Niyâzi-yi Mısrî’yi Tahmis
Ârif ol esrâr-ı kalbe Beyt-i Rahmân sendedir
Vâkıf ol siynede aşka cân u cânân andadır
Gir harâbâbâd-ı kalbe kenz-i pünhân andadır
Her neye baksa gözün bil Sırr-ı Sübhân andadır
Her ne işitse kulağın Mağz-i Kur’an andadır
Ehl-i dünyayı tama’ aldattı dünya bir dürür
Ehl-i ukbânın gözü cenette da’va bir dürür
Ehl-i aşkın zâtı yok zâtında Mevlâ bir dürür
Kesret-i emvaca bakma cümle deryâ bir dürür
Her ne mevci kim görürsen bahr-i ummân andadır
Her nefes Allah diyen Allah ile mantûk olur
Bunca mahlûk bir gıda-yı arz ile merzuk olur
Fâriğ-i arz u semâ yol bulmada mesbûk olur
Her neye mahlûk gözüyle baksan ol mahlûk olur
Hak gözüyle bak ki bîşek Nûr-i Yezdân andadır
Dön Vemâlüllah’a karşı sâbit ol niyette hem
Hakk’ı kendinde ara fâni olup himmette hem
Bul fenâfillah’ı dâim nikmet ü ni’mette hem
Vahdeti Kesrette bsulmak kesreti vahdette hem
Bir ilimdir ol ki vümle ilm ü irfân andadır
Bir sana bir de esiri olduğun dünyaya bak
Bir de bunca âşıkın rûsvâ eden r^üsvâya bak
Bir de mihnet-hanede ni’met saçan Mevlâ’ya bak
İbret ile şeşe cihetten görünen eşyâya bak
Cümle bir âyinedir kim Vech-i Rahman andadır
Bu binây-ı âlem içre kurulan o, kuran o
Amr ü Zeyd hep nisbetindir sorulan o , soran o
Çârûsû-yi âleme baksan alan o, veren o
Söyleyen o, söyleten o, görünen o, gören o
Her ne var a’lâ vü esfel cümle yeksân andadır
Açma derdin, yık binâ-yı âlemi,, sil kilkini
Tutma nefsin pendini, bul ehl-i aşkın silkini
Ey KEMÂLÎ bahr-i aşka gark kıl cân fülkini
Görünen sanma Niyâzî’nin heman sen mülkini
Gönlü bir virânedir kim kenz-i pünhân andadır
29
Aşk ehline âlemlerin esrârı ayândır
Âriflere Envâr-ı Hûda sanma nihandır
Onlar ki anâsırda kalır misl-i behaim
Bağiçe-yi âlemde neye baksa ziyandır
Hak söyleyenin sözleri Kur’an’a bedeldir
Ahlâkı selim olmayanın kavli yalandır
Allah diyen âşıkların olmaz dil ü cânı
Uşşak-ı beka cümlesi bî nâm u nişândır
Allah’ı bilen dilde “sivallah” bulunur mu
Zulmette güneş gün gele, zulmet hezeyandır
Eşyayı hakikatlı gören gözlere bir şey
Hail olmaz, çünkü o göz nûr- feşandır
Ey mahzen-i esrar-ı Hûda eyle tefekkür
Hâk, âteş ü bâd, âbda kalmak ne yamadır
İblis mizaç habs-i anâsırda ne bilsin
Mescûd-i melâik olan Âdem’deki candır
İzhar-ı kemâl eyleme varlıkla KEMÂLÎ
Bil Rabb-i Rahim’in keremi nutk u beyândır
30
Sanma her sûret-i insanda olan insandır
Belki hayvanları mahcûb edecek hayvandır
Zarf-ı insana bürünmüş nice hayvan var ki
Ana insan demek insanlığa bir bühtandır
Görünüp sûret-i hakda seni Hakdan ayıran
Ana dil verme sakın bâziçe-i şeytandır
İbn-i Havvadan umulmaz eser-i zühd ü salâh
Halef-i nefs ü hevanın hevesi isyandır
Zikr-i Hak’la nefesin, nefs-i rahim kılmayanın
Neye değse nazarı sem, nefesi sûzandır
Aç gözün “ahsen-i takvîm”e gerek ahsen-i hulk
Hulki hayvan olanın akıbeti hüsrandır
Kalbini Beyt-i Hûda olduğunu bilmeyenin
Kalbi a’mândır anın nûrlar ana niyrandır
Ârif-i Hak olanın hâdimidir her eşya
Zillet-i nefse düşen sâil-i âb u nândır
Âdem oldur ki ola âlem-i eflâki muhit
Habs-i nefse düşenin haclegehi zindandır
Marifet her şeye kadir iken âcizliktir
Yoksa her âcizin elbette işi nâlândır
Cem edip sûret-i insanda cem’-i suveri
Mahvedip, mahvola, Hak baki, kala irfandır
Sırr-ı Mevlâ’ya erip kisve-yi abde bürünen
Yüzü insan, özü Yezdan, sözü hem Kur’an’dır
“Fakr-ı tâmm”e irişip sırr-ı “hüvallah” ı bulan
Bulur elbette KEMÂLÎ ana kul sultandır
31
Âşıka sûret-i cânânede Rahman görünür
Sanma erbâb-ı dile şiyve-yi şeytan görünür
Bu muammayı bilen ehl-i hakikat gözüne
Bu merayâda ne hayvan ve ne insan görünür
Dedim ey dil tama-ı vasla düşüp olma melûl
Bu visâlin önü hasret sonu hicran görünür
Bir zaman çeşmini her derde devâ bildiğim
Şimdi her kirpiği bir hançer-i bürran görünür
Aşktan gayrı ne yaptımsa ki hayr u ya şer
Her biri şimdi bana ejder-i sü’ban görünür
Âşıkdır matla’ı hilkat hem odur merkez-i nûr
Bî haberler gözüne âteş-i sûzan görünür
Okuyan mekteb-i âşk içre kitab-ı hüsnün
Dört kitabı unutur, yar sözü Kur’an görünür
Koklayan gülşen-i hüsn içre riyah-ı zülfün
Anda ne akl u ne hikmet ne de iz’an görünür
Bağlayan zülf-i dilâraya gönül gerdenini
Sahib-i zülfe ebed bende-i ferman görünür
Heves-i nefsile surette kalan ehl-i mecaz
Haşredek ağlasa da hariç-i irfan görünür
Âyet-i hüsnüne iyman getiren uşşaka
Ne cehennem ne âzâbı ne de niyran görünür
Âşıkın derdi gibi düşmeni çok, hemdemi yok
Minnet ol yâre ki derdi bize derman görünür
Hamdü-lillah ki bu göz kör ise de aşkımla
Neye baksam gözüme sûret-i cânân görünür
Bana bir âh nice binvasla bedeldir ziyra
Zevk-i hicri elem-i vâsldan âsân görünür
Verme her dilbere dil âşıka bir yâr yeter
Âfet-i dildir o kim âfet-i devran görünür
Terk-i cân eyleyeli hâk-i der-i cânân’da
Vasl u hicran KEMÂLÎ bana yeksan görünür
MERSİYE-Yİ İMÂM-I HÜSEYİN ALEYİSSELÂM
Muharremdir, kamer mahzûn, güneş me’yûs kan ağlar
Felek serkeşte mebhût, hayrete dalmış cihan ağlar
Cefâ-yı şâh-ı mazlûma tahammül etmeyip dağlar
Ezelden gözlerinden âblar olmuş revân ağlar
Ne düşmensin, behey ibn-ür-recîm ey sâki-yi iblis
Senin yaptıklarına düşmen-i insan olan ağlar
Medine halkına kıldı veda ol kân-ı ilm-ül-gayb
Tutup âfâkı bir efgan, yanar piyr ü civân ağlar
Nice günler edip kat-ı merâhil akıbet bir gün
Durup Kerbübelâ’da cümlesi Hakk’a divân ağlar
Bilinmişti ki ol yerler serencâm-ı şehâdettir
Bilinmişti ki ol yerden geçilmez hânedân ağlar
İmâm-ül-etkıyâ toplandırıp etba’vü ahbâbın
Okur bir hutbe bir bir fitneyi eyler beyân ağlar
Kuruldu haym-yi ahtar o gün Kerbübelâ içre
Bu gün Kerbübelâ’da kaldı hala âşıkan ağlar
Yazıp bir nâme reis-ül-usât’a söyledi ey kavm
Bu fitne sarsar İslâmı, yıkar dini, iman ağlar
Hezârân şetmile Sa’d oğlu hem gönderdi bir nâme
Anı dil söylemez kâfir dahi olsa zebân ağlar
Hücum etti o mel’unlar Kitâb-ullah’ı imhaya
Sanarsın bir kıyamet koptu toz ağlar, duman ağlar
Kesildi her taraftan su, sab3iler gül gibi soldu
Su ağlar, servi ağlar, bahçe ağlar, bağıban ağlar
Bozuldu Gülşen-i Bağ-ı Risâlet hâr ile doldu
Gül ağlar, bülbül ağlar, lâle ağlar, ergûvan ağlar
Hezârân zulm ile yetmiş iki sâdık olup kurban
Halâyık titreyip bu kıssadan kevn ü mekân ağlar
Kesildi başları bin cevrile bir âşık-ı zârın
Kesen mel’unlara lânet edip seyf-i Sinân ağlar
Ali-Ekber’le Kasım can verip cânânı buldu
Ali-Asgar sabî okla vuruldu Ümmühân ağlar
Vefâya davet etmek, sonra bin türlü cefâ etmek
Size ey Kavm-i sek dersem behâim bî güman ağlar
Yirmi bin kişi birden ok attı Şah-ı Mazlûm’a
Bizi atman diyüp zalimlere tîr ü kemân ağlar
Ok atmak “Kurret-ül-ayn”e değil mi aslını imha
Sebepsiz mi bu gün hala hakikî Müslüman ağlar
Ciğergâh-ı Habîb-i Kibriya’ya ok atan mel’ûn
Cehennemde bu gün şeytanla kurmuş âşiyân ağlar
Cihânın sahibinden bir içim su kıskanılmış, âh
Fırat ağlar, Murad ağlar, zemîn ü âsumân ağlar
İmâm-ül-müttekî’nin Şîmr-i mel’un kesti çün başın
Cehennem kaynayıp Arş sayha etti Tevleşân ağlar
Ayak bastı o melun Kalb-gâh-ı Sırr-ı Kurân’a
Aliyy’ü Fatma Peygamber-i Âhirzeman ağlar
Harem-gâh Hâbib-i Kibriya’ye doldu nâmahrem
Bizi hep öldürün derler, sabîlerle zenân ağlar
Çadırdan nâle vü feryâd yükseldi semâvâte
Melekler sordular noldu, dediler Teşnegân ağlar
Döküldü hûn-i mazlûman yere, yere mâteme girdi
Melekler titrelip inler, felek’de kehkeşân ağlar
Nisâ-yi Ehl-i Beyt üryân ü giryân kaldı çöllerde
Çöl ağlar, dağlar ağlar, vâdi-yi berr ü yeban ağlar
O şâhın derdi etmiş cümle insan oğlunu giryân
Bilenlen bilmeyenlen hep bu derd ile inan ağlar
Gelip birkaç deve çulsuz, yularsız, Şimr-i mel’un der
Bu gün Şam’a sefer lazım bu emri her duyan ağlar
Deve üryan, ciğer püryân yürürler aç susuz sibyân
Deve ağlar, ceres ağlar, yol ağlar, kârbân ağlar
Meşakkatle develer kat-ı menzilden kalıp bîtap
Düşüp yollarda ma’sûmân eder âh u figan ağlar
O yollarda o çöllerde o ıssız gurbet ellerde
Sekine Zeynep’in ahvâline hûr-i cinân ağlar
Dikildi niyzeye Sultan-ı kevneyn’in ser-i pâki
Çıkıp bir nûr olur Arş sayesinde sayebân ağlar
Nihayet birsabahtı Şam’a dahil oldular ah Şam
O tal’isiz misafirler konuldu hane, hân ağlar
Yezid’in askeri oynar güler yapmıştı şehrâyîn
Şehir ağlar, kûra ağlar, yanar deyr içre çan ağlar
Benât-ı Ehl-i beyt’i cariye gönderdiler Rûm’a
Görüp Rum Kayseri oldu esîr-i nâtüvân ağlar
Beha-yi hüsnüne bir dilberin bin kişver-i ma’mur
Verilse az gelir ikrâh eder de, hüsn ü an ağlar
İki mehpeykere Dîn-i Mesîhi ettiler teklif
Dediler sümme hâşâ, ta bemahşer mü’minân ağlar
Temennâ-yi visâle mâni oldu gayret-i Mevlâ
Dediler bunlara hiç el sürülmez râhiban ağlar
Bübârek bir gece ol iki meh’rû hasbeten-lillâh
Feda-yi din ü nâmus oldular hep hûriyan ağlar
Bu hale ağlayan gözler görür elbette dîdârı
Bunun gafilleri ağlar, muhakkak câvidân ağlar
Belâ-yı Ehl-i Beyt’i yazmağa imkan mı var, asla
Söz ağlar, söyleyen ağlar, kalem ağlar, yazan ağlar
Hüseyn ağlar gözü yaşı olur âlemlere rahmet
Yezid ağlar gözü yaşı olur lânet feşân ağlar
Yezid bir nâm-ı dünyaya değişti şân-ı ukbayı
Nidem ol nâm-ı mel’unu kim, nâm ağlar, nişân ağlar
Evet hazmetmemişti Âl-ı Süfyan Dîn-i İslâmı
Resûlün Âli’ne yaptıklarına kâfirân ağlar
Ali-Nûru’nu itfadan garazdı dîni mahvetmek
İmâm-ül-Mücteba’ya verdiler zehri yılan ağlar
Geçip mihrâb-ı dîne düşmen-i îman îmam oldu
Bozuldu vahdet-i İslâm, namâz ağlar, ezân ağlar
Atıp zindana Zeynel-Âbidîn’i ettiler mahbûs
Cefâ bitmez, güneş girmez, sebâ etmez vezân ağlar
Ezelden ağlarım, akdı dü çeşmim kanlı yaşımla
Ne hâbım var, ne râhât var, yanan cismimde cân ağlar
İki göz oldu a’mâ ağlarım ey Kurret-ül-ayneyn
KEMÂLÎ sûz-i derdinle nihân ağlar, ayân ağlar
Bulmak istersen cihanda daima zevk u huzur
Evliyanın meclisinden meşhedinden olma dûr
Bâhusus Âl-i Resûl’ün cân u dilden âşıkı
Mustafa Sabri efendi kabri olmuş beyt-i nûr
Nakşibendi’den murâd almış, yürürdü aşk ile
Burda bâtındır Amasya’da etmişti zuhur
Ârif-i billâh idi ehl-i kerem ehl-i vefâ
Müstefid idi sehâsından bütün ins û tuyûr
Yazmak isterken KEMÂLÎ irtihal tarihini
İki şahid çıktı söyleşti “Hüve hayyül-gafûr”
Bir âşık gönülle geldik cihâne
Bize her gülen yüz cânânla birdir
Onların gözleri yoldur iymâne
Onların sözleri Kur’anla birdir
Ne sevinç yükünü taşırız ne derd
Ne varsa dağıtır gönlümüz cömert
Bir güzel sevdik ki gözleri lâcivert
Saçları ay vurmuş ummanla birddir
Unuttuk epeye var ki niyâzı
Çekmeyiz çok etse yâr bile nâzı
Erenin kimseden yok itirazı
Atlılar bizimçün yayanla birdir
Sûrete baktıkça siyreti gören
Kim varsa biz ona diyoruz Eren
Bizim karşımızda gurur getiren
Yaradan olsa da şeytanla birdir
Düşünür söylemez mizacımız var
Her hırsı defeden ilacımız var
Tenezzül denilen Mir’acımız var
Gönlümüz her düşkün olanla birdir
Ey OZAN sesini tam yerinde kes
Kubbede akisler bırakır bu ses
Kadrini bilene bu küçük Nefes
Binlerce cilt tutan destanla birdir
Dostları ilə paylaş: |