Hematit : Çok oksijenli kıyıda, demir Fe+3 halindedir.
Siderit ve manyetit : Oksitleyici ve redükleyici koşullar ardışıklıdır. Demir Fe+2 halindedir.
Pirit : Oksijensiz, kıyıdan nispeten uzak dip sularında, demir Fe+2 halindedir.
Tortullaşmaya bağlı demir yatakları denizel veya karasal ortamda oluşabilirler. En büyük ekonomik öneme sahip yataklar denizel olanlardır.
l- DENİZEL DEMİR YATAKLARI :
Genellikle açık dolaşımla, normal ortamdaki denizlerin çoğunlukla kumtaşları, daha az oranda karbonatlı veya bol silisli kayaçlar bu yataklara eşlik ederler bir kısmı oolitik, bir kısmı ise jaspilit veya kuvarsit niteliğindedir.
A- OOLİTİK YATAKLAR : Genellikle Paleozoik veya Mesozoik yaştadırlar. Metamorfizma izine rastlanmaz. Cevher oolitik yapıdadır. Minet,tenörü en çok %50 olan bir demir cevheridir. Oolitlerin, kırıntı malzemenin ve organik artıklarınbir çimento ile birleşmesinden oluşmuştur. Bu elemanların birbirlerine oranları çok değişiktir. Demir mineralleri oolitlerde ya bir kuvars yada organik bir kıriıntının etrafına yerleşmiştir. Çimentoda da demir mineralleri bulunabilir.oolitik demir yataklardaki başlıca mineral şunlardır;Hematit, götit, limonit, şamozit,siderit, ankerit, kalsit. Az miktarda rastlanan mineraller şunlardır;Pirit, markasit, kalkopirit, manyatit ve fosfokarbonatlardır.Ayrıca kuvars ve organik maddeler gibi kırıntı malzemelerde bulunur.
Oolitik yataklardan nispeten genç olanlar götit ve limonit, nispeten yaşlı olanlar ise hematit içermektedir. Bu durum yatakların yaşlarına bağlı olarak bir evrim geçirdiğini göstermektedir.
a) Hematitli oolitik yataklar:Esas mineral hematitdir. Paleozoik yaştadırlar. Örnekler: Clinton Demir Yatakları (ABD); Yüzlerce km. genişlikte bir alanda, killi – kumtaşlı bir serinin belli seviyelerinde bulnurlar. Silis oranı yüksektir.çamdağ demir yatakları ( Sakarya) (şekil47): Devoniyen yaşlı, denizel hematitli oolitik bir yataktır. Yörede birbirleri üzerine uyumsuz olarak gelen Eosen – Üst Kretase, Triyas, Devoniyen ve Silüriyen oluşukları mevcuttur. Bütün oluşuklarda egemen doğrultulu E – Wdır ve eğimler N’e doğrudur. Eosen sonrası deformasyonlarına bağlı faylarla güneye doğru bindirmeler oluşmuştur.
Aşağıdan yukarıdoğru şu tip cevherler ayırt edilir:
1 - Sert Karbonatlı Cevher :
Dolomitli kalkerler ile ardışıklı, 30-35 m kalınlığındadır. İki çeşittir.
l.a - Ankerit ve kalsit çimentosu içinde fosil kırıntılı cevher. Fosil kırıntılı cevher kalsit, götit, siderit ve şamozitten yapılıdır.
l.b - Siderit, ankerit ve kalsit çimentosu içinde oolitli cevher. Oolitler hematit ve götitten yapılıdır.
2 - Sert Silisli Cevher :
En fazla 4,5 m kalınlığındadır. Silis ve karbonatlardan müteşekkil çimento içinde oolitler bulunmaktadır.
3 - Yumuşak Cevher :
Karbonatlı ve silisli cevherin yüzeysel ayrışmasıyla oluşmuştur. Karbonatların ve silisin arınıp gitmesiyle cevher demir bakımından zenginleşmiştir. Genellikle limonitten, kısmen de götitten yapılıdır.
Çamdağ demir yataklarının oluşumunda algler önemli rol oynamıştır. Çözelti halinde denize taşınan demir hidrokarbonat, alglerin korbon di oksite gereksinmeleri dolayısıyle, demir karbonata dönüşmekte ve çökelmektedir.
Fe (HCO3)2 Fe C O 3 + C O 3 + H 2 O
Diğer taraftan demir hidrokarbonatın oksidasyona uğramasıyla götit oolitleri oluşur.
Fe (H CO 3) 2 + OH Fe O OH + 2 C O 2 + H 2 O ( + e )
b) Limonitli Oolitik Yataklar :Esas mineraller götit ve limonittir, mesozoik, ender olarak da Tersiyer yaştadır.
örnek : Lorraine demir yatakları (Fransa)
Aaleniyen yaşlı kumlu, kalkerli, marnlı, yer yer konglomera-lı bir seri içinde 10 ayrı seviyede bulunur. Cevherleşme 100 km genişliğindeki havzanın bilhassa senklinal kısımlarındadır. Bu yatakların oluşumu hakkında farklı görüşler mevcuttur :
Epijenetik Kuram -: tik önce kalsitli oolitler oluşmuş, daha sonra bakterilerin etkisi altında mineraller birçok safhada birbirlerinin yerini almışlardır. Böylece sırasıyla siderit, şamozit ve nihayet demir oksitler oluşmuştur.
Senjenetik Kuram : Çökelmeyle yaşıt olarak ilk önce oksitleyici ortamda siderit ve şamozit, daha sonra redükleyici ortamda demir oksitler oluşmuştur.
B- DEMİRLİ JASPİLİT ve KUVARSİTLER :
Hepsi Antekambriyen yaşındadır. Az çok metamorfizmaya uğra-r mışlardır. Jaspilitlerde serbest silis çok ince bir dokudadır. Kuvarsitlerde ise yeniden kristallenme sonucu kuvars kristalleri mozaik halindedir, ince bantlı olarak bulunan bu kayaçlar hematit-li veya manyetitlidirler. Manyetit genellikle martitleşmiştir.
Demirli jaspilit veya kuvarsitlerin en önemli mineralojik özelliği bol miktarda demirli silikat içermektedir. Gürünerit (Fe7 (Si4O11)2 (OH)2), klorit, tremolit, aktinot, vb......
Oolitik yapı kalıntılarına rastlanmıştır. Bu bakımdan, hema-titli oolitik yataklarla bunların arasında kesin bir ayırım yapılamaz. Buna karşılık serbest silisçe çok zengin olmaları, demirli jaspilit ve kuvarsitlerin başlıca özelliğidir.Silis bolluğunun denizaltı volkanizmasıyla ilgili olduğu düşünülmektedir.
Nitekim bu kayaçlarla beraber genellikle volkanik kayaçlar da bulunur.
Demirli kuvarsitlerin başlangıçta demirce çok zengin olmadığı, ancak sonradan şu olaylarla zenginleştiği düşünülmektedir;
Metamorfizmayla hematit silisin yerini almıştır (ornatım). Bu bakımdan demirli kuvarsitler metamorfizmaya bağlı bir yatak olarak da kabul edilebilirler.
Hidrotermal dolaşım ile,
Silisin uzaklaşmasını sağlayan yüzeysel ayrışma ile.
Dünyanın en büyük demir yatakları demirli jaspilit ve kuvarsitlerdir. Başlıca örnekler şunlardır :
Lac Superieur (abd - Kanada). Burada demirli kuvarsitlere takonit adı verilmektedir. Mineralleri ve tortul kökenli zonlanması daha yukarıda verilmiştir.
İtabira ( Brezilya ). Burada demirli kuvarsitlere İtabirit adı verilmektedir.
Türkiye'de bu tip demir yatağı yoktur.
2- Karasal Demir Yatakları :
Ilık veya soğuk yağışlı iklimlerde oluşurlar. Denizel yataklara oranla ekonomik önemleri azdır. Turbiyerlerde, göllerde veya bataklıklarda teşekkül eden ve çoğunlukla aktüel olan yatakların demirine bataklık demiri adı verilir. Oluşmalarında, kayacıların demirli mineralleriyle ve bilhassa biyotitle reaksiyona giren hümik asitlerin büyük rolü vardır.
Bu yataklarda en çok rastlanan cevher mineralleri siderit ve demir hidroksitlerdir. Turb, kömür ve kilden müteşekkil seriler içinde bulunurlar. Başlıca örnekler şunlardır î
Kuzey Ülkeleri (İsveç, Finlandiya, Kanada) bataklık demiri yatakları : Kuvaterner'de buzul devri sonrasında oluşmuşlardır. Küçük ölçekte işletilmişlerdir.
Ruhr ve Sarre demir yatakları (B.Almanya) : Kömür oluşuklarıyla beraber bulunan, Karbonifer yaşlı yataklardır. Esas mineral siderittir. 20. asrın başlarına kadar işletilmişlerdir.büyük Eymir demir yatakları (Balıkesir) (şekil48) : daha önceden değindiğimiz gibi, aslında kalıntı tipinde oluşmuşlardır.
Miyosen yaşlı andezitlerin ayrışma ürünlerinden demir kolloidal halde taşınmış, bir gölde birikerek zenginleşmiştir. Başlıca limonite rastlanır. Arsenik tenorunun yüksekliği nedeniyle ekonomik
değildir.
MANGANEZ YATAKLARI :
l- Genel Özellikler :
Dünyadaki en önemli manganez yatakları tortullaşmaya bağlıdır. Jeokimyasal özelliklerinin benzerliği nedeniyle Fe ve Mn yataklarının birbirlerine benzediğini ve yakın yerlerde bulunduklarını, Mn yataklarında Fe oranının yüksek olduğunu daha önceden belirtmiştik. Manganez„ demire oranla daha bazik, nispeten derin ortamlarda çökeldiğinden ayrı yataklar verebilmektedir.
Ayrışma Mineralleri:
Limonit : Götit + Kil + .....
Götit : FeO OH
Lepidokrozit : FeO OH
Hematit : Fe2O3
Maghemit :Fe2O3 (Ferromanyetit)
Martit : (manyetit Martit)
Bu ayrışma mineralleri demir şapkanın esasını oluşturur. Birincil olarak bulunabilen manyetit, ilmenit gibi mineraller çok güç ayrıştıklarından listeye konmamışlardır. Demir diğer birçok mineralin bileşimine girdiğinden, yan kayaçta bilhassa silikat olarak az veya çok bulunabileceğinden ve pirit en çok rastlanan bir mineral olduğundan oksidasyon Bu ayrışma mineralleri demir şapkanın esasını oluşturur. Birincil olarak zonlarında süperjen demir mineralleri mutlaka bulunur. Siderit ve ankerit ender olarak ayrışma yoluyla da oluşabilir.
e ) Manganez Mineralleri :
Birincil mineraller
Braunit: Mn+2 Mn+3 O3 veya Mn+2 Mn 6+3 Si O11
RodonitMnSi03
Ayrışma Mineralleri
Psilomelan:MnO Mn02 nH20
Pirolüzit:MnO2
Manganit:MnO (OH)
Rodokrozit:Mn CO3
Birincil olarak bulunabilen hausmanit, rodokrozit gibi mineraller hemen hemen ayrışmaz. Psilomelan, pirolüzit ve manganit tortullaşmaya bağlı yataklarda birincil olarak da bulunurlar. Di ger taraftan, manganez yan ka açta bilhassa silikatların bileşiminde bulunabileceğinden, oksidasyon kuşağında izine çok rastlanan bir unsurdur.
f) Uranyum ve Toryum Mineralleri
Birincil Mineraller
Peşblend : mU02nU03
Uraninit : UO2
Torianit : (Th, U)02
Normal kayaçlarda bazen yüzde birkaça kadar bulunabilen manganez, doğrudan bu kayaçlardan veya kalıntı manganez yataklarından itibaren taşınır. Taşınma sırasında manganez de Mn+2, Mn. (HC03)2 veya Mn (OH)2 halindedir. Bunlar oksit, hidroksit veya karbonat halinde çökelirler. Esas çökelme alanları sahilden bir parça uzak litoral bölgelerdir, ancak daha derin ve kalın çökelli denizlerde de manganez yumrularının oluşabildiği bilinmektedir. Günümüzde, okyanus diplerinde bu şekilde oluşan manganez yumrularından ekonomik olarak yararlanma yolları araştırılmaktadır.
Manganez karasal ortamlarda da oluşabilir. Ancak karasal manganez oluşukları (bataklık manganezi) ekonomik dağere sahip değildir.
Denizel manganez yatakları genellikle açık dolaşımlı normal ortamlarda, detritik kayaçlara bağlı olarak bulunur. Daha ender şekilde karbonatlı kayaçlar ile arjilit veya şeyller içinde de manganez yatakları mevcuttur. Oolitik yapıya rastlanırsa da çok yaycan. değildir, daha ziyade kolloform yapı izlenir.
Denizel manganez yataklarının en önemli özelliği paleocoğrafyaya bağlı, tortul kökenli bir zonlanma belirtmeleridir.
2- Örnekler
A- Tchiatoura Manganez Yatağı (Gürcistan. Rusya) : Dünyanın en önemli manganez yataklarından biridir. Yörede yaşlıdan gence doğru şu oluşuklar bulunur.
Granit, riyolit (kuvars porfir), tüf ve volkanik breşler.
Transgressif Oligosen kumtaşları.
Transgressif Miyosen kum, kil ve kal^^leri.
Bazalt.
Oligosen kumtaşlarının tabanında, 34 km2 lik bir alanda, toplam kalınlığı 2 ile 5 m arasında değişen birçok ayrı cevher seviyesi vardır. Manganez, tabandaki granitik ve volkanik kayaçların ayrışmasıyla açığa çıkmış, Oligosen denizinin litoral kesiminde çökelmiştir.
Cevher kısmen oolitik yapıdadır. Tchiatoura manganez yatağı tortul kökenli zonlanmaya tipik bir örnek teşkil eder. Çökelme sırasında kıyıdan açığa doğru şu mineraller oluşmuştur ;
Pirolüzit, psilomelan : ( Mn+4 ) Kıyıya yakın, az derinde
Manganit : ( Mn+3 )
Rodokrozit : ( Mn+2 ) Kıyıdan uzak, derinde
Ayrıca opal, barit, jips, glokoni, kil mineralleri, melniko-vit, markasit, odun artıkları, balık kemikleri ile kırıntı mineraller (kuvars, feldispat) bulunur. Melnikovit ve markasit rodok-rozit ile beraber, kıyıdan uzak kesimde çökelmişlerdir.
B- Trakya Manganez Yatakları : Çatalca ile Kırklareli arasında bulunurlar. Yörede Istranca masifinin metamorfik kayaçları (gnays, kuvarsit, mikaşist) temeli teşkil etmektedir. Bunların üzerine herbiri transgressif olmak üzere Eosen, Oligosen, üst Miyosen ve Pliyosen tortul oluşukları gelir. Cevher, Oligosenin üst serisi olan ve marn, kum, kil ve kumtaşından müteşekkil Karton (Balıklı) Seri içindedir. 180 cm'ye varan bir kalın, iki de ince seviye halindedir. Psilomelan, pirolüzit ve limonitten ibarettir.
Manganez, temeldeki gnaysların sıcak iklimde ayrışmasıyla açığa çıkmıştır. Daha sonraki yağışlı ortam manganezin taşınmasını ve sığ bir denizde çökelmesini sağlamıştır.
Alttaki Eosen ve üstteki üst Miyosen çökelleri içinde de ekonomik olmayan ince damarcıklar halinde manganeze rastlanmaktadır. Bunlar karton seri içindeki manganez yatağının, yüzeysel suların etkisi altında, yenilenmesiyle oluşmuştur.
URANYUM YATAKLARI :
Bağlı oldukları kayaçlara göre şu tipleri ayırt edilebilir:
L- DETRİTİK KAYAÇLARA BAĞLI URANYUM YATAKLARI :
Dünyanın en önemli uranyum yatakları genellikle kumtaşların-dan müteşekkil oluşuklar içinde bulunur. Kumtaşlarının yanında daha az oranda konglomera, arjilit, jips, barit ve kalker arakatkı-ları görülebilir. Çoğunlukla kırmızı renkte olduklarından bu oluşuklara Kırmızı yataklar ( = Red Beds ) adı verilir. Kırmızı yataklar çok değişik yaşta olabilirler, ancak Avrupa'da özellikle Permiyen ve Trias yaşındadırlar.
Kırmızı yatakların esasını teşkil eden kumtaşlarına ait kuvars taneleri, zar halinde demirin üç değerli oksitleri (hematit, götit) tarafından sarılmıştır. Bu oksitler kumtaşlarının çöl ikliminde değil, sıcak ve nemli bir iklimde oluştuğunu işaret ederler. Çökelme ortamı göl, lagün veya deniz olabilir. Çoğu kırmızı kırıntılı tortulların denizel ortamda çökelmiş olduklarına şüphe yoktur.
Bazı detritik oluşuklar veya kırmızı kırıntılı tortullarda, bilhassa sülfürlü cevherlerin bulunduğu seviyeler kırmızı değildir. Oksido - redüksiyon koşullarına göre, redükleyici ortamlarda renk yeşil olabilir.
Detritik kayaçlara bağlı uranyum yatakları bazen vanadyum için de ekonomik öneme sahiptir. Ayrıca bakır mineralleri bulunabilir.
A- Colorado Platosu Uranyum Yatakları (ABD) :
ABD'nin en önemli uranyum yatakları bu yörededir. U3O8 olarak sınır tenor % 0,1, ortalama tenor ise
% 0,28dir. Rezerv çok büyük olmakla beraber kesinlikle bilinmemektedir.
Colorado Platosu'nü teşkil eden oluşuklar az kıvrımlı olup, uzun jeolojik devirler boyunca monoton karakterde tortullaşmışlardır. Böylece Permiyen'den Piosen'e kadar genellikle kumtaşlarından, bazen de arjilit, konglomera ve kalkerlerden ibaret çok kalın (toplam 3000 m) tortul kayaçlar oluşmuştur. Bu kayaçların büyük bir çoğunluğu karasal niteliktedir akarsulara bağlıdır. Ayrıca göl, rüzgâr ve deniz tortulları da vardır. Birbiri üzerine gelen 32 formasyondan herbiri uranyum cevherleşmesi içermektedir.
Tortullaşmaya bağlı uranyum cevherleşmesi peşblend ve koffinit'ten ibarettir. Karnotit, tüyamünit, autinit, kalkolit,uranotilve günunit yüzeysel ayrışma ile oluşmuştmr. Ayrıca pirit, markasit, kalkopirit, kalkozin gibi birincil mineraller ile malakit, azürit. kalkantit, limonit gibi ayrışma ürünlerine de rastlanır. Bitki artıkları bol miktardadır. Vanadyum, Uranyum vanadatlar içinde ekonomik değere sahiptir. Selenyum, sülfürlerin içinde önemli oranda bulunur.
Cevher yerleşimi litolojik, stratigrafik ve paleocoğrafik denetim altında olmuştur, örneğin, eski akarsu kanallarının keskin dirsek yapan kısımlarında en zengin yığışımlar vardır. Yapısal denetim epijenetik cevherleşmenin yerleşmesinde rol oynamıştır. Nitekim, tortullaşmayla yaşıt senjenetik cevher mineralleri sonradan meteorik veya hidrotermal suların etkisiyle harekete geçerek yapısal şekillere (fay, antiklinal sırtlar, çöküntü, vb.,.) bağlı birikimler vermişlerdir.
Uranyum kaynağı hakkında başlıca üç görüş vardır,
Senjenetik görüş : Yörede temel kayaç niteliğinde olan Antekambriyen yaşlı granitlerin ayrışma ürünlerinden itibaren taşınan uranyum senjenetik olarak çökelmiştir. Daha sonra yer altı sularının etkisiyle bazı epijenetik cevherleşmeler meydana gelebilmiştir.
Meteorik epijenetik görüş : Uranyumun kaynağı değişik yaştaki lav ve tüflerdir. Bu kayaçlardaki uranyumu yıkayan sular yeraltında kumtaşları içine girerek epijenetik uranyum minerallerini
çökeitmektedir.
Hidrotermal epijenetik görüş : Uranyum derinden hidrotermal eriyikler tarafından getirilmiştir.
En çok senjenetik görüş tutulmaktadır. Ayrıca yüzeysel ayrışma olaylarına bağlı olarak oksidasyon zonlarında altı değerli (U+ 6) uranyum mineralleri (karnotit, tüyamünit, vb.,.) oluşmuş, buna karşılık daha derinde dört değerli (U+tt) uranyum mineralleri (peşblend, koffinit) sabit kalmışlardır.
B- Köprübaşı Uranyum Zuhurları (Gördes, Manisa) (Şekil 49):
Yörede Menderes Masifinin metamorfik kayaçları (gnays,, kuvarsit, mermer) temeli teşkil etmektedir, üzerlerine karasal Neojen oluşukları gelmektedir. Karasal Neojen altta detritik kayaçlarla (konglomera, çakıl, kum ve şilt) ile başlamakta, üst taraflara doğru ise aglomera, tüf, göl kalkerleri, kil ve marnlar yer almaktadır. Hepsi yaklaşık yatay konumdadır. Detritik kayaçların, mevsimlere bağlı olarak akarsularla taşınıp çöktürülmüş malzemeler olduğu kabul edilir.
Cevherleşme detritik kayaçlar ve göl kalkerleri içinde seviyeler halindedir. Ayrıca gnayslar içinde derin kökenli uranyum damarcıklar halinde bulunur.
Detritik kayaçlar içindeki cevherleşme için senjenetik ve epijenetik görüşler ileri sürülmüştür. Göl kalkerlerindeki cevherleşmenin senjenetik olduğunda ise görüş birliği vardır. Uranyum detritik kayaçlara temeldeki gnayslardan kimyasal yolla taşınmıştır. Detritik kayaçların çimentosunda U3O8 tenoru düzenli olarak % 0,03-0,04 kadardır. Göl kalkerlerindeki cevherleşme ise detritik kayaçlardaki uranyumdan türemiştir.
2- ARJİLİT VE ŞEYLLERE BAĞLI URANYUM YATAKLARI :
Kömür, linyit, hidrokarbür gibi organik maddelerce zengin arjilit ve şeyllerde uranyum her zaman mevcuttur. Bu yataklar sınırlı dolasa.mli yağışlı ortamların denizlerinde, litoral bölgelerde veya göllerde oluşmuşlardır. Sülfürlü mineraller (pirit, kalkopirit, galen, çinkoblend, vb.,.} daima uranyum minerallerine eşlik ederler.
Saint - Hippolyte ( İsveç ) : Mineral olarak belirlenmeyen uranyum organik maddelere bağlı olarak, Kambriyen yaşlı bitümlü şistler içinde bulunur.
Karadeniz'in organik maddelerce zengin tortularının uranyum içerdiği bilinmektedir.
3 - DENİZEL FOSFATLARA BAĞLI URANYUM YATAKLARI :
Bütün fosfat yatakları az veya çok oranda uranyum ve vanadyum içerirler. Fosfat yatakları genellikle organik maddece zengin arjilit ve şeyllerle beraber, benzer ortamlarda oluşmuşlardır, uranyum, tortullaşma sırasında deniz suyunda fosfatlı partiküllcı tarafından tutulmuştur.
Bu tip yataklar günümüzde ekonomik olmamakla beraber, potansiyel rezervler teşkil ederler.
Montana'da "Phosphoria Formation" (ABD)
Mazıdağ Fosfat Yataklarında (Mardin) fosfat minerallerinin içinde uranyum, vanadyum ve fluor elementlerinin bulunduğu saptanmıştır.
Ortalama uranyum tenoru (U3O8 olarak) % 0,004 tür.
4 - KARBONATLI KAYAÇLARA BAĞLI URANYUM YATAKLARI :
Açık dolaşımlı normal ortamlı denizlerin karbonatlı kayaçlarına bağlı olarak bulunurlar. Ancak bu yatakların oluşumu çok tartışmalıdır.
Lac des Esclaves (Kanada). Cevher mineralleri dolcmitler içinde saçınım halindedir.
Shinkolobwe (Kongo). Dünyanın en önemli uranyum yatağıdır. Uraninit ve peşblend küçük kırıkları doldurmaktadır. Bazı yazarlara göre uranyum ilk önce tortullaşmaya bağlı olarak dolomilerle
beraber oluşmuş, sonradan hidrotermal eriyiklerle kırıklara göç etmiştir. Bazı yazarlar ise doğrudan hidrotermal kökeni savunmaktadır. Türkiye'de bu tipte zuhur bilinmemektedir.
BAKIR VE PİRİT YATAKLARI :
Genellikle arjilit ve şeyllere bağlı olarak bulunurlar. Ayrıca detritik kayaçlara bağlı bakır yatakları da bilinmektedir.
1- ARJİLİT VE ŞEYLLERE BAĞLI BAKIR VE PİRİT YATAKLARI :
Sınırlı dolaşımlı, yağışlı ortamların denizlerinde az veya çok kömürlüf bitümlü arjilit veya şeyller oluşur. Bu kayaçlar sülfürlü mineraller .bakımından daima zengindirler. Günümüzdeki Karadeniz'in aktüel oluşukları bu yatakların kökeni hakkında bize fikir verir.
Karadeniz'deki siyah çamurların renklerinin nedeni siyah demir sülfürler ve organik maddelerdir. Sapropel adı verilen bu çamurlarda organik madde oranı % 35 e ulaşır. Oysa diğer yerlerdeki genç tortullarda organik madde oranı % 2,5 dolaylarındadır.
Karadeniz'de yüzeydeki ilk 50-200 ınlik kısım oksijenlidir. Bu kesimde aerobik canlılar ve bu arada aerobik bakteriler yaşayabilir. Sularda (C03H2) Ca ve SO^Ca eriyik halde mevcuttur.
Derin sular ise oksijensizdir, ancak anaerobik bakteriler yaşayabilir. Dolayısıyle planktonlar (sularla sürüklenen organizmalar) ve nektonlar (yüzen organizmalar) öldüklerinde diğer canlılar tarafından yenmeden dibe çökerek birikmektedirler.
Derin ve yüzey sularda oluşan kimyasal ve biyokimyasal reaksiyonlar şu şekilde özetlenebilir (Şekil 50)j
Derin sulardaki anaerobik bakteriler kalsiyum sülfatlı redükliyerek H2S oluştururlar. Diğer bazı anaerobik bakteriler ise organik maddeleri parçalayarak N, P, S, O gibi unsurların açığa çıkmasını sağlarlar. Dolayısıyle, artık organik maddeler C ve E bakımından zenginleşirler. Bazı yazarlar hidrokarbürlerin oluşumunu böyle açıklamaktadır.
Eriyik haldeki H2 S orta sulara vardığında, aerobik bakterilerin oksitlenmesi ile SO4 H 2 ve S’e dönüşürler. Ancak bu arada H2S metalik iyonlara (Fe, Cu, Pb, Zn, Cof vb.,.) rastlarsa metal sülfürler oluşur ve bunlar dibe çökerek sapropellere karışır.
- SO 4 H 2 yüzey sularında (C0 3 H 2) Ca ile reaksiyona girerek Ca oluşturur. Baryumun bulunduğu ortamlarda barit (SO4 Ba) benzer şekilde teşekkül eder.
- Eriyik halindeki SO4 Ca derin sulara vardığında anaerobik bakterilerin etkisiyle devre devam eder.
Bu devre içinde oluşum sırasını verdiğimiz sülfürlerden örneğin demir sülfürün diajenetik evrimi daha sonra şöyledir; FeS ( Kolloidal ) Markasit ( FeS2 ) Pirit ( FeS2 )
Sülfür mineralleri siyah arjilit ve şeyller içinde saçınım halindedir. Ayrıca organik madde kalıntılarının bileşiminde U ve V bulunabilmektedir.
Arjilit ve şeyller içindeki bakır yataklarına başlıca örnekler şunlardır:
A- Mansfeld Bakır Yatakları (B.Almanya) (Şekil 51) :
Organik maddece zengin marnlar içinde, denizel çökelmenin çok kısa bir dönemine tekabül eden cevherleşme 0,5 m kalınlığındadır.
Altta Permiyen Kumtaşı ve konglomeraları, üstte yine Permiyen yaşlı kalkerler mevcuttur.
Cevherleşme başlıca kalkozin, bornit, kalkopirit ve piritten müteşekkildir. Ayrıca birçok değişik unsura rastlanmaktadır. Pb ve Zn sülfürlerce zengin kuşaklar bakır yataklarının etrafını sararak tortul kökenli bir zonlanma oluşturmaktadır.
Bakırın kökeni çok çeşitlidir:
Cevher damarları içerik Hersinyen dağları aşınmış ve eteklerinde saçınındı bakır bulunduran kırmızı detritik kayaçlar meydana gelmiştir. Daha sonra denizin ilerlemesi sırasında kıta yüze
yindeki bakır çözülmüş ve H2S in etkisiyle sülfür halinde çökelmiştir. Böylece fazla zengin olmayan dip cevherleşmesi müteşekkül etmiştir.
Bu ortam açık denizden adacıkların oluşturduğu bir eşikle ayrılmaktadır. Bu adalara düşen yağmur suları bakır tuzlarını eritmiş, denize taşıyarak en zengin cevherleşme kuşaklarını oluşturmuştur.
Bakır Alt Permiyen volkanik kayaçlarından itibaren taşınmıştır.
Bakır, volkanizmaya bağlı hidrotermal eriyiklerle denize taşınmıştır.
B- Kuzey Rodezya Bakır Yatakları ;
Ekonomik bakımdan çok önemlidir. Rodezya - Kongo sınırında Üst Antekambriyen yaşlı bir denizdeki çökeller, granitik masifler de içeren bir temel üzerine transgressif olarak gelmiştir.
Dostları ilə paylaş: |