Sayın Valim, Sayın Rektörler, Sayın Hocalarım, Değerli Öğrenciler



Yüklə 47,22 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix06.02.2018
ölçüsü47,22 Kb.
#26686


 

Sayın Valim, 



 

Sayın Rektörler, 

 

Sayın Hocalarım, 

 

Değerli Öğrenciler, 

 

Amasya’da,  Türkiye’nin  gerçekten  en  güzide  eğitim  kurumlarından  biri  olan  Amasya 

Üniversitesi’nde  sizlerle  birlikte  olmaktan  memnuniyetimi  bildirerek  sözlerime  başlamak 

isterim.  

 

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 



 

Anadolu’nun en  eski  yerleşimlerinden biri, büyük uygarlıkların merkezi  ve şehzadeler şehri 

Amasya’da olmak bizleri gerçekten heyecanlandırıyor.  

 

2006 yılında kurulan ve kuruluşundan bu yana çok ciddi mesafeler almış, mezunlarıyla iftihar 



ettiğimiz  üniversitenizi ziyaret  etmek,  çalışmalarını  yerinde  görmek,  üniversitemizin  değerli 

akademisyenlerini  ve  sevgili  öğrencilerimizi  selamlamaktan  sevinç  duymaktayım. 

Misafirperverliği için Sayın Rektör Prof. Dr Metin Orbay’a teşekkürlerimi sunarım.  

 

Program için çevre illerden katılan sayın rektörlerimizi de muhabbetle selamlıyorum.  



 

Değerli Hocalarım, 

 

Bu toplantılarda hep birlikte yetiştirdiğimiz genç nesillerin fikir dünyasını geliştirmek, değişik 

medeniyetler  ve  devletlere  ev  sahipliği  yapmış  bu  toprakların  değerini  onlara  derin 

perspektiflerle anlatmak istiyoruz. Bunun için buradayız. 

 

Değerli Öğrenciler… 

 

Kültür ve Sanat Söyleşileri yeni ve yenilikçi YÖK’ün pek çok farklılıklarından birisidir.  Yeni 

YÖK olarak sizleri sanat, edebiyat, felsefe, ahlak, inanç ve sevgi kavramaları ile olabildiğince 

donatmak istiyoruz. Zira gelecek için en büyük güvencemiz, sizlersiniz.  

 

Geleceği idare edeceksiniz, yakın geleceğin Türkiye’sini sizler yöneteceksiniz.. 



 

Değişik  bölgelerde  ve  farklı  üniversitelerimizde  gerçekleştirdiğimiz  programlarda  edebiyat, 

tarih,  görsel  sanatlar,  müzik,  sosyoloji,  felsefe,  dış  politika  gibi  konularda  alanında  seçkin 

isimlerin  katıldığı  söyleşiler  düzenliyoruz.  Böylece  YÖK’ün  temel  varlık  sebebi  olan 

üniversitelerimiz ve öğrencilerimizle, global dünyanın güçlü unsurları olan yüksek teknoloji, 

inovasyon, sibernetik, dijital dünya gibi kavramlar dışında, kültür hayatınızı zenginleştirecek 

konularla sizlerle birlikte olmayı amaçlıyoruz.  

 

Amasya Üniversitesi bunun tam da yeri diye düşünüyorum: 



 

Ettikçe tecellî dile, envâr-ı Amasya 

Şevkiyle yakar kalbimi, bir nâr-ı Amasya 

 



 

Çeşmimde döner, eşk-i şerer-bâr-ı Amasya 



Kalbimde durur, hasret-i dîdâr-ı Amasya 

 

Her bir tarafı bâğ-ı İrem zevk-fezâdır 



Hep bunları sib-âb ider enhâr-ı Amasya  

 

Meşhur Amasya tarihçisi Hüseyin Hüsameddîn’in mısralarında bu şekilde medhedilen Amasya 



kültür  sanat  tarihimiz  bakımından  önemli  şehirlerden  birisidir.  Yetiştirdiği  her  biri  alanında 

isim sahibi şahsiyetleri düşündüğümüzde aklımıza ilk gelen isimler; hüsn-i hatta bir zirve olan 

Şeyh  Hamdullah,  yine  hattat  Cemal  Amasî,  Celalzade  Muhyiddin  Amasî;  “bir  aşk  kütüğü 

yaktık, diyâr-ı Rûma attık” iltifatına mazhar olan ve 

 

Tövbe yâ Rabbi hatâ râhına gittiklerime 



Bilip ettiklerime bilmeyip ettiklerime”  

 

beytiyle şöhret  kazanan  Abdürrahîm-i  Rûmî;  klasik  şiirimizin  önce  gelen kadın  şairlerinden 



Mihrî Hatun; Amasya Tarihi eseriyle tanınan tarihçi Hüseyin Hüsameddîn Yasar; Osman Fevzi 

Olcay; Ahmed Emrî Yetkin… Saymaya kalsak listenin uzayıp gideceği hepimizce malumdur.  

 

Amasya  denildiği  vakit  aklımıza  ilk  gelen  özelliklerden  biri  de  Şehzadeler  şehri  olmasıdır. 



Manisa, Kastamonu, Trabzon, Kütahya gibi diğer şehzade şehirleri ile tarihimizde bu özelliği 

ile yer almaktadır. Şehzadeler siyasi ve tarihi bir konu olarak daima tartışılan bir konu olmuştur. 

Bu konunun ayrıntılarına girmeyeceğim, Tufan Hocamız bunu ayrıntılı bir şekilde anlatacaktır.  

 

Olayın  tarihi  boyutunu  geçerek  kendi  saham  olan  Klasik  Türk  şiirinde  de  eserler  veren 



Şehzadelerin  birkaçından  bahsetmek  istiyorum:  Fatih  Sultan  Mehmed’in  şehzadesi  olan  ve 

ömrünün  son  yıllarını  gurbeti  vatan  edinerek  geçinen  Cem  Sultan,    köklü  bir  kültüre  sahip 

olması ve klasik edebiyatı çok iyi bilmesinin yanı sıra Farsça’ya ve İran edebiyatına da derin 

vukufu sayesinde Türkçe ve Farsça Divan ve Cemsid u Hurşid isimli mesnevi kaleme almış bir 

şairdir.  II.  Beyazıt’ın  oğlu  Şehzade  Korkut  da  Harimî  mahlasıyla  şiirler  yazmıştır.  Şair 

olmasının  yanı  sıra  Osmanlı  hanedanında  şiir  dışında  dinî  ilimler,  ahlâk  ve  nasihat  türünde 

eserler meydana getirmiştir. Şairliğinin yanı sıra âlim kimliği yönüyle diğer şehzadelerden ayrı 

bir özelliğe sahiptir. Şehzade Beyazıt, Kanuni Sultan Süleyman’ın oğludur ve babasıyla giriştiği 

taht mücadelesi hayatına mal olmuştur. Şâhî mahlasıyla yazdığı şiirler ve özellikle babası ile 

karşılıklı yazdıkları maznum mektuplarla edebiyatımızda yer almıştır.  

 

Yine Kanunî’nin evlatlarından ve talihsiz şehzadeler denildiği vakit aklımıza ilk gelen isim -



geçtiğimiz yıllardaki bir dizinin de etkisiyle-  Şehzade Mustafa olmaktadır. Dönemim meşhur 

şairlerinden Surûrî’nin hocalığını yaptığı ve ölümü ile Türk edebiyatında mersiye türünün en 

önemli örneklerinin kaleme alınmasına sebep olmuştur. Bu olay yine bazı Avrupalı yazarlara 

da ilham kaynağı olmuş ve çeşitli eserler vücuda getirilmiştir.   

 

Değerli hocalarım… 

 

Selamlama konuşmamın bu bölümünde sizlere Yükseköğretimde yaptığımız çalışmalarla ilgili 



biraz bilgi vermek isterim.  

 

Türk  yükseköğretim  sistemi  denilince ilk olarak  gittikçe  artan öğrenci  sayısı  akla  gelmekte.  



Öğrenci  sayımız  7  milyonu  geçti,  üniversite  sayımız  182  oldu,  öğretim  elemanı  sayımız 

152.261’dır  ve  gittikçe  artmaktadır.  Bu  sayısal  veriler  yatay  büyümenin  ne  denli  büyük 




 

olduğunu  göstermektedir.  Şimdi  Yeni  YÖK  olarak  önümüze  koyduğumuz  hedef  dikey 



büyümedir. Dikey büyüme ile kalite, nitelik, keyfiyeti kastediyoruz. Bunun için son iki yıldır 

büyük  bir  şevkle  çalışıyoruz.  Bu  çerçevede  gerçekleştirdiklerimizin  bir  kısmını  şöyle  ifade 

etmek isterim: 

 



 

Kalite Kurulu çalışmaları 

 

Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşması Projesi  



 

100/2000 YÖK Doktora Bursları Projesi 



 

Araştırma Üniversiteleri kavramının değerlendirmeye alınması 



 

Bu  akademik  çalışmaların  yanı  sıra  yeni  bir sınav uygulaması  "YÖKDİL (Yükseköğretim 



Kurumları Yabancı Dil) Sınavı ile akademik camiamızın uzun yıllardır süregelen bir talebini 

yerine getirdik.  Dil sınavının alana özgü yapılması hususunu dikkate alarak Mevcut YDS’nin 

yanında,  adayın  seçtiği  alandaki  (fen  ve  mühendislik,  sosyal  ve  beşeri  bilimler,  sağlık)  dil 

yeterliliğini belirlemeye yönelik YÖKDİL Sınavı sürecini başlattık. Bu sınava şubat döneminde 

100 bine yakın başvuru oldu, ayrıca sağlık bakanlığı TUS ve DUS sınavları için de YÖKDİL’i 

geçerli  kabul  ediyor.  Böylelikle  yakın  zamanda  başlatmış  olduğumuz  birçok  yeni  girişime 

önemli bir ilki daha eklemiş olduk. 

 

Yeni YÖK olarak Türk yükseköğretiminde iki konuda iz bırakmak istiyoruz: 



 

Kalite kavramının akademik hayata damgasını vurması ve  



 

Üniversitelerimizin misyon farklılaşmasına gitmesi ve her birisinin üniversite olmanın 



şümullü yapısından uzaklaşmadan farklı değerler üretebilmesi....   

 

 



 

 

 



Değerli misafirler…. 

 

Üniversiteler, değerli kurumlardır. Asırlar boyu uygarlığımızda merkezi bir konumları vardır 

ve  refahımızın  önemli  bir  kaynağını  oluştururlar.  Genel  anlamda  kültürümüzün  de 

taşıyıcılarıdırlar. Bu nedenle üniversitelerimizi zamanın gereklerine uygun duruma  getirmek 

için gündelik yönetim anlayışımızın da üzerinde görevlerle çalışmamız gerekiyor.  

 

Biz de, hep birlikte değerli rektörlerimiz ve bilim dünyamızla “Yeni YÖK” olarak önümüze 



koyduğumuz hedeflere ulaşabilmek için durmaksızın çalışırken bir yandan da yükseköğrenim 

sürecimize yönelik çok önemli tehditlerle de mücadele etmekteyiz. 

 

Nasıl  ki,  eğitimin  bir  ülkenin  istikbali  için  esas  unsur  olduğunu  kabul  ediyorsak,  eğitim  ve 



öğretimin  bütün  kademelerinde  ve  boyutlarında  nitelik  ve  liyakatten  sapıldığında;  bir  amaç 

değil  kamu  kurumlarında  hâkimiyet  için  bir  araç  halini  aldığında  o  ülke için  güvenlik  zaafı 

noktası  olabileceğini  de  15  Temmuz  gecesi  gördük  ve  yaşadık.  Türkiye’miz,  ülkemiz, 

vatanımız, memleketimiz 15 Temmuz’da bir facianın eşiğinden döndü.  

 

Doğrudan milli varlığımıza ve anayasal düzenin üzerine kâbus gibi çöken bir karanlığı yaşadık 



o gece.  Türk milletinin iktidarı ve muhalefetiyle iradesi, karşı duruşu, askeriyemizin meşru 

düzeninin  bu  girişimi  reddetmesi  Sayın  Cumhurbaşkanımızın  olağan  üstü  kararlı  duruşu  ve 

liderliği etrafında kenetlendi ve bu liderlik ertesi gün bizi yeniden aydınlığa taşıdı. 

 

Hepimizin  görevi,  bu  yapının  yerleştiği  kurumları  zedelemeden,  bu  terörist  yapıdan 



kurumlarımızı temizlemektir.

 

Üniversiteler olarak bu dönemin,  yıllardır kat  ettiğimiz  yolları 




 

tahrip etmesine, bizi tekrar geri götürmesine izin vermeyeceğiz. Fakat bir diğer görevimiz ise 



bu tür  yapıların tekrar devlete sirayet  etmemesi  için gerekli tedbirlerin dikkatle alınmasıdır. 

Yükseköğretimde  atama  ve  yükseltilmelerde  liyakatin  esas  alınması  aslında  bu  yapının 

yükseköğretimin bünyesinden temizlenmesi için en önemli araçtır. Bütün üniversitelerimize bu 

kültürün, liyakat ve ehliyet anlayışının, devletimize, milletimize sadakat anlayışının yerleşmesi 

için çalışacağız. 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

Kıymetli Öğrenciler; burada beni özenle dinlemenizi isterim. 

 

Üniversiteler  insan  değerlerini  yücelten,  bireyin  bütün  yeteneklerinin  geliştirilmesi  amacını 



taşıyan  kurumlardır.  Üniversite  eğitiminin  insana,  insani  duygulara  eşit  değer  verip  adalet 

peşinde koşmayı size öğretmesini diliyoruz. Hep birlikte bunun için çalışıyoruz. 

 

Artık giderek daha fazla küreselleşen dünyamızda çok farklı kültürler ve yaşam tarzları ile baş 



etmek  zorunda  olan  gençler  yetiştirmek  durumundayız…  Gelecekteki  uğraş  alanlarınız, 

mesleklerimiz yoğun bir şekilde disiplinler arası özellik taşıyor. Karmaşık bir dünyanın fertleri 

olarak yetişiyorsunuz.  

 

 



 

Üniversitelerimizin size vereceği eğitim, yalnızca mesleki uzmanlık edindirmek için değildir, 

sizleri günümüzün vatandaşlık değerleri ile de donatmak istiyoruz. Sadece kendi bölgemize, 

ülkeye ve yakın çevreye değil, tabi ki bunları önde tutacaksınız. Ancak aynı zamanda içinde 

yaşadığımız dünyanın bütününe karşı sorumluluk duyacaksınız. Kendimizi başkalarının yerine 

koyabilmeyi  ve  dünyayı  başkalarının  gözüyle  de  görebilmeyi  ve  bunu  kolaylaştıran  felsefi 

derinliği,  estetik  zevki  ve  edebi  muhayyileyi  de  öğrenmeliyiz.  İçimizdeki  ahlaki  hisler,  bir 

taraftan  göklerin  sonsuzluğu  diğer  taraftan  bilginin  sınırlılığı,  ama  insan  olarak  bizlerin 

sınırsızlığa duyduğumuz hayranlık ve coşku, gelecek  yaşamımızın zenginleşmesini akılcı ve 

sorumlulukla yetişmemizi sağlayacaktır. 

 

Değerli Hocalarım,  

 

Üniversitelerimizin bir huzur ortamı olmasını istediğimizi çeşitli vesilelerle ifade ediyoruz.  

 

Üniversitelerimiz aynı zamanda toplumun huzuruna da katkıda bulunmalıdırlar. Günümüzde 



üniversitelere  toplumun  inşasında  dönüştürücü,  neredeyse  bütün  alanlarda  örneklik  teşkil 

etmesi  beklenen  mükemmeliyet  kurumları  olarak  bakılıyor.  Bu  konuda  da  yükseköğretim 

kurumlarımızın üstüne düşeni yapacaklarından eminiz.  

 

Üniversitelerimizin topluma hizmet fonksiyonunun sadece ürettiği, geliştirdiği bilgiyi topluma 



servis etme olarak algılamadığımızı: 

 



 

Toplumun hassasiyetlerine ve milli değerlerine duyarlı,  

 

Toplumun sorunlu alanlarına dikkat çeken,  



 

Bu  alanlara  yönelik  iyileştirme  çabalarında  öncü  rol  üstlenen  kurumlar  olması 



gerektiğini de bir kez daha ve önemle vurgulamak isterim.  

 

Bu  noktada  üniversite  mezunlarının  mesleki  bilgide  yetkinlik  kazanmasının  yanı  sıra 



entelektüel  bir  birikime  sahip,  tarih  şuuru,  vatanseverlik  ve  vatanperverlik  duyguları  ile  de 

mücehhez olması gerektiğini inandığımızı da ifade ediyorum.  

 

Değerli misafirler 

 



 

Öğretim  üyelerimizle  ve  sevgili  öğrencilerimizle  bir  araya  gelmemize  vesile  olan  bu 



toplantılara çok isteyerek ve hevesle katılıyorum. Ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz bu 

genç topluluğu görmek, bu gençleri yetiştiren hocalarımızla birlikte olmak, sizlerle konuşmak, 

sevinçlerinizi ve dertlerinizi paylaşabilmek; sadece YÖK Başkanı olarak değil, bir üniversite 

hocası olarak da beni heyecanlandırıyor ve mutlu ediyor. 

 

Toplantılardan edindiğimiz intiba ve öğrencilerimizin bu söyleşilere göstermiş olduğu ilgi, bu 



tarz etkinlikleri  düzenlemekle ne derece doğru  ve isabetli  bir karar vermiş olduğumuzun en 

büyük göstergesidir. 

 

Bugünkü söyleşimizin konuğu tarih konusunda yetkin bir isim, değerli bir akademisyen Prof. 



Dr. Sayın Tufan GÜNDÜZ’e kendisine ve ev sahipliğini üstlenen Üniversitemiz Rektörü Prof. 

Dr. Sayın Metin Orbay’a tekrar teşekkür ediyorum. 



 

 

Prof. Dr. M. A. Yekta SARAÇ 



Yükseköğretim Kurulu Başkanı, 

Amasya Üniversitesi, 23 Şubat 2017 

Yüklə 47,22 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə