Nebevî Yöntem
182
ve öyle kalmasıdır. Bizim lehimize olan onun da lehine, bizim
aleyhimize olan onun da aleyhinedir. “Kanı bizim kanımız,
yıktığı da bizim yıktığımızdır.” İşte bu, veliliğin temel bir an-
lamıdır: “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbir-
lerinin velileridirler.”
81
Karşılıklı sevgi, nasihat ve istişare
ile karşılıklı yardımlaşıp dayanışmak… Emirsiz cemaat olmaz,
cemaatsiz de emir olmaz. Mü’minler arası yapılanma velayet-
le, ruhu ise sevgi, karşılıklı nasihat ve karşılıklı itaatle olur.
Emir Bir Hakemdir
Yüce Allah, “Hayır, Rabbine and olsun ki araların-
da çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp sonra
da verdiğin hükümden dolayı içlerinde hiçbir sıkıntı
duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman
etmiş olmazlar”
82
buyurmaktadır.
Toplu olarak yapılan bütün işlerde görüş ayrılıkları orta-
ya çıkabilir. Bazen istişare sırasındaki görüş ayrılıklarıyla ilgi-
li anında ve kesin hüküm vermek, bir ölüm-kalım meselesi
olabilir. Bazen orta çözümler ile görüşlerin arasını bulmak ise
hakların kaybolmasına ve cemaatin zayıflamasına sebep ola-
bilir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in halifesi olması
dolayısıyla ona bağlı bulunan emire, anlaşmazlıkları çözüm-
leyip sona erdirme ve icmanın ya da ona benzer hâlin ger-
çekleşmesinin zor olduğu durumlarda bir tarafı diğerine tercih
etme hakkının verilmesi bir zorunluluktur.
İhtilaflı birtakım meseleler tartışmaya sebep olabilir. Yani
ağaçların dallarının farklı olması gibi insanlar da farklı görüşle-
re sahip olabilirler. Eğer derhal ve nihai çözüm için hükmüne
81
Tevbe 9/71.
82
Nisâ 4/65.
Örgütleme
183
başvurmak suretiyle görüş ayrılığı çözümlenmeyecek olursa
bu durumda mesele, “şecera/ortaya çıkmak”tan “işşecera/or-
taya çıktı” aşamasına, oradan “teşeccera/tartıştı çekişti” nok-
tasına ulaşır. Bir de bakarsınız ki görüş ayrılıkları; düşmanlık,
savaş ve mü’minlerinin gücünün kaybolması noktasına kadar
varmıştır.
İster hakem olarak tayin edildiği hususlarda olsun, is-
ter karar almayı gerektiren başka hususlarda olsun emirin,
Allah’ın Kitabı’ndaki ve Rasûlü’nün sünnetindeki muhkem bir
nassa muhalefet etme hakkı yoktur. Fakat mü’minler, anlaş-
mazlıkları hâlinde, Yüce Allah’ın, “Eğer Allah’a ve ahiret
gününe inanıyorsanız, herhangi bir hususta anlaşmaz-
lığa düşerseniz onu Allah’a ve Rasûlü’ne götürün”
83
hükmünü aralarında uygulamak için emirlerine başvurmaya-
cak olurlarsa günahkâr olurlar.
Aynı şekilde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bu
husustaki mirasçılıkları sebebiyle mü’minlerin, emirin cema-
ati hakkında aldığı kararlarda ve görüş ayrılıklarıyla ilgili ver-
diği hükümlerde ona yardımcı olmaları gerekir. Bu da Yüce
Allah’ın, “İman edip hicret edenler ve Allah yolunda
cihad edenlerle barındırıp yardım edenler, işte gerçek
mü’min olanlar bunlardır”
84
ve “İşte ona iman edenler,
onu yüceltenler, ona yardım edenler ve onunla indiri-
len nura tabi olanlar, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta
kendileridir”
85
buyrukları bunu gerektirmektedir.
Ancak emire yardımcı ve destek olmak, Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’e yardım etmek ve destek vermek gibi değil-
dir. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kendisine
83
Nisâ 4/59.
84
Enfâl 8/74.
85
A‘râf 7/57.
Nebevî Yöntem
184
vahiy gelen bir nebi idi. Bu sebeple herhangi bir kimsenin Allah
Rasûlü’nün huzurunda öne geçmesine imkân yoktur. Emir ise
içtihat ettiği zaman isabet de edebilir, hata da edebilir. Tıpkı
mü’minler arasından içtihada yetkin kılan niteliklere sahip olan
kimselerin içtihat ederken isabet ve hata ettikleri gibi… İçtihada
yetkin kılan sebepler ise Allah’ın Kitabı’nı, Rasûlü’nün sünne-
tini, şeriatın maksatlarını ve Arap dilini iyice bilmek suretiyle
Allah’tan gelen buyrukları anlamak, nasih ve mensubu bilmek
sonra da vakıayı, dünyanın hareketini, düşmanların hile ve tu-
zaklarını ve ümmetin ihtiyaçlarını bilip idrak etmektir.
Mü’minler arasındaki görüş ayrılıklarının kesin çözüme
kavuşturulması temel bir ihtiyaç olduğu için emir, görüş ay-
rılıklarının derinleşmemesi ve fitnenin baş göstermemesi için
ortaya çıkan anlaşmazlıklar hakkında hüküm verir.
Ayrıca hatadan korunmuş olmadığı ve hata etmekle karşı
karşıya bulunduğu için emire bir süre tanınır. Verdiği hüküm ve
aldığı kararlarda -mesela; herhangi bir mezhepteki daha uygun
olana muhalif tercihte bulunduğu iddiası ile- ona zorluk çıkar-
tılmaması, sıkıntı verilmemesi gerekir. Emirin samimiyeti husu-
sunda herhangi bir ithamda bulunmadığımız sürece ona içtihat
edip hata yapma hakkı da tanımamız gerekir. Bu da Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisini uygulamanın gereği-
dir: “Hâkim hüküm verip içtihat ettikten sonra isabet
ederse ona iki ecir vardır. Hüküm verip içtihat ettikten
sonra hata ederse ona bir ecir vardır.”
86
Bu hadisi Buhârî,
Müslim ve başkaları rivayet etmişlerdir.
Hâkimin içtihadında hata etmesinin sınırı da bellidir. Bu
sınır, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadislerinde
ifade edilmiştir:
86
Buhârî, İ‘tisâm 21; Müslim, Akdiye 15; Ebu Davud, Akdiye 2; Tirmizî,
Ahkâm 2; Ahmed bin Hanbel, IV, 198, 204.
Dostları ilə paylaş: |