İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT
104
İnsanlık safhasına gelen bu inkişaf mekanizması, insanın az
çok tebarüz eden idrak ve irade hürriyetine terk edilmiştir. Bu
suretle insan, kullanmakla mükellef bulunduğu idrak ve irade
hürriyetiyle cehit ve gayretlerini vicdan düalitesinin hangi zıddı-
na yöneltirse, hangi zıdda daha fazla değer yüklerse muvazene
o zıddın lehine olarak bozulur. Zira bir madde kombinezonuna
yönelmek, ona tesir göndermek demektir, gönderilen tesirler ise
birer değerdir ve o tarafın lehine olarak değer farklanmasını mu-
cip olur.
*
* *
Şimdi vicdan mekanizmasının işleyiş tarzı üzerinde duraca-
ğız. Vicdan düalitesinin müspet dediğimiz üst realitesiyle, izafî
olarak menfî dediğimiz alt nefsaniyet realitesi herhangi bir in-
kişaf kademesinde insanda muvazene hâlinde bulunur. Yâni
bunların ihtiva ettiği değerler aralarındaki statüyü muhafaza
ederler. Yalnız, buradaki muvazene devamlı olarak sabit kal-
maz, her an bozulur. Fakat -evvelce söylediğimiz gibi- bozulan
bütün düalite muvazeneleri daima yeniden kurulmaya, muva-
zene hâline gelmeye mütemayildir. Düalite prensibi mucibince,
muvazenesi bozulmuş zıtlar aslâ o hâlde kalamazlar. Hangi ta-
rafın fazla değer almasıyla muvazene bozulmuşsa, muvazenenin
tekrar kurulması için, o zıttan zayıf olan tarafa bir değer akımı
başlar. Bu da karşı taraftaki menfî olan zıddın değer seviyesi-
nin müspet zıddın değer seviyesi hizasına kadar yükselmesini
mucip olur. Bu suretle esasen yüksek değerler alarak seviyesini
arttırmış müspet tarafla menfî taraf arasında teessüs eden yeni
muvazene seviyesi evvelki seviyeye nazaran daha üstün bir du-
ruma girmiş bulunur ki bu da o birim düalitenin bir üst kademe-
ye geçmiş olması, yâni vicdan mekanizmasındaki idrakin vazife
bilgisine biraz daha yaklaşmış bulunması demektir. Buna mu-
kabil menfî zıdda, yâni nefsaniyete fazla değer gönderilirse iş
evvelkinin aynı olmakla beraber istikamet aksi tarafa döner. Bu
takdirde birim düalite, yâni vicdan bir kademe aşağıya doğru
kaymaya başlar. Ve vicdanın aşağılara kayması demek yüksek
kıymetlerinden kaybetmeye başlaması demektir ki
bu gibi ah-
BEDRİ RUHSELMAN
105
vâlde insanlar zâhire bakarak, vicdan sesini boğmak, körletmiş
olmak gibi tâbirler kullanırlar. Nitekim evvelki hâlde de vicdan
sesinin kuvvetlenmiş olmasından bahsederler.
Fakat umumî tekâmül prensipleri hiçbir varlığın mütemadi-
yen aşağılara doğru yuvarlanıp gitmesine rıza göstermez. İş bu
hâle gelirse, yâni eğer o insan mütemadiyen menfî zıdda değer-
ler göndermek suretiyle muvazeneyi hep aşağılara doğru kaydı-
rarak idrak ve irade hürriyetini kötüye kullanmaktan kendisini
kurtaramayacak duruma girerse ona yardımla mükellef olan va-
zifeli varlıklar derhal gönderdikleri kuvvetli tesirlerle onu yu-
varlanmaktan kurtarmak için mecburî bir otomatizmaya sevk
ederler. Yâni -aşağı yukarı ilk insan kademelerinde olduğu gibi-
onun önüne birtakım çekici veya itici ağır hâdiseleri sürerek id-
rak ve iradesinin matlup olan üst zıdda otomatikman yönelmesi-
ni temin etmeye çalışırlar. Tabiîdir ki az çok zorlayıcı bir karakter
taşıyan bu hâl, serbest irade ile olduğu gibi, pek kolaylık içinde
cereyan etmez. Bilâkis burada otomatizmanın zaruretlerinden
olarak ortaya sürülecek sayısız hâdisenin ekseriya ıstıraplı ve sı-
kıcı olan mahiyetleri o insanın iradesini yola sokuncaya kadar
ona birçok zahmetler, azaplar, hattâ icap ediyorsa işkenceler ve
ölümler hazırlar. Tâ ki onun, kendi serbest hâliyle kullanamadı-
ğı iradesi matlup olan zıt tarafa yönelebilecek kudreti kazanmış
olsun.
*
* *
Şimdi, vicdanın vazifeye ve nefsaniyete müteveccih olan zıt
unsurlarına geçelim. Herhangi bir kademedeki vicdan mekaniz-
masında, birbirine zıt görünen iki unsur bir insanı, vazife plâ-
nının bilgilerine hazırlayıcı mahiyette, aşağıdan yukarıya doğru
sıralanmış ve ihtiyaçların zaruret ve icaplarına göre tertiplenmiş
realiteler zincirinin o kademeye mahsus birbirine kenetli bulu-
nan alt ve üst iki halkasıdır. Alttaki halkayı teşkil eden realiteye
nefsaniyete, üsttekine de vazifeye yönelmiş diyoruz. Bu zincir,
aşağıdan yukarı, geçmişten geleceğe doğru uzandığına göre alt-
ta olan nefsaniyete derken yaşanmış realiteyi, üst zıddı
teşkil