Paul karl feyerabend 13 Ocak 1924'te Viyana'da doğdu. Avusturya asıllı abd'li filozof. Bilimsel gelişmenin ancak yeni kuramların eskilerini yadsımasıyla sağlanabileceğini ileri



Yüklə 8,94 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə32/135
tarix24.12.2017
ölçüsü8,94 Kb.
#17198
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   135

“Gerçeklik   sorunları”   ancak   karmaşık   dünyanın   bu   türden   bi-
leşenlerinin   soyut   kavramlar   altında   toplanması   ve   o   şekilde   de-
ğerlendirilmesiyle,   yani   filan   temelde   “gerçek”   ya   da   “gerçek   ol-
madığının ilan edilmesiyle ortaya çıkar. Bu sorunlar daha rafine düşünme
yollarının ürünleri filan değildir; ince meselelerin kaba, incelikten yoksun
fikirlerle   karşılaştırılması   ve   doğal   olarak   belli   bir   kabalıktan   yoksun
bulunmaları sonucunda gündeme gelirler.
İncelikten yoksun fikirlerin niçin el üstünde tutulduğunu kimi zaman
açıklayabiliriz: birtakım özel gruplar yeni bir kabile kimliği yaratmak ya
da mevcut bir kimliği çeşidi bol ve zengin bir kültürel tablo karşısında
korumak ister; bu amaçla önce tablodan büyük parçalar keser, sonra ya
onlar hiç yokmuş gibi davranarak ya da onları bir kötülük abidesi haline
getirerek   bir   yana   atar.   İlk   usûl   Musa   döneminde   İsrail   Oğullarının
tuttuğu   yoldur   (tektanrıcılık),   İkincisi   ise   İlk   Hıristiyanların.   Bazı
Bilinirciler  için  tüm “maddi  alem”  (başlı başına  dev  bir  basitleştirme)
şeytanın aldatmacasından ibaretti. Kaba fikirler kimi sınırlı başarılara yol
açabilir; bu o fikirlerin taraftarlarını cesaretlendirir, tuttukları düşünme
tarzlarını   daha   da   güçlendirir   (örneğin   birçok   bilimadamı   arasında
nicelikleştirme   karşısında   duyulan   coşkulu,   niteliksel   değerlendirmeler
karşısında duyulan burun kıvırıcı tavrı düşünün): bir kabile ya da dinsel
grubun varlığını ya da hali vakti yerinde bir mesleğin itibarını sürdürmesi
tehlikeye girmişse ontolojik incelikler bir lükstür.
35
35.  
The Religion of Israel (New  York  1972) isimli kitabında Yehezkel Kaufmann, eski İsrail
kavminin beslendiği kültürel ortamı anlatır ve “Kutsal Kitab’ı oluşturan tüm bölümler [Musa’nın
tebliğinin sebep olduğu] derin bir dönüşümün ürünü olmakla birlikte o bu dönüşümün seyri
üzerine tek bir kelime etmez" (s.230) diye tariflediği bir olgu hakkında görüşlerini açıklar.
“Kutsal Kitab’ın paganizmin anlam ve önemini görmezlikten gelmesi” (s.20), diye yazıyor
Kaufmann, “onun dinsel anlayışındaki. . . temel sorundur...” Ancak bu, aynı zamanda, söz ko-
nusu   dönüşümün   pagan   tanrılarının   sadece   güç   kaybetmesine   değil,   tamamıyla   ortadan
kaybolmasına yol açtığının ‘!en önemli göstergesidir  
(a.g.e.):  “Kutsal Kitap hiçbir yerde bu
tanrıların varlığını inkar etmez; onlardan haberi yokmuş gibi davranır, o kadar. Geleneksel
Yunan   dinine   yöneltilen   felsefi   saldırıyla   ve   sonraki   Musevi-Hıristiyan   polemikleriyle
kıyaslandığında bu dinde (kitabi biçimiyle) mitolojiyi bastırma ya da reddetme yönünde en
küçük bir kasıtlı davranış bulamayız” (s.20).
Oysa öte tarafta Aziz Pavlus, pagan tanrılarının birer şeytan olduğunu ilan eder: Korintoslulara
I. Mektup x, 20.
Bilinircilik karmaşık bir meseledir ve bilinirci teori ve mitler insan aklının en renkli ürünleri
arasında yer alır. Bununla birlikte tüm biçimlerinde dünya derin bir uçu-


Kadim Yunanistan’da “akılcılığın doğuşu”, sözünü ettiğimiz karmaşık
düşünce   ve   deneyim   biçimlerini   aşma,   değerden  düşürme   ve   ıskartaya
çıkarma   girişimlerinin   çarpıcı   bir   örneğidir.   Elimizdeki   birtakım
ayrıntılardan anlıyoruz ki basit bir süreç değildi bu, bir tür rezonansla
birbirlerini daha da güçlendirerek büyük tarihsel değişimlere yol açacak,
farklı yönlerden gelen kolların buluştuğu karmaşık bir süreçti. Değişim en
açık entelektüel dışavurumunu Anaksimandros, Herakleitos, Ksenofanes
ve  Parmenides  gibi filozofların düşüncelerinde bulur. Bu yazarlar tarihi
düşüncelerinin gücüyle değil onlara eş zamanlı olarak toplumda gelişen
genelleştirme   ve   soyutlama   eğilimleri   sayesinde   etkilemişlerdir.
Filozofların   bir   katkısı   olmaksızın   “sözcükler   .   .   .   içerik   olarak
yoksullaşmış, tek yanlı ve boş formüller haline gelmişlerdi.”
36
  Bozuşma
Homeros’ta dikkate değer boyutlardadır; Hesiodos’ta iyice belirginleşmiş,
İyonya   doğa   filozoflarında,   He-   kataeus   gibi   tarihçilerde   ve   ozanların
eserlerinin (epik, trajik, lirik, komedi) belli bölümlerinde apaçık bir hal
almıştı.   Siyasette   siyasal   eylemin   birimleri   olarak   davranan   mahalli
idarelerin yerini soyut gruplar (Kleistenes), ekonomide trampanın yerini
para almıştır, askeri şefler ve askerler arasındaki ilişkiler giderek daha
rumla ikiye ayrılır: krş. R.M. Grant, 
Gnosticism and Early Christianity,
 New York 1966.
Görüngülerin birkaç ilkeye indirgenmesi gezegenler sistemi astronomisinde ve kısmen fizikte
başarılı   olmuştur.   Tıptaki   spnucu   ise   bir   felakettir.   Tıpta  New-  too'un   gezegenler
astronomisinde   yaptığı   bir(tek)ieştirmeye   benzer   bir   reform   yapmayı   denemiş   hekimler
konusunda görüşlerini açıklarken R.H. Shryock (
The Development of Modern Medicine,'The
University   of   Wisconsin  Press   1936,   s.31)   şöyle   yazıyor:   "Sistemleştirme   yanlıları,
mantıklarının   zayıflığı   bir   yana,   tipik   kişisel   zaaflar   sergiliyorlardı.   Kendini   beğenme,   bir
sistemle âdeta sanatsal bir yaratıymış gibi çalım satma, yeni bir İncil olacak hevesiyle sistem
kurma, ve diğer tüm görüşler karşısında ne olursa olsun onu savunma yönünde belirgin bir
eğilim. Bazı hekimlerin müptelası olduğu keskin mesleki münakaşalar bu tür kısırlaştırıcı
zaaflarla açıklanabilir. Kolayca tahmin edileceği gibi, bir felsefeci doğruysa tüm diğerleri
yanlış oluyordu ve böyle bir ortamda insanlann duygularına gem vurması zordu. Tıptaki
dogmatizmin hoşgörü konusunda teolojideki dogmatizmden aşağı kalır yanı yoktu . . . "
36.   Kurt  von   Fritz,  
Phitosophie   und   Sprachiicher   Ausdruck   bei   Demokrit,   Platon   und
Aritoteles,
 Neudruck Darmstadt 1966, 11. Burdan çıkan sonuçlar konusunda ayrıca krş. 
Die
Entdeckung des Geistes,
 Göttingen 1975 (genişletilmiş dördüncü basım) ile birlikte Brunö
Snell,  
The  Discovery   of   Mind,
  New  York  1960,  çeşitli  yerlerde.  Açıklamalar   ve   paralel
yaklaşımlar için bkz. E.G. Forrest, 
The Emergence of Greek Democracy,
 Londra 1966.


Yüklə 8,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə