İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT
270
kânları o insanların önlerine açılmış olacaktır. Buradaki boğuş-
maların, kırışmaların, vuruşmaların perişan, ahenksiz, bozuk ve
düzensiz görünen manzarası; hakikatte insanların idraklerinin
üstünde bir tertiple onların lâyık oldukları ve istedikleri ıstıraplı,
azaplı, işkenceli yollardan inkişaf imkânlarını temin eden ahenk-
li bir durumun ifadesidir.
*
* *
Tabiatın bütün durumlarında ve olaylarında tekâmülün
umumî ahengine göre, varlıkların her türlü ihtiyaçlarına uygun
durumlar meydana getirilmiştir. Âlemdeki bu ahenk, bu düzen
bütün varlıkların tekâmülleri yolundaki mukadderlerine hâkim,
ilâhî icabın tezahürüdür. Bu icap da büyük kâinat organizasyon-
larında vazife almış her kademedeki vazifelilerin, üniteden ge-
len direktiflere göre, derece derece şümullenen fonksiyonlarıyla
yerine getirilir.
Böylece bütün âlemler, bütün kâinat, büyük bir ahenk içinde
birbiriyle sımsıkı kucaklaşmış sayısız hâdiseler, oluşlar ve akış-
lar mudilesidir. Ahenk kâinatın bizzat kendisidir.
*
* *
En sathî bir görüşle dahi, dünyada etrafına dikkatlice bakan-
lar, bu büyük ahengin tabiata aksetmiş sayısız tecelliyatını göre-
bilirler.
Yüksekten yeryüzüne bakıldığı zaman, karalarla denizlerin
kavuşmasındaki ahengi herkes görebilir. Milyonlarca canlının
hayatına en ufak bir zarar bile vermeyecek şekilde denizlerin
karalarla kucaklaşması, tekâmül ahenginin dünya maddeleri
üzerinde tecelli eden tezahürlerinden biridir. Denizler, derin bir
saygı gösterircesine karalara karşı olan hudutlarını aşmazlar.
Karalar, sakin bir vekarla denizlere karşı olan durumlarını mu-
hafaza ederler. Bütün bunlar dünyada yaşayan canlıların hayat
şartlarına ve umumî ahenge göre, vazifeli varlıklar tarafından
ayarlanmıştır. Bu ahengin biraz bozulması, meselâ denizlerin,
seviyesinden 8-10 metre
yükselmesi birçok yerde, birçok canlı-