Kıyıdan uzaklaştıkça aşağıda belirtilen çökel çeşitleri ve cevherleşmeler oluşmuştur (Şekil 52)
Konglomera ve arkozlar : Sterildirler.
Arjilitler ve kumlu arjilitler: Kalkozin, bornit, kalkopirit.
Arjilit ve dolomiler : Pirit.
Kıyıdan uzaklaştıkça görülen kolkozin, bornit, kalkopirit sıralanması tortul kökenli zonlanmayı belirtmektedir. Zonlanma kalkofillik sırasına da uygundur.
Bakır denize nehir suları tarafından taşınmıştır.
Kuzey Rodezya bakır yatakları sonradan metamorfizmaya uğradığından, sülfürler yeniden kristalleşmiş, bazı silikat mineralleri oluşmuştur. Ayrıca yanal göç olaylarıyla da çatlaklarda bornit damarları teşekkül etmiştir.
Türkiye'de bu tipte önemli bir cevherleşmeye rastlanmamıştır.
2- DETRİTİK KAYAÇLARA BAĞLI BAKIR YATAKLARI :
özelliklerini daha önce uranyum yatakları bahsinde verdiğimiz detritik kayaçlara ve özellikle Kırmızı Yataklara bağlı birçok bakır yatağı bilinmektedir.
A- Corocoro (Boliya) :
Üst Tersiyer (?) yaşlı detritik kayaçlar içindeki cevherleşme nabit bakır, kalkozin, barit ve selestinden müteşekkildir. Cevherleşme, Colorado Platosu yataklarında olduğu gibi stratigrafik ve paleocoğrafik denetim altındadır.
B- Çankırı - Sungurlu - Çorum - Mecitözü Bakır Zuhurları :
Yörede Mesozoik yaşlı ultrabazik kayaçların üzerinde Miyosen transgressif oluşukları bulunmaktadır. Bunlar bilhassa kumtaşı, konglomera ve evaporitlerden (tuz, jips) müteşekkildir.
Cevherleşme kumtaşı ve konglomeraların içindedir, ultrabazik kayaçlarda da bakır damarları bulunur. Miyosen1 in sınırlı dolaşımlı ve kurak iklimi altında oluşan evaporitleri, yağışlı bir iklimin izlemesi sonucu ültrabazik kayaçlardan itibaren taşınan bakır çökelmiştir. Daha sonra yüzeysel ayrışmayla nabit bakır ve malakit haline dönüşmüştür.
KURŞUN VE ÇİNKO YATAKLARI :
Tortullaşmaya bağlı olarak, çok çeşitli kayaçlar içinde, kurşun ve çinko sülfürler halinde bulunurlar. Diğer bazı sülfürler bunlara eşlik ederler. Cevher, temel yükseltilerinin kenar kısımlarında, tortul kayaçların kamalaştığı az derin epikontinantal seriler içindedir.
Oluşumları üzerinde en çok tartışma yapılan yataklardır. Böylece, çeşitli görüşlere göre yenilenme, teletermal
( = telemagmatik), sübstitüsyon, örtü yatağı deyimleri de kullanılır.
Bu tip yataklarda cevher mineralleri özel nitelikler taşır. Genellikle taneler son derece incedir. Galen kristalleri birkaç mikron büyüklüğündedir. Çinkoblend yollu ve kolloform yapıdadır? şalenblend. Bu şekiller cevherleşmenin düşük ısıda (1000C) ve jel halinde vücut bulduğunu açıklar. Çinkoblend genellikle galenden sonra oluşarak onu sarmıştır. Oysa, iç kökenli yataklarda çinkob-lend galenden önce oluşur. Tortullaşmaya bağlı yataklarda çinkob-lend (veya şalenblend) demirce fakir, dolayısıyle açık renklidir. Ayrıca, çinkoblend ve galen minerallerinin çoğunda, denizel ortamı işaret eden NaCl ve CaCl2 inklüzyonları bulunmuştur.
Bu tip yataklarda genellikle bol miktarda kırık dolgusu cevherleşmeye de rastlanır, örtü damarları adı verilen bu damarların yenilenmeyle oluştukları düşünülmektedir. Aynı yatakların hemen altında, temeli teşkil eden kayaçlarda da damarlar bulunabilir. Ancak bunlar derin kökenli Temel damarlarıdır, örtü damarları, temel damarlarından bazı özellikleriyle farklıdırlar.
Örtü damarlarında Pb/Zn oranı derine doğru artar. Oysa temel damarlarında durum aksinedir.
Temel damarlarında galen içinde Ağ, Bi, Se,Sr, Çinkoblend içinde Cd, Ge, İn nispeten bol iz unsurlar halindedir, örtü damarlanında bu unsurlar yukarı doğru azalırlar veya yok olurlar.
C- KARBONATLI KAYAÇLARA BAĞLI ÇİNKO VE KURŞUN YATAKLARI :
Tortullaşmaya bağlı kurşun ve çinko yataklarının en önemlileri karbonatlı kayaçlar içindedir. Bu yataklarda çinko kurşuna oranla çok daha bol olarak bulunur.
Genellikle dolomiler, bazen de kalkerler içinde bulunurlar. Dolomiler oluşumlarına göre farklı çeşitlerde olabilir:
Senjenetik Dolomiler : Doğrudan çökelmişlerdir .
Diajenetik: Dolomiler : Tuzlu sular içindeki kalker çamurlarının Kg iyonlarıyla değiştirilmesi sonucu oluşmuşlardır. Senjenetik ve diajenetik dolomiler az derin tuzlu sularda, sıcak iklimlerde teşekkül ederler. Dolomiler içinde veya arakatkılar halinde jips ve arhidrit gibi sülfatların bulunuşu bu görüşü destekler.
Epijenetik Dolomiler : Tabakalaşmış kalkerlerin sonradan dolomitleşmesi söz konusudur.
Cevherli dolomiler genellikle silislidir. Silis zenginliğinin senjenetik veya epijenatik karakteri de tartışma konusudur.
A- Tri - States Çinko Ve Kurşun Yatakları (ABD) (Şekil 53) ;
ABD'nin en önemli kurşun ve bilhassa çinko üretimini bu yataklar Missouri, Kansas ve Oklohoma eyaletlerinde bulunur. Hepsi, Antekambriyen yaşlı granitik ve riyolitik bir temelin çıkıntıları üzerindeki, transgressif Paleozoik yaşlı dolomitik ka-yp.çlar içindedir. Sez konusu dolomitik kayaçlar çok az deformas-yona uğramışlardır, genellikle tabüler haldedirler.
Cinkoblend ve galen egemen minerallerdir. Ayrıca pirit, markasit, kalkopirit ve kadmiyum sülfüre rastlanır. Gang mineralleri olarak dolomit, kalsit, barit, flüorit ve kalseduan mevcuttur.
Bu yatakların hidrotermal epijenetik veya tortullaşmaya bağlı senjenetik olduğu hakkında çeşitli görüşler mevcuttur.
B- Karalar Kurşun Yatağı (Antalya) (Şekil 54) :
Alt Paleozoik yaşlı Anamur Metamorfik Masifinin koyu renkli kristalli kalkerleri ve şistleri ile üstte Permiyen kalkerleri arasında yer almıştır. Cevherleşme uyumsuzluk düzlemi boyunca uzanır. Cevher, barit içinde galen şiliyrenleri halindedir. Ortalama 2m kalınlığındaki cevher seviyesi içinde kurşun tenörü %5 – 10 kadardır. Ayrıca kalkopirit ve pirit mevcuttur. Birinci dünya savaşı öncesinden beri işletilen bu yatakta rezervin milyonlarca ton olduğu sanılmaktadır. Kurşunun temeldeki metamorfik masiften itibaren taşındığı düşünülebilir. Nitekim yakında bir kısım damarlara rastlanmıştır. Bu damarlardaki cevherleşme yenilenerek tortullaşmaya bağlı yataklar oluşmuştur. Diğer bir görüş tersiyer mağmatizmasına bağlı epijenetik bir cevherleşmenin olduğu şeklindedir.C – Ortakonuş Kurşun Çinko Yatağı (İçel) (Şekil55): Cevherleşme üst Triyas kalker ve dolomitleri arasındaki sınırı izler. Daha altta üst permiyen kalkerleri ile orta ve alt Paleozoik metamorfik kayaçları bulunur. galen, çinkoblend (şalenblend), pirit, markasit esas mineralleridir. Galen içinde gümüşte saptanmıştır. Gang mineralleri kuvars, dolomit, kalsit ve barittir. Ayrıca yüzeysel ayrışma ile anglezit plomplojarosit, simitsonit ve kalamin oluşmuştur. Yatak 1948’de kadar işletilmektedir. Yatağın kısmen tortullaşmaya, kısmende yenilenmeye bağlı olduğu düşünülmektedir. Cevherleşmeyi oluşturan unsurlar alt Paleozoik metamorfik kayaçlarındaki damarlardan sağlanmıştır.
2 – ARJİLİT VE ŞEYLLERE BAĞLI KURŞUN – ÇİNKO YATAKLARI
Bu yataklar organik maddece çok zengin arjilit ve şeyller içinde görülür. Sınırlı dolaşımlı, yağışlı ortamlardaki Cu yataklarında olduğu gibi biyokimyasal reaksiyonlar Pb ve Zn cevherleşmesine yol açmıştır. Ancak Pb Zn sürfürler bakıra oranla kıyıdan oranla kıyıdan daha uzakta ve nispeten derinde oluşmaktadır. ( Mansfeld bakır yataklarında olduğu gibi ).
Arjilit ve şeyllere bağlı yataklarda kurşun çinko'ya oranla genellikle daha fazla bulunmaktadır.Massif santralların güneyinde, bir horstun güney ucunda bulunur. Çevrede benzer nitelikte birçok yatak mevcuttur. Malines yatağı aslında hem karbonatlı kayaçlara, hem de arjilit ve şeyllere bağlı bir örnek teşkil eder.
Kambriyen yaşlı dolomiler bir sırt oluşturmuşlardır. Buna Malines domu adı verilmiştir. Triyas ve Hettanjiyen oluşukları trans-gressif olarak bu domun üzerine gelmişlerdir. Daha üstte uyumsuz olarak üst Bathoniyen, Kalloviyen ve Malm tortulları bulunmaktadır.
Cevherleşme şu ayrı seviyelerde ve şekillerde bulunur;
Üst Triyas yaşlı bitümlü dolomitik marnlar içinde katman halinde
Marnların üstünde, Bathoniyen dolomilerinde mercekler halinde
Marnların altında. Alt Triyas konglomeralarında ve Kambriyen dolomitlerinde yığın halinde.
Cevherleşme başlıca galen ve çinkoblend'den ibarettir. Çinkoblend bazen şalenblend halindedir. Gang mineralleri barit, dolomit ve kuvarstır. Yüzeysel ayrışma ile smitsonit ve serüzit oluşmuştur.
Katman şeklindeki cevherleşmeler tortullaşmayla yaşıt senje-netik yatakları oluşturmuştur. Bathoniyen dclomilerindekimercekler yine tortullaşmaya bağlı olarak fakat yenilenmeyle oluşmuşlardır. Marnların altındaki yığınlar ise aşağı inen yeraltı suları tarafından yenilenme şeklinde oluşuturulmuşlardır. Türkiye'de arjilit ve şeyllere bağlı önemli bir Kurşun - Çinko yatağı bilinmemektedir.
3- DETRİTİK KAYAÇLARA BAĞLI KURŞUN - ÇİNKO YATAKLARI :
Bilhassa Avrupa'nın Triyas yaşlı kırmızı detritik oluşuklarında çok sayıda yatak bilinmektedir. Bakır sülfürlerle beraber bulunurlar. Genellikle galen, çinkoblende oranla daha fazladır.
Örnekler : Maubach ve Mechernic Kurşun Yatakları (B.Almanya) : Türkiye’de bu tip yatak bilinmemektedir.
TORTULLAŞMAYA BAĞLI ENDÜSTRİYEL HAMMADDE YATAKLARI :
Tortullaşmaya bağlı endüstriyel harrmaddeler çok çeşitlidir. Yerine göre, hemen hemen bütün tortul kayaçlar belli bir kullanım alanı bulmaktadır. Başlıcaları şunlardır;
l- Fosfat : Yeterli saflık ve miktarda bir veya daha çok fosfatlı mineral kapsayan kayaçlara fosfat kayacı veya doğrudan fosfat denir. Fosforit tortul kökenli fosfat ile eş anlamlı kullanılan bir terimdir.
Fosfat kayacı başlıca apatit türlerinden oluşur:
Florapatit : Ca5 (PO4)3 F
Klorapatit : Ca5(PO4)3 Cl gibi.
Bu apatit türlerinden başka kuvars, kalsit, glokoni gibi kırıntı ve çökel maddeler ile organik maddeler bulunabilir. Oolitik ve yumrulu yapılar olağandır.
Tortullaşmaya bağlı fosfat denizel ortamda oluşur. Ancak bu ortamın ayrıntıları ve oluşum mekanizması üzerine çok değişik görüşler mevcuttur. Sıcak ve soğuk su akıntılarının karşılaştığı, pH değeri yüksek C02 basıncı düşük litoral kesimlerin fosfat çökelimi için daha elverişli olduğu düşünülmektedir, Bu çökelme kimyasal veya biyokimyasal niteliktedir. Bazı durumlarda karbonatların ornatı-raıyla da metasomatik fosfat oluşabilmektedir. Fosfatlı katmanlar genellikle arjilit ve şeyllerle beraber, bazende kalker,, dolomi, kumtaşı gibi kayaçlarla beraber bulunur.
Fosfat yataklarında tenor % P205 olarak ifade edilir. Bu yataklarda ayrıca yan ürün olarak flüor, uranyum, vanadyum ve selenyum bulunur.
Türkiye'deki fosfatlı sahaların çok büyük bir çoğunluğu SE Anadolu'dadır. Bu sahalardan en önemlisi; Mazıdağ - Derik'tir (Mardin). Bu yörede üst Kretase yaşlı karbonatlı kayaçlar içinde birkaç ayrı seviyede bulunan fosfat katmanlarının toplam kalınlığı l - 3 m kadardır.
2- Borat (Bor Tuzu) Yatakları : Borat yataklarının büyük bir çoğunluğu sıcak göl sularından itibaren çökelmeyle oluşmuşlardır. Göl sularının bor bileşikleri bakımından doygun hale gelmesi volkanik etkinliğe ve çevredeki borca zengin magmatik kayaçların varlığına bağlıdır. Bazı yerlerde doğrudan göl sularından bor bileşikleri elde edilebilmektedir.
Tortullaşmaya bağlı yataklarda rastlanan başlıca bor mineralleri şunlardır:
Boraks: Tinkal : Na2B4O710H2O
Kernit:Razorit : Na2B4O7 4H2O
Üleksit : Na Ca B5O9 8H2O
Kolemanit : Ca2B6O11 5H2O
Priceit = Pandermit :Ca4B10O19 7H2O
Hidroborasit :Ca2MgB6O116H2O
Borasit : Mg8B7O13Cl
Bor yataklarında tenor % B203 olarak ifade edilir. Bu yataklarda ayrıca volkanik hidrotermal kökenli realgar ve orpiment gibi mineraller de bulunabilir.
Dünyadaki en önemli borat yatakları Türkiye'de bulunmaktadır. Türkiye'deki bu borat yataklarının hepsi Batı Anadolu'da, Neojen yaşlı göl tortullarına bağlı olarak gelişmişlerdir.
Kırka (Eskişehir) : Bu yatakta egemen mineral Boraks (»tinkal) olup, ayrıca üleksit ve kolemanit'e de rastlanır.
Bigadiç (Balıkesir) : Egemen mineral kolemanit'tir.
Emet (Kütahya) : Egemen mineral kolemanit’tir.
3 - Selestin Sr SO4 : Dolomi tve evaporitlerle beraber bulunabilmektedir. Emet kolemanit yatağında (Kütahya) varlığı bilinmektedir.
4 - Barit Ba SO4 : Çok değişik kayaç ve cevherleşmeyle beraber bulunabilen barit örneğin Karalar Kurşun yatağında (Antalya) olduğu gibi Önemli bir rezerv teşkil edebilmektedir.
5 - Flüorit CaF2 : Dolomi ve evaporitlerle beraber bulunabilen barit örneğin karalar kurşun yatağında (Antalya) olduğu gibi önemli bir rezerv teşkil etmektedir.
6 - Manyezit MgC03 : Genellikle karbonatlı kayaçlar içinde bulunur. Türkiye'de Çardak (Denizli) ve Tavşanlı (Kütahya) manyezit zuhurları bu tiptedir.
7 - Kükürt S : Arjilit ve şeyller içinde yataklar oluşturabilmektedir.
8 -Kaya Tuzu = Halit NaCl : Kaya tuzu sıcak ve kuru iklimlerde, lagüner veya gölsel ortamlarda, buharlaşma sonucu çökelmeyle oluşur. Kaya Tuzu katmanlarına genellikle jips, anhidrit, marn katmanları eşlik eder. Nispeten yaşlı kaya tuzu katmanları yeraltında kabararak tuz dorularını (=diapir) meydana getirirler.
Kaya tuzu katman veya dom şeklindeki doğal oluşukların dışında, tuzlalardaki yapay havuzlardan veya tuzlu yeraltı sularından itibaren de üretilir. Türkiye'de Oligosen - Miyosen yaşlı birçok kaya tuzu zuhuru olmasına karşılık üretim başlıca Tuzgölü (Nevşehir) ve çamaltı (tzmir) tuzlalarından yapılmaktadır.
9- Jips CaSO4 .2H20 ve anhidrid CaSO4 : Jips ve anhidrit sıcak ve kuru iklimlerde, lagüner ve gölsel ortamlarda, buharlaşma sonucu çökelmeyle oluşur. Anhidrit jips'e oranla daha sıcak ve tuzlu sularda çökelir. Alçı taşı yakılmış ve öğütülmüş jips'tir.
Türkiye’de Oligosen - Miyosen yaşlı birçok yatak mevcuttur. Bunlardan Aşkale (Erzincan) jips yatakları Trabzon Çimento Fabrikası gereksinmesini karşılar.
10- Sodyum Tuzları : Kaya tuzu (NaCl) dışında tortullaşmaya bağlı olarak sıcak ve kuru iklimlerde oluşan sodyum tuzları şunlardır;
Trona : Na2CO3 NaHC03 2H20
Tenardit : Na2SO4
Mirabilit : Na2SO4 10H2O
Türkiye'de önemli bir zuhur yoktur, ancak Van Gölü sularının sodyumca çok zengin olduğu bilinmektedir.
11- Potasyun Tuzları : Diğer evaporitlerle beraber sıcak ve kuru iklimlerde, lagüner veya gölsel ortamlarda oluşan başlıca potasyum tuzları şunlardır;
Silvin : KCl
Karnalit : KCl MgC12 6H20
Kainit : K,Mg Cl(SO4) 3H2O
Polihalit : K2 SO4 MgSO4 2CaSO4 2H2O
Türkiye'de kaya tuzu yatak ve zuhurları içinde potasyum tuzlarının da varlığı saptanmıştır. Ayrıca birçok göl suyunun potasyumca zengin olduğu bilinmektedir.
12- Glokoni :K2O (Mg , Fe) O ( Fe, Al )2 03 6Si 02 3H2 0 : Tortullaşmaya bağlı, demir yatakları ile fosfat yataklarında bolca bulunan bir mineraldir. Potasyum içermesi bakımından ekonomik bir öneme sahiptir. Güneydoğu Anadolu'daki fosfat zuhurlarına bağlı olarak çok sayıda glokonit. zuhuru bilinmektedir.
13- Çimento Hammaddeleri : Çimento yapımında kullanılan hammaddelerden başliGr-J^irı tortul hökerlidir. Bunlar başlıca marnlı kalker, kalker, marn, arjilit, jips gibi kayaçlardir. Çimento kayası
kalsiyum, alüminyum, silisyum ve demir oranı bakımından çimentoya çok yakın bileşimde olan kayaçtır. Çok az eklemlerle çimento yapımında kullanılabilecek bu kayaç marnlı kalker niteliğindedir.
Türkiye'de çok sayıda çimento fabrikası mevcuttur. Trabzon Çimento Fabrikası kalker, marnlı kalker, marn ve kil gereksinmesini Trabzon civarındaki Hacı Mehmet ve Maçka - Meryem Ana ocaklarından sağlamaktadır.
14- Kalker ve dolomit : Çok değişik amaçlar için kullanılan kalker esas olarak CaCO3 bileşimindedir. Kalkerlerde ayrıca az miktarda Mg, Al, Si gibi elementler de bulunabilir. Tebeşir çok ince
kristalli, yumuşak ve oldukça saf kalkerlere verilen isimdir. Saf ve yumuşak kalkerler sönmemiş kireç (CaO) ve sönmüş kireç (Ca(OH2) yapımında kullanılır. Esas olarak (Ca, Mg) CO3 bileşiminde olan
dolomit ise başlıca refrakter malzeme yapımında, kimya sanayiinde, Mg elde edilmesinde kullanılır.
15- Kil Mineralleri : Çok değişik amaçlar için kullanılan kil mineralleri tortullaşmaya bağlı olarak da birikebilirler. Tortullaşmaya bağlı olarak bulunabilen başlıca kil çeşitleri şunlardır:
Kaolinit: Al4 (Si4O10) (OH) 8
Montmoriyonit: (Mg3,Al2,Fe2) (Si4O10) (OH)2 nH2O
İllit: K,Al2(Si,Al)4 O10( OH )2 nH2O
Ben t on i t büyük şişme özelliği gösteren bir montmoriyonit çeşitidir. şiferton ise kömür tabakalarının altında bulunan, alkali elementler ve demir bakımından fakir, refrakter özellikteki killere verilen isimdir.
Diyatomit : Diatome adı verilen canlıların ölüp su altında birikmeleriyle oluşmuş kayaçlardır. özellikle üst Tersiyer yaşlıdırlar. Sulu silis bileşimindedirler.
Çört ( çakmaktaşı ) : Kimyasal kökenli tortullaşmayla oluşmuş, amorf silis bileşimli kayaçlardır. Katman, mercek veya yumrular halinde bulunur. Yumru halinde ve kalseduan niteliğindeki silis bikimlerine sileks adı verilir.
Zeolit (Ca.Na ,K2)m(Si,Al)p O2p nH20 : Bir çok çeşiti bulunan zeolit mineralleri tortullaşmaya bağlı olarak oluşabilirler ve katmanlar halinde bulunabilirler.
Süs Taşları : Tortullaşmaya bağlı olarak oluşan başlıca süs taşları şunlardır.
Jaspilit : Az miktarda demir içermesi nedeniyle renkli gözüken kalseduan ( Si02 ) minerallerine jasp adı verilir. Sırf jaep'tan oluşan kayaçlara ise jaspilit denir.
Amber - kehribar : Aöaç reçinelerinin fosilleşmesiyle oluşan organik kökenli, (C,H,O) bileşimli bir süs taşıdır.
Oltu taşa = jet : Kömürün yoğun, parlak ve sert görünümlü bir türüdür. Oltu taşı Türkiye'de Oltu (Erzurum) civarında bulunmaktadır.
İnci: Bir merkez etrafında, birçok tabaka halinde bulunan çok ince aragonit (CaCo3) kristallerinden yapılıdır. Bazı molüsk türlerinin kabukları içerisinde oluşurlar.
Sedef : Bazı molüsklerin kabuklarının iç tarafıdır. Tabakalı ince aragonit (CaC03) kristallerinden oluşmuştur.
Mercan : Organik kökenli süs taşlarıdır. Dal görünümünde olup ince aragonit (CaCO3) kristallerinden yapılıdırlar. Fosil veya aktüel olabilirler.
Traverten CaCO3 bakımından zengin, derin kökenli suların yeryüzüne vardıklarında bıraktıkları çekellerdir. Başlıca aragonit'ten (CaCOs) oluşmuşlardır. Kompakt, yarı saydam, renkli ve kuşaklı olanlar süs taşı olarak ekonomik bir değer taşırlar. Bu taşlara halk arasında oniks mermeri veya su mermeri adı da verilir. Ancak gerçek oniks silis bileşimli, hidrotermal veya volkanik kökenli bir kayaç-tır.
Türkiye'de çok sayıda traverten zuhuru ve ocağı mevcuttur.
İÇ KÖKENLİ YATAKLAR
Oluşum nedenleri yerkabuğunun içinde veya altında plütonizma, volkanizma ve metamorfizma gibi olaylara bağlı yataklardır.
İÇ KÖKENLİ YATAKLARLA İLGİLİ GENEL KAVRAMLAR
Yerkabuğu içinde veya altındaki olayların karmaşıklığı ve doğrudan izlenememesi nedeniyle bu yataklar hakkındaki türümsel bilgiler kısırdır. Genellikle, laboratuvarlarda yapay oluşuklar üzerinde yapılan çalışmalarla sorunlara çözüm aranır.
İç kökenli yatakların oluşumunda rol oynayan en önemli faktörler ısı, basınç ve kimyasal bileşimdir. Böylece fizikokimyasal esaslara göre kristalleşen mineraller iç kökenli yatakları meydana getirirler.
A ) JEOLOJİK ISI ÖLÇÜMLERİ :
İç kökenli yatakların oluşumunda en önemli rolü oynayan ısı genellikle magmanın veya bu magmadan türeyen ürünlerin kendi ısılarıdır. Bununla beraber jeotermik gradyana, sokulumlara, kimyasal reaksiyonlara, çekirdek reaksiyonlarına ve mekanik etkenlere bağlı ısılar da bazı durumlarda rol oynarlar. Belli bir ortamda bu ısıların tümü jeolojik ısıyı oluşturur.
Jeolojik ısı ölçümü aynı bir kimyasal ortamın faz ve şekil değişimlerinin nedeni olan ısı derecelerinin belirlenmesidir. Ayrıntılı jeolojik ısı ölçümleri, maden yataklarının oluşum koşulları hakkında önemli bilgiler sağladığından, maden jeologu için önemi büyüktür. Ancak, maden jeologu çok kaba bir fikir sahibi olmak istiyorsa maden yatağının jeolojik oluşum koşulunu veya bu yataktaki belli başlı mineral birliklerini bilmesi yeterlidir.
Yatağın jeolojik oluşum koşulları : Çeşitli deneysel yöntemlerin sağladığı bilgilerle, farklı jeolojik koşullar altında oluşan yatakların yaklaşık ısıları bilinmektedir. Bu ısılar iç kökenli yatakların sınıflandırılması bahsinde verilmiştir.
Mineral birlikleri : İç kökenli yataklarda aşağıda isimleri verilen minerallerden birkaçının beraberce bulunması yatağın oluşum ısısı hakkında kabaca bir fikir verebilir;
Yüksek ısı ( > 300°c) : Kromit, manyetit, spekülarit, pirotin, arsenopirit, kassiterit, volframit, molibdenit, bizmütinit, gröna, piroksen, amfibol, topaz, turmalin, beril, vb.,..
Orta ısı (300 - 200°C) .- Kalkopirit, galen, çinkoblend, tetraedrit
Alçak ısı (200°c> ) : Antimonit, realgar, zinober, tellürürler, seleniürler, arjantit, nabit gümüş, markasit, adüler, barit, kalseduan, rodokrozit, siderit, vb.,..
Ayrıntılı jeolojik ısı ölçümleri ise çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilir, ölçümlerde yararlanılan minerallere jeolojik termometre denir.
Ergime ; Minerallerin ergime ısıları genellikle normal atmosfer basıncı altında deneysel olarak saptanmışlardır. Ergime ısısı jeolojik ısı ölçümlerinde çok az kullanılır. Zira ergime ısısı mineralin dengede olma halinin en üst sınırını belirtir.Gerçekte, başka maddelerin varlığında ergime ısısı çok daha düşüktür. Bu nedenle ancak düşük ergime ısıları bir anlam taşır,
örneğin; nabit bizmut 271°C, orpiment 310°C, realgar 320°C.
Yeniden Kristallenme : Metamorfizmaya bağlı yataklarda katı ortamda yeni minerallerin oluşmasına yeniden kristallerime denir. Metamorfizma fasiyeslerini işaret eden bazı minerallerin ancak belli ısılar arasında oluştuğu saptanmıştır, örneğin kontakt metamorfizmacla albit ve epidot mineralleri 1000 bar'lık bir basınç altında 400°C ile 530°C arasında hr.istallenir. Daha yüksek ısılarda bu mineraller dengede değildir.
P
573o
870o
1470o
1713o
olimorf Değişimler ( = inversiyon) : Kimyasal olarak aynı, fakat kristallografik olarak farklı bir fazdan diğerine geçişi ifade ederler. Çoğu geçişler tam belirli bir sıcaklıkta oluşur ve ısı ölçümüne yarayabilir. Yüksek, ısıda oluşan mineral, alçak ısıda oluşan aynı kimyasal bileşimdeki minerale oranla daha yüksek bir simetri derecesine sahiptir. Silisin polimorf değişimleri klasiktir (Şekil 56).
Kuvars - Kuvars - Tridimit - Kristobalit - Ergimiş Silis
Daha düşük ısılarda; Tridimit - Tridimit -
Kristobalit - Kristobalit -
130o
180o – 270o
mineral cinslerinin kristal sistemleri şöyledir:
Tridimit- : ortorombik
Kristobalit - : kuadratik
Kuvars - : romboedrik
Kuvars - : hegzagonal
Tridimit - : hegzagonal
Kristobalit - : kübik
Ergimiş Silis : amorf
Dostları ilə paylaş: |