BEDRİ RUHSELMAN
87
demişlerdir. Fakat varlığın serbest kalan, beyin hüceyrelerine
bağlanmamış kısımları o insanın muhitindekilerce ve kendisince
meçhul kaldığından ona ait insanlar açık bilgiler elde edememiş-
lerdir.
*
* *
Yalnız şu var ki insanı idare eden varlık bir bütündür. Her ne
kadar kendi enerjilerinin küçük bir kısmını beyin hüceyresinin
manyetik alanı dışında bırakmış ise de gene bütünlüğü ve tekâ-
mülü icabı olarak bu kısım da bedenden tamamen ayrılmış de-
ğil, onunla sıkı bir münasebet hâlindedir. Binaenaleyh serbestliği
tam değildir. Esasen bu iki kısmın arasındaki sıkı münasebetler
sayesindedir ki o varlık dünyada bedene bağlı kısımlarının; tekâ-
mülü istihdaf eden faaliyetlerinden faydalanır ve böylece beden-
lenmenin zarureti yerini bulmuş olur.
*
* *
Varlığın beden dışı durumu insanların şuurlarına direkt ola-
rak çarpmaz. Zira insan ancak, varlığın kendisine göndermiş ol-
duğu tesirlerin bir kısmıyla şuurlanır ve kendisini yarım yama-
lak idrak etmeye çalışır. Kendisine gelmeyen kısımlarına ait bâzı
müphem sezgileri bulunmakla beraber, bunlar hakkında açık bir
idrake sahip değildir. İşte insanların bazan derin bir iç muraka-
besi yoluyla sezebildikleri iç varlıkları, öz benlikleri, öz varlıkları
dedikleri şeyler, bedeninin dışındaki hakikî varlığının nisbeten
serbest durumlarıdır. Buna nisbeten diyoruz çünkü o ne kadar
serbest olsa gene tekâmülüne ait dünyadaki vazifelerinin zarure-
tiyle bedenin bütün durumlarını takip etmek, o durumların icap-
larını yerine getirmek mecburiyetindedir. Bu onun vazifesidir.
Bedenin ölümüyle, bağlı olan kısımları bedenden çözülmedikten
sonra, serbest kalan kısmını da tam serbestliğiyle kullanamaz.
Zira endirekt olarak, yâni bağlı olan kısımlarıyla, bedenin za-
ruretlerinden kendisini tamamıyla azade kılamaz. Bedene bağlı
olan taraflarıyla bedenden aldığı intibaların -o ana mahsus tekâ-
mül zaruretlerine
göre- hazmedilmesi, neticelendirilerek ruha