573
b ü y ü y e n t ü r k i y e e k o n o m i s i
SETA PERSPEKTİF
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
(GSYH) 2011-III. Çeyrek
Değerlendirmesi
Küresel kriz ve piyasaların belirsizliğinin devam ettiği bu dönemde, Türkiye ekono-
misinde hem kamu bütçe dengesi sağlanmış hem de yatırım yapılabilir bir ortam
oluşmuştur.
ERDAL TANAS KARAGÖL
büyüyen türkiye ekonomisi
ARALIK 2011 -
Türkiye’nin 2011 yılı üçüncü çeyreğe ilişkin büyüme rakamı yüzde 8,2 ola-
rak gerçekleşti. Bu dönemde beklentiler yüzde 6,5 ile yüzde 7 arasındayken geçen dönemler
gibi, büyüme beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Bu rakamlar ile Türkiye dünyada en fazla bü-
yüyen ikinci ekonomi oldu. Türkiye ekonomisi 2011 yılının 3. çeyreğinde ise yüzde 8,6 oranında
büyüdü. Diğer taraftan, ekonomik büyümenin enflasyondaki artış, Türk lirasındaki zayıflama
ve Avrupa’daki krizin ihracatı olumsuz etkilemesi gibi nedenler ile yavaşlayacağı öngörüleri so-
nuçsuz kalmış oldu. Bu yüksek büyüme oranı doğal olarak beraberinde cari açığı da getiriyor.
Bu noktada, sağlıklı bir yaklaşım olarak, oluşan cari açığın yapısal sorunlarını çözmek gerekiyor.
İstikrarlı büyüme ancak böyle bir yaklaşım ile sağlanabilir.
2008’de başlayan küresel ekonomik kriz, etki-
lerini 2011’de de özellikle AB ülkelerinde sür-
dürmüştür. Bu dönemde, gelişmiş ülke ekono-
mileri büyük ölçüde daralmış, gelişmekte olan
ülkelerden ise yoğun sermaye çıkışları gerçek-
leşmiştir. Türkiye ekonomisinde ise, 2008’in
son çeyreği ile 2009 son çeyreği arasındaki dö-
nemlerde yaşanan daralmaya rağmen, 2009’un
son çeyreğinden itibaren 2011’in üçüncü çey-
reğine kadar ekonomik büyüme sorunsuz bir
şekilde devam etmiştir. Türkiye, 2011’in ilk 9
aylık döneminde gerçekleşen yüzde 9.6’lık bü-
yüme oranı ile dünyada en hızlı büyüyen ülke
olmuştur. Türkiye, AB bölgesinde de en yüksek
büyüme oranına sahip olan ülke konumunu
sürdürmüş ve ekonomisinin iç ve dış şoklara
karşı daha dayanaklı hale geldiği görülmüştür.
Küresel kriz ve piyasaların belirsizliğinin de-
vam ettiği bu dönemde, Türkiye ekonomisinde
hem kamu bütçe dengesi sağlanmış hem de ya-
tırım yapılabilir bir ortam oluşmuştur. Bununla
beraber, büyüme oranlarındaki artış ile beraber
üçüncü çeyrek itibariyle işsizlik oranlarının da
düşmesi ve dolayısıyla ekonomik büyümenin
istihdama yansımış olması sayesinde büyü-
me, refah düzeyini artırıcı bir rol oynamıştır.
Büyüme oranının refah düzeyine katkısının
bir göstergesi olan işsizlik oranındaki bu dü-
şüş, Türkiye’nin G-20 ülkeleri arasında en çok
istihdam sağlayan ülke olmasını sağlamıştır.
TÜİK verilerine göre Eylül ayı için mevsimsel
etkilerden arındırılmış işsizlik oranı, yüzde 8.8
olarak gerçekleşmiştir. Bu nedenle, daha önceki
dönemlerde büyümenin istihdam yaratmadığı
konusunda ortaya çıkan tartışmaları da sona
erdirmiştir.
574
a r a l ı k 1 1
ne kadar farklı ve ekonomik yapının ne kadar
dinamik olduğu da görülmüştür. Bununla be-
raber tüm makroekonomik göstergeler olumlu
olmasına rağmen, yapısal nedenlerden dolayı
ekonomik büyüme ile birlikte cari açığın da
artması bazı kaygıların dile getirilmesine neden
olmuştur. Fakat bu dönemde cari açık ile ilgili
önerilecek olan en kötü çözüm, hiç kuşkusuz
ekonomik büyüme dinamiğinin kırılması ile il-
gili öneriler olacaktır. Çünkü tüm sakıncalarına
rağmen ekonomide var olan büyüme dinamiği
devam etmelidir.
Bu nedenle, ekonomik büyüme sürecinin sağ-
lıklı ve sorunsuz devamı için çözüm, ihracatın
ithalata olan bağımlılığını düşürmek, ara malı
ve yatırım mallarında yurtiçi üretim kapasite-
sini artırmak amacıyla üretim için gerekli olan
girdileri yerli ürünlerle karşılamaktır. Hükü-
metin, bu konuda ısrarcı tavrı ve yurtiçi üretimi
teşvik etmesi sayesinde, reel sektörün şimdiden
bu teşviklerden faydalanmak amacıyla ithalat
yoluyla sağladıkları girdileri, yurt içinde ika-
meye yönelmeleri, hem üretimi artırıcı hem de
yatırımları hızlandırıcı bir etki yapacaktır. Böy-
lece yerli üretimin önünü açmasına yardımcı
olacak ve ekonomide gözle görülür bir canlan-
ma sağlanacaktır. Ayrıca, bu yol ile dış ticaret
açığı ve buna bağlı olarak cari açıkla mücade-
lede önemli bir mesafe alınacaktır. Bununla
beraber, ekonomide üretim sürecinin devamını
sağlamak amacıyla, yurtiçi üretimde verimli-
lik artışının sağlanması, katma değeri yüksek
ürünlerin üretimine öncelik verilmesi ve reka-
bet gücü yüksek sektörlere odaklanılması gibi
yapısal tedbirler, cari açıkla mücadele için te-
mel politikalar olmalıdır.
Sabah, 24.12.2011
AB bölgesi borç krizi ve Türkiye ekonomisi
AB bölgesi ekonomilerinin içine düştüğü borç
krizi ve artan cari açık miktarına önlem olarak
Hükümetin ekonomiyi dizginleme politikası ve
Merkez Bankası’nın kredi balonunu söndürme
yöntemi ile ekonomiyi soğutmaya çalışması
sonucunda, tüketim ve yatırımlarda az da olsa
bir yavaşlama sağlanmıştır. Diğer yandan, AB
bölgesinde devam eden borç krizi nedeniyle,
dış talepte meydana gelen daralmaya rağmen
ihracat oranındaki artış nedeniyle, net ihracat
büyüme oranına pozitif katkı yapmıştır. Bunun
nedeni, Merkez Bankası’nın yüksek faiz-düşük
kur politikasından vazgeçmesinin bir sonucu
olarak Türk lirasında gerçekleşen değer kay-
bıdır. Uygulanan yeni kur politikası ile Türk
lirasında gerçekleşen bu değer kaybının uzun
dönemde ihracatı artıracağı beklenmektedir.
Bu dönemde, hem Türkiye ekonomisinde yük-
sek oranda ekonomik büyüme gerçekleşmiş, iç
ve dış talep arasındaki dengelenme öngörül-
düğü şekilde sürmüş, hem de tüketim talebi
yavaşlamış ve net ihracatın büyümeye katkısı
artmıştır. Bu da cari açıkta hızlı artış eğiliminin
kontrol altına alınmasına katkıda bulunmuştur.
Bu sayede hem ekonomide negatif dışsallıklara
rağmen istikrarlı bir büyümeyi sağlanmış hem
de ekonominin rekabet gücü artırılmıştır. Fakat
AB bölgesi ekonomilerinin yaşadığı borç so-
runları sürdüğü için, ihracatın yaklaşık olarak
yarısının gerçekleştiği bu ülkeler ile ilgili endi-
şeler gündemde kalmaya devam etmektedir.
2012 yılı beklentileri...
AB ülkelerinde devam eden borç krizi ve talep
daralması nedeniyle 2012’de dünya ekonomi-
lerinde durgunluğun yaşanacağı konusunda
güçlü beklentiler mevcuttur. Fakat başta AB
ülkeleri olmak üzere, pek çok ülkede kamu
borçlarının ve bütçe açıklarının GSYH için-
deki oranının yüksek olması nedeniyle kamu
maliyesinin sürdürülebilirliğinin gündemde
olduğu bir dönemde, Türkiye ekonomisinde
kamu borçlarının ve bütçe açıklarının GSYH
içindeki oranı Maastricht kriterlerinin altında
kalmıştır. Kamu maliyesi alanında sağlanan bu
başarılar, Türkiye’nin gelişmekte olan diğer pek
çok ülkeden ayrışmasına ve 2012 için öngörü-
len belirsizliklerin ortadan kalkmasına katkı
sağlamıştır.
Türkiye, ticaretinin büyük bir kısmını gerçek-
leştirdiği AB ülkelerinde ve ABD’de devam
eden küresel ekonomik krize rağmen, ekono-
mik büyümede gerçekleştirdiği bu rekor bü-
yüme oranları ile aslında Türkiye’deki ekono-
mik faaliyetlerin diğer gelişmiş ülkelere göre