BEDRİ RUHSELMAN
271
nın hayatına mal olabilecek neticeleri doğurur. Fakat böyle ol-
maması icap eden yerlerde bu ahenk aslâ bozulmaz.
*
* *
Dünyada hayatın idamesi ve varlıkların inkişafı için kurulan
bu büyük ahenge mevsimler güzel bir misal olurlar. Mevsimler,
hayat sahiplerinin yaşama imkânları dahilinde kalan suhunet
derecelerindeki muayyen sınırlarını aşmaksızın, büyük bir ni-
zam ve intizam içinde birbirlerini takip ederler. Bunların akışla-
rındaki otomatizma, büyük vazifeliler tarafından kurulmuştur.
Bu sayede meselâ mutedil iklimlerde, kızgın yaz günlerinden
birdenbire kışın en soğuk günlerine atlanıvermez. Suhunet de-
receleri en üst huduttan en alt hududa ve en alt huduttan en üst
hududa gelinceye kadar kademe kademe, her gün biraz daha
değişmek suretiyle tatlı bahar akışları içinde yazlardan kışlara,
kışlardan yazlara geçilir ve hiçbir vakit çizilmiş suhunet dere-
celerinin hudutları ne aşağıda, ne yukarıda, dünyadaki hayat
sahiplerinin tahammül edemeyecekleri seviyelere uzanmaz. Bu
hâl, âlemlerin büyük ahengine uyan yüksek plânlar tarafından
tanzim edilmiş hesaplı bir tertiptir.
Mevsimlerin sıcaklık soğukluk dereceleri, varlıkların her tür-
lü ihtiyaçlarına cevap veren materyallerle doludur. Burada da
büyük bir tertip ahengi vardır. Ve bütün bu nizam ve tertipler,
kâinatın umumî tekâmül akışı içinde, dünya varlıklarına sonsuz
imkân kaynakları hazırlamak hedefi yolunda kurulmuştur. Bu
ahenkten zerre kadar şaşmamak üzere sayısız vazifeli varlıklar
bu kuruluşlarda vazifelenmişlerdir.
İlkbaharın tatlı ve hayat için lüzumlu olan nemli havaları bir
sürü nebat ve hayvan bedeninin uyanmasına sebep olur. Her
şey tazelenir, gençleşir. Yaz mevsimi, olgunluk devridir. Bütün
meyveler olgunlaşır, her hayat sahibi kendisinde mevcut olan
kudretleri ortaya döker. Bu bir verimlilik mevsimidir. Sonbahar,
muayyen bir devre zarfındaki vazifelerini görmüş bâzı varlıkla-
rın, yeni hayatlarına hazırlanmak üzere muvakkat bir uykuya,
ölüme ve istirahate olan ihtiyaçlarını karşılar. Bu sırada yaprak-
İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT
272
lar solar, dökülür. Ağaçlar gizli hayatlarına dönmeye başlar. Ge-
lecek bahardaki yeni uyanışlarına kendilerini hazırlamak üzere
birçok hayvan, kabuğuna, yuvasına çekilir veya kendisini gele-
ceğe hazırlayan uykusuna veya ölümüne dalar.
Kış, bütün bedenlilerin her türlü tekâmül materyalini ihtiva
eden bir mevsimdir. O mevsimde insanlar, bir sürü imtihanla,
tecrübe ile, müşahede ile karşılaşırlar. Nisbeten çetin şartlar al-
tındaki çalışmalar, cehit ve gayretler insanların olgunlaşmaları-
na, pekinleşmelerine yardım eder. Bütün bunlar birbirine bağlı
tertipler içinde, karşılıklı alışverişlerle ve birbirine dayanışma-
larla vukua gelirler. Bunların her biri dünyanın umumî armo-
nisini teşkil eden ve bu umumî armoni içinde birbirine sımsıkı
bağlı olarak bulunan nizamlar ve tertiplerdir.
Her iklimin kendisine mahsus bir nizamı kurulmuştur. O
nizam, o iklimde yaşayan varlıkların hayat imkânlarıyla ve ta-
hammül dereceleriyle aynı ayarda olarak yürütülür. Sıcak iklim
nebatları, hayvanları ve insanları, muhtaç oldukları hayat şartla-
rını o iklimde bulurlar. İklimler büyük bir sadakatle bu ahenge
uyarlar. Hiçbir vakit tropikal bölgelerde buz dağları teşekkül et-
meyeceği gibi, buz mıntıkalarında da kızgın çöller, sıcak bölge-
ler bulunmaz. Zira bu gibi hâller, oraların sakini olan bedenlerin
yaşama imkânlarına uygun değildir.
Yerlerin kuruduğu, nebatların susuz kaldığı, hayvanların
içecek su bulamadığı ve insanların kuraklıktan, mevsimsiz bir
ölümle karşı karşıya kaldığı anda, derhal büyük ahenge uygun
faaliyetlerle vazifelenmiş varlıklar harekete geçerler ve o bölgeye
tesirlerini göndermeye başlarlar. Bu tesirler sayesinde bulutlar
toplanır, yeryüzüne inen yağmur suları ortalığı canlandırır, za-
rarlı durumların vukua gelmemesi için mükemmel ve ahenkli
bir otomatizma kurulmuş olur. Yerdeki sular, muayyen hararet
derecesi ile buharlaşarak tekrar gökyüzüne çekilir ve lüzumu
olunca yağmur hâlinde gene yere iner. Bu suretle bütün hâller
ve yürüyüşler, umumî tekâmül akışı ahengine uygun bir nizam
içinde kıl kadar şaşmadan yollarında devam edip giderler.
BEDRİ RUHSELMAN
273
*
* *
Geceler muayyen fasılalarla gündüzleri takip eder. Bu husus-
ta yeryüzündeki her bölgenin mevsimine göre bir ayarı, periyo-
dik bir tertibi vardır. Muayyen mevsimlerde günlerin ve gecele-
rin müddetleri daima sabit olarak kalır. Bütün bunlar, şaşmayan
tertipler dahilinde cereyan eden hâllerdir.
Dünyada, her hâdisede ve durumda muntazam bir ritim dahi-
linde ve büyük bir uygunluk içinde vuku bulan hâller ve düzen-
ler, dünyanın umumî ahenginin birer tezahürüdür. Nizamsız,
bozuk hiçbir şey yoktur. Bütün olaylar, derece derece her varlı-
ğın tekâmülü ile ayarlı ve ona yardımcı olarak ortaya konmuştur.
Dünya, muazzam bir ahenk olan kâinatın küçük bir parçasıdır.
Burada vukua gelen şeylerin hiçbiri bu ahengin dışına çıkamaz.
Çıkarsa mevcut olamaz. Zira ahenk, hâdiselerin büyük tekâmül
yolunda her noktasında birbirine intibakı, uygunluğu ve birbiri-
ni tamamlayıcı durumda bulunması demektir. Bu ise hâdiseleri
husule getiren bütün hareketlerin, birbirine tam mânâsıyla kay-
naşmış olmasını ifade eder. Hâlbuki her varlık, her madde cüzü,
her vibrasyon birer hareket mudilesidir. Bütün kâinatın hiçbir
zerresinin, ışık hüzmelerinden azade olamayacağını evvelce be-
lirtmiştik. Bu ilâhî ışık, ahengin kendisidir ve kâinatın bütün ha-
reketleri ancak bu ilâhî ışık kudretiyle var olabilir. Bu noktayı da
belirtmiştik. Şu hâlde, ahenkten ayrılmak demek, bu hareketler-
den mahrum kalmış olmak demektir ki hareketlerden mahrum
kalmış hiçbir maddenin, hiçbir varlığın mevcudiyeti ve bekası
düşünülemez. Demek ki nerede hareket varsa orada muhakkak
kâinat ahenginin bir tecellisi mevcuttur.
*
* *
İnsanlar nazarında iyilik, kötülük, bozukluk, düzensizlik,
mânâsızlık, alçaklık, yükseklik, münasebetsizlik gibi görünen
şeylerin hepsi izafîdir. Bunlar, insanların kâinat nizamı ve ahen-
gi hakkındaki görüş noksanlıklarının neticelendirdiği kısır hü-
kümlerden ibarettir. Bir arslanın, kendisini müdafaadan âciz
bir geyiğe saldırarak onu parçalayıp yavrularına yedirmesi, bü-
Dostları ilə paylaş: |