İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT
80
*
* *
Varlık safhasındaki bir beden de bir organizmadır. Bunun
da kendisini teşkil eden partikülleri arasında organlaşmalar ve
sistemleşmeler vardır. Binaenaleyh ona -yukarıda söylediğimiz
gibi- aslî prensibin maddeye müteallik olan esasî tesirleri yerine,
etraftan tâli tesirlerle birlikte, tekâmül değerleri dediğimiz aslî
prensibin ruhlara ait kudretleri gelir.
Bu tâli tesirlerin de elbette başıboş değildir, bunlar da, evvelce
kâinata girdiğinden bahsettiğimiz iki ana tesirin, varlıklardan ve
bedenlerden geçtikten sonra değişmiş olarak dışarı naklolunan
hâlleridir. Daha doğrusu bunlar, varlıkların manyetik alanları-
dır. Bu tâli tesirler, ruhların ferdî ve mâşerî tekâmül ihtiyaçla-
rına göre ünite’nin tâyin ve takdiri gereğince, istikametlerinde
en küçük bir inhiraf bile olmaksızın tam zamanında, lüzumu
kadar ve ayarlı olarak hedeflerine ulaşırlar. Hiçbir vakit başları
boş olmayan bu tesirler kendileri için tâyin ve takdir edilmiş bu-
lunan hedeflere -bir sürü idare, kontrol ve yardım mekanizma-
larına tâbi tutularak- ulaştırılırlar. Bunlar; çoğu kere aralarında
binlerce çatışma, çarpışma, çekişme ve bozuşma gibi ahenksizlik
ve bozgunculuk manzarası arz ederlerse de bu hâl zâhirî bir gö-
rünüştür. Hakikatte bütün bunlar tekâmül zaruretlerini yerine
getirmek için vukua gelen tertiplerin ve mekanizmaların teknik
icapları ve insanları aldatıcı zıt görünüşleridir.
*
* *
Şimdi, bu tesirlerin maddelere akışlarındaki tertiplere ait bâzı
mekanizmalardan lüzumu kadar bahsedelim.
Evvelce söylediğimiz gibi, tesirin bir maddeye gelmesi de-
mek, o tesiri verici maddenin manyetik alanından alıcı madde-
nin manyetik alanına çok ince bâzı partiküllerin, yâni pek yük-
sek hareketleri haiz değerlerin aktarma edilmesi demektir. Bu
şöyle olur: Tesiri alan maddenin ihtiyacına cevap verme kudret
ve liyakatinde bulunan verici varlığın manyetik alanından bir te-
sir kalkar. Buna mukabil, alıcı madde veya varlık
kendisine ulaş-