İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT
98
*
* *
Bütün âlemimizde her şeyin düalite prensibi ve değer fark-
lanması mekanizmasıyla vukua geldiğini, hiçbir zerrenin, hiçbir
hâdisenin ve mefhumun bu prensip dışında kalamayacağını ev-
velce bütün tafsilâtıyla izah etmiştik. İşte, dünyamızda tekâmül
hazırlığının kuvvetli bir mekanizması olan vicdan da bu prensibe
tâbi bulunmaktadır. Şu hâlde vicdan; bir birim düalitedir. Birim
düalitenin birbirine zıt iki unsurdan teşekkül etmiş olduğunu
belirtmiştik. Vicdan düalitesinin bu zıt unsurlarını izah edeceğiz.
Herhangi bir birim düalitenin zıtlarının mevcudiyeti onun,
fonksiyonunu yapabilmesi için şarttır. Zıtlar olmayınca o birimin
mevcudiyetinin gayesi tahakkuk edemez.
Şu hâlde inkişafı sağlamaya mâtuf olan vicdanın zıt unsur-
larından birisi, yâni üst taraftaki, vazife sezgisine yönelmiştir.
Buna mukabil diğer zıddı, yâni alt unsuru da evvelkinin vazife
sezgisi yolundaki yürüyüş hızını kesen bir nefsaniyettir. Bina-
enaleyh birincisine kısaca vazife hazırlığı unsuru, ikincisine de
nefsaniyet unsuru diyeceğiz.
Demek, dünyadaki varlıkların vazife plânına hazırlanmaları
için işleyen vicdan mekanizmasının birisi vazifeye, diğeri nefsa-
niyete yönelen birbirine zıt iki unsuru vardır ki bu iki unsurun
mütemadi değer farklanması neticesinde, yâni zıtlardan birisi-
nin veya diğerinin daha üstün değerler ve tesirler alması netice-
sinde vukua gelen çatışmaları, mücadeleleri, muvazene hâlleriy-
le vicdan mekanizması çalışır. Ve varlıkların ilerlemeleri de bu
muvazene hâllerine göre çeşitli formlarını alırlar. Bu çatışmalar
ve muvazene hâlleri dünya varlıklarının bütün kademelerinde; o
varlıkların insiyak, sezgi ve idrak kudretlerine göre mevcuttur.
*
* *
İnsanlar; nebatlardaki, hayvanlardaki ve hattâ bir kısım in-
sanlardaki bu düalitenin mevcudiyetini idrak edemezler. Zira
bu mekanizmanın, insanların anladığı mânâdaki
formu ancak