B+ YAZ
23
Ve son gün…
19 Mayıs Salı günü akşam 19.30’da ise Akaretler Şairler Parkı önünden ha-
reketle bando eşliğinde fener alayı yürüyüşü düzenlendi. CHP gençlik kol-
ları, sporcular, vatandaşlar ellerinde bayrak ve meşalelerle iskeleye dek yü-
rüdüler. ....anıtı önünde gerçekleşen törende Türkan Saylan için kırmızı be-
yaz çiçeklerden oluşmuş bir platform göze çarptı. Başkan İsmail Ünal, bir
Arnavutköy yaşayanı olarak Türkan Saylan’ın Beşiktaşlı kimliğinden söz
etti ve şunları söyledi: “Kendisiyle tanışmış olmaktan mutluyum. Çok de-
ğerliydi. Gerek tıp dünyasında, gerekse sosyal sorumluluk projelerinde
övgüye layık çalışmalar yapmıştır. Atatürk çizgisinin aydın kadınlarındandır.
Bizimle de bazı ortak çalışmaları oldu. Başımız sağ olsun. Keşke kendisi
için yaptırdığımız heykeli görebilseydi, yakında yapılacak açılışımızda ara-
mızda olmasını isterdik” dedi. Daha sonra CHP milletvekili Bihlun Tamay-
lıgil de söz aldı ve “Yakılan meşalelerin karanlıkları aydınlatacağına inancı-
mız tamdır. Azimliyiz, kararlıyız, Beşiktaş yine bir öncülük yaptı, bu hareket
dalga dalga yayılacaktır” dedi. Meşalelerle gelen halk, konuşmaların ardın-
dan tören alanından ayrıldı.
19 Mayıs’ta toprağa verilen Türkan Saylan da törende anıldı.
Yakılan meşaleler karanlıkları aydınlatsın...
24 B+ YAZ
A
ltan-Vahide Gördüm; iki sanatçı birbirine ilk günkü gibi
tutkuyla bağlı. Vahide Gördüm, eşine “Eşim önderim-
dir” diyecek kadar saygı duyuyor. O’na göre o hâlâ yıl-
lar öncesinden karizmasıyla, bilgisiyle hayran olduğu
Altan. Okul biter bitmez evleniyorlar. Rüzgârın kızı ‘Ali-
ze’ hayatlarına farklı bir anlam katıyor. Erkek çocukları
olsaydı adı, Ulaş olacaktı. Bu konuda hemfikirdiler. 68 kuşağının etkisi ya-
şam biçimlerine de yansımış. Bu konuda ikisi de ortak idealleri paylaşıyor.
Topluma karşı kendilerini sorumlu hissederek yaşıyorlar. Egoları asla sanat
anlayışlarının önüne geçmiyor. “Sanatçının egosu şişiktir, asla onun esiri ol-
mamalı” görüşünde birleşiyorlar. Halktan kopuk bir sanat anlayışını kabul
etmiyorlar. Geçmişi çok saygın bir tiyatronun; Ankara Sanat Tiyatrosu’nun
rahle-i tedrisinden geçmekten gurur duyuyorlar. Bu ikiliye yönetmen Tol-
ga Örnek de katıldığı zaman ortaya yepyeni bir proje çıktı; Akademi 35.5.
Tolga Örnek’le “Devrim Arabaları” filminin setinde başlayan dostlukların-
dan bir okul ortaya çıkararak yollarına devam etme kararı aldılar. Dostlukla-
rı birbirlerini görmedikleri zaman özlemeye kadar varan bir üçlü oldular. Fi-
kirlerini söylemekten korkmuyorlar, aksine birbirlerinin görüşleriyle beslen-
mekten mutlular. Vahide-Altan Gördüm ve Tolga Örnek, B+’nın soruları-
nı yanıtladı.
Sizin mekânınızdayız ama ben size “hoş geldiniz” demek
istiyorum. Çünkü her hafta en az iki kez evimize konuk
oluyorsunuz ve bilin ki bu bizde bir alışkanlık yarattı. Dizi
oyunculuğu bir sanatçıyı bambaşka bir dünyaya sürüklü-
yor, bu durumdan zaman zaman tedirgin oluyor musunuz?
Altan Gördüm: Ne istediğinizi biliyorsanız, amaçladığınız şeylerin farkın-
daysanız, bir tedirginlik yaratmıyor. Biz, zaten olgunluğa erişmiş oyuncular
olduğumuz için, sosyal anlamda da, sanatsal anlamda da, özel anlamda da
bu konuda bir tedirginlik yaşamıyoruz. Ama sağlam durmazsanız, o rüzgâr,
ki ne kadar güçlü bir rüzgâr olduğu tartışılmaz, sizi istemediğiniz yerlere gö-
türebilir. Sonra da ‘Aa! Ben burayı tercih etmiyordum’ diyebilirsiniz.
Vahide Hanım, Fun Kulübünüz var. Doğrusu buraya gelme-
den önce baktım, daha önce bilmiyordum. Kaç oyuncuya
nasip olur bu. Sizde hangi duygular yarattı bu durum?.
Vahide Gördüm: Ben de bilmiyordum, eşim bana söyledi. Ben onlara ce-
vap veremediğim için çok üzülüyorum. Çünkü bilgisayarla uzak-yakın hiçbir
ilişkim yok. Zamanım da yok. Bir de ben o kadar çok sevgiden gerçekten
korkuyorum. O sorumluluk çok önemli bir şey çünkü. Taşımak çok önemli.
Hani, birini koşulsuz bu kadar seviyor olmaları beni korkutuyor. Sadece te-
levizyondan gördükleri –tabii ki onlara haksızlık etmiyorum- gelip oyunumu
seyrediyorlar. Diyarbakır’dan, Şırnak’tan geliyorlar, Sivas’tan, Ordu’dan…
Bana devamlı hediyeler geliyor. Rize’den çay gönderiyorlar.
Sevilmek duyarlı bir oyuncu için ayrı bir sorumluluk da
yüklüyor size…
V.G: Galiba bu da şundan oldu. Fan club’dan birkaç tane genç arkada-
şım geldiler, beni birebir gördüler. Ve bu duyuldu. ‘Vahide Abla, gerçek-
ten abla, bizden o, yaşayan, dokunan, samimi, anne, abla, eş, oyuncu… Her
şeyiyle birebir yaşayan insan o. Bu kulak yaptı galiba. İnanmaları ve güven-
meleri bununla da ilgili.
İkiniz için internette dolaşan bir söz çok güzeldi: “İsmin
önüne konan, sıfatı sıfattan öteye taşıyan, severken gurur
duyulan…” Bu sevgi, bu ilgi özel hayatınızı nasıl etkiliyor?
V.G: Ben, Bir İstanbul Masalı’yla buraya gelip de herkesin dikkatini çekti-
ğim dönemde bana böyle röportaj talepleri geliyordu ve o zaman da cahil-
dim bu konularda. Hâlâ da cahilim magazin konusunda. Kenarda durmayı
tercih ediyorum. Zaten, bana ‘geç kaldığınızı hissetmiyor musunuz?’ diyor-
lardı. Hayır, iyi ki bu yaşımla, iyi ki bu olgunlukla gelmişim. Çünkü ne kadar
olgun olsanız da, hayatı çözmüş olsanız da, başka bir hayata geçiş insanı
gerçekten zorluyor. Annesiniz, eviniz var, eşiniz var, ben başka bir sektöre
girip hakikaten çok yoğun çalıştım. Televizyon seyircisi beni altı yıldır bilfiil
görüyor. Hiçbir kadın oyuncuyu benim kadar görmediler.
Yazı ve Röportajlar: GÜLÇİN TAHİROĞLU
“Ego sanatçının
becerisinin
önüne geçmemeli”
Sanata tutkulu, mütevazı ve idealistler. Vahide-Altan Gördüm çifti aynı dili konuştuklarını fark
ettikleri yönetmen Tolga Örnek’le ‘örnek’ bir ortaklık kurdular. Film setinde doğan Akademi
35.5’da insani değerlere sahip, bilgiye inanan gençlerle bir araya gelerek, sanatçılar yetiştirmeyi
hedefliyorlar. Tıpkı “Devrim Arabaları” filmindeki ustabaşılar gibi, inanç ve kararlılıkla…
Sanatçı gözüyle