Maden jeolojiSİ BİLİMİNİn tanimi



Yüklə 0,67 Mb.
səhifə2/15
tarix11.04.2018
ölçüsü0,67 Mb.
#37739
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   15

Toprağımsı Yapı : Kolayca ufalanır cevherlerin yapısıdır.

DIŞ KÖKENLİ YATAKLAR

Oluşum nedenleri yerkabuğu üzerinde, atmosfer veya hidrosferdeki olaylara bağlı olan yataklardır.

KALINTI YATAKALAR

TANIM


İçinde belirgin bir cevher yığışımına sahip olmayan olağan kayaçların tamamen dış etkenlerle ayrışıp, faydasız unsur ve unsur gruplarının ortamdan uzaklaşarak arta kalan faydalı unsur veya minerallerin toplanmasıyla oluşan yataklara kalıntı yatakları denir.

GENEL ÖZELLİKLERİ

Kalıntı yatakların oluşumunda başlıca 3 faktör rol oynamaktadır. İklim, röliyef ve ayrışmaya uğramış kayacın bileşimi

Ayrışma olayları özellikle sıcak tropikal iklimlerde yoğundur. Kalıntı biçiminde bir yığışım olabilmesi için röliyefin az çıkıntılı, tamamen veya bir kısmı ile penepleşmemiş olması gerekir. Röliyefli bir arazideki hızlı aşınma olayı, ayrışma malzemesinintümüyle dağılmasını ve götürülmesini sağlayacağından, kalıntı yatakların oluşmasını engeller.

Ferro-magnezyen ve alimino- silikatlı kayaçlar ayrıştıklarında üst kısımlarında lateritik oluşumlar meydana gelir. Ayrışan kayacın bileşimine göre ortaya çıkan lateritler ya demirli laterit veya aliminyumlu laterit (boksit) cinsindendir. Demirli lateritlerde nikel kobalt zenginleşmeside görülür. Bazı mağnezyen uranyum ve endüstriyel hammadde yataklarıda kalıntı yataklar grubuna girer.

Kalıntı yataklarından bir kısmı oluştukları günden beri aşınmamış aynen saklanmıştır. Bunlar otokton kalıntı yataklarıdır. Bazı kalıntı yatakları ise sonradan aşınmışlar, buradan itibaren taşınan malzemeler başka yerlerde genellikle zenginleşerek çökelmişler ve allokton kalıntı yataklarını oluşturmuşlardır.

Mg3Si2O5(OH)4+3Ni  (Mg,Ni)3Si2O5(OH)4

ANTİGORİT GARNİYERİT

Böylece nikel demirli lateritler içinde %2ye kadar çıkarak derişebilir.

Kobalt nikele göre değişik davranır. Seyrek olarak peridotitlerin üst kısmında yığışmıştır. Çoğunlukla asbolan veya eritrit halinde demirli lateritler içinde derişir. (%5)

Yeni Kaledonya demirli lateritleri sonradan düşey hareketlerden dolayı kesikliklere uğramış, lateritik örtüde aşınma başlamıştır. Otokton yatak büyük bir kısmıyla sel sularında taşınmış ve masifin eteğinde veya civarı bir gölde allokton yatakları oluşturmuştur.

TÜRKİYE’DE KALINTI DEMİR YATAKLARI

a) Çaldağ (Manisa): Kısmen serpantinleşmiş ultrabazik kayaçlar üzerinde, Neojen yaşlı, otokton yataktır.

Başlıca limonitten müteşekküldür.Fe%48 ile %60 arasındadır. Ni eser halinde bulunur.yatağın kalınlığı yaklaşık 10m.dir.

b) Zileköy (Kayseri): Tüf ve Aglomeralar üzerinde, Tersiyer yaşlı, otokton bir yataktır. Başlıca limonit ve okr’dan (çok killi sarı renkli limonit)meydana gelmiştir. Fe%45-55 oranındadır. 2m. kalınlığında bir yataktır.

c) Avşarören (Sivas): Silisleşmiş peridotitler üzerinde Mesozoyik yaşlı otokton bir yataktır. Başlıca limonitten oluşmuştur. Fe % 40-50 arasındadır. Ancak silis tenörü de çok yüksek olduğundan ekonomik değildir.

d) Payas (Hatay) yatakları: Senoniyen ve Türoniyen kalkerleri arasındaki diskordans yüzeyinde bulunan allokton yataklardır. Başlıca limonitten oluşmuştur. Fe % 15-63 arasındadır. Al oranı çok yüksek olup % 10-30 arasındadır. Nikel % 1.57’ye kadar yükselir. Cevher seviyesinin kalınlığı 5-20 m. arasında değişir. Ana kayaç daha batıda bulunan serpantinleşmiş ultrabazik kayaçlardır.

e) Büyük Eymir (Balıkesir): Ayrışmış andezitler üzerinde Miyosen yaşlı allokton bir yataktır. Limonit ve hematitten oluşmuştur. Fe % 35-57 arasındadır. Arsenik tenörünün yüksek oluşu yüzünden ekonomik değildir. Yatak ortalama 15-20 m. kalınlığındadır.

YENİ KALEDONYA (PASİFİK OKYANUSU) Fe-Ni-Co YATAĞI

Oligosen boyunca ve Miyosen başında denizaltı bazalt, andezit ve peridotit akıntıları yeni Kaledonya’yı kaplamıştır. Daha sonra bu masif hızla aşınmış, morfoloji peneplen halini alırken genellikle harzburjit cinsinden olan peridotitler ayrışarak kalıntı yataklar oluşturmuşlardır. Peridotitlerin esas unsurları Si, Mg ve Fe dir. Ayrıca çok az oranda % 0.25 Ni ve daha az oranda Co bulunur.

Si tropikal iklimde SiO2 olarak çözelti haline geçmekte ve büyük bir çoğunlukla uzaklara taşınmaktadır. Bununla beraber bir miktar silis peridotitler ile demirli lateritler sınırında kalseduan, demirli lateritler içinde opal ve kil mineralleri olarak kalmaktadır. Çözelti halinde uzaklaşan silis ise yamaçlarda ve masifin eteklerinde ağaçların, bitkilerin silisleşmesinde rol oynar.

Magnezyum MgO olarak tümüyle çözelti haline geçer ve çoğunlukla uzaklara taşınır. Bununla beraber bir miktar Mg nikelle beraber yeşil renkli killerin bileşiminde (Montmoriyonit) ortamda kalabilir. Genellikle aynı killer taşınarak masifin eteklerinde ayrı oluşuklar meydana getirirler. Magnezyum masifin eteklerinde manyezit katmanları ve yumruları halinde de çökelir.

Demir Fe+3(OH)3 halinde çökelir. Demir Hidroksit sonradan Götit ve Limonit gibi oksitlere dönüşerek peridotitler üzerinde demirli lateritlerin esasını oluşturur. Daha az miktarda Lepidokrozit, Hematit, Manyetit gibi mineraller de meydana gelebilir. Bürüt cevherde Fe tenörü %45-55’e erişir. Demirli lateritlerin kalınlığı 50m’den hatta daha çok olabilir. Toprağımsıdırlar, renkleri kırmızıdan mora kadar değişir. Taban kesimlerinde ise sarı veya yeşilimsi sarı olur. En üst kısımları daima sert, curufumsu, yumrumsu veya pizolitiktir. Bu kısma demir zırh adı verilir.

Nikel bir kısmıyla çözülüp, denize kadar taşınıp uzaklaşır. Böylece miyosen denizel killeri yüksek tenörde (%1) Nikel içerir. Bir kısım Nikel ise peridotitlerin üst kısmında garniyeritin, demirli lateritlerin içinde ve bilhassa tabanında annaberjitin ve montmoriyonit gibi killerin bileşimine girer. Garniyerit, antigoritte magnezyumun yerini nikelin yerini alması ile oluşur.

BOKSİTLER (Aliminyumlu Lateritler)

Minerolojik Bileşim veya Yapı

Boksit bir kayaç türü olup yaklaşık %40 Al2O3, %30 Fe2O3 ve silis ile kil minerallerinden oluşmuştur. Taşınma yani allokton boksit yataklarında ayrıca kırıntı yataklarına özel diğer bazı minerallerde bulunur.

JİPSİT : Al2O3 3H2O

BÖHMİT : Al2O3 H2O

DİASPOR : Al2O3 H2O

Bu 3 mineral boksitlerin esas bileşimini oluşturur. Genellikle Jipsit aktüel ve Tersiyer, Böhmit Mesozoyik, Diaspor ise Paleozoyik yaşlı boksitlerde bulunur.

Limonit : FeO OH+........

Götit : FeO OH

Lepidokrozit : FeO OH

Hematit : Fe2O3

Manyetit : Fe3O4

Kaolinit : Al4(Si4O10) (OH)8

Opal : SiO2 nH2O

Kalseduan : SiO2

Bunlar boksitlerde tali olarak oluşan minerallerdir. Ayrıca kırıntı halinde Rutil (TiO2), Anataz (TiO2) gibi mineraller de bulunur. Boksitler P, F, V ve bilhassa Ga gibi unsurlar da içerirler.

Saf Alüminli boksitler beyaz renklidir. Demir oksitler boksitlere kırmızı veya sarı bir renk verir. Boksitlerin yapısı pizolitik, kolloform veya toprağımsıdır.

Boksitlerin Oluşumu

Boksitler üzerinde gelişmiş oldukları kayaca göre ikiye ayrılırlar:

Silikatlı kayaçlarüzerindeki oksitler

Karbonatlı kayaçlar üzerindekiboksitler

Silikatlı kayaçlar üzerindeki boksitler: Alüminyumca zengin, silis ve demirce fakir mağmatik veya metamorfik kayaçlar üzerinde gelişmişlerdir. En elverişli kayaçlar çok feldspatlı veya feldspatoidli olanlardır. Bunlar granit, nefelinli syenit, bazalt, dolerit, gnays ve şist cinsinden olabilir.

Silikatlı kayaçlar üzerindeki boksitlerin otokton kalıntı yatakları olduğu tartışmasızdır. Demirli lateritlerde olduğu gibi sıcak ve nemli tropikal iklimde peneplen alanlarında gelişirler. Genellikle tavanları bulunmayan, aktüel oluşuklardır. Bunlar kabuksu örtü şeklindedir. Ender olarak daha yaşlı tavanları olan katmansı yataklara da rastlanır.

ŞEKİL KONACAK!!!!!!

Karbonatlı kayaçlar üzerindeki boksitler: Kalkerler, killi kalkerler veya dolomitler üzerinde bulunurlar. Otokton, yarı otokton veya allokton olduklarına ait çeşitli görüşler mevcuttur.

Otokton Kuram: Karbonatlı kayaçlardan itibaren otokton boksitlerin oluşması büyük bir problemi ortaya koymaktadır. Zira karbonatlı kayaçlardaki Al tenörü çok azdır. Büyük miktarda karbonat kütlelerinin erimesiyle ana kayaç içindeki kil mineralleri arta kalır. Akdeniz Bölgesi ülkelerinde kalkerli arazilerin dolinleri içindeki bu kırmızı killere Terra Rossa adı verilir. Bunlarda Al2O3 / SiO2 oranı 0.5 ile 2 arasındadır. Daha sonra Ph 5 ile 9 değerleri arasında silis çözülerek uzaklaşır. Al ise çözülmez ve ortamda kalarak boksitleri oluşturur.

Yarı Otokton Kuram: Karbonatlı kayaçların erimesiyle artakalan killer taşınarak çukurlarda veya alçak vseviyelerde toplanmışlardır. Taşınmanın sularla veya rüzgarla olduğuna ait farklı görüşler mevcuttur. Daha sonra silisin ortamdan uzaklaşmasıyla boksitler oluşmuştur.

Allokton Kuram: Silikatlı kayaçlar üzerinde oluşan boksitler veya daha geniş anlamda lateritler aşınmaya uğramışlardır. Sularla taşınan malzeme karbonatlı kayaçlar üzerinde çökelerek boksitleri oluşturmuştur. Taşınmanın kırıntı halinde (alivyal boksit) veya eriyik halinde (sedimanter boksit) olduğu düşünülmektedir. Bazı hallerde taşınan malzeme çökeldikten sonra boksitleşmeye uğramıştır.

Karbonatlı kayaçlar üzerindeki boksitler genellikle katmansı, yığın ve cep şeklinde yataklanmışlardır (Şekil 25 a ve b). Oldukça girintili, çıkıntılı olan tabanlar bir kil ile sıvanmıştır. Tavan ince bir toprak veya kalın bir tortul ile örtülüdür. Karstik olay­lar yataklarıma şekli üzerinde etken rol oynamıştır.

Karbonatlı kayaçlar üzerindeki bazı boksitler ise katman şek­lindedir (Şekil 25 c) . Bazen bu katmanlar diğer tortullarla bir çok kez ardışıklanırlar. Düzgün olan tabanlarda kil oluşumu söz konu­su değildir. Katman şeklindeki boksit yatakları büyük bir olası­lıkla alloktondur. Katmansı, yığın veya cep şeklindeki boksit ya­takları ise genellikle otokton veya yarı otoktondur.

Kabonatlı kayaçlar üzerindeki boksitlere Akdeniz Boksit Provensi'ni meydana getiren Akdeniz ülkelerinde ve bu arada Türkiye' de rastlanmaktadır. Bunlar genellikle Kretase yaşındadır.

BOKSİT YATAKLARINA ÖRNEKLER :

A- Provence (Güney Fransa) Boksit Yatakları (Şekil 26)

Boksit Alt Kretase ürgoniyen kalkarlerinin erime boşlukları içinde bulunmaktadır. Bunların üzerini transgressif ve açılı uyumsuz olarak üst Kretase tortulları örtmüştür. Birkaç metreden 16-18 m kalınlığa kadar erişen bu yatakların oluşumu hakkında birçok varsayım ileri sürülmüştür. Son yapılan incelemeler allok-ton kurama kuvvet kazandırmıştır. Boksitin, kuzeydeki Massif Sant-rallarin silikatlı kayaçları üzerinde oluştuğu ve boksitleştikten sonra taşındığı düşünülmektedir. Güney Fransa boksitlerinde ege­men mineral böhmittir.

B- Akseki - Seydişehir (Antalya - Konya) (Şekil 27)

Türkiye'nin en önemli alüminyum yataklarıdır. Alt Kretase'ye ait beyaz ve boşluklu karstik kalkarleri ile Üst Kretase'ye ait koyu renkli kalkerler arasındaki uyumsuzluk yüzeyinde yerleşmiş­lerdir. Tavan ve taban kalkerleri aynı eğim ve doğrultudadır. An­cak aralarında boşluklu bir uyumsuzluk vardır. Yataklarıma katmansı biçimindedir. Kalınlık 10 m ye erişir. Taban sınırı girintili çıkıntılı cepler halindedir. Ayrıca taban kalkerlerinin çatlak ve yarıkları da boksitle dolmuştur. Bazı yerlerde boksit çimentolu kalker çakılları boksit seviyesinin tabanını oluşturur. Bazı yer­lerde ise bu konglomeraların yerini kırmızı killi ve boksit kı­rıntılı bir litoloji alır.

Bölgede iki boksit seviyesi saptanmıştır, ancak bunların ekaylı bir yapı nedeni ile tekrarlanmış tek bir seviye olduğu dü­şünülmektedir .

Böhmit egemen mineraldir. Ayrıca diaspor, limonit, hematit, rtil, turmalin, kalsit ve kaolinit izlenir. Al2O3 oranı % 65-71 arasındadır. Yapı genellikle pizolitiktir.

Akseki - Seydişehir boksitleri yer ve yaş bakımından Akdeniz boksit provensi içindedir, önceleri otokton veya yarı otokton ol­duğu ileri sürülmüşse de yatak allokton bir kökene sahiptir. Bok­sit için gerekli malzeme üst Kretase öncesi mostra veren feldis-patlı volkanik kayaçlardan sağlanmıştır. Nitekim boksit içinde feldispat kristallerinden oluşan kırıntılar saptanmıştır.

C- İslahiye- Hassa (Gaziantep - Hatay) (Şekil28)

Katman şeklindeki boksit .üst Kretase'nin Türoniyen ve Seno-niyen kalkerleri arasına yerleşmiştir. Bu kalkerler tavan ve ta­ban olarak devamlı bir çökelmeyi gösterir. Arada boşluklu bir uyumsuzluk yoktur. Yatak allokton bir kökene sahiptir. Gerekli malzeme yörede üst Kretase öncesinde bulunan kısmen serpantin­leşmiş taneli bazik ve ultrabazik kayaçlardan türemiştir.

Cevher seviyesinin kalınlığı 30 m.ye erişir. Demir oranı yer yer çok yüksektir (A1203 % 19-80, Fe2O3 % 11-67). Silis oranı düşüktür. Egemen mineraller Böhmit ve Hematittir.

D- Kokaksu (Zonguldak) (Şekil 29)

Türkiye'deki boksit yatakları genellikle Toroslar'da bulunur. Kokaksu boksitleri bir istisna teşkil eder. Bunlar Dinansiyenyaş­lı, çörtlü kalkerlerin karstik boşluklarını doldurmuşlardır, üzerlerini açılı uyumsuz olarak Alt Kretase kumtaşları örtmüştür. Genellikle pizolitik yapıda olan boksitlerde, Jibsit egemen mi­neraldir. Boksitlerin yarı otokton oldukları ve Terra Rossa'lar-dan itibaren türedikleri düşünülmektedir.

E- TOROSLARDA DlASPORİT YATAKLARI

Toros'larda diasporlu boksitlere doğrudan diasporit adı ve­rilmektedir. Batıdan Doğuya doğru Milas, Yatağan (Muğla), Alanya (Antalya) Gerdekkilise (Konya), Kân (Adana) yatakları örnek ve­rilebilir. Bu yataklar zayıf metaraorfik mermerler veya diajenezin kuvvetli olduğu kalkerler arasında bulunur. Yaşları Batıda Permo benzer şekilde Kolorado Platosu'nda (A. B. D.) kumtaşları için­deki karnotit K2 (UO2)2 (VO4 ) 2 3H20 mineralleri bazı yazarlara göre yeraltı sularından itibaren çökelmişlerdir.

2) Manyezit ( = Jiobertit) (Mg C03 ): Peridotit ve serpantinitlerin ayrışmasıyla açığa çıkan magnezyum taşınıp masifin etek­lerinde allokton yataklar oluşturabileceği gibi bazı durumlardan masifin üstünde otokton yataklar teşekkül edebilir.

3) Barit (BaSO): Ender olarak kil taşları üzerinde rastla­nan küçük çubuksu barit kristalleri genellikle ekonomik değertaşımazlar.

4) Kükürt S: Bilhassa Jips ve anhidrit içeren tortul kayaçların ayrışmasıyla oluşan kükürt yatakları büyük önem taşı­mazlar.

5) Lületaşı = Sepiolit = Eskişehir taşı = deniz köpüğü (Mg2Si205 (OH)4 ) : Serpantinitlerin yüzeysel ayrışmasıyla oluşmuş lületaşı bu kayaçların üzerine gelen Oligosen tortullar içinde yumrumsu kütleler halinde bulunur. Oluşumda infiltrasyo-nel yataklardakine benzer şekilde postvolkanik sıcak suların dolaşımının etken olduğu sanılmaktadır. Dünyada birçok yerde rastlanmasına rağmen süs eşyası yapımında kullanılabilecek saf­lıktaki lületaşları sadece Türkiye'de Sepetçi Köy (Eskişehir) dolaylarındaki yataklardan elde edilmektedir.

6) Turkuaz= Firuze (Cu Al6 (PO4)4 (OH)6 5H20) : En kıymet­li Turkuaz mineralleri Madan (İran) yöresindeki bakır içerik trakitlerin ayrışması ve bileşimdeki unsurların yeraltı suları tarafından taşınmasıyla oluşmuştur. 5- 6sertligindeki kriptokristalen türkuaz mineralleri eskiden Türkiye yoluyla Avrupa'ya satıldığından bu ismi almıştır. Semerkant' ta da (U. R. S. S.) Turkuaz yatakları bulunmaktadır.

7) Kil Yatakları : Bileşimlerinde alümino silikat içeren bütün kayaçların ayrışmasıyla oluşan başlıca kil minerallerişunlardır : (Bu minerallerin kesin tanımı ancak X - Ray ve DTA
gibi aletsel yöntemlerle yapılabilir.)

Kaolini : Al4Si4O10(OH)8

Halloysit : Al4 Si4O10 (OH) 8 4H2O

Allofan : mAl2O3 nSiO2 pH2O

Montmoriyonit : (MgrAl ,Fe) 3_2 Si4O10 (OH) 2 nH2O

İllit (=Hidromuskovit) :K<1A!2 | (Si, Al) 4O10 | (OH) 2 nH2O

Trias, Doğuda ise Permo - Karboniferdir. Diasporit yatakları asıl boksit yatakları ile metamorfizmaya uğramış boksit yatakları (= zımpara taşı yatakları) arasındaki geçişi temsil ederler.

KALINTI MANGANEZ YATAKLARI

Normalin üstünde manganez içeren (% de birkaç) çeşitli ka-yaçların ayrışması kalıntı manganez yataklarını oluşturabilir?

Kalkerlerin üzerinde ; Pireneler (Fransa)

Kiltaşı veya şeyi üzerinde: Franceville (Gabon)

Volkano - tortul seriler üzerinde: Nsuta (Gana)

Metamorfik kayaçlar üzerinde; Örissa ve Bihar (Hindistan)

Bu yataklarda şu süperjen mineraller bulunur;

Pirolüzit : MnO2

Psilomelan : MnO MnO2 nH2O

Mangan i t : MnO (OH)

Rodokrozit ; Mn2 CO3

Bazen süperjen demir mineralleri bunlara eşlik eder. Türkiye'de kalıntı manganez yatağı bulunmamıştır.

DİĞER KALINTI YATAKLARI VE İNFİLTRASYONEL YATAKLAR

Yüzeysel kökenli yeraltısuiarı ile postvolkanik sıcak yer­altı suları olağan kayaçları ayrıştırıp, bunların bazı unsurla­rını çözelti haline getirebilirler. Böylece yeraltı suları tara­fından taşınıp yine yeraltında, başka bir yerde çökelen faydalı unsurlar maden yatakları oluşturabilirler. Bir yönden kalıntı yataklarına, bir yönden hidrotermal yataklara, bir yönden de tortullaşmaya bağlı yataklara benzeyen bu tür yataklar için infiltrasyonel ( sızıntı) yataklar deyimi kullanılmaktadır.

Fe (Co, Ni), Al ve Mn dışında kalan diğer kalıntı yatakla­rı ile kalıntı yataklarına çok benzeyen bazı infiltrasyonel ya­taklar aşağıda verilmiştir. Bunların çoğu endüstriyel hammadde­lerdir.

l- Uranyum : Tyuya - Muyun (U.R.S.S.) yataklarından tüyamünit Ca (UO 2)2(VO4)2 2H2O mineralleri Devoniyen kalkerlerinin karstik boşluklarında bulunur. Uranyumun ayrışmış bitümlü şistlerden geldiği sanılmaktadır. Yeraltına sızan yüzey suları ayrışma ürü­nü uranyumu taşımışlar ve karstik boşluklarda "infiltrasyonel yataklar" oluşturmuşlardır.

Kil ninsralleri taşınarak allokton (tortul) yataklar oluştu-rabildikleri gibi, otokton veya çok az taşınmış kil yatakları da olağandır. Yurdumuzda işletilen kil yataklarının büyük bir çoğun­luğu istanbul (Kilyos, Sarıyer, Beykoz), Çanakkale, Bilecik (Söğüt) dolaylarında bulunur.

2- Zeolit (Ca, Na2 , K2 )m (Si, Al)p 02p nH20 : Çok sayıda olan zeolit grubu mineralleri otokton kalıntı yatakları oluşturabilir.Ege yöresinde zeolit zuhurları bilinmektedir.

3- Vermikülit (Mg, Fe+2, Fe+3)3 |(Si, Al)4010| (OH)2 4H20 :Bilhassa biotitli kayaçların ayrışmasıyla oluşan vermikülit ısı­tılınca şişme ve küçük kurtlara benzeyen taneciklere ayrılabilmeözelliğine sahiptir.

Sivas - Malatya yörelerinde vermikülit zuhurları bilinmektedir.

4- Tuğla Kiremit Toprağı ,: Bilhassa Neojen ve daha genç tor­tulların 1-20 m.lik üst kısımlarında tuğla, kiremit yapımında kullanılabilecek topraklar oluşabilir. Bu topraklar kil mineral­leri, kırıntı parçalar, organik maddeler ve diğer malzemelerden oluşmuştur. Karbonatlı kayaçlar üzerinde gelişen Terra Rossa'lar kaliteli tuğla kiremit toprakları oluştururlar. Evvelce Yurdumuz­da çok aranan Marsilya kiremitleri bu tür topraklardan yapılmış­tır. Yurdumuzda yüzlerce tuğla, kiremit toprağı ocağı mevcuttur nitr

5- Potasyum ve Sodyum Mineralleri : Alünit (Şap) Kal3 (S04)2 (OH)6 ve Alün KAl (S0ı,)2 12H2O potasyum feldispatlı ka­yaçların ayrışması, güherçil e ( = salpetr = nitr) K NOa ve Nitratin Na NO 3 guano ve alg gibi organik maddelerin dekompozisyonu ile oluşurlar. Gühercile ve Nitratin’ in en önemli yatakları Şili'de bulunmaktadır .

OKSİDASYON VE SEMENTASYON ZONU YATAKLARI

TANIM:

Birincil cevher minerallerinin atmosfer ve yeraltı suları etkisiyle ayrışması sonucunda yüzeysel kökenli yeni mineraller oluşur. Bu yüzeysel kökenli ayrışma minerallerinin yeterli mik­tarda derişmesiyle yeraltı suyu tablası üzerinde oksidasyon zonu yatakları, yeraltı suyu tablası içinde ise sementasyon zonu ya­takları oluşur. Oksidasyon ve sementasyon zonu minerallerine, az veya çok miktarda, hemen hemen bütün tip cevherleşmelerde rastlanır. Bu mineraller tek başlarına bir maden yatağı oluşturacak kadar bol bulunmasalar bile, diğer tip cevherleşmelere genellikle eşlik ettiklerinden büyük önem taşırlar.



OKSİDASYON VE SEMENTASYON ZONU YATAKLARININ OLUŞUMU :

Oksidasyon ve sementasyon zonu yataklarının oluştuğu yer­lerde hidrojeolojik özellikler ve cevher minerallerinin ayrışma­sı yönünden zonların ( = kuşakların) sıralanması aşağıdaki gibidir (Şekil 30);

Oksidasyon zonu = havalandırma kuşağı : Topoğrafik yüzey ile bu yüzeye az çok paralel olan yeraltı suyu tablası arasında kalan kısımdır. Atmosferdeki serbest oksijen ve karbondioksit ile bunların içinde erimiş oldukları atmosferik sular oksidasyon zonunda cevher minerallerini çözer. Çözülüp eriyik hale gelen mal­zemenin bir kısmı başka bir bileşik şeklinde tekrar oksidasyon zonunda çökelebilir, ancak çözülen malzeme büyük bir çoğunlukla derine doğru sızan sularla taşınır. Böylece oksidasyon zonu bir fakirleşmeye tekabül eder. Çözülmenin maksimum olduğu oksidasyon zonunun alt kısmına arınmış alt kuşak denir. Burada pH minimumdur.

B) Sementasyon zonu = durgun kuşak: Yeraltı suyu tablası içinde kalan kesimdir. Su dolaşımının bulunduğu bu kesimde cevher kütlesi ve diğer kayaçlarsuya doygun vaziyettedir. Oksidasyon zonundan itibaren çözelti halinde taşınan unsurlar sementasyon zonunda geniş çapta çökelirler. Böylece sementasyon zonu bir zenginleşmeye işaret eder.

C) Stagnasyon zonu = durgun kuşak: Belli bir seviyenin altındaki kayaçların ve cevherin içerdiği su miktarı azalır. Su dolaşımı hemen hemen yoktur. Bu kuşakta birincil veya hipojen cevher hiçbir değişikliğe uğramamıştır.

Oksidasyon ve sementasyon zonlarının iyi gelişimi ve bu zonlara bağlı maden yataklarının oluşumu kalıntı yataklarında ol­duğu gibi başlıca üç faktöre bağlıdır? îklim, rölief ve ayrışmaya uğrayan malzemenin niteliği.

Hem oksidasyon, hem de sementasyon zonlarının en iyi geliş­tikleri iklim bölgeleri ısının oldukça yüksek, yağışın ise az fa­kat düzenli olduğu kuru tropikal ve kuru ılık (Karasal Akdeniz) bölgeleridir. Çok yağışlı iklimlerde çözelti haline geçen unsur­lar, kuvvetli su dolaşımları ile ortamdan uzaklaşarak gider. Çok kuru ve sıcak çöl iklimlerinde ise metal zenginleşmesi daha ziya­de oksidasyon zonunun üst kısmında gerçekleşir/ zira cevher çö­kelmesi buharlaşma ile olur. Bu iklimlerde sementasyon zonu ge­lişmez. Belli bir iklim kuşağı içinde mevsimlere bağlı olarak zon-ların konumlarında değişiklikler meydana gelebilir. Böylece örne­ğin su tablasının mevsimlere göre alçalma ve yükselmeleri zonla-rın birbiri içine girmesine neden olur.

Oksidasyon ve sementasyon zonu yatakları en iyi erozyonun yavaş ilerlediği bölgelerde gelişir. Böylece yavaş olan erozyon devam ettikçe yeraltı suyu tablası aşağıya iner, gittikçe daha fazla bir hacim oksidasyona uğrar, sementasyon zonunda daha fazla bir birikme meydana gelir. Erozyonun hızlı olduğu engebeli arazi­lerde yeraltı suyu tablası bulunmaz, ayrışan malzeme akarsularla hızla ortamdan uzaklaşır. Bu nedenle birincil cevher yüzeyde gö­rülür. Erozyonun durduğu tamamen peneplenmiş yörelerde ise yer­altı su tablasının derinliği mevsimsel değişikliklerin dışında sabitleşmiştir. Dolayısıyle oksidasyon zonunun kalınlığı da bun­dan sonra sabit kalacak, sementasyon zonurdaki zenginleşme daha fazla olamayacaktır.


Yüklə 0,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə