67
beraberinde bir takım problemler doğuracaktır
326
. Meselâ ona göre, hadîslerin dikkate
alınmaması
327
ve o konuda Kur’an’ın zâhirine dayanılarak hüküm verilmesi halinde,
her türlü hırsızlık nedeniyle hırsızın elinin kesilmesi ve zina edene recm cezasının
verilmemesi gerekecektir
328
.
Oysa hadîslerin Kur’an’a arzedilmesi sahabeden beri bilinen ve uygulanan
bir yöntemdir
329
. Meselâ Hz. Âişe’nin bir çok rivâyeti ve hadîsi Kur’an’a aykırı
bularak reddetmesi bunun somut bir delilidir
330
. Şâfiî’nin bizatihi kendisi de Hz.
Âişe’nin özellikle Abdullah bn Ömer ve Ebû Hurayra’nın bazı rivâyetlerini
Kur’an’a arzederek reddettiğinin farkındadır
331
. Buna rağmen Şâfiî’nin arza bu kadar
sert tavır takınması manidar bir durumdur. şin doğrusu Şâfiî’ye göre hadîslerin
Kur’an’a arzı, sünnet düşmanlarının gireceği bir kapıdır. Böylece sünneti sarsmaya
ve Kur’an’da mevcut olmadığı gerekçesiyle Müslümanları ondan uzaklaştırmaya
çalışırlar
332
.
326
Gürkan, slam Hukuk Metodolojisinin Oluşumu ve Şâfiî’nin Yeri, s. 270.
327
Aslında hadisleri dikkate almama meselesi, hadisleri reddetme şeklinde değil, hadislerin sahih
kabul edilmemesi ile ilgilidir. Dolayısıyla bir hadisi sahih kabul etmeme, hadisleri dikkate
almama olarak görülmemelidir. Bu bakımdan her türlü hadis ve rivayetin mutlaka dikkate
alınmasını düşünmek yerine, hadisler arasında sıhhatine göre dikkate alınması gerekenler olduğu
gibi yine buna göre dikkate alınmaması gerekenlerin bulunduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
328
Şâfiî, htilâfu’l- Hadîs, IX. 537-538; Şâfiî’ye göre mesela Haricîler bu anlayıştadır. Onlara göre
her türlü hırsızlık nedeniyle el kesilir ve zina eden herkese köle, hür, muhsan veya muhsan
olmasın celde vurulur, recm edilmez. Şâfiî, Umm, VII. 29-30. Halbuki zina cezasında Kur’an’ın
zahirî ve umûmî anlamının da isabetli olabileceği düşünülerek, ilgili rivayetlerin bu açıdan da
değerlendirilmesi yapılabilir. Tartışmalı bir takım rivayetlere dayanarak mutlaka Kur’an’ın
anlamını sınırlandırmaya çalışmak da gözden geçirilmesi gereken bir tutumdur.
329
Ünal, Ebû Hanîfe’nin Hadîs Anlayışı, s. 84; Dumeynî, Hadiste Metin Tenkidi Metodları, s. 54-
68; Güleç, Şâfiî Fıkıh Usûlünde Hadîs Metodolojisi, s. 138.
330
Hz. Aişe’nin arz yöntemini kullanarak Sahabe’ye yönelttiği eleştiriler için bkz. Zerkeşî,
Bedruddîn, Hz. Âişe’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler, çev. Bünyamin Erul, Kitâbiyât,
Ankara, 2002, s. 69-88.
331
Mesela Abdullah bn Ömer’in, ölen kimsenin, yakınlarının ağlamasıyla azab göreceği şeklindeki
rivâyeti, Hz. Âişe’nin, bunun yanlış anlama ve unutmadan kaynaklandığını belirttiğini ve ayrıca
“Hiçbir günahkar, başkasının günahından sorumlu değildir”
(6. En’âm, 164), “ nsan için kendi
çalışmasından başka bir şey yoktur”
(53. Necm, 39) şeklindeki âyetlere arz ederek reddettiğini
ve böyle bir şeyin söz konusu olmadığını bizzat Şâfiî’nin kendisi de dile getirmektedir. Şâfiî,
htilâfu’l- Hadîs, IX. 609. Ancak Şâfiî’nin bu hususta Hz. Âişe’ye katılması, Kur’an’a arzı
tasvib ettiğinden değil, ilgili rivâyetlerin Hz. Peygamberden doğru bir şekilde anlaşılarak
nakledilmemesi nedeniyledir. Şayet böyle bir durum vaki olmasaydı Şâfiî, şüphesiz arza gerek
görmeden onlarla kayıtsız şartsız amel ederdi.
332
Fevzî, Tevsîku’s-Sunne, s. 313.
68
Ş
u halde Şâfiî’den önceki ilk hukuk ekollerinin de arz yöntemini
benimsedikleri ve bunu hadîslerin tespitinde tatbik ettikleri görülmektedir
333
. Nitekim
mesela Hanefîlere göre de, hadîs Kur’an’a muhalif olduğu takdirde sahîh olamaz ve
kendisiyle amel edilemez. Dolayısıyla bu muhalif haber-i vâhidle Kur’an’ın
umûmunu tahsis ve zahirîni mecaza hamletmek caiz değildir. Allah’ın Kitabı’na
aykırı her hadîs reddedilir
334
. Nitekim Ebû Hanîfe ve talebelerinin, hadisleri muhteva
olarak değerlendirmede dikkate aldıkları en önemli unsur, Kur’an’a uygunluk
hususudur
335
. Bu nedenle onlar, hadîsleri Kur’an’a, meşhur sünnete, sahabe ameline
ve umûmu’l-belvâ’ya, akla ve küllî kaidelere arzetmişlerdir. Bunlara aykırılık
arzeden hadîsleri senedi sahih bile olsa manevî munkatı sayarak reddetmişlerdir
336
.
Ş
u halde “isnad zincirinde şeklî (formel) esaslara daha fazla önem veren ve maddi
ittisali haberin sıhhati için yeterli gören Şâfiî’ye karşılık Hanefîler, manevî ittisali de
aramışlardır”
337
. Bu nedenle sened tenkidinin yanısıra bazı hadîslerin ma’nen
Kur’an’a arzedilmesi de hadîsleri tesbit ve değerlendirmede önem arzetmektedir.
Zira Hanefilere göre Kur’an vürûdu ve metni itibariyle kesin olup kendisinde şüphe
yoktur. Haber-i vahid’in Rasûlullah’a ittisalinde ve manen rivâyet dolayısıyla
metninde kesinlik olmayıp şüphe vardır. Böyle bir durumda da şüpheli bir durum
arzedenin değil, kesin olanın alınması gerekir
338
. Dolayısıyla hadîslerin teşri
açısından kaynak olarak kullanılmasında maddi ittisal ile yetinen Şâfiî’ye karşılık,
Hanefîlerin bu anlayışının daha orijinal bir kriter niteliği taşıdığı ifade edilmiştir
339
.
Ş
âfiî’nin hadîslerin arzı ile ilgili bu tavrı, onun metin tenkidine dair
yaklaşımını da ortaya koymaktadır. Zira o, dini alanda nasslarla birlikte aklı geniş
ölçüde kullanan re’y ekolüne karşı, nassların hakimiyetini sağlayıp aklın alanını
alabildiğine daraltmaya çalışması nedeniyle, metin tenkidine aynı oranda taraftar
olması imkansızdır. Şu halde nassların hakimiyet alanını genişletmeyi düşünen
333
Fevzî, Rıf’at, Tevsîku’s-Sunne, s. 287-318; Dumeynî, Hadiste Metin Tenkidi Metodları, s. 245-
253, 256-257.
334
Serahsî, Usûlu’s-Serahsî, I. 374-375; Fevzî, A.g.e., s. 289-290.
335
Ünal, Ebû Hanîfe’nin Hadîs Anlayışı, s. 85.
336
Serahsî, Usûlu’s-Serahsî, I. 374; Nazlıgül, mam eş-Şâfiî, s. 102; Aktepe, Şâfiî’de Sünnet, s.
181. Hanefîlerin hadîs tercih ve tefsirinde dikkate aldıkları unsurların geniş bir izahı için bkz.
Ünal, A.g.e., s. 82-122.
337
Dağcı, mam Şâfiî, s. 77.
338
Serahsî, Usûlu’s-Serahsî, I. 375.
339
Dağcı, A.g.e., s. 78.
Dostları ilə paylaş: |