Örgütleme
179
yettiği hususlarda” derdi.
79
Şüphesiz Allah hiçbir kimseye
takatinden fazlasını yüklemez. Emirin de mü’minlere, takatin-
den fazlasını yükleme hakkı yoktur. İşte burada düşman ate-
şinin hararetinin arttığı, yokuşların zorluk ve meşakkatlerinin
çok olduğu zamanlarda mü’minlerin emirinin de mü’minlerin
de gölgesine sığınması gereken bir merhamet vardır. Fakat
kimsenin bunu, tembelliğe, hazır yiyiciliğe ve rahata meylet-
meye götüren bir yol edinmemesi gerekir. Çünkü ortada olan,
aşılması gereken bir yokuş (akabe) vardır.
6. Hoşa giden ve gitmeyen hâllerde dinleyip itaat etmek:
Kararlılıkları körelten önemli ve belirleyici görevleri karşılık
beklemeden yapacakların da az olduğu, her şeyi önüne katıp
götüren birtakım şartlar ortaya çıkabilir. Bu durumda emirin
bu önemli işler için bir ya da iki kişi görevlendirme hakkı var-
dır; isterse bu görevlerde ölüm riski bulunsun. Müslim, Hu-
zeyfe radıyallahu anh’ın şöyle dediğini rivayet etmektedir:
“Ahzab (Hendek gazvesi) gecesinde Rasûllulah sallallahu aley-
hi ve sellem ile birlikteyken oldukça şiddetli bir rüzgâra ve
soğuğa yakalandığımızı biliyorum. Bunun üzerine Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem, ‘Bize bu kavmin (Medine’ye ku-
şatmaya gelmiş orduların) haberini getirecek bir adam yok
mu? Allah kıyamet gününde onu benimle haşredecek’ buyur-
du. Biz sustuk, bizden kimse ona cevap vermedi. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem bu sözünü üç defa tekrarladıktan
sonra, ‘Kalk ey Huzeyfe, bize bunların haberini getir’ buyurdu.
Adımla beni çağırdığı için kalkmaktan başka hiçbir şey yapa-
madım. Allah Rasûlü, ‘Git ve onlara dair haberleri bana getir.
Fakat sakın onları aleyhime kışkırtacak bir iş yapma!’ buyur-
du. Onun yanından dönüp gidince adeta sıcak bir hamamda
yürüyormuşum gibi geldi. Nihayet onların yanına vardığımda
79
Buhârî, Ahkâm 43.
Nebevî Yöntem
180
Ebu Süfyan’ın, sırtını açıp ateşle ısıtmakta olduğunu gördüm.
Yayımın ortasına bir ok yerleştirip ona atmak istedim. Sonra
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, ‘Onları korkutarak
üzerime gelmelerine sebep olma!’ sözünü hatırladım. Ona ok
atsaydım kesinlikle ona isabet ettirecektim. Yine aynı şekilde
bir hamamın içindeymişim gibi geri dönüp geldim.
80
Hoşlanılmayan bir hâlde dinleyip itaat etmeyi sonra da
verilen emrin yerine getirilmesindeki dikkat ve duyarlılığı gör-
dünüz mü?
7. “Başkalarının bize tercih edilmesine rağmen” biat et-
mek. Bu oldukça önemli bir husustur. Bunun anlamı ise emir
sahibi olanların sana haksızca muamele yaptıklarına, başka-
larını sana üstün tutup tercih ettiklerine, hak etmeyen kimseyi
yükselttiklerine inansan -ve buna benzer kişinin nefsinde mey-
dana gelen diğer duygular bulunsa- dahi sabrı elden bırakma-
man demektir. Bu da şu demektir: Emir sahipleri hata ede-
bilirler, çünkü onlar da insandır. Emirlik akdinin, rüzgârların
oyuncak hâline getireceği bir şekle dönüşmemesi için heva
ve heveslerin oyuncağı haline gelmeyecek şekilde mü’minin
nefsinde, onun kazıklarını çakmalıyız. Mü’min, itham etme-
den önce güzel zan beslemeli, fütüvvet (mertlik ve fedakârlık)
ve karşılıksız bağışlayıp verme tarafı, cimriliğe ve makam ve
başkanlık için yarışa galip gelmelidir.
8. Emir sahipleri ile çekişmemek üzere biat yapmak. Bu
da önceki hususa bağlı bir başka benttir. Çünkü başkanlık,
nefsin sevdiği ve hevanın gösterdiği hususlardan dolayıdır. Bu
sebeple hastalık derecesinde birtakım arzu ve hevesleri olan
kimseler, -ki iman terazisine göre emirliğe, emirlik olduğu için
göz dikmek marazi bir hâldir- emir sahiplerini insanların gö-
80
Müslim, Cihâd 99.
Örgütleme
181
zünden düşürmek için hemen birtakım gerekçeler uyduruve-
rirler…
9. Açıkça kâfir olduğu ortaya çıkan ya da kişinin adale-
tini yaralayan apaçık bir fasıklık veya yeterli olmayıp aciz ol-
duğu ortaya çıkan kimsenin azledileceğine biat etmek. İmam
Mâverdî şöyle demiştir: “İmamı, imamlığın dışına iki şey çıkar-
tır, azline sebep olur: Birincisi, adaletinin yara alması, ikincisi
ise bedeninde bir eksiklik bulunması… -Biz (bugün) bedenî
ve aklî yeterliliğinde eksiklik diye ifade ediyoruz.- Adaletinin
yara alması fasıklıktır. Bu da iki türlü olur: Birincisi, şehvet ve
arzularının arkasından gitmesi hâli, ikincisi ise bir şüpheye da-
yanarak yaptığı iş.” Mâverdî burada, emirle çekişmenin, rast-
gele ve anarşiye götüren bir hâl almaması için daha önceden
emirin azledilmesinin ölçüsünü açıklamaktadır.
Bu son bentte akdin feshedilme şartları belirlenmektedir.
Çünkü emir fıska yönelecek olursa artık bizden değildir. Hele
kâfir olması hâlinde bizden olmaması öncelikle söz konusudur.
Emir artık bizden değilse onun bizden, dinleyip itaat etme-
yi isteme hakkı da kalmaz. Çünkü asıl ilke, Yaratan’a isyan
konusunda hiçbir yaratılmışa itaat olmamasıdır. Dolayısıyla
fasıklık yaparak Rabbinin emrinin dışına çıkan bir kimse, oto-
matik olarak safımızın dışına çıkar.
Bunlar bizim de emirin de gereklerini yerine getirmemiz
gereken 9 benttir (maddedir). Allah’ın ona karşı bize farz kıl-
dığı bütün görevler, onun kendisine ait şartı eksiksiz yerine ge-
tirmesine bağlıdır. O da birdir: Kendi yapımızdan bir üyenin,
tarafımızdan seçilmiş, aramızdan çıkmış, bizimle danışan ve
yönetimi yalnızca kendi hevasının tekeline alıp bize istibdad
kurmaya çalışmayan bir nitelikte bizden olmasıdır.
Onu dinleyip ona itaat etme şartımız, şer’î sınırlar içeri-
sinde söz konusudur. Onun için gerekli şart ise bizden olması
Dostları ilə paylaş: |