İbn Sînâ’nın Metafizik Delili
99
yaygın olduğu gözlemlenmektedir.
2
İbn Sînâ’nın isbât-ı vâcib konusunda
takip ettiği yolun gerçekte hangisi olduğunu tespit etmek bu çalışmanın esas
amacını oluşturmaktadır.
Bir sistem filozofu olan İbn Sînâ’nın isbat-ı vacib konusundaki yaklaşımı,
onun felsefi sisteminin genel yapısından bağımsız değerlendirilebilecek bir
mesele değildir. İbn Sînâ’nın felsefi sisteminin odağında varlık sorunu yer
alır; o, varlığı varlık olması bakımından araştıran ilahiyatçı bir filozoftur. İbn
Sînâ, Tanrı’nın varlığını ispatlamak için argümanlar geliştiren diğer pek çok
filozoftan farklı olarak, ilk önce varlığın doğasını analiz etmekle işe başlar.
Onun varlık teorisinin temel tezi varlığın bilgisinin apaçık olduğudur: “Bir
şeyin var olduğundan şüphe yoktur,”
3
diyen İbn Sînâ’ya göre, tikel ve somut
varlık hakkındaki bilgimiz, varlık hakkındaki bilgimizin ilk adımını oluştu-
rur; ancak tikele dair bilgi, tümelin bilgisini ön gerektirir. Varlığın bilgisinin
apaçıklığı/bedihiliği konusunda İbn Sînâ ile aynı anlayışı paylaşan F. Râzî’nin
(1148-1209) söylediği gibi, kişinin kendisi hakkındaki bilgisi kesindir: “Ken-
di varlığım hakkındaki bilgim apaçıktır
4
: Razi vardır.” Bu önerme ilk ba-
kışta her ne kadar onu söyleyenin kendi tikel varlığı hakkındaki bilgisinin
kesinliğini ifade ediyorsa da aynı zamanda, ondan önce gelen ve bu önermeyi
söyleyebilmeyi mümkün kılan tümel varlığın bilgisini de içermektedir.
5
Kır-
mızılığın ne olduğunu bilmeyenin “Elma kırmızıdır” önermesini söyleyeme-
yeceği gibi, genel varlığı (vücud-u mutlak/ vücud-u âm) bilmeyen Razi de,
“Razi vardır” diyemez.
2 Herbert Davidson, Proofs for Eternity, Creation and the Existence of God in Medieval Islamic and Jewish
Philosophy, New York, Oxford: OUP, 1987, s. 299; William L. Craig,
The Cosmological Argument From
Plato To Leibniz, London: Macmillan,1980, ss.90-98; Rahim Acar, “Ibn Sina/Avicenna”,
The Routledge
Companion to Philosophy of Religion, (Ed. C. Meister, P. Copan), London, New York: Routledge, 2007,
(içinde) s.109; Cafer S. Yaran, Islamic Thought on The Existence of God: with contributions from Contem-
porary Western philosophy of religion, Washington: The Council For Research In Values And Philosophy,
2003, ss. 180-182,192,193; M. Sait Reçber, “Tanrı: Tasavvurları, Sıfatları ve Delilleri” (içinde) Din ve
Ahlak Felsefesi (Ed. Recep Kılıç), Ankara: Ankuzem, 2006, (birinci baskı), s. 55.
3 İbn Sînâ, Kitabu’n-Necât, Fakhr ed-Dîn el-İsferâyini el-Nişâbûrî, Şerh-u Kitabi’n-Necât (Kısm-ı
İlâhiyât), (thk. H. N. İsfehânî), Tahran: 2004 (içinde), s. 225.
4 Fahruddîn er-Râzî, Kitabu’l-Mulahhas Fi’l-Mantık Ve’l-Hikme, İsmail Hanoğlu, ‘Fahruddîn er-
Râzî’nin, Kitabu’l-Mulahhas Fi’l-Mantık Ve’l-Hikme’ Adlı Eserinin Tahkîki ve Değerlendirmesi, Anka-
ra: Ankara Üniversitesi Sos. Bil. Enst. Felsefe ve Din Bil. (İslam Fels.), c. II, 2009, (basılmamış doktora
tezi), (içinde) s. 205.
5 er-Râzî, Kitâbu’l Mulahhas fi’l-Mantık ve’l-Hikme, ss. 205-206; es-Seyyîd eş-Şerîf Alî b. Mu-
hammed el-Cürcânî, Şerhu’l Mevâkıf, (thk. A. Umeyre), Beyrut: 1997, c. I, ss. 220-221; Ömer Mâhir
Alper, Varlık ve İnsan: KemalPaşazâde Bağlamında Bir Tasavvurun Yeniden İnşası, İstanbul: Klasik,
2010, ss.43-45.
100
ENGİN ERDEM
İbn Sînâ’nın varlık konusundaki diğer tezi, varlığın sadece duyusallardan
(mahsûsât) ibaret olmadığıdır.
6
Ona göre, her şeyden önce “Varlık sadece du-
yusallardan ibarettir” hükmünü veren aklın kendisi duyusal değildir.
7
Ayrıca,
her duyusal varlığın duyusal olmayan bir hakikati vardır; hakikatler duyusal
olmadığına göre, bütün hakikatlerin kaynağı olan varlık da duyusal olamaz; do-
layısıyla, varlık mefhumu hem duyusalı hem de duyusal olmayanı kapsar.
8
İbn Sînâ varlığın bilgisinin kesin olduğunu ortaya koyduktan sonra, var-
lığı modalite açısından analiz eder. Ona göre, varlık hakkında üç modalite
söz konusudur: Zorunlu (vacib), olurlu (mümkün) ve imkânsız (mümteni):
İmkânsız, var olması mümkün olmayan; zorunlu, var olmaması imkânsız
olan; olurlu, var olması veya var olmaması imkânsız/zorunlu olmayan biçi-
minde tanımlanabilir.
9
Bu üç terimin tanımında ilk bakışta döngüsellik oldu-
ğu düşünülebilir, diyen İbn Sînâ’ya göre, aslında bunlar arasında temel olan
zorunlu’dur.
10
Varlık açısından düşünüldüğünde imkânsız’ın, varlıksal bir içe-
rimi yoktur; dolayısıyla imkânsız, sadece zorunlu’nun ve olurlu’nun anlaşıl-
masına olanak sağlayan bir zihinsel kategoridir.
11
Olurlu, kendi/zatı ne varlı-
ğı yokluğu gerektirendir; olurlu, bir anlamda, varlığın ve yokluğun eşiğinde
olandır. Zorunlu ise kendi/zatı varlığı gerektirendir. Bu üç kategori arasında
tasavvuru en açık olan zorunlu’dur; çünkü zorunlu ile varlık arasında ayrıl-
maz bir ilişki söz konusudur; zorunlu, kendisinde varlığın tekit edildiği, pe-
kiştiği kavrama delalet etmektedir.
12
İbn Sînâ’nın zorunlu modalitesinin temel
olduğu görüşü ile onun, başlangıçta söylediğimiz varlığın bilgisinin apaçık
olduğu düşüncesi arasında tam bir koşutluk söz konusudur. Zorunlu, olurlu
ve imkansız’ı, varlık ile ilişkisi açısından düşündüğümüzde, imkânsız, tanımı
6 İbn Sînâ, el-İşârât ve’t-Tenbîhât, Kum: Neşru’l-Belâğa, h. 1383, c. 3, ss. 2-3.
7 İbn Sînâ, el-İşârât ve’t-Tenbîhât, s. 8.
8 A.g.e., s. 9.
9 İbn Sînâ, Şifâ: İlâhiyyât, (thk. G. C. Anawati, S. Zayed) Kahire: 1960, ss. 35-36; el-İşârât ve’t-
Tenbîhât, s. 18.
10 İbn Sînâ, Şifâ: İlâhiyyât, s. 36; İsmail Köz, İslam Mantıkçılarında Modalite Teorisi, Ankara:
Ankara Üniversitesi, Sos. Bil. Enst., Felsefe ve Din Bil. (Mantık), 2000, (basılmamış doktora tezi)
s.101. Bazı yorumcular, İbn Sînâ’nın zorunlu, olurlu ve imkansız’ın tanımlarında (ilk bakışta) döngü-
sellik olduğu yönündeki ifadelerine dayanarak onun bu terimlerin üçünü de temel kabul ettiği görüşünü
savunmaktadır. Ancak bize göre, İbn Sînâ zorunlu, olurlu ve imkansız’ın tasavvurunun eşit seviyede
açık olduğunu değil, varlıkla ayrılmaz ilişkisi sebebiyle zorunlu’nun tasavvurunun daha açık olduğunu
düşünmektedir. Bkz. Jon McGinnis, Avicenna, Oxford: OUP, 2010, s. 161.
11 Köz, İslam Mantıkçılarında Modalite Teorisi, ss. 106-107.
12 İbn Sînâ, aynı yer; eş-Şirâzî (Molla Sadra), Şerh-u İlâhiyyât-ı Şifâ, s. 134.