Prof. Dr. H.Mehmet Soysaldı
268
"
ْنِﻣ ُﻪَﻧوُﻓﱢرَﺣُﻳ ﱠمُﺛ ِﻪﱠﻠﻟا َم َﻼَﻛ َنوُﻌَﻣْﺳَﻳ ْمُﻬْﻧِﻣ ٌقﻳِرَﻓ َنﺎَﻛ ْدَﻗَو
َﻋ ﺎَﻣ ِدْﻌَﺑ
َنوُﻣَﻠْﻌَﻳ ْمُﻫَو ُﻩوُﻠَﻘ
"
“Onlardan bir zümre, Allah’ın kelâmını işitirler de iyice anladıktan sonra, bile
bile onu tahrif ederlerdi.”
34
Bu ayette bir grup Yahudi din bilgininin Tevrat’ın sözlerini iyi bir şekilde
anladıktan sonra bile bile kasıtla ilahi kitabı tahrif ettikleri açıklanmaktadır. Nitekim
Arapça sözlükte tahrif, “bir sözün veya metnin lafzını veya manasını değiştirip
bozmak” anlamına gelir.
35
Buradaki değiştirmeden kastedilen lafız mı yoksa mana mı olduğu hususunda
müfessirler tarafından farklı görüşler ortaya atılmıştır. Taberî (ö. 310/923), buradaki
tahrifi Tevrat’ın lafzı aynen kaldığı halde manasının değiştirilmesi, saptırılması
şeklinde açıklamıştır.
36
Razî’ye (ö. 606/1210) göre ise, tahriften maksat, Tevrat nüshalarının metninin ve
lafzının değiştirilmesi/bozulmasıdır.
37
Beydavî’ye (ö. 685/1286) göre ise, ayette ifade edilen tahriften kastedilen, Hz.
Muhammed (s.a.v)’in özellikleri ve recm ayetini değiştirmeleri veya ayetleri kendi
heva ve hevesleri doğrultusunda tevil etmeleridir.
38
Begavî (ö. 286/899) ise, “buradaki tahriften kasıt, Tevrat’taki hükümlerin
değiştirilmesidir” demektedir.
39
"
ِﻪِﺑ او ُرﱢﻛُذ ﺎﱠﻣِﻣ ﺎًّظَﺣ اوُﺳَﻧَو ِﻪِﻌ ِﺿاَوَﻣ ْنَﻋ َمِﻠَﻛْﻟا َنوُﻓﱢرَﺣُﻳ"
“Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar
kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen
ahkâmın (Tevrat’ın) önemli bir bölümünü de unuttular.”
40
Bu ayette, Yahudi din adamlarının Tevrat’taki kelimelerin yerlerini değiştirmek
suretiyle ilahi kitabı tahrif ettikleri ifade edilmektedir. Yahudi din bilginleri, Hz.
Muhammed (s.a.v) ahir zaman peygamberi olarak gönderilmesini hazmedemeyerek
kendi kitaplarındaki bazı belgelerin manalarını değiştirmek maksadıyla kelimelerin
yerlerini değiştirmişler ve böylece Tevrat’ı tahrif etmişlerdir.
41
Vehbe Zuhaylî’ye göre Yahudi din bilginlerinin Tevrat’ı tahrif etmeleri iki türlü
olmuştur. Birincisi, kelimelerin yerlerini; takdim, tehir, artırma ve eksiltme şeklinde
lafızları değiştirmeleridir. İkincisi ise, lafızları asıl delalet ettiği manalardan başka
manalara yorumlamak suretiyle anlamları değiştirmektir.
42
Nitekim Yüce Allah,
Yahudi din bilginlerinin Tevrat’ı yanlış yorumlayarak tahrif etmelerini Kur’an’da
birçok ayette açıklamaktadır. Onlardan biri de Nisa Suresi 46.ayet-i kerimedir:
34
Bakara, 2/75.
35
İbn Manzur, age., harafe mad; Komisyon, age., I, 146.
36
Taberî, age., II, 144.
37
Razî, age., III, 144.
38
Beydavî, age., I, 112-113.
39
Begavî, Ebu Muhammed el-Hüseyin b. Mesud, Mealimu’t-Tenzil, Daru Tayyibe, Riyad, 1409, I, 113.
40
Maide, 5/13.
41
Yıldırım, age., III, 1635.
42
Zuhaylî, age., VI, 125.
Kur’an’ın Önceki İlahî Kitapları Tasdik Etmesi
269
“Yahudilerden öyleleri vardır ki, kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Dillerini eğip
bükerek ve dini taşlayarak: “İşittik ve isyan ettik”, “dinle, dinlemez olası” ve:
“râ’inâ” diyorlar. Eğer onlar: “İşittik ve itaat ettik”, “Dinle ve bize bak!” deselerdi,
elbette kendileri için daha iyi olurdu. Fakat Allah, inkârlarından dolayı onları
lanetlemiştir, pek az inanırlar.”
Yahudiler, kendilerine gönderilmiş olan Tevrat’ı tahrif etmişlerdir. Bu tahrifi,
kitaptaki kelime ve cümlelerin yerlerini değiştirmek, manalarını saptırmak, kitaptaki
ilahi hükümleri ve Hz. Muhammed (s.a.v)’i müjdeleyen ayetleri gizlemek ve
değiştirmek suretiyle yapmışlardır. Kötü amaçlarını gizleyip imalı sözlerle Hz.
Peygamber’i tahrik edip kin ve öfkelerini kusmak suretiyle kendilerini tatmin etmeye
çalışmışlardır. Örneğin “bizi gözet” anlamına gelen “raina” kelimesi yerine benzer
kelimeler kullanmak suretiyle kelime oyunları yaparak Hz. Peygamber’e hakaret
etmişlerdir. İşte bu ayet, onların bu durumlarını açığa çıkarmış ve onlar için neyin
hayırlı olacağını açıklamıştır.
Kur’an, önceki ilahi kitapların getirdiği tevhid inancına uygun doğru bilgileri
onaylamış, tahrife uğramış kısımlarını da düzeltmiştir. Nitekim Yüce Allah, Maide
Suresi 48. Ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:
ﺎَﻧْﻟَزْﻧَأَو
ِﻣ ِﻪْﻳَدَﻳ َنْﻳَﺑ ﺎَﻣِﻟ ﺎًﻗﱢدَﺻُﻣ ﱢقَﺣْﻟﺎِﺑ َبﺎَﺗِﻛْﻟا َكْﻳَﻟِإ
ْمُﻬَﻧْﻳَﺑ ْمُﻛْﺣﺎَﻓ ِﻪْﻳَﻠَﻋ ﺎًﻧِﻣْﻳَﻬُﻣَو ِبﺎَﺗِﻛْﻟا َن
ِﺑ
ﻟا َﻝ َزْﻧَأ ﺎَﻣ
ُﻪﱠﻠ
َو
َﻻ
ﱢقَﺣْﻟا َنِﻣ َكَءﺎَﺟ ﺎﱠﻣَﻋ ْمُﻫَءاَوْﻫَأ ْﻊِﺑﱠﺗَﺗ
“Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak
Kitab’ı (Kur’an’ı) gönderdik. Artık aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet; sana
gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma.”
43
Bu ayette Kur’an’ın önceki ilahi kitaplarla ilgili iki özelliği açıklanmaktadır.
Bunlardan birincisi; Kur’an’ın önceki ilahi kitapları tasdik etmesi/doğrulamasıdır.
Kur’an önceki ilahi kitaplarla aynı kaynaktan geldiği ve temel/asli mesajlarının aynı
olması münasebetiyle onları tasdik etmekte/doğrulamaktadır. Kur’an, zikrettiği
kıssalarda, tevhide davette, insanlar arası adalette, günahları ve çirkin davranışları
yasaklamakta önceki ilahi kitaplara muvafıktır. Çeşitli şerî hükümlerde birbirinden
farklılık arz etmesi gayet normaldir. Çünkü her biri kendi zamanına ve asrına uygun
hükümler getirmiştir.
44
Bu ayette zikredilen Kur’an’ın ikinci özelliği ise, önceki ilahi kitaplar üzerinde
müheymin olmasıdır. Yani Kur’an’ın önceki kitapları gözetip kollayıcı olmasıdır.
45
Kur’an’ın önceki ilahi kitapları gözetip koruması ise; o kitaplardaki bilgilerin
hangisinin gerçek hangisinin gerçek dışı olduğuna şahitlik etmesi, onları denetlemesi
ve kontrol etmesi demektir.
46
43
Maide, 5/48.
44
Ebussuud, age., II, 67.
45
Razî, age., XXII, 12; İbn Kesir, age., V, 246; Zemahşerî, age., II, 246; Beydavî, age., VI, 440; Kurtubî,
age., VIII, 36; Ebussuud, age., II, 67.
46
Maturidî, age., III, 533; Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensur, V, 340-341; Komisyon, age., II, 286.
Dostları ilə paylaş: |