Nebevî Yöntem
212
bir husustaki faziletiyle birlikte geneli itibariyle fazilet bakımın-
dan daha geri olmasına da engel değildir.
Tirmizî ve İbn Hibbân’ın rivayet ettiklerine göre, Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem “Ümmetim arasında, ümme-
time en merhametli olan kişi Ebu Bekir’dir. Allah’ın
emri hususunda en sağlam duranları Ömer’dir. Ara-
larında hayâsı en samimi ve doğru olan Osman’dır.
Allah’ın Kitabı’nı en iyi okuyanları Übey, feraiz ilmini
en iyi bilenleri Zeyd, helal ve haramı en iyi bilenleri
Muâz’dır. Bir de şunu bilin ki, her bir ümmetin bir emi-
ni vardır ve bizim eminimiz ise ey ümmet, Ebu Ubeyde
bin el-Cerrâh’tır.”
115
2. Bireylerinde yetkin kılan özelliklerin ve faziletlerin bu-
lunması ve bunların tekâmül etmesi sebebiyle, cihada güç ye-
tirebilen mü’min cemaat: Cemaat bakımından iman ırmağı
hayatın sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarında imanî yaşayı-
şın genel toplamını ifade eder.
İslâmî çözüm ise, Allah’ın şeriatının, hükümleriyle ve
Allah’a imanın bütün şubeleriyle toplumun tüm hareket, ilişki
ve faaliyetlerine egemen olmasıdır. Yargı alanında, yönetim
alanında, orduda, idarede, güvenlikte, eğitimde, güçler ara-
sında, kadının adil bir şekilde hakkının verilmesinde, erkeğin
ailenin başında oluşunda, malî konularda, ekonomide, gün-
lük hayatta, Müslümanların dost ve düşmanla ilişkilerinde,
aile ortamında, evde, bölgeler arasında ve dünyada Müslü-
manlar bir oluncaya kadar toplumun bütün ilişkilerinde ege-
men olması anlamına gelir.
Müslümanların tarihî yanlışlıkları, ekonomik geri kal-
mışlıkları, askerî alanlarda ve uygarlık alanında yenilgiye
115 Tirmizî, Menâkıb 33.
Imanın Şubeleri
213
uğramışlıkları dolayısıyla ithal edilmiş çözümleri teklif eden-
ler, aslında cahilî birtakım düşünce ve değerlerden oluşan
yamalı bir bohçayı teklif etmekte ya da uygulamaktadırlar.
Yönetimi ele geçirecek olurlarsa onu dayatacaklar ve böy-
lelikle kurban edilmiş toplumlarımızdaki perişanlık daha da
artacaktır.
İslâm’ın sabahında, imanî değerlerin bütün alanlarda fit-
nenin değerlerinin yerine geçmesine ve bütün düzeylerde bü-
yük bir boşluğu doldurmasına ihtiyacımız vardır. Halk, bizden
ve dinimizden olmayan her şeyin kokusundan tiksinecek hâle
geldikten sonra buna muhtacız. Ümmetin hayatıyla ilgili -istedi-
ği kadar küçük olsun- cüz’î her bir hususta mücahidlerin soru-
larla ilgili cevapları hazırlamaları ve imanî faaliyet ve etkinliğin
cahilî etkinliğin yerine geçmesi; İslâmî düşüncenin başkasının
egemen olduğu her alanda egemen olması; rahmetin yeniden
tiksinti ve nefreti ortadan kaldırmak üzere geri dönmesi için
İslâm kardeşliğinin; sınıfsal sömürüyü, kini ve sefaleti sona er-
dirmek için de İslâmî adaletin yerini alması bir zorunluluktur.
İslâm’ın bugününde, mü’minlerin görevleri pek çok,
pek büyük, pek kapsamlı ve çok hassastır. Bundan dolayı
İslâm’ın hazırlıklı olması bir zorunluluktur. Bu ise terbiye ve
yapılanmanın ilk görevleri arasındadır. Geniş sayısı ve akideyi,
duyguları, hareketi ve bütün yaşantıyı kapsaması dolayısıyla
imanın şubeleri ise böyle bir muhtevayı ifade etmektedir ki,
Allah’a giden bir yol, toplumun ve ümmetin problemleri için
bir çözüm, yönetim, kalkınma ve siyaset için de bir yöntemin
müşahhas bir ifadesidir.
İman, gürül gürül akan kolları ve coşkun gücüyle uyku-
dan uyanan, gafletten kurtulup Allah’ı zikreden, cihad için
kolları sıvayan, Müslümanların kalplerinde hilafetin Nebevî
yöntem üzere kurulması ve dünyadaki Müslümanların birleşip
Nebevî Yöntem
214
bir araya gelmesi şeklindeki Allah’ın vaadinin gerçekleşmesi
için ayağa kalkma potansiyelini ifade eder. Çünkü İslâm’ın,
-taştan olsun çadırdan olsun- her eve gireceği, İslâm uygar-
lığının ve imanî değerlerin yeryüzündeki cahiliyeye egemen
olacağı Allah’ın bir vaadidir.
YAŞAM TARZININ BIRLIĞI
İstidatları, ameli kesbetmeleri ve iman hasletleriyle kendi-
lerini bezemeleri bakımından fertler arasındaki farklılık, duygu
birliğine götüren ve bu da vela (dediğimiz kalbî bağlılık) birli-
ğini gerçekleştiren, aynı yaşam tarzına aykırı değildir, onunla
çelişmez.
Müslümanların bireysel bencilliğin özellikleriyle sosyal
ve toplumsal farklılıklardan gelen özellikleri aşmaları, ancak
kalplerde coşup duran derin bir tevhid ile mümkün olabilir.
Akılların karşı karşıya kaldığı hâller ve organlarımızın hareket
alanı hakkında da bu böyledir.
Arzu ve heveslerin yüzeysel ve şeytanî aidiyetleri, bireysel
umutlar, yerel, ulusal ve kavmî taassuplar, (kimi) nefsî, (kimi)
siyasî, sosyal ve maslahatı ilgilendiren engellerdir. Bunların
hepsi, uyumlu bir cemaatin oluşmasının ve yenik düşürü-
lüp çaresiz bırakılmış Müslüman toplumların, bir araya gelip
tarihî sorumluluklarımıza karşı durabilecek uygarlığımızın ve
dünyaya sunacağımız mesajımızın ağırlıklarını taşıyabilecek
ümmetin sağlıklı yapısını oluşturmasının önünde engel teşkil
etmektedir.
İşte bütün kollarıyla iman ırmağı, engelleri kıran bir ya-
şam birliğinin ifadesidir. Bencilliğin, geleneklerin ve bunların
dışında kalan nefsî, sosyal, siyasal ve menfaat alanındaki di-
ğer sınırların oluşturduğu her türlü engeli kırar. Söz konusu bu
engeller ise, fitneye maruz kalmış sınıflı toplumların bireylerini,
Dostları ilə paylaş: |