açıklanan inisiyatik sırlar ve bilgilerdir. Ağzının gücünü yeniden bulması da,
dünyadayken beden içinde daralan şuurunun öte dünyada gittikçe açılmaya
başlayacağını ifade eder. Ama bütün bunların olabilmesi ve varlığın iç
potansiyal gücünü yeniden ortaya çıkartabilmesi için, mutlaka arınma ve
sadeleşmeden geçme mecburiyeti vardır. Bunun da yolu ister fizik dünyada
olsun, ister astral mekanda olsun, inisiyasyondan geçer. Yani ister bu dünyada
ister öbür dünyada olsun, varlığın şuurunun genişlemesi ve uyanması bazı
bilgilerle yapacağı özel çalışmalarla gerçekleşebilmekteydi… Heliopolis
tanrılarının büyüsü de inisiyenin karşı durmak zorunda olduğu her türlü geri
seviyeli negatif tesirlerin ve enerjilerin sembolüdür.
Arınma dönemini başarıyla tamamlayan ölünün göklerin kapısına doğru
ilerlediğinden sözedilir. Gökyüzünün kapıları önünde Anubis’in bacaklarını
kuvvetlendirmesi için okunacak XXVI. Bab’ın hatırlanması gerekmektedir.
XXX. Bab’da az sonra karşılaşacağı büyük yargılanma merasiminin ne olduğu
anlatılır.
Daha sonra gelen Bablar bu büyük yargılanma merasimine kadar ölünün
yapması gerekenlerle ilgilidir.
XLI. Bab’a kadar olan bölümler içinde; pislikle beslenen, yakıp bitirici ateş
tüküren sekiz timsah başlı şeytandan, ölünün kendisini koruyabilmesi için,
rahip tarafından okunacak kısımlar yer alır. Ölünün kendisine öğretilen sihirli
kelimeleri, kesinlikle hatırında tutması gerekmektedir.
Bütün bu anlatılanlar, ölünün astral mekandaki, astral temizliğini anlatan
sembollerden ibarettir. Mitolojilerde geçen canavarla mücadele motifleri,
burada da timsah olarak karşımıza çıkmış durumdadır. Arınmanın ve
şuurlanmanın zorluklarını anlatır. Tek amaç vardır. O da astral temizliktir.
Başka türlü mükemmelliyete doğru ölünün yükselmesi ve birazdan kendisini
bekleyen büyük yargılanma merasimini başarıyla geçebilmesi mümkün
değildir. Nitekim birazdan gelecek Bablar bunu doğrular niteliktedir.
XLII. Bab’dan XLVII. Bab’a kadar olan bölümlerin konusu, “ölünün
organlarının tanrısallaşması”nı kapsamaktadır. Bu yüzden kadavranın “ışığa
doğru yükselebilen ruhsal bir beden” haline gelebilmesi için ona açıklanan
ilahileri iyi bilmesi lazım geldiği anlatılır.
Burada astral bedenin süptilleşmesi ve frekansının yükselerek spatyomun
daha yukarı seviyelerine doğru çıkabilmesi meselesi, “ışığa doğru
yükselebilen ruhsal bir beden” sözüyle açıkça ifade edilmektedir. Bunun
bilgisinin ise, ilahilerin derin anlamlarında gizli olduğu anlaşılıyor.
Yurtdışında çalışmalarını sürdüren günümüz Parapsikoloji biliminin yaptığı
spatyomla ilgili çalışmalarda; bedenini terk eden bir varlığın, öte alemde
karşılaşabileceği sıkıntılı hallerin başında, spatyomun ağır titreşimli alt
kademelerinden varlığın bir türlü kendisini kurtaramamasının yattığı ortaya
çıkartılmış durumdadır. Çelişkilerle şaşkınlıkların yaşandığı ve ortama uyum
sağlanamamasından kaynaklanan sıkıntılı dönemlerin geçirildiği spatyomun bu
kademelerinden kurtularak, daha kapsamlı ileri seviyeli aşamalarına
geçebilmek için, varlığın mutlak surette bazı bilgilere sahip olması gerektiği,
yine yapılan çalışmalarda ortaya çıkartılmıştır. İşin ilginç yanı, yeni yeni
ortaya çıkmaya başlayan bu bilgilerin, binlerce yıl önce Mısırlı rahiplerce
bilinmekte olduğudur.
Burada hemen altını çizmek istediğim bir başka mesele de öte alemle ilgili
en kapsamlı bilgilere sahip dinlerin başında Eski Mısır Dini’nin geldiğidir.
Mısır Dini’nde ve onun kutsal kitabı sayılan “Ölüler Kitabı”nda, diğer dinlere
oranla, öte alem ile ilgili bilgiler oldukça yoğundur. Örneğin öte alemin
özellikleriyle ilgili açık bilgiler, İslam’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’de son derece
kısıtlıdır. Hatta öldükten sonra insanı öte alemde nelerin beklediği bilgisi
hemen hemen yok denecek kadar azdır. Az olmasının sebebi ise üstünde
durulması gereken en önemli konulardan birini oluşturur. Aslında dünya
üzerideki tüm dinler karşılaştırmalı olarak incelenecek olursa, inisiyatik
özellikteki tüm bilgilerin İslam’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’de son derece kapalı
olduğu görülecektir. O devirde Arap toplumuna aktarılan bilgiler, açık olarak
anlatılmamıştır. Ağır bir sembolik dil kullanılarak, asıl gerçekler o
sembollerin içinde eritilmiştir. Bunun böyle olmasının nedeni, insanlığın
aşağıya doğru iniş sürecini tamamlayabilmesi için, açık bir şekilde bazı
gerçeklere temas etmemeleri gerektiğinden dolayıdır.
Zaten dinlerin ve özellikle de son üç dinin en önemli fonksiyonlarından biri
işte budur. Bu meselenin çok iyi anlaşılması gerekir. Aksi takdirde bazı
meselelerin içinden çıkılabilmesi hemen hemen imkansız bir hale gelir, ki
günümüzde gelmiş durumdadır. Dinleri içine düşülen çıkmazdan kurtararak
gerçek anlamıyla ele alabilmek için öncelikle sembolizmi çok iyi bilmek
gerekir. Bilgilerin nasıl örtülerek, şifrelendirilerek hatta Kur’an-ı Kerim’in
bizzat kendisinin de söylemiş olduğu gibi bilgilerin nasıl “bohçalanarak”
verilmiş olduğunu göz önünden uzak tutuğumuz andan itibaren, işi arap saçına
çevirmeye başlayacağımızı unutmamamız gerekir. Çağımız insanının yapması
gereken en önemli araştırmaların başında bu gelmelidir. Ve göreceksiniz ki
toplumumuz, içine düştüğü bu çıkmazdan kendisini böyle bir araştırmayla
Dostları ilə paylaş: |