İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT
60
*
* *
Böylece varlık; güneş sisteminin bir sürü seyyaresinde, o sey-
yarelerin şartlarına ve durumlarına uygun, fakat dünyamızdaki-
lere nazaran basit, iptidaî madde mudilelerinde sayısız beden-
lenmeler geçire geçire sistemimizin en mütekâmil varlığı olan
dünyadaki insan bedenini kurmak liyakatine ulaşır. Ve o andan
itibaren daha serbest durum ve şekillerdeki inkişaf vetirelerine
başlar. İnsanlık hâlindeki varlığın idraki evvelki safhadakilere
nazaran çok artmıştır. İrade hürriyeti; idraki nisbetinde çoğalmış-
tır. Bu kudretleriyle mütenasip olarak da mesuliyetin mânâsını
yavaş yavaş sezmeye başlamıştır. Bütün bu melekelerin artması
ona sevgi ve vicdan denilen yüksek inkişaf mekanizmalarının
şuurunu az çok kazandırmıştır. Bu suretle, insanlar mesuliyet
sezgilerinin gittikçe kuvvetlenen baskıları altında otomatik veya
yarı idrakli olarak insanlık mertebesini nihayetlendirmeye ça-
lışırlar ve bunun için insanlık hayatında yüz binlerce görgü ve
tecrübe geçirirler, asırlar boyunca yaşarlar.
*
* *
Bir insan, dünyada tek başına kalırsa görgü ve tecrübe sahibi
olamaz. Görgü ve tecrübe sahibi olamayınca da ruhun tekâmü-
lüne hizmet edemez. İşte bu noktada, madde kâinatındaki çeşitli
mâşerî tekâmül plânlarının zarureti açık olarak kendisini göste-
rir. Binaenaleyh bedenli varlıklar inkişaf edebilmek için, beden
dışında bulunan diğer bedenlerle ve maddelerle karşılıklı alış-
verişlerde bulunmak zorundadırlar. Onların bu münasebetlerin-
den sayısız hâdise kombinezonu meydana gelir. İşte öz varlıktan
ruha akseden bu hâdise kombinezonuna ait idrakler bu safhada-
ki varlıkların tekâmülünü temin eder.
Demek ki ruh, madde ile iştirak eder. Şuurlu maddeyi, yâni
varlığı kurar. Varlık da kendi ruhunun ve yardımcı varlıkların
faaliyetleriyle kaba maddelerden kendisine ayrıca bir beden ya-
par. Ve bu beden vâsıtasıyla maddelere tesir eder. Kullandığı
kaba maddelerle de kendi haricindeki diğer bedenlere tesir et-