261
Yabancı olmak, bu bağlamda “reddedilmek, kendini kurma, tanımlama ve kimlik
haklarından vazgeçmek demektir. Kişinin, kendi anlamını yerliyle ilişkisinden, yerlinin
inceleyen bakışlarından alması demekti”tir.
724
Yabancı(lık), başkasının-‘biz’in
söylemiyle oluşan ya da bu söylemin güçlülüğü karşısında kendi özsel ve anlamsal
sesini/değerini kaybettiğinde ortaya çıkan bir kimliktir. Bu açıdan yabancılık,
başkasının-yerlinin- kendisinden olmayanların bedenine sardığı dikenli tellerdir.
Yabancının varlığı-bedensel olarak- yerlinin mekânında, bir sınırdır,
Açıkça denebilir ki her toplum ya da kültür, kendi yabancısını yaratır. Toplum,
kendi kimliğini tanımlarken aynı zamanda yabancısını da tanımlar. Yerlinin
yapısına/haritasına uymayan yabancı kişiler, bu anlamda toplumun “bilişsel, ahlâkî ya
da estetik haritası”nın dışında kalan kişi(ler) olarak görülebilir.
725
Toplumlar her ne
kadar yabancıyı oluşturduğu haritanın dışına atsalar da yabancının müphem varlığını
dağıtacak ve tanımlayacak anlamlar da yükler. Bu nedenle kısaca yabancı, “insanın pek
az tanıdığı ve daha da az tanımak istediği biridir.”
726
Fakat ‘biz’, kendisini belirleyen
özelliklerden yola çıkarak yabancıyı tanır. Yani ‘biz’im, yabancının kendisini
tanımlayan söylemine baktığımız ve ona göre tanım ürettiğimiz söylenemez.
Uzamsal açıdan yakında olmalarına karşın uzak tutulan, bu bağlamda bulunduğu
yerde/mekânda kabul görmeyen, dahası yaşanan kötücül durumların sebebi görülen,
öteki olarak tanımlayabileceğimiz yabancı(lar), aslında ‘biz’in anlamını ve sınırını
belirler. Bunun yanında yabancı(lar), ‘biz’in homojen yapısını bozan, doğal ya da
‘temiz’ alanını lekeleyen kirin-kirliliğin- üreticileri olarak görülür. Bauman’a göre
yabancı,
“
fiziksel olarak yakın iken ruhsal olarak uzak
kalır. Yalnızca uzaklarda
olduğu düşünülen ve oralardayken hoş görülen –böylece ya ilişkisiz
sayılarak görmezden gelinen ya da düşmanca sayılarak reddedilen-
farklılık ve ötekilik türünü, birincil yakınlık dairesinin içine sokar.
Yabancı, uyumsuz ve dolayısıyla da hoşa gitmeyen bir “yakınlık ve
uzaklık sentezi”ni temsil eder.”
727
Şu halde yabancı, ‘biz’leşen toplumun biraradalığından-benzerlikten ve
yakınlıktan- doğan ilişkileri belirleyen ve en az ilişki geliştirilen, tekil bir insan veya
724
Bauman,
Dostları ilə paylaş: