BEDRİ RUHSELMAN
101
İşte bu durum, insanlarda vicdan düalitesi dediğimiz mekaniz-
manın ne kadar iptidaî hâlde olursa olsun, hayvanlardaki şeklini
ve işleyiş tarzını gösterir. Hayvanlarda bu mekanizma otomatik
olarak işler. Meselâ açlık hissi, gıdasını arama vazifesini köstek-
leyen korku veya tembellik duygusunu yenmeye onu sevk eder.
O bu duygusunu yener, çünkü gıdasını bulmak için etrafında
araştırmalar yapmaya, cehit ve gayret göstermeye açlık hâli onu
mecbur eder. Bu da ona, tıpkı insanların vicdan mekanizmasında
olduğu gibi, bir sürü tatbikat zemin ve imkânları hazırlar: Gıda-
sını bulamaz, aç kalır, gittiği yerlerde dayak yer, hemcinsleriyle
boğuşur, nihayet öldürülebilir. Bunlar o hayvanın varlığında ge-
lip geçici de olsa bir sürü otomatik çatışmalarla müterafık olur.
Keza yukarıdan gelen şiddetli tesirler, sevgi bağlantıları; yeni
doğan yavrusunu beslemek ve büyütmek vazifesini ona yükler.
Böylece, gelen bütün tesirler karşısında onun göstereceği cehit
ve gayretler, insanlardaki vicdan mekanizmasının hayvanlarda
muadili olan birim düalite ile yürür ki hayvanları otomatikman
insanlardaki vicdan düalitesine bu birim düalite hazırlar. İnsan-
lara gelince, burada aynı mekanizma bittabî daha yüksek, yâni
idrakli karakteriyle vicdan denilen formunu almaya başlar. İn-
sanlıkta vicdan realitesinin hem otomatik, hem yarı idrakli, hem
de az çok idrakli olmak üzere üç safhası da mevcuttur.
Otomatik vicdan safhası, insanların henüz ilk zamanlarına
aittir. Bu insanlara hatalı olarak: Henüz vicdanları inkişaf etme-
miştir diyenler bulunabilir. Fakat bu hüküm vicdan düalitesine
ait vermekte olduğumuz geniş şümullü bilgi içinde yanlıştır. Ve
bu hâl insanlarda düaliteyi açık olarak görememenin neticesidir.
Bununla beraber, insanlığın ilk kademelerindeki vicdan meka-
nizması ne kadar az bâriz olursa olsun ve ne kadar otomatik
görünürse görünsün, hayvanlardakine nazaran gene az çok id-
rakli hareketlerle zenginleşmiştir. Meselâ, büyük bir sevgi bağı
ile yavrusuna bağlı olan ilk insan kademesi kadınının idrakin-
de, analık mükellefiyetine ait az çok kuvvetli duygular, sezgiler
ve hattâ bilgi kırıntıları vardır. O, çocuğunu, bir hayvanın yav-
rusunu beslediği gibi, sade kör insiyaklarına uyarak beslemez.
Çocuğunun hasta olmaması, rahatsız edilmemesi,
ölmemesi için