Bezci, E. (2016). Düşsel Ortaçağ’da Aşkın Kanunu: Bir Saray Edebiyatı Okuma Kılavuzu
Olarak André Le Chapelain’in Aşka Dair Adlı Yapıtı. Humanitas, 4(8), 1-14
2
THE CODE OF LOVE IN THE FABULOUS MIDDLE AGES:
ANDRE LE CHAPELAIN’S ON LOVE AS A GUIDE FOR
READING LITERATURE OF THE COURT
Abstract: De amore (About Love) written by André le Chapelain at the
end of the 12th Century is one of the most important theoretical works of
Court Literature (Littérature courtoise) that deeply influenced the French
Literature between the 11th and 13th centuries. This work, telling us a lot
about the affairs in the Palace, the contemporary understanding of love
and the place of women in literature, is also a guide to Court Literature as
a whole. Recommendations made for youths who want to be love knights
in the 5th Chapter of Book I and “The Code of Love” of 31 articles from
the 8th Chapter of Book II in particular, not only summarize the essence
of courtly love, but also make one of the founding texts of the idea of love
in the Western Literature. In that context, it only makes sense that
Préciosité, which employs women as masters, was formed through similar
rules and “codes” and that Stendhal quoted this medieval text in his book
on love bearing the same title as the work of André le Chapelain. This
article aims to discuss the fundamental characteristics of the Medieval
Court Literature by interpreting some articles of the famous “Code of
Love” in line with some works having an impact on the era.
Keywords: Medieval French literature, Courtly Love, André le
Chapelain, Code of love.
Giriş
XII. yüzyılın sonunda André le Chapelain tarafından yazılan De amore (Aşka
dair),XI ve XIII. yüzyıllar arasında Fransız edebiyatına damgasını vuran Saray
Edebiyatı’nın (fr. littérature courtoise) en önemli kuramsal yapıtlarından
birisidir. Saray çevresindeki ilişkilere, o dönemde egemen olan aşk anlayışına
ve kadının edebiyattaki yerine ilişkin bize çok şey söyleyen bu yapıt, türü ne
olursa olsun-saray şiirinden, mélusine hikâyelerine, Chrétien de Troyes’nın
romanlarından, ilk Fransız kadın şairi olarak kabul edilen Marie de France’ın
masallarına, hatta aşkın muhakeme edildiği kurmaca Aşk Mahkemeleri’ne
varıncaya dek-bütün bir Saray Edebiyatı için debir okuma kılavuzudur aynı
zamanda. I. kitabın 2. Bölümünde aşk şövalyesi olmaya hevesli gençlere verilen
öğütler ve özellikle de II. kitabın 8. bölümünde yer alan otuz bir maddelik “Aşk
Kanunu”, l’amour courtois’nın (Saraylı aşk) ruhunu özetlemekle kalmaz,
Batı’daki aşk imgeleminin de kurucu metinlerinden birini oluşturur. Bu
bağlamda, XVII. yüzyılda, yine kadınların “Efendi” (fr. maîtresse) olduğu
Préciosité akımının benzeri kural ve “kanunlar” çerçevesinde biçimlenmesi ya
da Stendhal’in Doğu ve Batı’da aşkı anlattığı ve André le Chapelaine’ninkiyle
aynı başlığı taşıyan yapıtında
2
bu Ortaçağ metnine yer vermesi anlamlıdır. Bu
makale söz konusu “Aşk Kanunu”nun kimi maddelerini, döneme damgasını
2
Kitabın (Aşka dair) “Aşk Kuralları” ve kurmaca “Aşk Mahkemeleri”ninde içinde yer aldığı
appendix (ek) bölümü dilimize çevrilen baskılarında yer almamaktadır.
Bezci, E. (2016). Düşsel Ortaçağ’da Aşkın Kanunu: Bir Saray Edebiyatı Okuma Kılavuzu
Olarak André Le Chapelain’in Aşka Dair Adlı Yapıtı. Humanitas, 4(8), 1-14
3
vuran yapıtlar çerçevesinde yorumlayarak, Ortaçağ Saray Edebiyatı’nın temel
özelliklerini ortaya koymayı amaçlamaktadır.
1. Şövalyelikten Aşk şövalyeliğine: Değişen toplumsal yapı ve kadının
edebiyattaki yeri
Jacques Lafitte-Houssat Troubadours et cours d’Amour başlıklı yapıtında
önemli bir olguya dikkat çekerek, kadına çok fazla yer vermeyen Ortaçağ
Fransız edebiyatının nasıl olup da, özellikle XI. yüzyılın ikinci yarısından
başlayarak, onu şövalye ve ozanların kendisine tapındığı bir idol haline
getirebildiğini, kadının“Efendi” olduğu yazınsal bir akımın doğabildiğini sorar
(1971, s. 7). Gerçekten de Saray Edebiyatı’nı önceleyen ve Fransız edebiyatının
gerçek anlamda ilk önemli ve özgün yapıtları sayılan Chansons degeste’lerde
kadına neredeyse hiç yer verilmez. Türünün en önemli örneği olarak kabul
edilen Roland Destan’nda, şövalye Roland’nın nişanlısı Aude dışında, kadının
adına bile rastlanmaz. Onun rolü de yok denecek kadar azdır: Sefer dönüşü,
Charlemagne kendisine Roland’ın ölümünü haber verdiği zaman, hemen
oracıkta kederinden ölecektir. Kahramanlık destanları olan Chansons de
geste’lerdeki kadının yokluğunu kısmen bu türün doğasıyla açıklamak olasıdır,
zira Ortaçağ dünyası, kanlı savaşlara sahne olan, kesilen başların, kopan
kolların havalarda uçuştuğu, her türlü şiddetin hüküm sürdüğü eril bir dünyadır;
dolayısıyla dönemin edebiyattaki yansıması olan destanlar da kaçınılmaz olarak
bu eril dünyanın yazınsal ürünleri olacaktır. Ortaçağ toplumunda egemen olan
derebeylik düzeninde, şövalyelik yaşam biçiminive buna bağlı olarak da
toplumsal ilişkileri belirleyen bir kurumdur. Bu bağlamda Roland Destan’nın
yazıldığı dönemin Haçlı seferlerinin başlangıç dönemine denk gelmesi
rastlantısal değildir: yapıt her ne kadar gerçekte VIII. yüzyılda hüküm süren
Charlemagne dönemini konu alsa da, destandaki kahramanlar daha çok XII.
yüzyıl baron ve Haçlı şövalyelerine benzerler ve aslında uluslaşma sürecinde
olan Fransız feodalitesinin değerlerini ön plana çıkartırlar. Roland Destan’nı
modern Fransızcaya çeviren ve günümüzün en önemli Ortaçağ edebiyatı
uzmanlarından biri olan Ian Short söz konusu çeviriye yazdığı önsözde bu
olgunun altını çizer: “İrade ve eylem adamı olan epik kahramanın yazgısı,
temsilcisi olduğu ulusal ve Hıristiyan toplumun yazgısından bağımsız değildir.
Feodalitenin kahramansal değerleri Roland’da vücut bulur”
3
(Short, 1990, s.
17). Bir biat kültürü olan feodal sistemde temel değerler sadakat ve onurdur:
Öncelikle Tanrıya ve onun yeryüzündeki temsilcisi ve şövalyelerin de Efendisi
olan Charlemagne’a olan koşulsuz bağlılık. Ailevi ve ulusal onur da bu bağlılık
çerçevesinde biçimlenir. Kilise XI. yüzyılın sonunda Birinci Haçlı Seferi’yle
birlikte (1096-1099) şövalyeliğe dinsel bir boyut katar. Hangi nedenle yapılırsa
yapılsın, Ortaçağ yaşam biçiminde savaş bir kazanç kapısıdır: Savaşta elde
edilen ganimet şövalyenin en önemli gelir kaynaklarından birisini oluşturur.
Jacques Lafitte-Houssat, “Dünyada hiçbir şey bu destansı dönemin şövalyesi
kadar ürkütücü ve kaba olamaz” (1971, s. 14) der ve ekler: Hıristiyanlığın ilk
3
Fransızca kaynaklardan yapılan alıntıların çevirileri tarafımızdan yapılmıştır.
2