Selçuk iletiŞİM



Yüklə 2,4 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə32/110
tarix15.10.2018
ölçüsü2,4 Mb.
#74210
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   110

İnternette Yıkıcı Gemeinschaft: Okuyucu Tartışmalarında… (56-67)
65
Haberin konusundan uzaklaşan bazı yorumların
ideolojiler arasında bir “öç alma”, “rövanş”
duygusu içerdiği görülmektedir:
Ruhları Geri Geldi! “Aman Allahım; aman
Allahım! Sanki, etrafımızda, merhum Adnan
Menderes'in, merhum Fatin Rüştü
Zorlu'nun, merhum Hasan Polatkan'ın ruh-
ları dolaşıyor. Ben, böyle şeylere inanmam
ama, etkilendim ve ürktüm....” (İnternethaber)
“buradaki terazi bozuksa öteki taraftaki terazi
sağlam. hiç korkmayın biz kazanacağız.”
(habertürk)
“Adnan.meenderes.Yasiyor.” (Vatan)
Aşağıdaki örneği kaleme alan yorumcuya göre,
Albay Dursun Çiçek’in suçlu ya da suçsuz
olmasının bir önemi yok. Önemli olan bir
ödeşmedir. Albay Dursun Çiçek’in suçsuz yere
hapse girmesi, geçmişte suçsuz yere hapis
yatan kendisiyle aynı ideolojiye sahip insanlar
için bir bedel olmalıdır. Bu bedel -irrasyonel de
olsa- rasyonel adaleti sağlayacaktır:
“Binlerce insani iskencehanelerden
gecirdiginize ve yuzbinlercesini hapse
attiginiza sayin. Karsinizda gecmisin zavalli
devrimcileri yok.” (Vatan)
TARTIŞMA
Zola, J’Accuse’ü yayınlayarak aslında
Dreyfus’un suçsuzluğunu bir dizi mantıksal
nedenle izah etmek yerine, kolektif bir müca-
deleye ait olmanın dilini sergiliyordu (Sennett
2002: 322). Aynı  şekilde Dreyfus’u bir hain
olarak gören diğer cephe de benzer dil üzerin-
den kimliğini şekillendirmişti. Bu ‘cemaat dili’
herkesin bir biçimde olayla ilgili olarak ko-
nuşmasını gerektirmektedir. İnceleme kapsa-
mındaki yorumların çoğunlukla ait oldukları
haberin konusunu aştığı, tarihi analizlere, ruh-
sal tasvirlere, kimlik tespitlerine dönüştüğü
görülmüştür. İncelenen yorumlarda, ‘suçlayan’
ya da ‘savunan’ tarafta olmanın kolektif bir
kimliği ifade ettiği tespit edilmiştir. Hem bura-
da örnek olarak verilen hem de diğer yorumlar
incelendiğinde genel olarak her iki taraf için de
kanıtların ya da genel anlamda olayın hukuki
boyutunun bir öneminin olmadığı görülmüştür.
Benzer biçimde Zola’nın ve karşıtlarının cema-
at dilinde kesin kanı bellidir. Kanıt olması
önemli değildir (Sennett 2002: 319). Yapılan
yorumlar göstermektedir ki, Albay Çiçek le-
hindeki ve aleyhindeki deliller, daha çok çatı-
şan iki cemaatin tanımlanmasında kullanmıştır.
Sennett’in dediği gibi: “Artık casus hikâyesi
cepheleşme yoluyla cemaat oluşturmak için
cephane olmaktan başka bir şey değildir”
(2002: 311).
Yayınlanan haberlerde, Albay Çiçek’in savcı-
lıkta, imza iddiası dışında başka ne tür bulgular
çerçevesinde sorgulandığı, mahkemede nasıl
savunma yaptığı, hangi gerekçelerle tutuklanıp
hangi gerekçelerle serbest bırakıldığına dair
detaylı enformasyon bulunmamasına rağmen
savunan ve suçlayan yorumların neredeyse
tamamı delillerle aydınlanmış yurttaşların nihai
kararları olarak haber sitelerindeki yerini al-
mıştır. İncelemede, yorumların bir müzakere ya
da diyalog arayışının çoğu zaman yakınından
bile geçmediği görülmüştür, yıkıcı
gemeinschaft’ın önemli göstergelerinden biri-
dir bu: “Kim olduğunuzu ilan etmek, size ben-
zemeyen ötekilerle ilişkileri düzenlemekten
daha büyük önem kazanır” (Sennett 2002:325).
Tıpkı Dreyfus davasında kişinin bir meseleye
sahip çıkmasının kendini haklı çıkarması soru-
nu haline gelmesi gibi, taraftarların hakkında
yorum yaptıkları haberin konusundan uzaklaşa-
rak geliştirdikleri argümanlar çerçevesinde
inandıklarını ispata çalışması, aslında ait olduk-
ları kolektif kimliğin ilanı ve meşrulaştırılması
gayretinin bir sonucudur. Topluluk kimliğine
yapılan vurgu ve buna bağlı olarak “ötekilere”
karşı katı bir dışlayıcı dil, yorumların çoğunlu-
ğunda hâkimdir. İnsanın kendisini bir gruba
bağlı hissetmesinin eylemsel karşılığı katılık ve
dışlayıcılıktır.
Haklı ya da haksız, rasyonel analizlerde, huku-
ki delillerde (ki haberlerde verilen enformas-
yonlara göre yargıya varmak imkânsızdır)
değil, “biz kimiz?” sorusunun hemen peşinden
gelen “siz kimsiniz?” sorusunun yanıtlarında
aranmıştır. Kolektif kimliğin belirlenmesi,
kimin “gerçek Türk”, “gerçek Müslüman”,
“gerçek vatan evladı” olduğunun ortaya çıkma-
sı, (ir)rasyonel adalet arayışının parametreleri
haline gelmiştir. Yorumların özünde gerçeğin
rasyonaliteyle değil, ‘arınma’ ile arandığı gö-
rülmüştür. Bu arınma isteği ve kendi kolektif


Selçuk İletişim, 6, 3, 2010
66
kimliğini ilan etme çabasına eşlik eden suçla-
ma/savunma dili, ‘rasyonel adalet adına irras-
yonelliğin özü’ (Sennett 2002: 321) olarak
belirmektedir. Bu durum zaman içerisinde
maddi koşullardaki değişimlerin bile, rakiplerin
konumlarını değiştirmeyeceği gibi bir katılığın
ümitsizliğini hissettirmektedir. Akılcı eleştirel
tartışmanın çekirdeği, kişinin kritiği kendisine
çevirerek (reflexivity) daha iyi bir argümanla
karşılaştığında pozisyonunu değiştirebilmesidir
(Dahlberg 2001). Oysa rasyonel adalet ve akıl-
cı analizler topluluktan ayrılmış, kolektifliğin
bizzat kendisi esas mesele haline gelmiştir.
Tartışma konusu olayın kendisi ya da Albay
Çiçek değildir, tartışmanın ana konusu;  ne tür
kişilerin Albay Çiçek’i savunup ne tür kişilerin
suçlayacağıdır. Bunların cevabı ‘kimlerin ger-
çek’ olduğunu açığa çıkaracaktır. Çünkü her iki
taraftaki yıkıcı gemeinschaft’ın üyeleri, kendi-
lerinin ‘gerçek’, dolayısıyla savunduklarının
‘hakikat’ olduğuna inanmaktadır.
SONUÇ
Kullanıcılar kitle iletişiminin ‘yarı-katılım’
ortamını aşan bu yeni iletişim biçiminde mesaj
üreticileri olarak sürece katılabilmektedir.
Söylem seçkinlerinin doldurduğu eski ortamı-
nın dışında, sıradan insanların günlük yaşamla-
rında kendi kimliklerini kurarken hangi imge-
lerden beslendikleri, ‘öteki’ni nasıl tahayyül
ettikleri, birer üretici olarak ürünlerinin yeni
iletişim ortamında incelenmesiyle öğrenilebil-
mektedir. Bu çalışmanın gösterdiği veriler (katı
cepheleşme, tahammülsüzlük, irrasyonel tar-
tışma ve yorumlar) yeni iletişim araçlarının
rasyonel müzakerenin yeni ortamı olup olma-
yacağı yönünde bir genelleme yapamayacak
kadar yetersizdir. Kaldı ki olumlu ya da olum-
suz böyle bir yargı, internetin yalnız yapısal
özellikleri ışığında teknolojik bir bakışla yapı-
lan değerlendirmeler gibi eksik kalacaktır.
Böyle bir değerlendirme perspektifine yaka-
lanmadan araştırmanın esas problemi olan
“İnsanlar yeni bir tür kamusal platform olan
internet aracılığıyla önemli sosyal ve siyasi
konularda ne tür tartışmalar yapmaktadır?”
sorusunun cevabına odaklanınca karşımıza
‘yıkıcı gemeinschaft’a ait cemaat dili çıkmak-
tadır. Araştırmada haber sitelerinin, farklı gö-
rüşteki insanlar tarafından politik özneler ola-
rak bir karşılaşma, kimliğini kurarken beslen-
diği referansları gösterebilme, kısaca ‘kendini
ilan etme’ alanı gibi kullanılabildiği görülmüş-
tür. İncelenen haber sitelerinde rasyonel müza-
kere yerine, ‘cemaat diliyle’ yoğrulmuş retorik
ağırlığını hissettirmektedir. Katı dışlayıcılık,
komplo teorileri, ‘ötekini’ açığa çıkarma ve
dışlama, kendini bir gruba bağlı hisseden kul-
lanıcının kimliğini kurarken başvurduğu dina-
mikler olarak belirmektedir. Yeni iletişim or-
tamının yabancılarla olan zayıf bağları yeniden
kurma potansiyeli, önemli siyasi konularda ‘ait
olma/dışlama’ gerilimine feda edilmiştir. Araş-
tırma göstermiştir ki, karşıt görüşlerdeki kişiler
internet iletişimi vasıtasıyla ötekilerle ilişkile-
rini düzenlemek yerine ‘yıkıcı gemeinschaft’ın
dili aracılığıyla ‘kim olduklarını’ ilan etme
imkânından yararlanmaktadır.
SONNOTLAR
(1) İlk yazılı basın ortamının kamuoyunu ay-
dınlatan entelektüeller tarafından değil kâr
peşindeki kapitalistler tarafından kontrol edil-
diği yönünde görüşler de bulunmaktadır.
Habermas’ın düşünceleri ve kendisine yönelti-
len eleştiriler ışığında bir değerlendirme için
bkz: Garnham N, Medya ve Kamusal Alan, S
Alankuş, H Tuncel (çev.), İLEF Yıllık, 94,
275-288.
(2) Zola’nın dönemin Cumhurbaşkanı Felix
Faure’ye hitaben yazdığı ve L’aurore Gazete-
si’nde 13 Ocak 1898 yılında yayınlanan yazısı.
Zola’nın bu yazısı birçok kişi tarafından ‘onur-
lu aydın duruşu’ olarak değerlendirilmiştir. Bu
yönde bir değerlendirme için bkz.: Baysan Gül
T (2002) “Dreyfus Davası: Gerçek ve Adalet
Savaşçısı Zola” Hacettepe Üniversitesi Edebi-
yat Fakültesi Dergisi Cilt: 19 / Sayı: 1/ ss. 181-
195.  Yazının tam metin çevirisi için bkz.: Zola
E (2007), ‘Suçluyorum’, T Yücel (Çev), İstan-
bul: Can Yayınları
KAYNAKLAR
Baysan Gül T (2002) Dreyfus Davası: Gerçek
ve Adalet Savaşçısı Zola,  Hacettepe Üniversi-
tesi Edebiyat Fakültesi Derg, 19 (1), 181-195.
Binark M (2005) Kimlik(lenme) Dipnotsuz
İletişim ve Etnik Laflama Odaları, M Binark ve
B Kılıçbay (der.), İnternet Toplum, Kültür,
Epos Yayınları, Ankara, s. 118-136.


Yüklə 2,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   110




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə