Oksidasyon ve sementasyon zonu yatakları en çok ve özellikle sülfürlerden itibaren oluşur. Arseniyürler, antimoniyürler ve sülfotuzlar ikinci sırayı alırlar. Oksit ve nabit haldeki mineraller çok az etkilenirler veya hiç etkilenmezler. Piritin varlığında kimyasal reaksiyonlar iyi gelişir. Cevherin geçirgen bir yapıya sahip olması da reaksiyonları hızlandırır. Demirli sülfürlerin bulunduğu yataklarda yüzeyde demir oksit ve hidroksitlerden yapılı bir demir şapka (Şekil 30) bulunur.
Oksidasyon ve sementasyon zonu yataklarının şekli birincil yatakların şekline bağlıdır. Ancak kırık hatlarında, kar s tik boşluklarda yığın, cep, damar veya damarcık şeklinde yeni yataklan-malar oluşabilir. Kuşakların kalınlığı en elverişli yerlerde birkaç 10 m , hatta birkaç 100 m ye ulaşır.
Yan kayacın heterojen olduğu hallerde birçok yeraltı suyu tablası ve buna paralel olarak da birçok oksidasyon ve sementasyon kuşağı oluşur. Geçirgen kayaçlarda oksidasyon iyi gelişir. Karbonatlı kayaçlardaki karstik boşluklar ise düzensiz ve çok derin oksidasyon kuşaklarının oluşmasına yol açar.
Damar şeklindeki, y at aklanmalarda; damar lar drenaj rolü oynar ve ! böylece yan kayacınkinden farklı kuşaklar oluşur. Aynı şekilde kırıklar (faylar, çatlaklar) oksidasyon ve sementasyon kuşaklarının düzensiz ve genellikle daha aşağı seviyelerde bulunmasına yol açar.
OKSİDASYON VE SEMENTASYON ZONLARINDAKİ KİMYASAL OLAYLAR :
Bu olayları açıklayabilmek için en çok rastlanan bir mineral olan pirit (FeS2) örnek alınacaktır. Sırayla şu olaylar oluşur :
1 - Fe+2SO4 oluşumu :
2 FeS2 + 7 02 + 2 H20 2 FeSO4 + 2 H2SO4 (Sülfürik asit)
2- Fe2+3 oluşumu =oksidasyon : Oksidasyon elektron kaybı demektir, örneğin :
Fe+2 Fe+3 + e - 12 FeSO 4 + 3 O2 + 6 H2O + 4 Fe2 (SO4)3 + 4 Fe (OH)3
veya
4 FeSO4 + 2 H2SO + O2 2 Fe2(SO4)3 + 2 H2O
3 a- Nötr veya hafif asit ortam da limonit, götit, hematit oluşumu :
Fe2 (S04)3 + 6 H20 2 Fe (OH)3 + 3 H2 SO4
Daha sonra :
Fe (OH)3 H2O + FeO (OH) (limonit, götit)
Veya
2 Fe (OH)3 3 H20 + Fe2 O3 (hematit)
Limonit, götit veya hematit hemen çökelir. Oksidasyon sonunda pirolüzit, psilomelan, manganit, küprit, tenorit gibi oksitler benzer reaksiyonlarla oluşur.
3 b - Asit ortamda sülfat çözeltilerinin oluşumu :
Fe2 (SO4) 3 + Fe S2 3 Fe SO4 + 2 S (kükürt)
îki değerli demir sülfat sabit değildir, çökelmez, diğer reaksiyonlara girer. Piritçe zengin yörelerde kırmızımsı, sarı renkli, yağlı görünümlü sular bu sülfat eriyiklerini taşır.
Kükürt ya tek başına çökelir veya S02 , H2SO4 gibi gazlar haline dönüşür.
Diğer taraftan üç değerli demir sülfat diğer sülfürleri etkileyerek çeşitli sülfatların oluşmasına yol açar. H herhangi bir unsur ise :
4 Fe2 (SO4) 3 + MS + 4 H20 MSO4 + 8 FeS04 + 4H2S0lt
Bu sülfatlar farklı çözülebiliri? k derecelerine sahiptir.
4- Sülfatların taşınması :
Sülfatlar çözülebilirlik derecelerine göre az veya çok uzağa: taşınırlar :
Zn SO4 kolay çözülür
Mn SO4
Ni SO4
Co SO4
Fe SO4
Cu SO4
Ag2 SO4
Pb SO4 az çözülür
Böylece sülfatlardan hemen hemen sadece anglezit (Pb çökelti hpT^nde oksidasyon zorunda kalır.
5- Sülfatlı çözeltilerden itibaren çökelme :
Şu olaylara bağlı olarak gerçekleşir ve genellikle sementasyon zonunu oluşturur.
a) Çözeltiler ile katı maddeler arasındaki reaksiyonlar :
Asit ortamlarda, örneğin; Silikatlı kayaçların bulunduğu yerlerde çözelti hali devam eder. Buna karşılık bazik ortamlarda, örneğin karbonatlı kayaçların veya minerallerin bulunduğu yerlerde çökeltiler oluşur.
MSO4 + RS MS + RSO4
Smitsonit ( Zn CO3 ), serüzit ( Pb CO3 ), malakit ( Cu CO3.Cu (OH)2 ), azürit ( 2 Cu C03.Cu (OH)2 ), siderit
( Fe CO3 ), rodokrozit ( Mn CO3 ) gibi mineraller böyle oluşur.
Ca SOit ise suyla birleşerek jips 'i oluşturur.
Sülfat çözeltileri katı haldeki sülfürler ile de reaksiyona girebilir. M ve R herhangi değişik 2 unsur ise :
MSO4 + R S M S + RSO4
Ancak bu metal değişimi kalkofillik sırasına göre gerçek leşme olanağına sahiptir. Kalkofillik sırası şöyledir :
Ag+, Cu+, Hg+2, Cu+2, Pb+2, Cd+2, Mo, Bi+3, Ni+2, Co+2, Zn+2, W, Fe+2,
Bu sıra unsurların kükürt 'e olan bağlılık sırasını gösterir. Ag+ çok bağlı, Mn+2 ise az bağlıdır, örneğin Ag+ ve Cu+2 unsurlarının kükürt 'e bağlılığı Fe+2 unsuruna göre daha fazla olduğundan:
Ag 2 SO4 + FeS Ag 2 S + Fe SO4
Cu SO4 + Fe S Cu S + Fe SO4
reaksiyonları gerçekleşir. Kovellin (CuS) , kalkozin (Cu2S) , ar-jantit (Ag2S) gibi mineraller böyle oluşur. Buna karşılık demirin kalkofillik derecesi gümüş ve bakıra oranla daha düşük olduğundan :
Fe SO4 + Ag 2 S
Fe SO4 + Cu S reaksiyonları gerçekleşmez .
Sülfatlar bazı hallerde, önceden oluşmuş oksitlerle reaksiyona girerek nabit metalleri oluşturur, örneğin nabit bakırın oluşumu şöyledir: Fe SO4 + Cu2 O + H2 SO4 2 Cu + Fe2 (SO4) + H2O
b) Kuru çöl iklimlerinde çözeltilerin yoğunlaşması ve buharlaşması :
Kalkanit (Cu SO4. 5 H2O) , brokantit (Cu SO4 (HO)6)
c) Çözeltilerin diğer çözelti veya gazlarla yaptığı reaksiyonlar
d) Bir kısım bileşiklerin hidrolizi
e) Pıhtılaşmar jel haline geçme
f) Bir jel tarafından emilme
OKSİDASYON ve SEMENTASYON KUŞAĞINDA BAZI METAL ve MİNERALLERİN DAVRANIŞI
Ayrışmaz Mineraller : Ayrışmayan veya çok az ayrışan mineraller altın, platin, kassiterit, kromit, rutil gibi nabit mineraller ve oksitlerdir. Bununla birlikte altının davranışı bazı hallerde ayrıcalık gösterir. Altın doğada birincil olarak genellikle 3 şekildeA) Altın Tellrür olarak:bulunur.
Altın Tellrür olarak: Tellüryum’un kolayca çözülüp taşınmasıyla altın serbest kalır.
Kuvars damarlarında nabit altın olarak : Altın serbest durumdadır.
Sülfürlerin bileşiminde gözle görülmeyen altın olarak: Sülfür minerallerinin ayrışmasıyla altın serbest kalır.Bütün bu durumlarda, eğer ortamda serbst Klor var ise; Altın klorür çözeltisi halinde taşınır.altın klorür çözeltisi iki değerli demir sülfat, sülfür ve diğer nabit minerallere rastlandığında nabit altın olarak çökelir. Böylece altının zenginleşmesi genellikle oksidasyon kuşağının alt kısmına tekabül eder.
Ayrışır Mineraller : Bu başlık altında bazı unsurların en çok rastlanan birincil ve ayrışma mineralleri ayrı ayrı verilecektir. Birincil mineraller genellikle hipojendir. Ancak bazı hallerde tortullaşmaya bağlı yani süperjen olabilirler. Ayrışma mineralleri ise daima süperjendir.
a) Cu Mineralleri
Birincil Mineraller
Kalkopirit : Cu Fe S2
Bornit : Cu5 Fe S4
Kübanit : Cu Fe2 S3
Vallariit : Cu2 Fe4 S7
Tetraedrit : Cu3 Sb S3
Burnonit : Cu Pb SbS3
Tennantit : Cu3 As S3
Enarjit : Cu3 As S4
Ayrışan mineraller
Malakit : Cu CO3. Cu (OH)2
Azurit : 2Cu CO3. Cu (OH)2
Kovellin : CuS
Kalkozin : Cu2S
Küprit : Cu2O
Tenorit : CuO
Nabit Bakır : Cu
Kalkantit : CuSO4. 5 H2O
Brokantit : Cu4SO4 (OH)6
Krizokol : Cu SiO3 . 2H2O
Dioptaz Aşirit : Cu6 (Si6O18 ) . 6H2O
Kalkopirit ve bornit bazı hallerde ayrışma mineralleri olarak da bulunabilir. Kovellin ve kalkozin daima sementasyom kuşağında bulunur. Bakır , çinkodan daha az fakat kurşundan daha hareketli bir unsurdur. Birincil yatakta bakır mineralleri var ise, oksidasyon kuşağında az veya çok bakır izine rastlanır. Diğer taraftan yan kayaç veya gang karbonatlı ise bakır karbonatlar hemen yerinde oluşur. Derindeki sementasyon kuşağında bir zenginleşme gerçekleşmez.
b) Kurşun Mineralleri
Birincil Mineraller
Galen : PbS
Bulanjerit : PbSb4S11
Zinkenit : PbSb2S4
Burnonit : CuPbSbS3
Jamesonit : Pb4FeSb6S14
Ayrışma Mineralleri
Anglezit : PbSO4
Serüzit : PbCO3
Piromorfit : Pb5 (PO4.AsO4)3 Cl
Vanadinit : Pb5 (VO4)3 Cl
Vülfenit : PbMoO4
Krokoit : Pb CrO4
Plombojarosit : PbFe6(SO4) 4(OH)12
Kurşun, bakır ve çinko’dan daha az yarışma minerali de bulunur. Genellikle ilk önce hareketlidir. Birincil minerali varsa oksidasyon kuşağında mutlaka kurşunun anglezit, sonra serüzit oluşur.
c) Çinko Mineralleri
Birincil Mineraller
Çinkoblend = Sfalerit:Zn S (kübik)
Vürtzit : Zn S (hegzogonal)
Ayrışma mineralleri
Simitsonit : ZnCO3
Kalamin = Hemimorfit: Zn4 Si2 O7 (OH)2 H2O
Hidrozinsit : ZnO
Villemit : Zn2SiO4
Çinko, kurşun ve bakırdan daha hareketlidir. Dolayısı ile birincil çinko mineralleri bulunsabile, oksidasyon kuşağında hiç izine rastlanmayabilir. Ancak; karbonatlı yankayaçların veya gang minerallerinin bulunması halinde, yerinde çinko karbonatlar oluşur.
d) Demirli Mineraller
Birincil mineraller
Pirit : FeS2
Markasit : FeS2
Lölenjit : FeAs2
Mispikel : FeAsS
Kalkopirit : FeCuS2
Siderit : FeCO3
Ankerit : Ca (Mg,Fe)(CO3)2
Şamozit : Fe4Al (AlSi3O10) (OH)6 nH2O
Glokoni : K1,5 (Fe+3, Fe+2,Mg,Al)4-6 (Si,Al)8 O20 (OH)4
Ayrışma Mineralleri
Gümmit : UO3 nH2O + .......
Autunit : Ca (UO2)2 (PO4)2 10-12H2O
Kalkolit =Torbernit: Cu (UO2)2 (PO4)2 8-12H2O
Tüyamünit : Ca (UO2)2 (VO4)2 8H2O
Karnotit : K2 (UO2)2 (VO4)2 3H2O
Uranotil :CaO (UO2)2(SiO2)26H2O
Koffinit : USiO4
Bilhassa uranyum ayrışma mineralleri çok bol çeşitlidir. Bunlardan bir çoğu tortullaşmaya bağlı, yani birincil olarak da bulunabilir. Uraninit ayrışma mineralleri olarakta bulunabilir.
e) Diğer Ayrışma Mineralleri
Cevher ve gang mineralleri ile yankayaçlarda bulunabilecek silisyum, kalseduvan (SiO2) ve opal (SiO2 nH2O) gibi mineraller verir. Kuvars ayrışmaz.
Kalsiyum oksidasyon zonunda jips’in(CaSO4.2H2O ve bazı durumlarda ikincil olarak teşşekül eden kalsit’in (CaCO3) bileşimine girer.
Sülfürlerin bileşimindeki kükürt kısmen nabit kükürt olarak (S) oksidasyon zonunda kalır.
Antimonit oksidasyon kuşağında sarı, kahverengi antimuan da aynı ürünleri verir.
Orpiment, realgar gibi arsenik sülfürler güç ayrışırlar. Bunlar ve sülfoarseniyürlerdeki arsenik, siyah arsenik oksitlere dönüşebilir.
Gümüş, nabit gümüş (Ag) ve arjantit (Ag2S) şeklinde ayrışma mineralleri oluşturur.
Zinober genellikle ayrışmaz, ender olarak metazinober (HgS), nabit civa (Hg) verebilir.
Molibdenit genellikle ayrışmaz, ender olarak povellit (CaMoO4) verir.
Nikelli mineraller bazı hallerde annaberjit (Ni3(AsO4)28H2O) ve garnierit (Ni4(Si4O10)(OH) 4H2O) verir.
Kobaltlı mineraller eritrit (CO3 (AsO4)2 8H2O) verir.
3- Süperjen Zonlanma
Oksidasyon ve sementasyon olaylarına bağlı olarak gelişen süperjen zonlanmada düşey kesitte yukarıdan aşağıya doğru genellikle şu bileşiklere rastlarız ;
Oksitler
|
Oksidasyon Kuşağı
|
Karbonatlar
|
Sülfatlar
|
Nabit Mineraller
|
Süperjen Sülfürler
|
Sementasyon Kuşağı
|
Karbonatların pozisyonu yan kayacın veya gang minerallerinin cinsine göre değişir.
OKSİDASYON VE SEMENTASYON ZONU YATAKLARINA ÖRNEKLER
Hemen hemen bütün yataklar da kökenleri ne olursa olsun oksidasyon ve sementasyon zonlarına az veya çok rastlanmaktadır. Sementasyon zonları öncelikle işletilmektedir. Bazı çok düşük tönörlü yataklarda ancak sementasyon zonları ekonomik olabilmektedir. Doğu Karadeniz'de eski tarihlerde işletilmiş yüzlerce küçük maden ocağı genellikle bu yüzeysel zenginleşme zonlarında açılmış, birincil cevhere rastlandığında terkedilmiştir.
1- Porfirik Bakır Yatakları :
Bu yataklar aslında, ileride de değineceğimiz gibi graniti ve sübvolkanik kayaçlara bağlı olarak teşekkül etmiş intraplütonik yataklardır. Yataklanma şekli saçınım veya stokverk biçimindedir. Kalkopirit ve pirit halindeki birincil cevherleşme daima çok düşük tenörlüdür. Bu yataklarınekonomik hale gelmesi ancak yüzeysel ayrışma olayları ile gerçekleşmiştir. Bu yataklarınekonomik hale gelmesi ancak yüzeysel ayrışma olayları ile gerçekleşmiştir. Zenginleşme sementasyon zonunda kalkozin ile belirlenmektedir. Dünyadaki başlıca örnekleri şunlardır :
Copper Cities (A.B.D.)
Chuquicamata (Şili)
Kerman - Sarçeşme (İran)
2- Ergani Bakır Yatağı (Elâzığ) :
Aslında ofiolitik volkanizmaya bağlı olarak gelişmiş bu yatağın en zengin kısmı olan sementasyon zonu öncelikle ve tamamiyle işletilmiştir. Bu zonun minerallerini bornit, kalkozin ve kovellin teşkil etmekteydi.
3- Zamantı Çinko Yatakları (Develi, Kayseri) :
Permo-Karbonifer veya Permo-Triyas yaşlı kireçtaşları içinde hidrotermal olarak bulunan çinko ve kurşun cevherleşmelerinden itibaren yüzeysel ayrışma ile oksidasyon ve sementasyon zonu mineralleri teşekkül etmiştir. Bu şekilde meydana gelen minerallerden özellikle smitsonit kireçtaşlarının karstik boşluklarını doldurarak önemli yataklar oluşturmuştur. Türkiye'de Toros'lar boyunca rastlanan bu tür cevherleşmeler için "karbonatlı cevher" veya oksitli cevher" deyimi kullanılmaktadır.
KIRINTI YATAKLARI
TANIM :
Yoğun, sert ve ayrışmaz nitelikteki minerallerin serbest kalması ve birikmesiyle oluşmuş yataklardır.
GENEL ÖZELLİKLER :
Kırıntı yataklarının evriminde iki büyük dönem söz konusudur. Birincisi ayrışmaz veya ayrışması güç minerallerin, içinde bulundukları kayaçlardan serbest kalmasıdır. Bu genellikle normal yüzeysel ayrışma olaylarının bir sonucu olarak gelişir, ikincisi ise serbest kalan minerallerin su veya atmosfer etkisiyle taşınarak birikimidir. Ancak bu ikinci dönem gerçekleşmeden de bazı hallerde kırıntı yatakları oluşabilir. Böylece taşınmanın olup olmamasına ve taşınma cinsine göre kırıntı yataklarının şu çeşitleri ayırt edilir.
a) Elüvyal yataklar
b) Alüvyal yataklar
- Rüzgar plaserleri
- Akarsu plaserleri
- Deniz plaserleri
Çok ender olarak buzul plaserleride oluşabilir. Bütün bu yataklar katman veya mercekler şeklinde yataklanmışlardır. Cevher mineralleri yatak içinde saçınım halinde bulunur.
Kırıntı yatakları başlıca şu mineraller için ekonomik bir değer taşır :
Nabit Altın : Au
Nabit Platin : Pt
Paladyumlu Platin : ( Pt, Pd )
Osmiyum – İrridyum: ( Os, Ir )
Elmas : C
Kassiterit : SnO2
Bu minerallerin dışında kırıntılı yataklarının ekonomik öneme sahip diğer mineralleri şunlardır:
Rutil : TiO2
Anataz :TiO2
İlmenit : FeTiO3
Hematit : Fe2O3
Manyetit : Fe3O4
Korendon : Al2O3 (yakut, safir)
Spinel : MgAl2O4
Kromit : (Mg, Fe) (Cr,Al,Fe)2O4
Apatit : Ca5 (PO4)3F veya Ca5 (PO4)3Cl
Monazit : (Ce, La,......)
Ksenotim : YPO4
Volframit : (Mn,Fe)WO4
Sfen : CaTi (SiO4) O4
Zirkon : Zr SiO4
Topaz : Al2 SiO4 (OH,F)2
Beril : Be3 Al2 Si6 O18 (zümrüt, akuamarin)
Opal : SiO2 nH2O
Turmalin : (Na, Ca) (Mg,Al)6 (B3 Al3 Si6 (O,OH)30)
Gröna : ( Mg, Fe, Mn, Ca)3 (Al, Fe, Cr)2 (SiO4)3
Görüldüğü gibi bu minerallerin nabit, oksit, fosfat, volframat, silikat bileşimindedir.sülfürler ve sülfotuzlar bulunmaz. Kırıntı yataklarında ayrıca kuvars, kalseduan, feldispat, piroksen, amfibol, olivin, epidot, kalsit, vb. gibi birçok çeşitli minerale rastlanır. Bu minerallerden kuvars ve feldispat endüstriyel hammadde olarak büyük bir ekonomik değer taşır.
Kırıntı yataklarını oluşturan mineraller değişik ortamlardan itibaren türeyebilirler;
Olağan kayaçlardan
Başka tipteki maden yataklarından veya zuhurlardan
Daha eski alivyon veya elüvyonlardan
Akarsu plaserleri içinde gelişen bazı kimyasal olaylar kırıntı minerallerin çözülmesini sağlayabilir. Bazı plaserlerde altının zenginleşmesi ve iri taneler ( pepit ) halinde bulunması böyle açıklanır. Avustralya’da Ballarat plaserinde bulunan 64’lık altın tanesi bu şekilde büyümüştür.
ELÜVYAL YATAKLAR :
Bunlar yamaçlar ve tepeler üzerinde mostra vermiş maden yataklarından veya zuhurlardan itibaren türemiş kırıntı yataklardır. Yüzeysel ayrışma ile serbest kalan mineraller, diğer malzemelerin uzaklaşmasıyla yerinde birikmişler veya akarsu ve rüzgârın etkisi olmadan yamaç aşağıya yuvarlanarak birikmişlerdir (Şekil 31). Bu yataklara Moloz yatağı adı da verilir.
Elüvyal yatakları oluşturan minerallerin derişmesinde akarsu ve rüzgâr gibi etkenler hafif veya ayrışır mineralleri ortandan uzaklaştırmak şeklinde rol oynayabilirler.
Elüvyal yataklar bir yandan kalıntı yataklarına, diğer yandan da Alüvyal yataklara geçiş özelliğindedir.
Elüvyal yataklar aktüeldir,
ALÜVYAL YATAKLAR :
Alüvyal yataklar az çok uzun süren bir taşınmayla oluşmuşlardır. Bu yatakları meydana getiren birikimlere plaser adı verilir. Her jeolojik devirde oluşmuş plaserler vardır, ancak ekonomik olanlar genellikle aktüel veya zamanımızdan az eski olanlardır. Bunun nedeni açık işletmeye elverişli nitelikleri ve eski plaserlerden itibaren günümüze kadar birkaç kez zenginleşmenin varolmasıdır.
l- Rüzgâr Plaserleri :
Ender olarak ve sadece çok kuru çöl iklimlerinde gelişir. Rüzgârla taşınan malzemelerden ince ve hafif olanlar uzağa, iri ve ağır olanlar hemen yakına yamaçların aşağı kısmına birikir. Güney - Batı Afrika'deki bazı elmas yatakları bu şekilde zenginleşmişlerdir.
2 - Akarsu Plaserleri :
En çok rastlanan plaser çeşitleridir. Bu bakımdan biraz c*a-ha ayrıntılı olarak ele alınacaklardır. Akarsu plaserleri başlıca dört ilkeye göre oluşur.
BiRiNCi İLKE : Taneler yoğunluklarına, hacimlerine ve şekillerine göre birikirler.aynı hacim ve şekildeki minerallerden daha yoğun olanlar daha az taşınırlar. Yoğunluğa bağlı olarak minerallerin ayrılma ve birikmesine Triyaj denir. Plaserdeki bazı minerallerin yoğunlukları şöyledir.(gr/cm3)
Platin : 17 - 19
Altın : 16 - 19
Kassiterit : 6,8 – 7,1
İlmenit : 4,5 –5,0
Zirkon : 4,0 – 4,8
Rutil : 4,2
Elmas : 3,5
Kuvars : 2,65
Aynı yoğunlukta ve aynı şekildeki minerallerden daha iri olanlar daha az taşınırlar.hacime bağlı olarak mineralerin yarılma ve birikmesine Kalibraj denir. Plaserdeki minerallerin boyutları genellikle 1-2mm den daha ufaktır. Aynı yoğunlukta ve aynı hacimdeki minerallerden daha küresel olanlar daha az taşınırlar.
İKİNCİ İLKE : Mineral taneleri akarsuların akıntı hızına ve girdap hareketlerine bağlı olarak birikirler. Akıntı hızı ne kadar fazla ise mineral tanesi o kadar uzağa gider. Akıntı hızı çeşitli nedenlerle ansızın azaldığında ağır taneler dibbe düşerler.diğer taraftan doğadaki hemen hemen bütün akarsular girdaplı bir rejime sahiptir. Bir nehir kesitinde girdap hareketleri ile en yüksek hız üstte ortada ve altta ortamın iki yanındadır. Böylece mineral taneleri hızın en az olduğu kenar kısımlara sürüklenürlerkeye bağlı olarak kırıntı yatakların oluşmasına elverişli yerler şöyledir (Şekil 33) :
Düz akan kesimlerde kenar şeritlerde,
Kıvrımlı kesimlerde konveks kıyılarda,
Ani dirseklerde,
Vadilerin genişlemeye başladığı kısımlarda,
Başka bir akarsuya birleştiği yerde,
Eğimin azaldığı kısımlarda,
g) Tabandaki çıkıntı önlerinde (Şekil 34),
h) Bir eşik ötesinde (Şekil 35),
i) Dev kazanları içinde.
ÜÇÜNCÜ İLKE : Ağır minerallerin çok zengin birikimlerine çakıl taşlarının altında, bedrok'un sağlam tabanının yüzeyinde veya girinti çıkıntılarında rastlanır.
Akarsuların tabanındaki iri çakıllar girdap hareketleri ve dalga gibi nedenlerle devamlı sallanma, yerinden oynama halindedir. Bu arada, çakılların arasındaki su ile doygun boşluklarda tutunmuş ağır mineraller aşağıya doğru iner. Bu hareketler bir jig içindeki hareketlere benzetilebilir (Şekil 36).
DÖRDÜNCÜ İLKE : Tanelerin birikmesi akarsu profiline bağlıdır. Akarsu denge profiline erişinceye kadar yatağını kazar ve bu aşındırma akarsu çıkışına doğru gelişir. Yüksek akıntı hızının çıkışa doğru kayması sonucunda iri boyutlu taneler gittikçe daha yukarı kesimde birikir. Akarsuyun aşağı kısımlarında başlangıçta akıntı hızı fazlayken iri taneler çökelecektir, ancak daha sonra aynı yerde akıntı hızı az olacağından ufak taneler çökelecektir (Şekil 37).
Bu düzen çoğu plaserlerde gözlenirse de genelleştirilemez. Mevsimlere göre taşıma gücünün değiştiği yerlerde farklı tane boyutlarındaki seviyeler ardışıklanır.
Dostları ilə paylaş: |