hannuman’ın şuursuzluktan
kurtuluşu sırasında uyguladığı ilginç bir uygulamadır. Hint Mitolojisi Maymun
Hannuman Tanrıyı taklit ederek bu başarıya ulaştığından bahseder. Bu
insanlığın 2000’li yıllarda ulaşacağı bir hedeftir. Ancak dikkatlerden
kaçmaması gereken nokta, bunu taklitle başarmış olmasıdır!…
Bu, inisiyatik öğretilerde kullanılan metotlardan biridir. İnisiyasyonun ilk
aşamalarında öğrenciden, öğretmenini taklit etmesi istenirdi. Onun gibi
yaşadığı, onun gibi düşündüğü, hatta onun gibi oturup, onun gibi kalktığı taklit
ettirilirdi. Bu uygulama tüm inisiyatik öğretilerde uygulanan bir teknikti.
Amaçlanan hedef ise, bu taklitle benzer enerjilerin öğrencide yer etmesiydi.
Çünkü evrensel bir kanun, bu şekilde harekete geçirilebilmekteydi.
Peygamberler’in yaşarken yaptıkları işleri taklit etmek, İslam Dini’nde
“Sünnet” olarak geçer. Bu uygulamanın kökeni de yine bu prensibe dayanır.
Benzer bir işlemin, hedeflenen benzer sonuçları doğuracağı bilgisi çok eski
çağlardan beri biliniyordu. Daha sonraları bu uygulama, majik bir yöntem
olarak da kullanılmıştır. Örneğin Anadolu Halk İnançlarında yaşayagelmiş olan
pekçok gelenek ve görenek, bu majik uygulamaların sonucunda ortaya
çıkmıştır. Anadolu’da kökeni taklit büyüsüne dayanan çeşitli gelenek ve
görenekler mevcuttur. Anadolu’da doğumu kolaylaştırmak için, kilitli
sandıkların, kilitli kapıların ve pencerelerin açılması hep bu, “benzer bir
işlemin benzer sonuçlar doğracağı” yasasının halk arasında uygulanan pratik
sonuçlarından ibarettir.
Yapılan Etnolojik ve Folklorik araştırmalar bütün bunları ortaya çıkartmış
durumdadır. Daha sonraları köken unutulmuş geriye sadece halk inançlarındaki
örf ve adetler kalmıştır. Ve bunların bir kısmı da batıl inançlar çerçevesinde
ele alınmıştır.
Halk arasında taklit büyüsü olarak bilinen, “benzer bir işlemin benzer
sonuçlar meydana getireceğine” dayanan, analoji büyüsü çok yaygındır.
Ağaçtan, çamurdan, balmumundan yapılan figürler en çok kullanılan
malzemeler arasındadır.
Büyü meselesini bu kitapta bir daha açmamak üzere burada kapıyoruz…
BİR BAŞKA GİZLİ ÖĞRETİ: UPANİŞADLAR
Hint’in kutsal sırları Veda adı verilen kitaplarda saklandığını söylemiştim. 4
ayrı kitaptan oluşan Vedalar’ın bir diğeri de Sama Veda’dır. Bu aynı zamanda
Upanişadlar olarak da isimlendirilmiştir.
Upanişadlar, kelime anlamı olarak “Dizinin dibinde, bir öğreticinin dizinin
dibinde” anlamına gelen bir sözcüktür. 7.yüzyılda bu öğretiyi yorumlayan ünlü
düşünür Shankara Upanişadları şöyle özetlemiştir: “Kişiyi cehalet bağlarından
koparan ve en yüksek amaç olan özgürlüğe ulaştıran Tanrı Bilgisi.”
Gerçek değeri ve gerçek anlamı içinde sakladığı sırlarıyla birlikte gelecekte
çok daha iyi anlaşılacağını umduğum Vedalar’ın belli bir bölümünü oluşturan
Upanişadlar’dan bazı alıntıları sizlere aktarıyor ve üzerinde herhangi bir
yorum yapmıyorum. Yorum size aittir:
- Nachiketa sordu:
“Ey Ölüm! Bütün insanlar, bir kimsenin öldükten sonra da var olup olmadığı
konusunda tartışıp duruyorlar. Bunun gerçeğini ancak sen bilirsin. Bana bu
gerçeği açıkla.”
- Ölüm Meleği cevap verdi:
“Hayır Nachiketa, bu dileğini kabul edemem. Çünkü, bu konu tanrılar
arasında dahi tartışılmış, anlaşılması güç, çok ince bir sırdır. Bu sebepten,
başka bir dilekte bulun.”
Nachiketa ısrar etti:
“Bu dileğime eş değerde olabilecek başka bir dilek tasavvur edemiyorum.
Ey hayatı yok edici! Bütün bu şeyler geçici şeylerdir. Atları, arabaları,
eğlenceyi sen kendine sakla. Ey Ölüm! Hiç bir insanın çözemediği bu sırrı
bana anlatmanı diliyorum.”
- Ölüm Meleği ölümsüzlüğün sırrını açıklamaya başladı:
“ İyi ve güzel birbirlerinden tamamen farklı şeylerdir. İyi başka bir şeydir,
güzel başka bir şeydir. Bu her iki şey de, insanı faaliyet göstermeye sevk eden
birer etkendir. Ancak bunları amaç edinen kişilerin ulaştıkları hedefler de
birbirlerinden tamamıyla farklıdır. İyiyi seçenler kutsal kişilerdir. Güzeli
seçenler ise gerçek amacı yitirmiş olan kişilerdir. Bu kişiler ise sadece kendini
beğenme ve kendi çıkarları konusunda akıllı olan, ancak cehalet cehennemi
içinde yaşayan, dünya tutkularına bağlanmış ahmak kişi kör bir insan gibidir.
Kendisi gibi kör olan diğer insanlara yol sorarak kurtulacağını zannedir. Oysa
ki o, diğerleriyle birlikte oldukları yerde dönen sürülerdendir. Böyle kişilere
ebedi aleme giden yol açıklanmamıştır. Yalnız bu dünya gerçektir. Buradan
ötesi yoktur diye düşünen kimseler, doğum ve ölüm çemberinden geçerek
tekrar tekrar benim avuçlarımın içine düşerler. Bundan kaçış yoktur. Varlığın
özündeki o gerçek Ben (Atman) hakkında herhangi bir bilgiye ulaşmak çok
güçtür. İyi bir öğretici tarafından yetiştirilmiş olup, O’nu anlayabilen kişi
kutsal bir insandır. Cahil bir kimse O’nu hiç mi hiç anlayamaz. Atman ile
Brahman’ın, başka bir deyimle, insanın ruhsal tarafı olan gerçek Ben ile yüce
Tanrı’nın aynı varlık olduğunu bilen bir kimseden öğrenim gören kişi, anlamsız
doktrinleri terk ederek hakikate ulaşır.”
“Kalbin derinliklerinde gizlenmiş olan o nurlu Varlığı, o latif ruhu tanımak
çok zordur. Ancak, tefekkür yoluyla, onu düşüncesinin derinliklerinde arayan
kişi, bu varlığı tanıyabilir. Ve bu sayede zevk ve ıstırap dünyasından kurtulur.”
- Kısacası Nachiketa:
“Ölümsüzlüğün sırrı; kalbin arınması, derin düşünme ve insanın manevi
aleme dönük gerçek Ben’in (Atman) Tanrı (Branman) ile aynı varlık olduğunu
idrak etme yoluyla bulunabilir.”
“Ve şunu da unutma ki sevgili Nachiketa mutluluğun kaynağı sonsuzluktur.
Sonluda mutluluk yoktur…”
Dostları ilə paylaş: |