Görünmez Adam



Yüklə 4,93 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə15/35
tarix25.12.2023
ölçüsü4,93 Kb.
#161495
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   35
H. G. Wells - Görünmez Adam

BÖLÜM 
12
GÖRÜNMEZ ADAM ÖFKELENİYOR
Anlatımızı biraz sonra ortaya çıkacak çok üzücü bir nedenle, bu noktada tekrar kesmemiz kaçınılmaz.
Arka odada bunlar olurken ve Bay Huxter, Bay Marvel’ın avlu kapısının önünde piposunu içişini
izlerken, on metre kadar ötede Bay Hall'le Teddy Henfrey bulanık bir bilinmezlik havası içinde,
lping’in gündemdeki tek konusunu tartışıyorlardı.
Birden arka odanın kapısının oradan şiddetli bir gümbürtü geldi, sonra keskin bir çığlık, sonra da her
şey tekrar sessizliğe gömüldü.
“Heey!” diye bağırdı Teddy Henfrey.
“Heey!” diye bir ses geldi barın oradan.
Bay Hall yavaş olabilirdi, ama her şeyi kesinlikle anlıyordu. “Bu iyi değil,” dedi ve barın arkasından
çıkıp, arka odanın kapısına doğru yöneldi.
O ve Teddy kararlı ifadelerle, birlikte kapıya doğru yaklaştılar. Gözleri düşünceli düşünceli
bakıyordu. “Garip bir şeyler var,” dedi Hall, Henfrey de başını sallayarak onu onayladı. Nahoş bir
kimyasal koku onlara kadar ulaştı, içeriden boğuk boğuk konuşan birilerinin sesi geliyordu. Çok hızlı
ve alçak sesle konuşuyorlardı.
“Siz or’dakiler iyi misiniz?” dedi Hall, kapıyı tıklatarak.
İçerideki mırıltılar birden kesildi, bir dakika kadar sessizlik oldu, sonra konuşmalar fısıltılar halinde
yeniden başladı, sonra keskin bir çığlık duyuldu, “Hayır! Hayır, olmaz!” Birden içeride bir
hareketlenme oldu ve bir sandalyenin çekildiği, kısa bir mücadelenin geçtiği işitildi. Sonra tekrar
sessizlik.
“Bu da ne?” dedi Henfrey alçak bir sesle.
“Siz...or’dakiler...iyi...misiniz?” diye sordu Hall tekrar, sertçe.
Papaz, garip şekilde titreyen bir ses tonuyla yanıt verdi: “Çok iyi...yiz. Lütfen bizi rahat bırakın.”
“Tuhaf!” dedi Bay Henfrey.
“Tuhaf!” dedi Bay Hall.
“‘Rahat bırakın’ diyor,” dedi Henfrey.
“Duydum," dedi Hall.
“Biri burnunu çekiyordu,” dedi Henfrey.


İçeriyi dinleyerek beklemeye koyuldular. îçeridekiler hızlı hızlı ve alçak sesle konuşuyorlardı.
“Yapamam,” dedi Bay Bunting, sesini yükselterek, “Söyledim ya, efendim, yapmayacağım.”
“O neydi?” diye sordu Henfrey.
“Yapama’canı söylüyo,” dedi Hall. “Bizimle konuşmuyo’du, de’il mi?”
“Çok ayıp!” dedi Bay Bunting, içeriden.
“‘Çok ayıp’ dedi,” dedi Bay Henfrey. “Açık seçik duydum.”
“Şimdi konuşan kim peki?” diye sordu Henfrey.
“Bay Cuss, her’alde,” dedi Hall. “Bir şey duyabiliyor musun?”
Sessizlik. İçeriden anlaşılmaz ve insanın aklını karıştıran birtakım sesler duyuldu.
“Masa örtüsünü savuruyor bir yerlere galiba,” dedi Hall.
Barın arkasında Bayan Hall göründü. Hall el kol hareketleriyle sessiz olmasını ve yanlarına
gelmesini işaret etti. Bu da Bayan Hall’e kadınlara özgü muhalefet duygusunu hatırlattı. “Ne
dinliyo’nuz or’da, Hall?” diye sordu. “Senin yap’cak daha iyi bi’ işin yok mu, hele böyle meşgul bir
günde?”
Hall olanları yüz ifadeleriyle ve pandomimle anlatmaya çalıştı, ama Bayan Hall’ün inadı inattı.
Sesini yükseltmeye başlamıştı. Bu yüzden Hall’le Henfrey biraz da yılgınlıkla, parmaklarının ucuna
basarak bara döndüler ve el kol hareketleri ile ona anlatmaya çalıştılar.
Başta Bayan Hall, Hall le Henfrey’in duydukları şeylerde ilginç bir şey olduğunu kabul etmek
istemedi. Sonra Henfrey ona olanları anlatırken, Hallun sesini kesmesinde diretti. Bütün bu olanların
saçmalık olduğunu düşünme eğilimindeydi, belki de sadece mobilyaları çekiyorlardı. “‘Çok ayıp’
dediğini duydum, gerçekten duydum,” dedi Hall.
“Bunu ben de duydum, Mis’ Hall,” dedi Henfrey.
“Sanki sizin yaptığınız...” diye başlayacaktı Bayan Hall.
“Şşş!” dedi Bay Teddy Henfrey. “Duyduğum pencere miydi?”
“Ne penceresi?” diye sordu Bayan Hall.
“Arka odanın penceresi,” dedi Henfrey.
Herkes kulak kesilerek dinlemeye koyuldu. Doğrudan önüne bakan Bayan Hall’ün gözleri, hanın
dörtgen şeklindeki kapısının ilerisinde, bembeyaz ve pırıl pırıl parlayan yolu ve Huxter’ın dükkânın
önündeki camların haziran güneşinde ışıldadığını tam olarak görmeden bakıyordu. Birden Huxter’ın
dükkânın kapısı açıldı ve Huxter belirdi, gözleri telaş içinde bir yere doğru bakıyor ve kollarını


sallıyordu. “Dur!” diye bağırdı Huxter. “Hırsız, dur!” ve hanın kapısının dörtgen açıklığı içinde
aşağı, avlu kapısına doğru koşturarak ortadan kayboldu.
Aynı anda arka odadan bir gürültü, sonra da kapanan pencerelerin sesi geldi.
Hall, Henfrey ve barın içinde ne kadar insan varsa bir anda paldır küldür sokağa fırladılar. Bir
adamın yayla yoluna giden köşeyi döndüğünü ve Bay Huxter’ın havada, sonu yüzünün ve omuzlarının
üstünde biten karmakarışık bir uçuş gerçekleştirdiğini gördüler. Yolun aşağı tarafında insanlar ya
şaşkınlıkla dikilmiş onlara bakıyor ya da onlara doğru koşturuyorlardı.
Bay Huxter bayılmıştı. Henfrey ona ne olduğuna bakmak için yanında durmuş, ama Hall’le barda
duran iki işçi anlaşılmaz bir şeyler bağırarak, hemen köşeye doğru koşturmuşlar ve Bay Marvel’ın
kilise duvarının yanındaki köşeden dönerek gözden kaybolduğunu görmüşlerdi. Anlaşılan, bu adamın
birden görünür hale gelen Görünmez Adam olduğu gibi olanaksız bir fikre balıklama atlamış ve
hemen adamın peşinden sokak boyunca koşturmaya başlamışlardı. Ama Hall henüz on metre kadar
koşmuştu ki, şaşkınlıkla dolu bir çığlıkla paldır küldür yan tarafa doğru uçtu, işçilerden birine
tutunmaya çalışırken onu da yere indirdi. Aynı futbolda olduğu gibi omzundan bir darbe almıştı. İkinci
işçi bir daire çizerek Hall’ün yanına dönmüş, ona bakmış ve kendi kendine takılıp düştüğünü
düşünerek, adamın kovalamaya devam etmek için döndüğü anda da aynı Huxter’ın yediği gibi ayak
bileğinden yediği bir çelme ile yere inmişti. Sonraysa, tam ilk işçi ayağa kalkmaya çalışırken, yan
tarafından bir öküzü yere yıkabilecek bir tekme yemişti.
O yere indiği sırada, köy tarafından koşup gelenler, köşede görünmüşlerdi. İlk beliren hindistancevizi
çadırının sahibiydi, mavi jarseler içinde iriyarı bir adamdı bu. Sokağın saçma sapan bir şekilde
yerde sürünen üç adam dışında boş olduğunu görmek onu şaşırtmıştı. Sonra gerideki ayağına bir şey
olmuştu ve paldır küldür yuvarlanarak yana doğru savrulmuş ve yine paldır küldür yere inen
kardeşiyle ortağının ayaklarını tam zamanında sıyırıp geçmişti. Sonra telaş içinde koşturan, epeyce
çok sayıda insan bu ikisini tekmeleyerek, dizlerini çarparak, üzerlerine düşerek ve küfürler savurarak
üzerlerinden geçmişti.
Hall, Henfrey ve işçiler evden dışarı fırladıklarında, Bayan Hall uzun yılların deneyiminin
kazandırdığı disiplinle, barda kasanın yanında kalmıştı. Sonra arka odanın kapısı birden açılmış, Bay
Cuss ortaya çıkmış ve ona bir bakış bile atmadan, hemen merdivenlerden inerek, köşeye doğru
koşturmuştu. “Yakalayın onu!” diye bağırıyordu. “O paketi bırakmasına izin vermeyin! O paketi
tuttuğu sürece onu görebilirsiniz.” Bay Marvel’ın varlığı hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Çünkü
Görünmez Adam defterleri ve bohçayı Bay Marvel’a avluda vermişti. Bay Cuss’ın yüzünün ifadesi
öfkeli ve kararlıydı, ama giysileri pek tamam sayılmazdı, altında ancak Yunanistan’da kabul
edilebilecek bir tür sarkık beyaz eteklik vardı. “Yakalayın onu!” diye bağırıyordu. “Pantolonumu
aldı! Papazın üstünde de bir parça bile bırakmadı!”
“Yerde yatakta olan Huxter’ın yanından geçerken “Ona birazdan bakarım!” diye seslendi Henfrey’e
ve kargaşaya katılmak üzere köşeyi döndüğü sırada, bir anda ayakları yerden kesilerek, kendini pek
edepli olmayan bir pozisyonda yerde yatarken buldu. Bağırarak, tekrar ayağa kalkmaya çalışırken,
yine birileriyle çarpışarak dört ayak üstüne düştü ve o zaman insanların Görünmez Adam’ı
yakalamaya çalıştıkları bir kovalamacada değil de, bozguna uğrayanların kaçışması içinde olduğunu
fark etti. Herkes köye doğru kaçışıyordu. Tekrar ayaklandığı sırada kulağının arkasından sert bir


darbe aldı. Bir an düşecek gibi oldu, sonra hemen Araba ve Atlara doğru koşturmaya başladı, yolda
önüne çıkan, şimdi kalkıp oturmuş olan ve herkesin bırakıp kaçtığı Huxter’ın üzerinden atlayıp, geçti.
Hana kadar olan mesafenin yarısındayken birden arkasında bütün o bağırış çağırışın içinde sertçe
yükselen öfkeli bir çığlık ve birinin suratına indirilen sağlam bir yumruk sesi duydu. Sesin Görünmez
Adam’a ait olduğunu fark etti, çığlığın tonu da acı bir darbe yediği zaman birden çıldıran bir adamın
sesi gibiydi.
Kısa süre sonra Bay Cuss arka odaya geri dönmüştü. “Geri geliyor, Bunting!” dedi içeri dalarak.
“Koru kendini! Çıldırmış!”
Bay Bunting pencerenin önünde dikilmiş, şöminenin önündeki halı ve bir West Surrey gazetesiyle
üstünü başını örtmeye çalışıyordu. “Kim geliyor?” dedi, o kadar irkilmişti ki, kostümü neredeyse
darmadağın olacaktı.
“Görünmez Adam,” dedi Cuss ve pencerenin önüne koşturdu. “Buradan çıksak iyi olur! Deli gibi
dövüşüyor! Delirmiş!”
Bir an sonra pencereden avluya atlamıştı.
“Aman Tanrım!” dedi Bay Bunting, iki korkunç seçeneğin arasında kalarak. Hanın önündeki yoldan
korkunç bir kavganın seslerinin geldiğini duydu ve o anda kararını verdi. Pencereden dışarı çıktı,
çabucak üzerindeki kostümü düzeltti ve küçük ayaklarının taşıyabildiğince hızla köyün yukarı tarafına
doğru kaçtı.
Görünmez Adam’ın öfkeli çığlığını attığı ve Bay Bunting’in köyün içinde o hatırlamaya değer kaçışını
gerçekleştirdiği andan itibaren Iping’de olanları belli bir sıraya uyarak anlatabilmek olanaksız
gelmişti. Muhtemelen Görünmez Adam’ın asıl niyeti Marvel’ın giysiler ve defterlerle kaçışım
kolaylaştırmaktı. Ama zaten hiçbir zaman pek iyi olmayan sinirleri, şans eseri aldığı bir darbeyle
tamamen kontrolden çıkmış gibiydi; hemen ardından sırf birilerinin canını yakmanın hazzı için önüne
gelene vurup kırmaya başlamıştı.
Caddenin koşuşan insanlar, çarpan kapılar ve saklanacak bir yer için edilen kavgalarla dolu olduğunu
gözünüzün önüne getirmelisiniz. Bütün o kargaşanın koca Fletcher’ın kalaslarına ve iki sandalyesine
çarparak zaten pek de sağlam olmayan dengesini bozuşunu ve bunun ancak kıyamet gününde
olabilecek sonuçlara yol açışını hayal etmelisiniz. Bu kargaşaya şanssızlık eseri bir salıncakta
yakalanınca dehşet içinde kalan çifti hayal etmelisiniz. Sonra bütün o kargaşa içindeki kaçış sona
ermiş ve süslerle ve bayraklarla kaplı Iping sokakları, hâlâ ortalıkta kol gezen Görünmeyen’in
dışında ıpıssız kalmıştı; sokaklar hindistancevizleri, yerlere devrilmiş çadır bezinden paravanalar ve
küçük tatlı dükkânının tezgâhının önünde yerlere saçılmış tatlılarla kaplanmıştı. Her yerden kapanan
pencerelerin ve sürgülenen kapıların sesleri geliyordu, insanlığa dair görülebilen tek şey pencere
camlarının kenarında arada bir gelip giden, kalkık kaşların altında görülebilen gözlerdi.
Görünmez Adam kısa bir süre Araba ve Atlar'ın tüm camlarını kırarak eğlenmiş, sonra da Bayan
Gribble’ın oturma odasının penceresinin önüne bakan bir sokak lambasına dayanmıştı. Adderdean’e
giden telgraf hattını, hemen Higgins’in Adderdean yolu üzerindeki kulübesinin biraz ilerisinde bir


yerlerde kesen de o olmalıydı. Ondan sonra da, zaten bir tuhaf olan özelliklerinin de elverdiği gibi,
insanların algılarının tümüyle ötesine geçmişti; Iping’te kimse onu bir daha ne duymuş, ne görmüş ne
de dokunduğunu hissetmişti. Tamamen ortadan yok olmuştu.
Ama yine de Tanrı’nın herhangi bir kulu Iping Caddesi’nin ıssızlığına çıkmaya cesaret edebilene
kadar en azından iki saat geçmişti.



Yüklə 4,93 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə