BEDRİ RUHSELMAN
17
Ruh, kâinatın içinde değildir. O hâlde nerededir? İç ve dış
mefhumları kâinata mahsus realiteler olduğundan ruh, kâinatın
dışındadır da denilemez. Çünkü kâinatın dışı, başka bir kâinatın
içi demektir. Yâni kâinatın dışı diye boş bir saha yoktur. Fakat
bu sözlere bakıp kâinatları birbiri içine girmiş küreler hâlinde
tasavvur etmek de hatâdır. Böyle bir şey de olmaz. Esasen böyle,
birbiri içine girerek genişleyen küreler şeklinde kâinatları kabul
etmek, gene onlara birer mekân tahsis etmek ve o mekânların
hudutlarını çizmek olur ki bu yanlıştır. Bittabî bu sözlerin mânâ-
sını ve objektivitesini tasavvur etmek insan idraki ile mümkün
değildir. Bunu ancak çok düşünmekle bir dereceye kadar sez-
mek mümkün olur. Bu sezgiyi verebilmek için bir misal göstere-
ceğiz. Ancak, bu misali de aynen almayıp bir sezgi edinilebilecek
şekilde onun üzerinde düşünmek lâzım gelir.
Beyaz camlı bir projektörü boşluğa aksettiriniz. Projektör zi-
yasının beyaz renkli görünüşü muayyen bir madde kâinatı cev-
herinin imkânları olsun. İşte bu, bütün hakikatleri ile ve reali-
teleri ile başlı başına bir kâinattır. Şimdi bu projektörün beyaz
olan camını değiştirerek mavi yapınız. Bu defa mavi renkli bir
projektör ziyası hâsıl olacaktır. Bu da mahiyeti ve imkânları ev-
velkinden tamamen başka olan diğer bir kâinattır. Burada hatalı
bir düşünceye sapmamak için çok büyük bir dikkatle şu nokta-
yı belirtmek gerekir ki mavi projektörden bahsedilirken, beyaz
projektörün kaybolup mavi projektörün onun yerine geldiği ve-
yahut iki projektörün birbiri üzerine eklenerek karışık bir ziya
mudilesi meydana getirdikleri veyahut da bu iki projektörden
birisinin diğeri hesabına zayıfladığı ve değiştiği gibi, gene hep
mekânla kaim olan zaruretleri aslâ düşünmemek lâzım gelir. Bu-
rada her iki projektör de birbirine karışmadan, birbiriyle hiçbir
şekilde alışverişe girişmeden, kendilerine mahsus bütün kıymet
ve vasıflarından hiçbir şey kaybetmeden her biri tek başına -san-
ki kendisinden başka projektör ziyası yokmuş gibi- mevcudiyet
arz eder. Bu durumun iyice sezgisine varmak gerekir.
Böylece, hiçbir mekân tahsis etmeden iki kâinatın mevcudi-
yeti sezilebilir. Buradaki projektörler bu mânâda anlaşıldığı za-
man birbirinin içinde veya dışında olmadıkları gibi,
birbirinin